Mısır'da Mursi'ye yönelik darbeden sonraki ilk günü köşesine taşıyan Dündar'ın köşe yazısı şu şekilde:
Kahire’de Cuma namazı sonrası... El Mustafa Camii’nden çıkan
kalabalık, ellerinde Mursi fotoğrafları, dillerinde “Defol Sisi“
sloganlarıyla yürüyüşe geçiyor.
Siyah çarşaflı kadınların ellerinde beyaz kefenler var.
Cihada, ölüme, cenazeye gider gibiler.
Az önce, gözyaşları içinde müthiş ajitatif bir vaaz veren hocadan,
“Bu darbenin Mursi’yi değil, İslam’ı hedef aldığını“
dinlemişler.
İslam’ı savunmaya gidiyorlar.
Havaalanında son bulan Salah Salih Caddesi üzerindeki
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı binasının önünde duruyorlar.
Burası, devrik Cumhurbaşkanı Mursi‘nin getirildiği iddia edilen
binalardan biri... Tel örgülerle korumaya alınmış. Örgünün hemen
ardında zırhlı birlikler, tanklar ve silahlı askerler var.
Tanıdık kavşak
Birkaç bin kişilik kalabalık, kaldırımda toplanıyor ve karşı
kaldırımdaki askerlere doğru bağırmaya başlıyor:
“Başkanımızı istiyoruz!”
Asker, silahını kalabalığa doğrultuyor.
Bu, kalabalığı hepten kızdırıyor.
“Devrimimizi koruyacağız“ diye haykırıyorlar.
Şimdi geniş caddenin iki yanında, birkaç metre arayla, Mısır’ın
tarihine damga vuran ve bize çok tanıdık gelen iki karşıt akım
var:
Ordu ile İslamcılar...
Kışla ile cami...
Sisi ile Mursi...
Mursi’nin tutulduğu iddia edilen Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı binası önüne gelen kalabalığa karşı asker önce havaya ateş açtı. Ancak daha sonra namlular kalabalığı hedef aldı.
İlk ateş havaya
Mursi‘ye yönelik darbeden sonraki ilk Cuma bu...
Herkes Müslüman Kardeşler’in tepkisini bekliyor. Havada patlama
öncesinin elektriği... Kaldırımın herhangi bir tarafından yapılacak
en ufak bir taşkınlık, gerilimin patlamasına yol açacak.
Kalabalık kaldırımdan taşıp kışlaya yönelince, güneş gözlüklü genç
komutan bir tankın üzerine çıkıyor, askerlere “Doldur, boşalt” emri
veriyor.
Namlular aniden gökyüzüne dönüyor ve asker, darbe sonrasının ilk
uyarı ateşini açıyor. Kalabalık hafifçe geri çekiliyor, ama sonra
daha güçlü bir sesle geri dönüyor:
“Sisi defol!”
Tel örgüdeki çiçek
Asırlık bir çatışmanın, bir cadde üzerinde somutlaşmış halini
izliyoruz.
Mısır’ın geleneğinde orduyla halk arasında çatışma çok nadir.
Göstericiler askere saygılı, asker göstericilere...
O sırada komutan göstericilere dönüyor, iki elini önce ileri doğru
uzatıyor, sonra havada birleştiriyor.
Bu, “Sizinle birlikteyiz“ mesajı...
Sonra da megafonu alıp barışçıl gösterilere izin verildiğini
hatırlatıyor, kaldırımın üzerine çıkmalarını, trafiği
tıkamamalarını rica ediyor.
Kalabalık bu iyi niyet ifadesini alkışlarla karşılıyor. Kaldırıma
çekiliyor.
O sırada göstericilerden biri, koşarak caddeyi geçiyor, tanklara
doğru koşuyor. Herkes pürdikkat...
Ama tahmin edilenin aksine, elindeki çiçeği tel örgülerin arasından
uzatıp komutana veriyor. Karşılıklı gerginlik, karşılıklı
temkinlilikle yatıştırılmaya çalışılıyor.
Müslüman Kardeşler de onu deviren Silahlı Kuvvetler de Mısır’ı iç
savaşa sürükleyecek bir ortam yaratmamak konusunda hassas
görünüyor.
Vurulma anı
Bu gözlemi yazmak üzere, Alay’ın hemen yanındaki binanın önündeki
kaldırıma oturup laptopumu açıyorum.
O sırada göstericiler hareketleniyor, askerlerin tüfekleri
kalabalığa dönüyor, önce biber gazları ateşleniyor, ortalık dumana
boğulduğu anda, bir silah sesi duyuluyor.
Herkesin kaçıştığı anda, tel örgülerin önünde, 30 yaşlarında
sakallı bir genç, kaldırımın dibine devriliyor.
Panik.
Göstericiler kaçışırken yerde can çekişen gencin hemen önünde
Bünyamin‘i fotoğraf çekerken görüyorum.
Birkaç kişi cesaretini toplayıp genci yerinden kaldırıyor, adeta
sürükleyerek benim altına sığındığım binaya doğru getirip avluya
yatırıyor.
Durumu korkunç; başının ardındaki kanlı yaradan, beyni dışarı
akıyor.
Çevredekiler çıldırmış halde bağırıyor.
Yaralı, artık kımıldamıyor.
Kimse müdahale edemiyor.
Asker, ateşe devam ediyor. Herkes siperde...
Az sonra bir çarşaf getirilip genç ölünün üzerine seriliyor.
Öfke... panik... gözyaşı..."
Yazının tamanını okumak için tıklayınız.