Uzun süredir mali kriz yaşayan ve çalışanlarının ücretlerini ödemekte zorlanan Yurt gazetesinde, son olarak ödenmeyen ücretler konusunda uzlaşma sağlanmıştı. Gazetenin yeniden Genel Yayın Yönetmeni ve hisselerine ortak olan Merdan Yanardağ, göreve başladığında mali krizin aşılması yönünde gerekli tedbirlerin alındığını vurgulamıştı.
Ancak, gazetenin uzun süredir içinde bulunduğu mali sıkıntı yeniden patlak verdi. Yurt gazetesinden dün gece kötü bir haber daha geldi ve gazete bugün bayilerdeki yerini alamadı.
Peki, bundan sonra ne olacak? Çalışanların ücretleri ödenecek mi? Gazete içinde bulunduğu mali krizi aşıp, yayın hayatına devam edebilecek mi?
Medyatava, tüm bu soruların yanıtlarını Yurt gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ'a sordu.
MT: Yurt'un mali krizi aşması için ne gibi önlemler alacaksınız? Çalışanların ücretleri ödenecek mi? Gazete kapanma riskiyle karşı karşıya mı?
Merdan Yanardağ: Mesele sadece ücretler meselesi değil. AKP'nin 13 yıllık diktatörlük döneminde muhalif basına karşı çok şiddetli bir baskı ve mali ambargo uygulandı. Problem buradan kaynaklanıyor. Mali kaynakları son derece sınırlı birkaç tane gazete ve televizyon var Türkiye'de. Yurt'un başına gelenlerin temel sebebi budur. Yoksa çalışanlar talepleri konusunda haksız değil, haklılar. Ancak burada çalışanlarla gazete yönetimi arasında bugüne kadar hiç kopmayan bir dayanışma da vardı. Bu insanların da sonuç olarak bir dayanma gücü ve sınırı var.
Yurt'un çıkmama nedeni sadece çalışanlarla ilgili bir sıkıntı değil, matbaa da basmadı. Dolayısıyla matbaa da saat 17:00'ye kadar ödeme yapılmadığı takdirde gazeteyi basmayacaktı. Dolayısıyla biz zaten açıklamada sadece çalışanların ücret alacakları değil, matbaa ve kağıt borçları nedeniyle gazetenin tıkandığını anlattık. Yoksa gazete büyüyor ve tiraj alıyordu. Zaten gazetenin tirajı ben geldikten sonra ikiye katlandı. Fakat arkadaşlarımızın bir bölümü biraz daha sabırlı olabilirdi belki ama bu sebeple eleştirilmeleri de gerekmiyor.
Bir de bu mali krizden çıkış için bazı hazırlıklar ve projeler üzerinde çalışıyorduk. Bunları yapacağız. Çalışanların ücretlerinin ödenmemesi gibi bir durum söz konusu değil. O gazete benim olduğu sürece, bütün çalışanlar hakettiği ücreti son kuruşuna kadar alacaktır. Eğer öyle olmazsa, kişisel olarak benim çalışanlardan ayrı bir tutum takınmam da zaten söz konusu olamaz. Gerçeği olduğu gibi paylaşır, ona göre bir tutum alırız. Ancak Türkiye açısından bunun önemli olduğunu düşünüyorum.
Türkiye, muhalif ve kaynakları sınırlı bir gazeteyi, bugüne kadar çalışanlarının özverisiyle çıkmış bir gazeteyi 1 gün dahi olsa yayınlayamama durumuyla karşı karşıya bıraktı. Bunun Türkiye açısından bir ders olması düşünülebilir. İnsanlar farkında değiller. Biz bir dayanışma içinde alternatif gazetecilik ortamlarını, mutlak bir kudrete dayalı iktidar döneminde bile buna direnme cesareti gösteren insanları desteklemek gerektiğini bile kavrayamadık. Asıl sebep budur. Dolayısıyla bunun yanı sıra ücretlerin ödenmemesi, matbaa parasının verilememesi önemlidir ama daha ikincil plandadır. Bütün bu saydıklarım arasında da en önemlisi ücretlerin ödenmesi konusudur. Biz çalışanların ücretlerini bugün vermiş olsaydık, matbaa gazeteyi basmıyordu. Böyle bir tabloyla karşı karşıya kaldık. İmtiyaz sahibinin de kaynakları tükendi yani, gelmiş duvara dayanmış durumda.
Biz gazetenin mali krizden çıkışı için ciddi bir hazırlık içindeydik. Bununla ilgili de bir mesafe kat ettik. Dolayısıyla bir hazırlıksızlığımız söz konusu değil. Yetişmedi yani, çabamız yetmedi. Ama yetişmeyeceği anlamına da gelmiyor. Bu gazeteyi bir şekilde yaşatırız, devam ettiririz. Ciddi bir okur kitlesine ulaşan ve dikkatle takip edilen bir gazeteydi. Bu gazeteyi böyle bir noktada bırakmak doğru değil. En azından iktidara oy vermeyen o yüzde 60'lık büyük kitlede bunun farkında olur. Tirajları 5-10 bin olup da kağıt üzerinde 100 bin gösteren çoğu gazete de kamu kaynaklarından ciddi oranda faydalandı. Biz böyle bir şey de talep etmiyoruz. Biz sadece okurlarımızın ve Türkiye'nin desteğini talep ediyoruz. Eğer onlar da bizim yanımızda olursa bu gazeteyi çıkarmaya devam ederiz.
Gazete eğer yayınına devam etmezse, satılır ve çalışanlar son kuruşuna kadar parasını alır, ondan sonra da kapatır gideriz. Kendi çalışanlarıyla kavga eden muhalif bir gazete olmaz.
Çalışanlar bu gazeteye devam etmek istemezlerse bu onların kararıdır. Onların yerine yeni insanlar alıp, gazeteyi başka yerde basmak gibi durumların hepsi alternatiftir. Bu dün de yapılabilirdi. Böyle bir şey yapmayız. Bu doğru olmaz. Bunu ben tercihlerime ve kişiliğime aykırı bulurum.
Eğer bu gazete kapanacaksa, çalışanların vereceği kararla kapanır. Başka hiçbir güç bu gazeteyi kapatamaz. Bu da okurların karşısında bir sorumluluk duygusuyla alınması gereken bir karardır. O bakımdan bazı çalışanlarımızın da bu sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerektiği de açıktır.
Canan Kaya / Medyatava