Araştırmacı gazeteci-yazar ve Sözcü Gazetesi'nin sahibi Burak Akbay'ın babası Ertuğrul Akbay, hayatını kaybetti. Ancak oğlu, babasının rahatsızlığında yanında olamadı.
Rahmi Turan, hukuksuzluğun geldiği noktayı Sözcü'deki köşesinden böyle anlattı:
Dünkü Cumhuriyet'in manşeti, müthişti.
Aynen naklediyorum:
“Terfi üstüne terfi alan Asım Ekren ‘haksız menfaattan' hüküm giymiş!
SÖZCÜ SAVCISI SABIKALI ÇIKTI.
SÖZCÜ'nün iddianamesini hazırlayan ve bazı gazetecilerin ‘kahraman' ilan ettiği Savcı Asım Ekren'in 2002'de ‘Çocuğun nitelikli cinsel istismarı' dosyasında şüphelilerden haksız menfaat temin etme suçundan 10 ay hapis ve para cezasına çarptırıldığı ortaya çıktı.
Kesinleşen hükme rağmen terfiler alan Ekren, Büyükçekmece
Cumhuriyet Başsavcılığı'na kadar yükseltildi. Ancak bir gün
sonra Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderildi.
Savcı Ekren ‘çocuk evliliği' ve ‘kadına şiddet'i
öven Nurettin Yıldız hakkında da takipsizlik kararı
vermişti.”
Haber böyle sevgili okurlar.
İşte bu savcının iddianamesiyle SÖZCÜ, sahibi ve yazarları
iki yıldır yargılanıyor.
Olayın bizim açımızdan dramatik bir yanı var.
SÖZCÜ'nün sahibi Burak Akbay, hakkındaki iddianame
nedeniyle Türkiye'ye gelemiyor.
Oysa babası Ertuğrul Akbay ağır şekilde hastalandığı için
hastaneye kaldırılıp yoğun bakıma alındı.
Böyle bir durumda bir evladın babasının başucunda olması en
doğal hakkıdır, değil mi?
Fakat Burak Akbay, hiçbir geçerli delil olmadan Savcı
Ekren tarafından hazırlanan iddianame nedeniyle yurda
gelemiyor. Her şeyi göze alıp gelse bile havaalanında gözaltına
alınacak ve ağır hasta babasını yine de görme imkânı olmayacak.
Burak Akbay şimdi yurt dışında kahroluyor, kendi kendini yiyor. Çektiği ıstırap sözlerle anlatılamaz.
İşte bütün bunlar 10 ay hapis
cezasına hükümlü Savcı Asım Ekren'in, hiçbir geçerli
delil olmadan yaptığı operasyon ve hazırladığı haksız iddianame
nedeniyle meydana geldi.
Üstelik o savcıyı terfi ettirdiler.
Şu anda yaşanan bir aile dramıdır.
Ertuğrul Akbay'ın durumu çok ağır ama oğlu Burak
Akbay onun başucunda bulunamıyor.
Aile dostları ve arkadaşları olarak bizim de kalbimiz kan ağlıyor.
Üzülüyor, perişan oluyor ve soruyoruz:
Adalet bunun neresinde?"