Cem Küçük, Türkiye gazetesinde "23 Haziran sürecinde akıl yoluna dönmeliyiz" başlığıyla yayımlanan yazısında "Türkiye'miz için kritik bir dönemeç olan 23 Haziran İstanbul seçimleri yaklaşırken son derece tuhaf bir manzara var. Bir yanda bizim taraf medyası yaptığı gülünç kara propaganda yöntemleriyle tamamen Ekrem İmamoğlu'nun ekmeğine yağ sürüyor. İmamoğlu ekibini bayram ettiriyoruz. Arkadaşlar Allah aşkına bu gidilen saçma yoldan dönelim" ifadesini kullandı.
Küçük şöyle devam etti:
"Kamyon duvara çarpmadan bazı şeyleri göremeyecek miyiz bizim taraf medyası olarak? Adamın ‘Ben İstanbul'u PKK ve FETÖ ile yöneteceğim’ dediğini uydurup olmayan şeyi yaydığınızda 1 tane oy bile Binali Bey tarafına geçmiyor. ‘Ekrem İmamoğlu esnafı tokatladı’ diye uydurunca bizzat o esnaf kardeşimiz haberi yalanlıyor.
Oysa biraz zekâ ve medya bilgisi ile baksan İmamoğlu çok sayıda hata yapıyor. CHP adayına veren yüzde 48.9'u kemikleştirmek için yapılacak her yanlışı yapıyor bizim taraf medyası. İmamoğlu'na zarar versin diye yaptırılan Ahmet Hakan yayını da çok amatörce bir operasyonu ve ters tepti. Artık bu gerçekleri görelim. 31 Mart öncesi bizim taraf kanallarından birinde yapılan İmamoğlu yayını da CHP adayının oyunu arttırdı. Bunu hepimizi biliyoruz. Oysa o yüzde 48.9 içinde küçük de olsa bir çözülme yaşanmadan bu seçimi almamız mümkün değil.
Bakın gösterilebilecek en doğru aday olan Sayın Binali Yıldırım gösterildi. Sorun bakalım Sayın Yıldırım ve ekibine. Sözde 23 Haziran'ı Binali Bey kazansın diye çalışan bizim taraf medyasının bu Stalinist tarzı propaganda yayınlarından kendisi memnun mu? Bu tipte yayınların Yıldırım'a fayda sağladığını düşünüyor mu? Ben biliyorum ki asla memnun değil.
Zaten AK Parti'nin tepe noktalarındaki hiç kimse memnun değil. Herkes dişini sıkıyor. Bakın Binali Bey'in en yakınlarından bir isim bizzat bana ‘Yüzde 48.8'i hem karşı cepheye karşı hem de bizim cephenin medyasında yapılan devasa yanlışları aşarak alabildik’ dedi. Yüzde 100 doğru analizdir bu. 31 Mart sürecine giderken de maalesef bizim taraf medya yayınları Yıldırım'ın oyunu arttırmasına yaramadı. Yahu bırakalım Binali Bey şu seçimde kendi oyun planını uygulayabilsin ve biz de medya olarak o oyun planına göre hareket edelim. Sonuçta seçime giren Yıldırım. Kazanacak olan ya da kaybedecek olan Yıldırım. CHP'nin ‘Halka rağmen halk için’ saçmalığı gibi bizim tarafta da ‘Binali'ye rağmen Binali için’ felsefesi mi geçerli oldu? Binali Bey tüm bu aksaklıklara rağmen inşallah da kazanacak. İyi niyetle bile olsa akılsızlık ve zekâsızlık kendimize en büyük zararı verir. Boşuna dememişler ‘Aptal dostun olacağına akıllı düşmanın olsun’ diye.
İstanbul CHP'nin eline düşerse mahvolur. Bundan hiç şüphem yok. İmamoğlu aslında çok yapay ve oportünist bir siyasetçi. Binali Bey ise alabildiğine doğal bir adam. Bakın eğer karşılıklı yayın olursa Binali Yıldırım'ın gerçek samimiyeti ve doğallığı izleyiciye hemen geçecektir. Ama eminim o karşılıklı yayın olursa İmamoğlu bizim taraf medyasının kendiyle ilgili saçma yayınlarını koyup Binali Bey'e sormaya kalkacaktır. Ne gerek var tüm bunlara? Belki kimileri bizim taraf medyasının bu yayınlarla kasten Sayın Yıldırım'a zarar vermek istediği gibi uçuk komplo teorileri kurabilir. Ama bu doğru değil.
Elbette bir de son 2 yıl içinde bizim tarafta dava bilincinin azalması ve gruplaşma asabiyetinin çıldırmasıyla alakalı bunlar. Yani şu bizim taraf medyasından kimilerine faraza ‘Bu seçimi biz alacağız ama Sayın Hakan Fidan'ın ya da Sayın Hulusi Akar'ın hamleleriyle olacak bu zafer’ diye söyleyin hemen panik olur ve ‘Yok yok, eğer Hakan Fidan ve Hulusi Akar daha ön plana çıkıp güçlenecekse kaybedelim diyebilirler. Evet aynen bu psikolojide kimi sözde bizim taraf köşe yazarları var. Artık bu noktada ortak dava bilinci yok. Grup menfaatleri bilinci var. Bir futbol takımında ‘Aman golleri o atacaksa maçı kazanmayalım’ diye takım içi hizip zihniyeti gibidir bu. Kim ön plana çıkarsa çıksın, yeter ki zafer gelsin.
Sayın Binali Yıldırım ile uyumlu çalışılsa yüzde 50 çok rahat yakalayabilecekken Binali Bey ile uyumsuz bir bizim taraf medyası portresi var? Sayın Yıldırım Kürt kardeşlerimizi ısrarla kazanmaya çalışıyor ama bizim taraf medya yayınlarıyla Kürtler, İmamoğlu cephesine itiliyor. Bakın ben milliyetçi-muhafazakâr sağ düşünceli bir adamım. Mesela bizim taraf medyasında Marksist-Leninist kökenli ya da HDP kökenli arkadaşlarımız var. Hiçbirine itirazım yok. Kim nereden gelirse gelsin yeter ki bizim tarafa katkı yapsın. O Marksist ve HDP kökenli arkadaşlar İstanbul'daki yüzde 13-14 HDP'ye oy vermiş Kürt kardeşlerimizi kazanmamıza benim gibi bir milliyetçi-muhafazakârdan daha çok katkı sağlamaları gerekir. Onların işlevinin o olması gerekir. Ama onlar bilakis hiç inanmadıkları tipte şahin açıklamalarla Kürt kardeşlerimizi daha da ürkütmeye kalkıyorlar.
Kürt kardeşlerimizi İmamoğlu'ndan koparmayı amaçlayan stratejik zekâ içeren hamleleri yapanları bari engellemeye kalkmayın. Bakın aynı problem McKinsey olayında yaşandı. Gerçek görüşü anti-kapitalist ve anti-Amerikan olan kimi yazarlar talimatla McKinsey militanlığı yaptı. Sonra Başkan Erdoğan tam aksi davranınca şaşırıp kaldılar. Ufacık öz eleştiri de yapmadılar. Sonra yine ‘Kahrolsun anamalcılık’ gibi yazılara döndüler. E iyi de üç gün önce McKinsey militanlığı yapıp ölümüne neo-liberal kapitalizmi savunuyordunuz.
İşte zaten böyle böyle bazı yazarlar itibarını tamamen tüketti ve aşırı az okunur hâle geldiler. Anaakım TV kanalında her gün yayın yapıp hiç kimsenin tanımadığı insanlar olmayı böylece başarabildiler. Allah'a şükür Kemalistler var da özellikle Dersim konusunda yaptıklarıyla Sayın Binali Yıldırım'a büyük katkı sağlıyorlar. Dersim olayı vesilesiyle son dönemdeki Kürt düşmanı tavırları Kürt kardeşlerimizi İmamoğlu'ndan soğutuyor. Zaten hatırlarsanız yazmıştım, bırakın bu Kemalistler akılsızlıklarıyla ve ideolojik bağnazlıklarıyla İmamoğlu'nu bitirecek diye. Bizim taraf eğer hiçbir şey yapmasaydı şu an Binali Yıldırım yarışta önde gidiyor olurdu. Bir tarafta bizim taraf medyası İmamoğlu'nun ekmeğine yağ sürüyor, öte yandan Kemalistler, Binali Bey'in ekmeğine yağ sürüyor. Bu da böyle garip bir seçim süreci işte."