Film Arası Dergisi’nin son sayısına konuşan Halil Ergün, ‘Yılmaz Güney Gerçek bir yıldızdı. Anadolu’da bir Yılmaz Güney’in bir de Ecevit’in resimleri evlere girebilmiştir’ dedi.
Derginin hazırladığı Kürt Sineması Özel Sayısı’nda Yılmaz Güney’e dair anı ve düşüncelerini paylaşan Ergün, ‘Yılmaz Güney Gerçek bir yıldızdı. Anadolu’da bir Yılmaz Güney’in bir de Ecevit’in resimleri evlere girebilmiştir dedi.
Ünlü oyuncunun röportajından bazı bölümler şöyle:
YILMAZ GÜNEY TOPLUMSAL FİLMLER YAPTI
Yılmaz’ın 60’larda çektiği filmler daha çok ‘çirkin krallığını’ besleyen filmlerdi. Daha ticari filmlerdi. Serüven hatta aksiyon filmi bile diyebiliriz. Güçlü bir adamın, köyleri dolaşması gibi kahramanlık hikâyeleriydi. Ama hepsinin içinde birer slogan vardır. Bu filmler yapısı itibariyle toplumsal içerik sinemasıydı. Yılmaz Güney ancak 70’lere geldiğimizde, Lütfü Akad’dan sonra Türk sinemasına imzasını attı.
YILMAZ GÜNEY GERÇEK BİR YILDIZDI
Çünkü Yılmaz Güney bir yıldız. Ama o dönemde halen Yılmaz, Kürt filmlerinde Kürt meselesini tartışmıyordu. Hatta doğudaki gerçekler Türkiye’deki sol tarafında bile tartışılmıyordu. 12 Mart’ta Doğu-Kültür Ocakları’yla birlikte ‘Doğu sorunu’ diye bir şey olduğu tartışılmaya başlandı. O dönemde, geniş toplumsal ayrımlar yoktu. Mesela filmlerde ‘Keko’ ismini kullanmak doğaldı. Lehçeler tiyatroda da kullanılabiliyor mesela. Yılmaz, bunları kullanıyor, ‘Keje’ ismini çok kullanırdı mesela.
BİR YILMAZ GÜNEY, BİR DE ECEVİT EVLERE GİREBİLDİ
Yılmaz Güney getirdiği yeni kahraman tipiyle, Anadolu’nun o yanık toprağının, kavruk tarihimizin, ezik insanımızın hikâyesini anlattı. Onu çok içselleştirdi. Kadınlar ve erkekler kabullendi. İçerik sonradan geldi. Zaten vatandaşlıktan çıkarıldıktan sonra Kürt kimliğini daha açık ortaya koydu. Mesela o zaman bir de Ecevit olayı vardı. Ecevit’in halkçı yaklaşımı -ihanet edinceye kadar- geniş insan topluluklarını etkisi altına aldı. Ecevit ondan sonra geldi “kimseye diyetim yok” dedi. Ve devletle asıl buluşmasını ilan etti. Bir tek onu gördüm ben. Mesela Mustafa Kemal’in resimleri dağ köylerinde evlerde yoktur. Mustafa Kemal, ailelerin içine, evlere afiş ve poster olarak girmemiştir. Mustafa Kemal, resmi kurumlarda, okullarda, derneklerde vs ‘de vardı. Ama evlere girmemiştir. Yılmaz Güney ve Ecevit girmişlerdi. Ben dağ köylerine film çekmeye gidiyordum. Evlerin duvarlarında bir Yılmaz Güney posteri bir de Ecevit posteri görüyordum. Yılmaz Güney böyle, çocuk oyuncağı falan değil. O gerçekten bu toprağın çok önemli evlatlarından biri. Hem bir sosyolojik vakıa olarak heyecanlanarak anlatıyorum, hem de sinema adamı olarak mühim bence.
ŞİMDİKİ KÜRT FİLMLERİ 5. SINIF
Kürt sorununu dile getiren filmler çekmek başka bir şey. Bu yüzden bence Yılmaz Güney’e Kürt sineması başlangıcı diyemeyiz. Kürt sorununu, Kürt insanının ilişkilerini şuan bile tam anlatamadık, halen yasaklar var. Şuan yapılanlara bakıyorum. Kürt filmi diye gençlerin yaptıklarına bakıyorum. Onlar sinemada daha önce yapılmış çok önemli filmlerin 5. sınıf resimleri, başarı olarak. Bu tespitim sadece sinemasaldır. Küçük hikâyeler anlatılıyor, ama olay çok daha büyük. Kan ve gözyaşının bu kadar 30.000’lere vardığı bir ülkede böyle mi Kürt sineması olur? Daha dur bakalım.