Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel, yönetmen Serdar Akar'la çekimler sırasında yaşadıklarını ve ülkenin gidişatını konuştu. Yönetmen, Behzat Ç. dizisinin neden sona erdiğini anlatırken, Türk televizyonlarında hâkim olan yeni anlayışı kendi gözünden şöyle özetledi: ‘Behzat seyredebileceğiniz son sert hikâyeydi, artık bütün diziler yumuşayacak.’
PROVAYA BİLE GEREK KALMADI
Filmi Gezi direnişi sırasında çektiniz değil
mi?
En hararetli zamanında çekimler devam ediyordu ama biz
Kıbrıs’taydık. Çok sıcağa denk gelmeden Kıbrıs çekimlerini
bitirelim dedik. Sonra Ankara’ya geldik. Olaylar devam ediyordu.
Bizim setteki çocukların çoğu Kızılay’daki otellerde kalıyordu.
Epey uykusuz kaldılar. Ben de annemin evinde kalıyordum. Üst
kattaki komşu vuvuzela çalıyordu. Bu arada zaten bizim filmin
içinde polisle göstericiler arasında gerginlik olan sahneler
vardı.
Gezi’den önce kurgulanan senaryoda
mı?
Tabii. Biz kendimiz kurguladık her şeyi ama o sahneleri çekerken
sokaktaki olaylardan faydalandık. Şöyle bir faydası oldu; polisi
oynayanlar da, göstericileri oynayanlar da ne yapacaklarını çok iyi
öğrenmişler. Herkes idmanlıydı. Gerçekten zor sahneler onlar ama
oyuncuları çalıştırmak, prova yapmak falan gerekmedi.
REFERANS GEZİ OLMASIN DİYE
Hiç referans yok mu Gezi’ye?
Yok. Hatta çok denk gelen bazı sahneler vardı bizim senaryoda. Onları bile çıkarttık. Mesela 3 başka takım formalı çocuğun eylem sırasında bir arada olması vardı. Çıkarttık çünkü bu Gezi’de oldu. Biz de referans Gezi olmasın diye çıkarttık çünkü bu kendi başına çok başka bir film.
Başka var mı öyle denk gelen?
Var. (Kahkahalar) Filmde yayın yasağı geliyor gazetecilere ve spiker yayında panda haberi okuyor. Televizyon stüdyosunda çekilecek tabii. Ankara’da bir kanalda çekilecek. Mekân bakıyoruz. Kanaldaki çocuklar gelip sordular ‘Gezi olaylarıyla ilgili bir şey var mı diye?’ Bizim asistan da biraz hınzırlığına bana dönüp, ‘Hocam penguen haberlerini burada mı çekeceğiz’ dedi. Biraz gerildiler. Neyse çekime gittik sonunda. Tam çekim saati o kanalın önünde eylem var. 10 tane kadın ellerinde ‘Boyun eğme’ pankartlarıyla duruyorlar. İçeride biz çekim yapıyoruz, bizim dışarıdaki set ekibi de gölgelik açmış kadınlara, yanlarına da çay ve su koymuşlar. Böyle tuhaf bir şey bu ülke.
Aylar önceden hazırlanan film senaryosunda sokak
gösterileri olduğuna göre siz ekip olarak bu kadar geniş katılımlı
eylemler bekliyor muydunuz, yoksa tamamen tesadüf
mü?
Ben şahsen bekliyordum. Şuna çok inanıyorum; bir şey ne kadar
büyükse tam tersi de dipten aynı şekilde büyür ve aynı boya gelir.
Karşı tepki modern toplumlarda olur, olmalıdır. Görünen de bir
şeylerin olabileceğiydi. Çok uzun süre iktidarda kaldığın zaman
ister istemez iş tek merkezden karara dönüyor. Hükümet aslında
devletin bir organıyken kendisi olmaya başlıyor.
Filmde referans istememişsiniz ama dizi devam ediyor
olsaydı Gezi’ye referans olmaz mıydı?
En az bir-iki bölümde kesin olurdu. Çünkü orada ölenler oldu.
Behzat da bir polisiye. Mutlaka olurdu. Hatta o zaman belki gerçek
göstericilerin içine girip çekilirdi de.
Röportajın tamamını okumak için tıklayınız.