Basın Enstitüsü Derneği ve Boğaziçi Üniversitesi Barış Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından 'Barış süreçleri ve Medya' başlıklı bir seminer düzenlendi. Seminerde dünyada ve Türkiye'de barış süreçlerinde medyanın oynadığı rol ve gazetecilerin durumu konuşuldu.
Seminerin açılış konuşmasını yapan "Boğaziçi Üniversitesi Barış Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü" Prof. Dr. Fatoş Erkman gazetecilerin kullandıkları dilin barış dili olması gerektiğini belirtti ve şu şekilde konuştu: Barış dili ne olmalı? Tarafsız olmalı, her tarafa empati duyan dil olmalı. Bunu medya nasıl yapar? Bu medyadaki uzmanların konusu. Toplumlarda barış gücünü yeşertmek uzun soluklu ve dünyanın devamı için vazgeçilmez bir süreçtir. Bugün burada bu sürece katkıda bulunuyor, barışa katkı sunuyoruz.
"Basın Enstitüsü Derneği Başkanı" ve "Milliyet Gazetesi Köşe Yazarı" Kadri Gürsel de "Basın Enstitüsü Derneği"nin Türk medyasına "barış gazeteciliği" kavramını ilk öğreten kurum olduğunu belirtti. Gürsel konuşmasında, "Barış Gazeteciliği" üzerinde durmuştuk. Genç gazetecileri, barış gazeteciliği konusunda eğitmek istedik. Barış içselleştirilemezse medya üzerine düşeni yapamaz. Yeniden barış gazeteciliğinin konuşulur olduğunu görüyoruz. Bunun iyiliğinin ne olduğunu öğrenememiş gazetecilerin ağırlıkta olduğu bir ülkede, medya eski savaş diline dönüş yapabilir. Bu çok kolaydır. Biz bunun olmaması gayreti içindeyiz" dedi.
"Barış Gazeteciliği'nin Türkiye'deki durumunun tartışıldığı seminerin ikinci bölümünü Bilgi Üniversite'sinden gazeteci Haluk Şahin yönetti. Oturuma, "Hürriyet Gazetesi Ombdusmanı" Faruk Bildirici, "Vatan Gazetesi Yazarı" Ruşen Çakır, "Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni" Rober Koptaş ile "Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı" Doğan Satmış katıldı.
Açılış konuşmasını yapan Haluk Şahin, basın özgürlüğüne de vurgu yaparak "Basın özgürlüğü denildiği zaman akla gelen sansür olgusu, farklı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Belirli konularda eleştiri yapılmaması, barış gazeteciliğinin bir gereği ve uzantısıdır" dedi. Şahin," Günümüzde sansürün etkisinin görülmediği hiçbir alan kalmadı. Türkiye'de sansür daha basın kuruluşları kurulmadan başlıyor. Türkiye enterasan bir şekilde tartışamadığımız konuların keyfini yaşayacakken, demokrasiyle bağdaşmayan, medyanın sindirilmesi gibi bir durumla da karşı karşıyayız." şeklinde konuştu.
(DHA)