MİT TIR'larının durdurulmasına ilişkin görüntü ve haber yayınladıkları gerekçesiyle yargılanan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Erdem Gül hakkında mahkeme kararını açıkladı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi sabah 10.30 sıralarında
başlayan duruşmaya, saat 17.13'te nihai sonucunu açıklamak üzere
ara verdi. Mahkeme yaklaşık 2 saat 40 dakikalık aradan sonra
kararını açıklamak üzere tarafları duruşma salonuna çağırdı.
MAHKEME BAŞKANI SALDIRIYI KINADI
Mahkeme Başkanı Canel Rüzgar, Can Dündar'a yönelik silahlı
saldırıyı kınadı. Başkan Rüzgar, "Bu alçakça bir saldırıyı
kınıyoruz. Heyet olarak hayretle karşıladık. Şiddetle ve lanetle
kınıyoruz" dedi.
KAPALILIK KARAR SIRASINDA KALDIRILDI
Mahkeme, sanık avukatlarının talebi üzerine hükmün açıklanması
sırasında izleyicilerin duruşma salonuna alınmasına karar verdikten
sonra hükmünü açıkladı.
KARAR OYBİRLİĞİYLE ALINDI
Mahkeme heyeti kararı oybirliğiyle verdi. Kararda, sanıklar Can
Dündar ve Erdem Gül'ün "Örgütle organik ilişkilerinin varlığının
iddia edilmediğini, cebir ve şiddet kullanmadıklarının açık
olduğunu, TIR'ları durduran ve yargılanmakta olan sanıklarla önceye
dayalı veya eylem sırasında herhangi bir irtibat ve ilişkilerinin
bulunmadığı" gerekçeleriyle "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye
Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini
yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçundan
beraatlerine karar verdi.
GİZLİ KALMASI GEREKEN BİLGİLERİ TEMİN VE AÇIKLAMA SUÇU
OLUŞTU
Heyet, "Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken
bilgilerini siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek ve
açıklamak" suçuna ilişkin kararında ise "Sanıkların başka bir
devletle veya terör örgütüyle anlaşma olgusunun dosya kapsamı
itibariyle hukuka uygun şekilde elde edilmiş delillerle ispat
edilemediği" ifadelerini kullandı. Mahkeme, "Eyleminin oluş ve
kabule göre bir bütün halinde devletin güvenliği veya iç veya dış
siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması
gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak" suçları kapsamında
değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
CAN DÜNDAR'A 5 YIL 10 AY HAPİS CEZASI
Bu nedenle "Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları
bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri
açıklamak" suçundan sanık Can Dündar, "Haberi, ulusal çapta yayın
yapan genel yayın yönetmenliği yaptığı gazetede manşet haber olarak
yayınlanması, görüntülerin sayısı ve niteliği karşısında suçun
işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suçun işlendiği
zaman ve yer, meydana gelen tehlikenin ağırlığı, suç konusunun önem
ve değeri, sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı ve yoğunluğu"
gerekçe gösterilerek önce 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Sanığın
geçmişi, sabıkasız oluşu ile cezanın geleceği üzerindeki etkileri
dikkate alan heyet, Dündar'ın lehine cezasını 5 yıl 10 ay hapis
cezasına indirdi.
ERDEM GÜL'E 5 YIL HAPİS
Sanık Erdem Gül ise aynı suçtan ve aynı gerekçelerle önce 6 yıl
hapis cezasına çarptırıldı, Gül'ün bu cezası da yine sabıkasız
oluşu nedeniyle 5 yıl hapis cezasına indirildi. Heyet, hükümle
birlikte her iki sanık hakkındaki yurtdışına çıkış yasağını da
kaldırdı.
ÖRGÜTE YARDIM SUÇUNDAN DOSYA AYRILDI
Heyet, "Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek
yardım etme" suçundan ise "FETÖ/ PDY örgütünün varlığı yönünde
kesin bir yargı hükmü mevcut olmadığı, varlığı yönünde henüz kesin
bir yargı hükmü mevcut olmayan bir örgüte yardım etmek şeklinde
yüklenen suçtan herhangi bir suretle hüküm kurulamayacağı"
gerekçeleriyle sanıklar hakkındaki bu dosyanın ayrılmasına karar
verdi.
MİT'E VEKALET ÜCRETİ ÖDEYECEKLER
Kararda, ayrıca sanıkların davada "katılan" sıfatı bulunan MİT
Müsteşarlığı'nın avukatına 3 bin 600 lira vekalet ücreti ödenmesine
hükmeden mahkeme, katılan Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatına ise bu
yöndeki suçtan beraat verildiği için herhangi bir vekalet ücret
ödenmesi yer olmadığına hükmetti.
CAN DÜNDAR MAHKEMENİN KARARINI
DEĞERLENDİRDİ
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile gazetenin
Ankara Temsilcisi Erdem Gül duruşma sonrası adliye önünde
mahkemenin kararını değerlendirdi.
"Kararı öğrendik az önce. Aslında şöyle söyleyeyim; 2 saat içinde 2
suikast yaşadık" diyen Can Dündar, "Birisi silahlıydı, diğeri
yasaldı. İlk suikast sizlerin gözleri önünde oldu. 2'nci suikast
kapalı oturumda gerçekleşti. Bir habercilik suçundan ben 5 yıl 10
ay, Erdem 5 yıl ceza aldı. Bu ceza sadece bizi sindirmeye,
susturmaya yönelik değil. O kurşunlar sadece bizi susturmaya,
sindirmeye, gazetemizi yazamaz hale getirmeye yönelik değil. Aynı
zamanda sizleri, hepimizi, Türkiye basınını yazmaktan, konuşmaktan
korkar hale getirmek için yapılmış bir suikasttır. Bu hukuki bir
suikasttı. Ve baştan beri biz yaptığımızın gazetecilik olduğunu
savunuyorduk. Anayasa Mahkemesi bizi tescil etti. 'Evet bu bir
gazetecilik, ifade özgürlüğü kapsamında bir haberciliktir' dedi. Ve
mahkeme, Anayasa Mahkemesi'nin kararını elinin tersiyle iterek
bunun bir suç oluşturduğunu söyledi" ifadesini kullandı.
"BİZ DOĞRU BİLDİĞİMİZ GİBİ YAZMAYA, KONUŞMAYA, SÖYLEMEYE
DEVAM EDECEĞİZ"
Saldırıyla ilgili şikayette bulunacaklarını söyleyen Dündar
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz baştan beri asıl eylemin suç olduğunu, bunu ifade etmenin suç
olmayacağın söyledik. Ve karşımızda Cumhurbaşkanı'nı bulduk.
Cumhurbaşkanı biliyorsunuz başından beri bu davanın savcısı gibi
davrandı. Tehdit etti, hedef gösterdi, şantaj yaptı. Ve sonunda bu
şantajdan, bu tehditlerden vazife çıkaran birilerinin silahla ateş
açmasına yol açtı. Dilerim bu bir ders olur. Bunun utancından
dilerim utanır ve bir daha bir gazeteciyi hedef gösterirken 2 kere
düşünür. Bugün çok iyi biliyoruz ki; haftalardır, aylardır
aldığımız tehditlerin ve bugün burada sıkılan silahtan çıkan
kurşunların nedeni bizzat bu devletin en üst kademesi tarafından
hedef gösterilmemizdir. İster istemez şunu söylüyoruz ki bu kararda
da bu devletin en üst kademesinden bizzat verilen talimatların rol
oynadığı endişesi sonsuza kadar yaşayacaktır. Ama bizi sindirmeye
yeter mi? Bu kurşunlar, kararlar yeter mi? Asla... Biz doğru
bildiğimiz gibi yazmaya, konuşmaya, söylemeye devam edeceğiz. Bu
tehditler, baskılar asla bizi yıldırmayacak. Yeter ki bu tehditler
kalan basın mensuplarını yıldırmasın. Eğer yazarsak başımıza bunlar
gelir diye düşündürmesin. Asıl hedef budur. Hepimiz çok cesur olmak
zorundayız. Hepimiz bütün bu kararlara, kurşunlara rağmen gerçeği
öğrenme hakkını halktan esirgememek adına; kendi mesleğimizi,
düşünce hürriyetini, basın özgürlüğünü savunmak adına her
zamankinden çok cesur ve kararlı olmak zorundayız."
"SADECE HABER YAPTIK"
"Bu Türkiye’nin ilk kez yaşadığı bir saldırı değil. Çok kısa bir
zaman önce biz hapisteydik. Hapse girdiğimiz ilk günlerde
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi öldürüldü" diyen Erdem Gül,
"Hatırlayalım nasıl öldürüldü? Hemen öncesinde kendisini hukuki
değil artık siyasileşmiş bir davanın aktörü olarak gördük ve
toplumsal, siyasal bir linç işlendi. Önce zaten bir mahkemede
normal bir hukuk kurumunda yargılamak yerine başka bir linç
uygulanıyor Türkiye’de. Sonrasında da öldürüldü. Bunu hep yazdık,
çizdik gazeteciler olarak ekranlarda konuştuk. Dolayısı ile bugün
ki saldırı çok ciddi bir şey, buna benzeyen bir şey. Hukuku
yeterince eğip, bükemediğiniz zaman ya mahkemelerde hukuki olmayan
kararlarla insanları susturmaya çalışıyorsunuz ya da katletmeye
çalışıyorsunuz. Bu çok alçakça bir şey. Bizim bugün ceza aldığımız
haberler Türkiye böyle olmasın diye yapılan haberlerdi zaten. Biz o
haberleri yaptığımız tarihlerde Türkiye’de katliamlar süreci
başlamıştı. Sağda, solda yasadışı silahlar olmasın, çocuklar
ölmesin, Ankara'da garda, Suruç'ta, İstanbul'da katliamlar olmasın
diye bu haberi yaptık. Şu anda da bu duygu içindeyiz. Bunun dışında
hiçbir amacımız yoktu. Bir tane eli kanlı katil bir tane ülkenin en
önde gelen gazetecisinin yargılandığı bir davanın duruşması için
verilen arada öldürmeye teşebbüs edebiliyorsa burası yaşanacak bir
Türkiye değildir. Türkiye'yi bu şekilde gerilim, çatışma,
kutuplaşma, kaos ortamı içinde yönetmeye çalışan siyasilerin
sorumluluğu vardır. Zaten insanları tek tek tehdit etmeye gerek
yok. Siyasi demeçlerle insanlar tehdit ediliyor, hedef
gösteriliyor. Aldığımız ceza bizim için çok önemli ve moral
bozukluğu yaratacak değil. Biz gazeteciyiz ve burada verilen ceza
gazeteciliğe verilmiştir. Sadece haber yaptık. Bu cezayı
veriyorlarsa bizde bu cezayı kabul etmiyoruz" ifadesini
kullandı.
"SİLAHI GÖRÜNCE DİREKT ÜSTÜNE DOĞRU YÜRÜDÜM"
Can Dündar'ın eşi Dilek Dündar ise "Bir refleksti aslında. Silahı
görünce direkt üstüne doğru yürüdüm. Ve herhalde ağzından tutup,
geri itmeye çalıştım. O sırada Çanakkale milletvekilimiz de üstüne
doğru gitti. O sırada ateş açtı. Biz o esnada elini aşağıya ittik
galiba. O sırada yere gitti kurşunlar, NTV’ den bir arkadaşımız
yaralandı galiba. Refleksti, herkes yapardı diye düşünüyorum.
Korkmadım, direkt buna mani olabilirim diye düşünceyle üzerine
yürüdüm" diye konuştu. (DHA)