İşte, Hürriyet'ten Hakan Gence'nin sorularını yanıtlayan Erginci'nin o açıklamaları:
"Mardinli bir babayla Makedonya göçmeni bir annenin çocuğu olarak İstanbul’da doğup büyüdüm. Yakında 24 yaşında olacağım. Annem ev hanımı, babam işletmeci. Biri kız, diğeri erkek, benden küçük iki kardeşim var. Sokakta olmayı çok severdim, eve zor sokarlardı. O yüzden çocukluk yılları deyince aklıma hemen ‘Sevda’yı eve sokma tantanası’ gelir. Annemle babam ayrıldığında üç yaşındaydım, dolayısıyla olup bitenin çok farkında değildim. Beni babam büyüttü. İkisiyle de ilişkim gayet güzel. Her ne kadar ayrıldıklarında çok küçük olduğum için her şeyin çok farkında olmasam da insan, zaman içerisinde düzenin değiştiğini fark ediyor. Ben bu durumu hayatımda acı haline getirmemeyi seçtim, hayatı kendime zorlaştırmadım.
Ozan Güven keşfetti
Lisede okul tiyatrosundaydım ve oyunculuk yapabileceğimi fark ettim. “Ben bu işi yapacağım” dedim ve elimden geldiğince de yapmaya çalışıyorum. İstediğim sürece de devam edeceğim. Önce ‘Semaver Kumpanya’da eğitim aldım. Sonra çocuk oyununda oynadım. Bir yandan okul tiyatrosu, bir yandan çocuk oyunu turneleri... Bir süre Yıldız Kenter’le çalışabilme fırsatını buldum. Bir gün bizi izlemeye Ozan Güven geldi. Onun yapım şirketine tavsiyesiyle ‘Koyu Kırmızı’ isimli diziye girdim. Sonra ‘Veda’, ‘Karagül’, ‘Hayat Bazen Tatlıdır’ derken şimdi ‘Ver Elini Aşk’... Bir de sinema filmi ‘Uzaklarda Arama’ var. Onun yeri ayrı. Türkan Şoray’la çalışmanın gururu var orada. Yeni nesil oyuncular arasında kendimi özel bir yere koymuyor, kimseden ayırmıyorum. Öyle bir beklentim de yok. Ama hepimiz biriciğiz, tabii."
Röportajın devamını okumak için TIKLAYIN...