Başdanışman Akdoğan, Akil İnsanlar'ın gittikleri yerlerde karşılaştığı tepkileri haberleştirenleri "sabote etmekle" "sorumlu" olmamakla, dahası "tahrik, tahrip, saldırganlık" içine girmeyle ve "çatışmayı, savaşı, ayrışmayı" kışkırtmakla suçluyor.
İşte Yalçın Akdoğan'ın "Sorumlu davranmak çok mu
zor" başlıklı yazısından ilgili bölümler:
"Çözüm sürecinde ‘sorumluluk çağrısı' yapmak ne anlama gelir?
Sorumlu davranmak ile siyaset yapmak, gazetecilik yapmak, hocalık
yapmak, kanaat önderliği yapmak arasındaki ilişki nasıl
kurulabilir? ‘Sorumluluk' kime ve neye karşıdır?
Medya için ‘gerçeği ama yalnızca gerçeği yansıtmak' sorumlu
davranmak mıdır? Siyasetçi seçmenine, medya okuruna, hoca
öğrencisine, sivil toplum temsilcisi kendi toplumsal kesimine
yönelik mi sadece sorumluluk taşımaktadır?
(…) Medya açısından da ‘sorumlu yayıncılık'ın ne olduğu iyi
anlaşılmalı ve tartışılmalıdır. İRA ve ETA örneklerinde sadece
muhalefetin iktidarın yükünü nasıl paylaştığı, açık işbirliği
geliştirdiği vurgulanmaz, aynı zamanda basının tavrı ve tutumu da
vurgulanır. Bu tür sorunlarla baş edebilen ülkeler muhalefet kadar
medyanın da ‘sorumlu' davrandığı ülkelerdir.
Kamuoyunu bilgilendirme veya gerçeği ortaya çıkarma misyonundan
ziyade iktidarla (değil muhalefet etme) mücadele etme misyonunu
üstlenen bazı medya kuruluşları AK Parti iktidarına zarar vereyim
derken ülkeye zarar vermektedir.
Köşe yazılarında Akil İnsanlar Heyeti'ni itibarsızlaştırmak için
her türlü aşağılama kampanyasına başvuran bazı gazetelerin bu
heyetlerin faaliyetlerini yansıtma biçimi de çok sorunludur. Akil
İnsanlar bölgelerde yüzlerce kişiyle, kurumla, sivil toplum
örgütüyle, akademisyenle görüşmekte, büyük kalabalıkların desteğini
almaktadır. Marjinal bir kısım grupların organize tepkilerini veya
saldırganlıklarını büyük bir hadise olarak göstererek asıl
fotoğrafı örtmek ‘sorumlu gazetecilik' değildir.
Medya açısından ‘sorumluluk' hem hakikati ve varolan haberi
objektif ve doğru yansıtmaktır, hem de demokrasi, barış, kardeşlik,
çözüm gibi ideallere sahip çıkmaktır. Çarpıtma, yalan haber,
dezenformasyon ne kadar kötüyse; tahrik, tahrip, saldırganlık içine
girmek ve çatışmayı, savaşı, ayrışmayı kışkırtmak da o kadar
kötüdür. Değersizleştirme, itibarsızlaştırma, zarar verme, tahrip
etme, sabote etme gibi amaçlar peşinde koşmak basın ahlakıyla
örtüşen bir gazetecilik misyonu olamaz. Objektif olarak yapılan
haberin, aktarılan bilginin istenmeyen bazı olumsuz sonuçlar
doğurması başkadır, açıktan bu sonuçları doğurmak için çaba
göstermek başkadır.
Gazeteciliğin altını oyan bu yayın anlayışı aynı zamanda basının
içinde yaşayacağı demokratik atmosferin gelişimine yönelik çabalara
da sekte vurmaktadır."