Fatma Zeynep Çilek’in sergisi, Suret Defteri Mart ayının başında açıldı. Kadınların köklerini anlatan sergi ilk günden büyük ilgi çekti. Çilek, Türk toplumunda kadın her zaman perdenin ya da peçenin arkasında değildi. Türk kadını deyince aklımıza gelen kurmacalarla kadının tarihteki yeri bambaşkadır. Çarşılar, pazarlar, hanlar, hamamlar, aşhaneler, hastaneler yaptırmış; konağında misafirler ağırlamıştı. Toylarda, şölenlerde ve divanlarda ağırlığı vardı.” diyor. Sayım Çınar Çilek’le 7 Nisan’a kadar sürecek sergisinin bilinmeyenlerini konuştu.
SAYIM ÇINAR
Neden kadınlar, neden Suret Defteri?
Türk kadını tınısı olan isimler seçtim. Kendilerine tutunan, kendilerine güvenen, ayakları üzerinde duran kadınlar. Türk kadının doğru tanımlamak gibi bir derdim var. Kubadabad Sarayı benim için önemli bir çıkış noktasıydı.
Hangi isimlerin portleri var sergide?
Nur Fettahoğlu. Yüzü temama çok uygundu. Çiğdem Batur, Kurtlar Vadisi’nden. Gamze genç bir arkadaş, bilimkurgu yazan bir yazar. Nurşel ise yapımcı. Hayatıma dokunmuş yakın isimler olduğu için konseptime, temama uyarladım.
Sanat dünyasında durumlar nasıl?
Geçen seneye göre talep daha az. Benim sorunum bununla ilgili değil, satışa endeksli yaşamıyorum. Sanatımı doğru ifade etmek benim derdim.
Nasıl tepkiler alıyorsun serginle alakalı?
İyi yorumlar alıyorum. Ziyaretçiler etkileniyor. Resimlerin güçlü olduğunu söylüyorlar. Yerleştirme büyük ilgi çekiyor. Güçlü kadın fikri çok sevildi.
“Hamamlar medreseler yaptırmışlar, kendi estetiklerini yaratmışlar, yönetimdeler. Bizler de o kadınların devamıyız.”
Selçuklu kadını dediğimiz farklı bir kadın. Hayatın içinde, yönetimde, edebiyatta hep kendini göstermiş.
Hamamlar medreseler yaptırmışlar, kendi estetiklerini yaratmışlar, yönetimdeler. Bizler de o kadınların devamıyız.Tarihteki kadını yeri bambaşka.
Roma’da ve Amerika’da sergiler gerçekleştirdin. Nasıl yurtdışındaki algı?
Güzel dönüşler alıyorum. Yurtdışı planım var yeni sergim için. Kendi kültürümü ve köklerimi incelediğim için yabancıların da ilgisini çekiyor. Sanatımızı anlatamadık diye düşünüyorum, yeni bir söylem yaratamadık, artık yeni yeni yapıyoruz. Kapalı bir kutu gibiyiz, yeniden keşfediyorlar bizi. Etnik şeyleri merak ediyorlar.
Türk ressamlar denildiğinde aklına kimler geliyor?
Erol Akyavaş’ı beğenirim. Renkleri, kompozisyonları ilgimi çekiyor. Büyük tuvaller kullanmış. Düzenli olarak sanat fuarlarını, müzeleri takip ediyorum. Art Basel’i takip ediyorum, önemli bir market. Bizdeki Contemporary de çok önemli tabii. Amerika’da Moma’yı beğendim, son dönemde çağdaşla daha çok ilgileniyorum.
Sergine dönersek… Kadın figürlerini resmetmek fikri nasıl doğdu?
Ön okumalar yaptım, Selçuklu dönemini tanıdım. Şiir yazarmış kadınlar. Ciddi şairler var. Dönemin kadınları zanaat yaparak satarmış. Suret var, portre var o dönemde. Keykubat’ın karısı resmedilmiş örneğin. Tüm bunlar bana da yeni üretimler konusunda ilham verdi.
Resim yapıp ayakta kalmak önemli bir başarı.
Sanatla geçinen bir insanım. Bir resim yapıp galericiye gösterirken, bunun çok özgün olması gerekiyor. Bütün hayatını buna vermen gerekiyor. Tekrara düşünmen gerekiyor. Fuarlar, sergiler görmelisin. Arkeolog gibi olmalısın. Bunu yapmazsan tekrara düşersin. Yerel kalırsın ve başkasının aklına geleni yapmış olursun.
Resimlerinde ortak olan noktalar nelerdir sence?
Köklerimiz. Kültür mirasımız. Güncel yorumlama. Op-art tekniği kullanıyorum. Optik sanat, göz yanılsaması. Pürüzsüz, dokusuz bir yüzey ve ince iş görürsünüz benim işlerimde.
Nasıl üretiyorsun?
Yalnız çalışmayı seviyorum. Sakin müzikler dinliyorum. Barok dönemi severim. Çaykovski severim. Avi Avital’i severim.
Senin şehirlerin hangileri peki?
Londra’yı ve Venedik’i sevdim. Barcelona’nın renklerini sevdim, bizim renkleri gördüm orada. Türkiye’de de İstanbul tabii.