Şehrin en işlek caddesinde, çalıştığı kanaldan evine giderken isabet eden bombayla paramparça olan bir medya çalışanının haberini okuduk önce. Ardından, dün, Filistinli başka bir gazetecinin ölüm haberi geldi. Fotoğraf makinası cesedin üzerindeydi. Gazze’ye hergün bombalar yağıyor. Bölgeden gönderilen fotoğraflara bakmak bile yürek istiyor. Peki ya, o görüntüleri bizlere ulaştıran savaş muhabirleri hangi koşullar altında görev yapıyor? TRT Haber İstanbul Haber Müdür Yardımcısı Mehmet Akif Ersoy yaklaşık 2 haftadır savaş bölgesinden, Gazze’den bildiriyor. Evli ve iki çocuğu var. Biri daha 50 günlük. Peki, gazeteci olarak Gazze’de neler yaşıyor? Medyatava, Ersoy’a sordu…
Nasılsınız diye soracağım ama…
İyiyim teşekkür ederim. Siz?
İyi olmaya çalışıyoruz. Gazze’de son durum ne? Gazetecilerin kaldığı Gazze Otel boşaltıldı, nerede kalıyorsunuz?
Basının kaldığı otelleri boşalttılar. Biz bir evde kalıyoruz. Türkiye’den Aker İnşaat’ın burada yaptığı bir inşaatın misafirhanesi. Firmanın sahibi Cahit Ababay’ın firması. Onlara ait bir ev. Yayınlarımızı da onların sayesinde yapıyoruz. Saldırının olduğu gün diğer gazeteler de burada kaldılar.
Diğer basın mensupları şimdi nerede kalıyor?
Kudüs Oteli’nde kalıyorlar. İsrail’in medya mensuplarına gönderdiği ‘can güvenliğinizi sağlayamayız’ uyarısının ardından birçok gazeteci Gazze’den çekildi zaten.
Korkuyor musunuz?
Daha önce Suriye ve Libya’da da çalışmıştım. Aslında İsrail korkarak çalıştığımız bir yer değildi ama bu defa çok yoğun bombardıman var. Elektrik kesintileri oluyor. Gazze elektriğin yüzde 80’ini İsrail’den alıyor. İsrail bağlantıyı kestiğinde e-mail, telefon türü şeylere ulaşmanız zor oluyor.
Güvenliğinizi nasıl sağlıyorsunuz?
İsrail, yukarıdan gözetliyor. Medya çalışanlarının ve araçlarının üzerinde TV yazısı var. İsrail güçleri bombardıman sırasında bu yazıyı görüyorlar. Gazze’de tüm sokakları da gözetleyebiliyorlar. Nereyi bombaladıklarını biliyorlar yani. Bizim kaldığımız yerin tepesinde de Türk bayrağı var. Binanın koordinatları da İsrail’in ‘Defence Forces’ denen savaş güçlerine verildi. ‘Bu binada Türk gazeteciler var. Vurmayın’ denildi. Gerekli bildirimler yapıldı. İsrail burada gazetecilerin kaldığı otelleri de biliyor. Bölgeye girerken tek tek kaydınız alınıyor.
Güveniyor musunuz?
Güvenmiyorum tabii ki. Daha önce de üzerinde TV yazmasına rağmen bir basın aracı vuruldu. İsrail bunu gözdağı vermek için bilinçli yapıyor. Sonuçta olay ellerinin altında bir tuşa bakıyor. Uluslararası konjoktürde İsrail’I suçlayacak kimse de yok. Ama tabii ki biz Gazzeliler’e göre daha güvendeyiz.
Şu anda bölgede tahminen ne kadar gazeteci var? Türkiye’den kaç gazeteci orada?
önce yaklaşık 100 gazeteci vardı. İsrail’in tehdit mesajından sonra sayı oldukça azaldı. Türkiye’den TRT, NTV, Hürriyet’ten Fehim Taştekin ve dün gelen CNN Türk ekibi var. Bazı gazeteciler o gün ‘Gazze Otel’I boşaltın’ dendiğinde çok panik yaptılar.
Neden? Onlar da savaş muhabiri. Alışık değiller mi bu durumlara?
Batılı gazeteciler ölüm korkusunu daha çok yaşıyor. Hayatları daha değerli. Şöyle biro lay anlatayım: Bir gün masada yemek yiyoruz. Masada bir şişeden ses geldi. Tıpa sesi olur ya… Bir tıpadan ses geldi, ‘tık’ diye… Bir meslektaşımız yerinde zıpladı. O gün oteli boşaltın dediklerinde de batılı gazeteciler oraya buraya koşturdular, can yeleklerini aldılar. Biz de can yeleği bile yoktu. İsrail daha sonra bir ‘seyir tepesi’ yaptı. Gazeteciler orada, bombardımanı uzaktan izleyerek kaydediyorlar. İsrail’in ‘tehdit’inin ardından da yaklaşık 2 otobüs dolusu gazeteci gitti.
Ne kadar zamandır oradasınız? Ne kadar daha kalacaksınız?
Bir hafta diye geldim. Sonra 10 güne uzadı. Şimdi bir hafta daha buradayım. Buradaki sürece bağlı. Bir süre sonra ceset görmekten insanın beyni bulanır. O nedenle başka biri gelebilir bir süreliğine.
Günde ne yoğunlukta çalışıyorsunuz?
24 saat çalışıyoruz. Siz aradığınızda bugünün ilk uykusunu uyumaya hazırlanıyordum. Yarım saat kestirecektim. (TSİ 13.30 civarı) NTV’deki arkadaşlar NTV’ye bağlanıyor. Ya da CNN Türk’tekiler CNN Türk’e. Ben bütün kanallara bağlanıyorum. Benim açımdan böyle bir handikap var. İstesem bağlanmam ama medya önemli bir güç. Buradaki insanların seslerini duyurabilecekleri tek olanak. Bu tür durumlarda mesai durumu yoktur ama benim için Gazze’nin çok özel bir yeri var. Suriye ve Libya’daki savaşlar bizim birbirimizi vurduğumuz savaşlardı. Burada İsrail’in konumu çok farklı. Daha yıkıntılar arasından çıkartılmamış cesetler var. İsrail bugün fosfor bombaları attı. Şecaiyye’yi görmeliydiniz. Yerle bir oldu.
Hiç kaçıp gitme duygusu olmuyor mu o kadar ceset gördükten sonra?
Bilakis, ben her ceset gördüğümde burada daha çok kalmalıyım diyorum. Savaş muhabirliği, yaptığımız iş aslında nerede ve kimlerin arasında olursa olsun; savaşın savaşın ne kadar zor olduğunu anlatmaktan başka bir şey olmamalı. İsrail, Şecaiyye için, “Sivil kayıplar için üzgünüz ama askerlerimiz orada sıkışıp kalmıştı. Bombardıman yapmamız gerekiyordu” açıklaması yaptı. Manzara o kadar korkunç ki, gazeteciler burayı terketse belki de 2-3 bin insanı öldürüler kimse de ses çıkartamaz. Herkesin bir takım sorumlulukları var. Ailem dönmem için ısrar ediyor. Herkese söylenen şeyi bana da söylüyorlar: ‘Başkası gidemez mi senin yerine’… Annemi arıyorum, “iyiyim” diyorum, sonra canlı yayına çıkıyorum, arkamda bombalar atıyorum. Ter içinde yayını bitiriyorum. Dün, canlı yayına bombardımanda yaralanmış, o bombardımanda oğlunu da kaybetmiş bir anneyi aldım. Hastanenin önünden yapıyorduk yayını. Hastaneye gelen her çocuğun cesedine ‘oğlum’ diye koştu. Yayınlar yapıyoruz ama bu acıyı televizyondan tariff etmeniz zor.
Ateşkes olasılığı nedir?
Direniş grupları şartlarımız karşılanmadan ateşkesi kabul etmeyeceğiz diyor. İsrail aslında ateşkes yapayım bu işten kurtulayım, derdindeydi. Ama kara harekatına girdikten sonra, tünelleri bombaladığı süreçte de beklemediği bir kayıp verdi. En az 30 İsrail askeri öldüğü söyleniyor. İsrail, 24 askerin öldüğünü açıkladı. Bir İsrailli askeri de rehin aldılar. Daha önceki savaşlar böyle değildi. Bu sefer Gazzeliler şunu söylüyorlar: Artık kaybedecek bir şeyimiz yok. Hergün başımıza bomba yağdırıyorlar. Artık hepimiz ölsek de hakkımızı arayacağız. Hiçbir şekilde ölüm tereddütü yok. İsrail’e, “Savaşı şehirlerin dışında yapalım, siviller ölmesin” çağrısı yaptılar. Ama hiçbir şekilde ölüm tereddütü yok.
Peki. Sizin yarım saatlik uykunuza engel olduk. Daha fazla tutmayalım. İyi şanslar…
(Gülerek) Çok teşekkürler.
Çevrim Çeviren / twitter: @cevrimceviren