ERGENEKON kararlarının açıklanmasının ardından dün ilk kez
Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan milletvekili ve gazetecilerle
görüşen Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, "Gazetecilik
faaliyetleri sonucu ağır cezalara çarptırılan gazetecilerin
içindeki bulundukları bu durumu bir linç girişimi olarak
değerlendiriyoruz. Gazetecilerin özgürleştirilmelerini bir daha
talep ediyoruz" dedi.
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Yüksek Kurul Üyesi avukat
Turgut Kazan ve Genel Sekreter Namık Koçak, 5 Ağustos'ta karar
açıklanan Ergenekon davası sanıkları CHP Milletvekili Mustafa
Balbay, Tuncay Özkan, Yalçın Küçük, Doğu Perinçek, Turan Özlü ve
Hikmet Çiçek'i tutuklu bulundukları cezaevinde dün ziyaret
etti.
"CUMHURİYETİ (GAZETE) BOMBALAYAN DEĞİL İÇİNDE ÇALIŞAN GAZETECİYE 34
YIL VERİLDİ"
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Yüksek Kurul Üyesi Turgut Kazan
ile ziyarete ilişkin kamuoyunu bilgilendirmek için Basın
Konseyi'nin Şişli'deki merkez binasında basın toplantısı düzenledi.
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, 5 Ağustos'taki karar
duruşmasından sonra ilk kez cezaevine gittiklerini
söyledi.
Türenç, onların anlatımıyla birkaç cümle aktarmak istediğini ifade
ederek, "Hepsinin ortak düşüncesi şöyle. Beklenen karar 5 Ağustos
günü açıklandı. Hiçbir sürpriz yoktu. 5 Ağustos'ta duyguların tümü
anlamsızdı. 5 Ağustos günü olağanüstü önlemlerle karar duruşmasına
değil infaza götürüldük. 4 kat dikili insan arasında tam 4 saatte
salona taşındık. 5 Ağustos'ta mantık ve işin kimyasında hiçbir
şekilde duygu yoktu. Osman Yıldırım'ı bırakan hukuk anlayışı tabiki
bizi bırakamazdı. Ergenekon örgütü yoktu, lideri bulunamadı. Her
davanın kendi içinde bir mantığı vardır, bu davada o mantık da
yoktu. Cumhuriyeti bombalayan değil içinde çalışan gazeteciye 34
yıl verildi. Ortada suç yoktur yapılan sadece gazetecilik
faaliyetidir. Hedef hepimizi yanlızlaştırmak ve ölüme götürmektir.
Bu ifadeleri bütün gazeteci arkadaşlarımız saatler süren görüşte
yinelediler" dedi.
BALBAY SİNCAN'A GİDİYOR TUNCAY ÖZKAN NE OLACAK
Ailesi ankara'da olduğu için kendi isteği ile Ankara Sincan
Cezaevi'ne gidişine izin verilen Mustafa Balbay ile yıllardır aynı
koşulları paylaşan Tuncay Özkan'ın durumunun belirsiz olduğunu
söyleyen Türenç, "Tuncay Özkan oranın en kötü koşullarında yaşıyor.
Özkan 'Bizi ölüme mahkum ettiler' diyor. Tek başına kalacağı
hücresinde ağırlaştırılmış müebbet cezasını çekmesi insani
olmamakla birlikte adaletli de değildir. Tuncay Özkan'ın, diğer
gazetecilerle birlikte kalabileceği bir hücreye nakledilmesinin
doğru olduğunu düşünüyoruz. Kaldı ki bu cezaların çoğu zaten idam
cezası niteliğindedir. Ağırlaştırılmış müebbet hapisleri, yaş ve
sağlık açısından bir çoğu için kaldırılamaz. Bu hususların bir daha
gözden geçirilmesini hukuk ve insan hakları açısından istiyoruz.
Gazetecilik faaliyetlerinden suçlanan meslektaşlarımızın özgür
kalacakları günü umutla bekliyoruz. Basın konseyi heyeti olarak, bu
gazetecilere özgürlük getirilmesini istiyoruz. Bunların sadece
suçlarının gazetecilik faaliyeti olduğunun bilincindeyiz.
Gazetecilik faaliyeti yaptıklarından ötürü tutuklanmalarını ve bu
kadar ağır hüküm giymelerini de kabul edemiyoruz."
"MESLEKTAŞLARIM AMAN DİKKAT EDİN BİR HABERİNİZ İÇİN SİZDE 34 YIL
YATABİLİRSİNİZ"
Basın konseyi başkanı Türenç ayrıca, "Gazetecilerin
özgürleşmelerinin, ancak Meclis'in yeni düzenleme ile toplumsal
barışa çare getirmesiyle olabileceğini" sözlerine ekledi. Başkan
Türenç görüşmelerde Tuncay Özkan'ın "Bizden nefret ediyorlar. Bizim
burada ölmemizi bekliyorlar" ifadesini duyduğunda dehşete
kapıldığını belirterek, "Bu cümleler aslında ne hukuğa, ne adalete,
ne de insan haklarına sığıyor. Bugün için hukuğun olmadığını ancak
meclisten yeni düzenlemelerle bu duruma bir yol ümit ediyorlar"
dedi. Türenç ayrıca Mustafa Balbay'ın gazetecilere, "Meslektaşlarım
aman dikkat edin bir haberiniz için siz de 34 yıl yatabilirsiniz"
şeklinde mesaj gönderdiğini söyledi.
"GAZETECİ BELGE BULUNDURMAZSA NASIL GAZETECİLİK YAPAR"
Basın Konseyi Yüksek Kurul üyesi Av. Turgut Kazan ise, "Dünkü
görüşmelerden çıkarılabilecek sonuç şudur; gazeteciler ve kamuoyu
açısından bilinmelidir ki, bu arkadaşlar gazeteci arkadaşlar
doğrudan gazetecilik faaliyeti nedeniyle cezalandırılmışlardır.
Siyasal iktidar sıkça bunun aksini söylerken aslında kamuoyunu
aldatmaya çalışıyor. Çünkü kısa hükme baktığınız zaman, belge
bulundurmak deniyor. Gazeteci belge bulundurmazsa, belge
toplamazsa, belge üzerinden çalışma yapmazsa nasıl gazetecilik
yapar. Yaptığı haberlere atıf yapılarak darbe ortamı yaratmak için
bu haberi yaptığı vurgulanıyor. Sonuçta gazetecilik yapmanın önüne
çok ciddi tehdit konuyor. Biz bu hükümetle basın yasası yapmıştık.
Orada kaynak açıklanmaya zorlanamaz, gazeteci diye kural koymuştuk.
Ama bu uygulama karşısında size kimse belge veremez artık. Niye bu
kural konuldu. O türden belgeler gazeteciye verilsin diye.
Demokrasi şeffaf bir şekilde işleyebilsin diye" dedi.
"ŞİMDİ BU MAHKEMELERİ ANLATAN EN TİPİK ÖRNEK BAŞBUĞ'DUR"
"Dün gazeteci arkadaşları dinlediğimizde 5 Ağustos kısa kararının
bir özel yetkili mahkeme klasiği olduğu ortaya çıktı" diyen Kazan,
sözlerine şöyle devam etti:
"Başbakan ne demişti bunlar için. Bunlar artık devlet içinde devlet
oldu demişti. Ne zaman söylemişti. Kendisinin de kuşatmaya
alındığını farkettiği Fidan olayı sırasında söylemişti. Ama ne
yazık ki, Fidan'la birlikte işte Başbakan birlikte kendi
kuşatmasını kırdı. Yasal düzenlemeyle onu aştı. Fakat Genelkurmay
Başkanı dahil, gazetecileri, milletvekillerini, öğretim üyelerini,
kim varsa hepsini bu mahkemeler elinde ölüme terk etti. Şimdi bu
mahkemeleri anlatan en tipik örnek Başbuğ'dur. Anayasa'da diyor ki,
Genelkurmay Başkanı Yüce Divan'da yargılanır. Kısa karar Ceza
Mahkemeleri Kanunu'nun 231'inci maddesine göre açıkça aykırıdır.
Maddeye göre, gerekçenin ana unsurlarını göstereceksiniz diyor.
Ayrıntı vermeyeceksiniz ama ana unsurlarını göstereceksiniz."
"BU MÜZAKERE YOK HÜKMÜNDEDİR"
Ergenekon kararlarının yok hükmünde olduğunu belirten Kazan, "Bu
mahkemelere özgü klasik yaşandı. Yani o kadar gözleri kara ki
Milliyet gazetesine işte yedek yargıçlar açıkmalar yaptı, nasıl
müzakere ettiklerini. Oysa kanun çok açık, 3 kişiden başka hiç
kimse giremez. 5-6 kişi o müzakereye girmişse bu müzakere yok
hükmündedir ve derhal gereçkesi beklenmeden Yargıtay'a çözüm
üretmesi, götürülmesi gerekir. HSYK'nın da derhal 6 kişiyle
müzakere yapan bu kurul hakkında soruşturma açması ve görevden
alması gerekmektedir. Hepiminiz bilesiniz ki kamuoyu da bilsin ki,
yaşları ve yaşanacak süreç sebebiyle kaldırıldığını bildiğıimiz
idam cezası ile karşı karşıya bırakılmıştır. Bu insanlar ne
Yargıtay aşamasını ne sonraki yargı sürecini görebilmeleri çoğu
için mümkün değildir. Buradan, bu haksızlığın biran önce
giderilmesi, bu yargı paketi mi olur, başka bir düzenleme mi olur
çağrıda bulunuyoruz" diye konuştu.
BALBAY VE ÖZKAN'IN NOTLARI
CHP Milletvekili Mustafa Balbay'ın konsey heyetine verdiği notta:
"Bizim için özgürlük topluma ulaşabilmek, sesini duyurmak demek.
Bunu başardıkça, kendimizi milyonlarca insanan arasında
hissediyoruz… Özgürlükte buluşmak dileğiyle." diye yazdı.
Gazeteci Tuncay Özkan'ın notunda ise: "Çoğu gitti azı kaldı.
Zorbalık ve zülmün zamanı geçiyor. Özgürlük ve adalet geliyor.
Özgür ve adil günlerde kucaklaşmak üzere, hepinizi kucaklıyor
hasretle öpüyorum." yazılıydı. DHA
Bombalayana değil yazara ceza
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Balbay'a destek verdi.
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin