Başbakan Ahmet Davutoğlu Davos'ta gerçekleştirdiği temasların ardından gazetecilerin sorularını yanıtlarken cezaevindeki gazetecilerle ilgili soruya; "Spekülasyon var, sanki birçok gazeteci cezaevinde. Bugün editörlerle toplantım vardı, isim sordum kimse isim veremedi. Bir gazeteciler kurumu var, bugün sordum kaç kişi dedim 10 dediler, 3'ü serbest dedim. Bunlara sözde gazeteci deniyor, ellerinde bir gazeteci kartı var. Başka suçlar işlediler. Bu 7 kişi arasında hiçbiri gazetecilik faaliyetleri ile ilgili tutuklanmadı. Ben hiçbir gazeteciyi tutuklamadım ve salıveremem de, bunu mahkemeler yapar. Türkiye'de gazetecilerin tutuklu olduğunu söyleyenlerin bu gazetecilerin ismini vermeleri lazım" şeklinde cevap vermişti.
Davutoğlu'nun bu açıklamalarına tepki gösteren Basın Konseyi de bir mesaj yayınladı.
Açıklamaların yabancı basın mensuplarının kafasını karıştırdığını ifade eden Basın Konseyi mesajında şu ifadelere yer verdi:
Dün bizim kafamız karışmıştı. Bugün de dış basının. Bu durumun netleşmesi için, Başbakan Sayın Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle bir daha soruyoruz;
Sizce;
*İçerideki gazeteciler kimlerdir?
*Gazeteci ya da gazeteci değil kavramları belirlenirken, hangi kıstaslar dikkate alınıyor?
*Sarı basın kartlı ya da henüz basın kartı verilmemiş tutuklu gazetecilerin, düşüncelerini ifade etmekten başka ne gibi suçları bulunmaktadır?
*Sadece 1 Ocak-1 Şubat arasındaki dönemde, 1979-2007 arasında, düşünür gazeteci Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Hrant Dink, düşünür-gazeteci Muammer Aksoy öldürülmedi mi? Yoksa yitirdiklerimiz gazeteci değil miydi?
*Gazetecilik ve özgürlükler kavramının içinin boşaltıldığı bu günlerde, tüm sorulara cevap vermesi gereken kurum, kimdir?
Gazeteciliğe yönelik, bu tür söylemler, olayları geçiştirmekten başka bir işe yaramamaktadır. Demir parmaklıkların arkasında, tek bir gazetecinin dahi olması birçok gazetecinin içeride olması demektir ve bu durum demokrasi ayıbıdır.
Demokrasi ayıbına ne yazık ki, her geçen gün yenileri ekleniyor. Şırnak’ın Cizre ilçesinde 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın öldürülmesinin ardından bile, yayın yasağı kararı getiriliyor. Hiç olmadığı kadar ülkedeki birçok olay, sansürleniyor, kamuoyundan gizleniyor.
Demokrasi’nin ana unsuru olan basın ve ifade özgürlüğüne yönelik bu girişimlere son verilmesi gerektiğini, bir kez daha kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.
Ve meslekleri uğruna canlarını vermiş olan ölümsüz gazetecileri, 24 Ocak’ta katledilen Uğur Mumcu’yu saygı ve özlemle anıyoruz.