Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu katıldığı bir canlı yayında kritik bilgiler verdi. Bakan Çavuşoğlu, Rusya-Ukrayna krizinde Türkiye'nin en başından beri barış için çalışacağını açıkladığını ve her iki tarafın da Türkiye'ye güvendiğini belirterek, "Arka kapı diplomasisi de liderler arasında devam ediyor. Putin ve Zelenski görüşme konusunda olumlu konuşuyorlar ama önce şartların oluşması lazım" dedi. Ayrıca Türkiye'deki göçmenlerle ilgili de açıklama yapan Çavuşoğlu, 3 ayda 21 bin göçmenin gönderildiğini belirtirken, "Suriyelilerin ülkelerine dönüşü güvenli, gönüllü ve onurlu olmalı" dedi.
Bakan Çavuşoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
Yaklaşık 3.7 milyon Suriyeli göçmen var. Diğer sorunlu bölgelerden de Türkiye'ye gelenler oldu. Düzenli, düzensiz göçmenler 5 milyona yakın. Bazıları ülkelerine döndü. Bazıları Batı ülkelerine gittiler.
Uzun yıllardır süren uzun bir konu. BM, AB'yle yapılan insani bir işbirliği var. Bu soruna ne açıdan baktığınız önemli. Bu işi siyasete alet etmemek gerek. Bir olgu bu. Türkiye'de bu kadar göçmen var. Suç işlenme olarak baktığınız zaman Türkiye ortalamasına göre değerlendirmek gerekir. Siyasetçilerin abarttığı düzeyde mi ona bakmak gerekir.
Şartlar oluştuğu zaman, insanların ülkelerine dönmesini de sağlamak lazım. Bunu da sağ görüşlü olarak yapmak lazım. İnsan haklarına saygılı, kendi hukukumuza göre bu yapılmalı.
Toplumsal derken işin içine giriyor. Sınıra yakın şehirlerde bu sorunun olduğunu görüyoruz. Kilis'te Hatay'da sorunların arttığını görüyoruz. 85 milyona baktığımızda böyle bir sorun yok. Kent kent bakmak lazım. 85 milyona baktığımızda demografik bir bozukluk yok. Önemli olan bunları geri göndermek.
Bizim terörden arındırdığımız yerleri Suriyeliler güvenli olarak görüyor. Fakat hepsi oradan gelmiyor. Önümüzdeki süreçte Türkiye'deki göçmenleri göndermek üzere bir proje başlattık. 4 ülkeyle beraber. AB ve yüksek temsilci artık bu konuda daha yapıcı bir işbirliği yapmak istiyorlar. BM, Suriye Rejim'i ile görüşmelere başladı. Güvenli bir ortamın oluştuğundan emin olmak için bu görüşmeler başladı.
Sahada biz kolaylaştırıcı bir rol üstlendik. İnsani konularda BM üzerinden uluslararası örgütlerden, sivil toplum örgütlerinden bu tür işbirliği yapılabilir. Öncelikle insani can güvenliğini sağlamak lazım. Daha sonra bu insanlar ülkelerine döndükten sonra temel ihtiyaçlarını karşılamak lazım. Okul, hastane, barınma gibi.
"3 AYDA 21 BİN GÖÇMEN GÖNDERİLDİ"
Rejim ara sıra af ilan ettiğini söylüyor. Kontrol ettiği yerdeki insanlara da gerekli hizmeti veremiyor. Ama en önemlisi can güvenliği. Öyle olsaydı Lübnan'da göçmen kalmazdı. Ayrıca döndükten sonra temel ihtiyaçların karşılanabileceğinden de emin olması lazım insanların.
Tüm bu şartlara rağmen Türkiye olarak biz bu göçmenleri göndermeye devam ediyoruz. Geçen sene yurt dışına gönderdiğimiz göçmen sayısı yüzbinlerdi. Bu sene gönderilen göçmen sayısı ilk 3 ayda 21 bin.
Afganistan'a bile Taliban'dan sonra 9 bin 700 Afgan uçaklarla geri gitmek istediler. Geliyorlar sınırda yakalanıyorlar. Avrupa'ya gidemeyeceğini görünce ülkelerine geri gitmek istiyorlar. Ayrıca girişi engellenenler var Geçen sene 451 bin göçmenin sınırda geçişini engelledik.
Burada duvarlar, çitler, optik kameralar var. AB'de Türkiye'nin sınırdaki projelerimize destek veriyor. Çünkü Türkiye'den bu mülteciler geçmesin Avrupa'ya gelmesin istiyorlar. Birileri sanki Türkiye'nin sınırlarında hiçbir tedbir yok. Hiçbirisi engellenmiyor ve geri gönderilmiyor gibi algı var. Böyle olmadığı için bu rakamları paylaştım.
SOSYAL MEDYADAKİ GÖÇMENLERİN VİDEOLARI
Halkımızın elbette duyguları var. Biz bu görüntüleri kışkırtanları eleştiriyor. İftiraya varan aşağılayıcı eleştiriler yurt dışına giden vatandaşlarımıza yapılmadı mı? Türkler gettolaşıyor Avrupalı olmadı diye eleştiriler yok mu? Asimilasyon hemen olacak diye bir şey yok. Yanı başımızdaki ülkeden gelse bile kültürel farklılıklar var. Bu bir sorun. Biz bu sorunu yönetiyoruz. Ama ırkçılık yapmadan, insanlık anlayışından ve hukuktan uzaklaşmadan bu konuyu ele almak lazım.
Elbette şu anda AB ve Mülteciler Yüksek Konseyi Suriyeliler ile görüşmeler yapıyor. Ayrıca BM temsilcisi bu konuları da ele alıyor. Biz ne diyoruz. Taliban'la angajmana giriyoruz. Ülke çökmesin daha fazla mülteci gelmesin, teröristler yeniden türemesin diye. Biz tanımadan angajmana girmesinin faydalı olduğuna inanıyoruz. Son günlerde Rejim YPG ve PKK ile ciddi çatışıyor. Biz Suriye'nin toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Bu YPG/PKK'nın da Suriye'yi bölme planları var.
Ülkedeki yönetimle aramız iyi değil diye ülkenin parçalanmasını destekleyemeyiz ki. Terör örgütünü destekleyemeyiz. Bunlar esasen istihbaratı ilgilendirdiği için geçmişte istihbarat düzeyinde görüşmeler olmuştu. Bunu da Cumhurbaşkanımız dile getirmişti. Göçmen konusu uluslararası bir sorun olduğu için BM'nin ve uluslararası örgütlerin angajmana girmesi lazım.
UKRAYNA-RUSYA SAVAŞI
İstanbul'daki görüşmelerden sonra savaşın bu kadar uzayacağını düşünmüyorduk. Bu savaşın devam etmesini isteyenler var. NATO'ya bağlı ülkelerden savaşın devam etmesini isteyenler var. Savaş devam etsin Rusya zayıflasın istiyorlar. Olan Ukrayna'ya oluyor.
Ukrayna'yı rekabet alanı olarak görmemek lazım. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı kabul edilemez. Güvenlik garantileri ve diğer konulara geldiğimiz zaman bu savaşın devam etmesine yönelik bir kanaat oluştu bizde. Trajik görüntüler geldikten sonra bunun devam etmemesi lazım.
Putin'in Rusya'da hedefleri var. Bizim kabul etmediğimiz sebepler ama kendisine göre haklı olduğunu düşüyor. Sonuçta müzakere ettikleri konuların içinde zor konular var.
Antalya'daki görüşmede bir sonuç çıkmayacağını biliyorduk ama onları bir araya getirmek önemliydi. Bizimle yapılan görüşmelerde söyledikleri konuşmalara baktığımızda umutlarımız artmıştı. Biz de ona göre açıklamalar yapmıştık. Katliam görüntüleri gelince ortamı gerginleşti. İstanbul anlaşmasından uzaklaştılar.
Her şeye rağmen iki tarafta müzakerelere devam etmek için görüşmeler yaptılar. İki taraf şu anda da müzakerelere devam ediyorlar. Arka kapı diplomasisi de liderler arasında devam ediyor. Zelenski "Görüntülere rağmen ülkenin Cumhurbaşkanı olarak görüşmelere devam etmem lazım" dedi.
HANGİ TARAF BARIŞA DAHA YAKIN?
Bu konuda değişik toplantılara katıldık, sürekli telefonda da görüşüyoruz. O nedenle bir taraf barışa daha yakın dersek arabuluculuk görevimize saygısızlık yapmış oluruz.
Zelenski Ukrayna'nın devlet başkanı. Zelenski bu savaş başladıktan sonra güçlü bir liderlik sergiledi. Elbette ki savaş başlayınca dışarıdan yardıma muhtaç oldu. Ama dışarıdan yardım istedi diye "onların güdümüne girdi" demek doğru olmaz.
Zelenski savaş başlamadan önce de Putin ile bir araya gelmek istiyordu. Savaş başladıktan sonra her Cumhurbaşkanımızla konuştuğunda Putin ile bir araya gelmek istediğini belirtiyordu. İkisi de görüşme için olumlu mesajlar veriyorlar fakat şartlar oluştuğunda.
Rusya, Ukrayna'nın NATO dahil hiçbir askeri ittifaka girmemesi istiyor. Bu konuda mutabıklar fakat Ukrayna garantörlük istiyor. Rusya diyor ki" senin bana askeri ve silah olarak tehdit olmayacağın bir sayıda olman lazım"
ZELENSKİ-PUTİN NE ZAMAN BİR ARAYA GELİR?
Bu metin üzerindeki uzlaşma hala masada. Eğer bugün bir an önce olmazsa savaşın uzun yıllara yayılması söz konusu olur. Bu da insanlık için iyi bir şey değil. Birbirlerine gönderdikleri metne baktığınız zaman iki lidere bağlı. Her an bile olabilir.
Cumhurbaşkanımız iki liderle her görüşmesinde "sizi bir araya getirelim, bu işi sonlandıralım" mesajını veriyor. Bizim kararlılığımızda hiçbir geri adım yok. "Biz ne yapalım, aman ya" deme lüksümüz yok. Sayın Cumhurbaşkanımız da önümüzdeki liderle tekrar görüşecek. Bugün Lavrov ile görüştüm, dün de Kuleba ile görüştüm.
Zor şartlarda ne kadar kendimize karşı olsak da Dışişleri Bakanları arasında bir dostluk da oluşuyor. Her ikisiyle de ne zaman görüşmek istesem telefona çıkarlar. Görüşme olursa Antalya da olur İstanbul da olur.
Antalya Diploması Forumu marjında oldu. İki Dışişleri Bakanı da daha önceden gelmeyi kabul etmişti. Cumhurbaşkanımız bir pazar günü Putin ile görüştükten sonra "Lavrov'u da Antalya'ya bekliyoruz" dedi. Daha sonra Lavrov geleceğini bize iletti. Sonuçta Antalya Diplomasi Formu marjında oldu. Tabi bir sonraki görüşme İstanbul'da oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız karar verir, ya da iki lider nereyi isterse orada olur. Yer önemli değil. İstanbul da olur Antalya da.
Müzakere sürecindeki son durum hakkında bilgiler alıyoruz. Aynı şekilde sahadaki durum var. Maruipol'da önemli bir kısmın kontrolünü Rusya aldı. Orada sivillerin bir katliam olmadan buradan çıkarılması konusunda iki taraf anlaşırsa ne olacak, bize ne düşer, bunları konuşuyoruz. Aynı zamanda limanda, mayınlar yüzünden çıkamayan gemilerimiz var. Bizim 22 tane gemimiz var. Bir kısmı geldi. Cumhurbaşkanımız da her iki lidere söylüyor. Fakat aralarında bir mutabakat sağlanamadı, mayınlardan ya da güvenli koridorun açılamamasından dolayı.
"HER İKİ TARAF TÜRKİYE'YE GÜVENİYOR"
Müzakereler devam ederken sürece katkı sağlamak istiyoruz. Ukrayna'nın talepleri var. Soruyoruz müttefiklere, kimse bu garantörlüğün için girmek istemiyor. Her iki taraf Türkiye'ye güveniyor. Bize müzakere metinlerini paylaşıyorlar. Hangi noktadalar, hangi taraf hangi metinde anlaşmış. Hangi maddeler kabul edilmemiş. Bu konular var. Fakat bunların detayını paylaşmayız. Bize güvenmeseler Antalya'ya İstanbul'a gelmezlerdi. Biz de bu güveni sarsmadan ilkeli politikamızı sürdürüyoruz.
Ruslar hiçbir şekilde saldırmayacağız diyorlardı. ABD, saldıracak diyordu. Avrupalılar hiç inanmadı. Biz Rusya'nın saldıracaksa da Donbass bölgesine saldıracağını düşünüyorduk. Sonuçta Kiev'e saldıracağını tahmin etmemiştik. Tüm dünya için beklenmedik bir durumdu.
SAVAŞIN İLK GÜNÜ
O gün Kazakistan'a gitmiştim. Afrika dönüşü Kazakistan'a gittim. O akşam testim pozitif çıktı. O sabah Ankara ile temasımı kurdum. Cumhurbaşkanımız ben dahil tüm arkadaşlarımızı toplantıya çağırdı. Bir taslak metin hazırladık. Ankara'da Ukrayna savaşıyla ilgili kriz masası oluşturduk.
Sadece bir iki saat erken döndük. Çünkü görüşmelerimiz video konferans yoluyla oldu. Cumhurbaşkanımızın başkanlığında Külliye'de bir toplantı oldu. Biz de oradan destek verdik. Metni gördük. Açıklamamızı yaptık. Akşama da Türkiye'ye döndüğümde yoğun mesaimiz başlamış oldu.
TÜRKİYE'NİN SAVAŞTA DENGELİ DIŞ POLİTİKA UYGULAMASI
Böyle bir pozisyonda kalmamız gerektiği ilk toplantıda kararlaştırıldı. İki tarafla ilişki bir günde kurulmaz ki. Bunun bir altyapısı geçmişi var. Geçmişte NATO-AB ülkeleri bizim Rusya ile ilişkilerimizi sorgulamıyor muydu? Bu dönem herkes dengeli dış politikamızı takdir etmeye başladı. Rusya ile bu tecrübe kolay değil. Bir çok yerde karşı karşıya gelerek bu tecrübe oluştu. Sonuçta farklı konularda görüş ayrılığınız olsa da o güvenin tesis edilmesi de açık şeffaf politikalardan kaynaklanır. Biz anlaşamadığımız konularda Rusya'ya açık olduk. Kırım'ın tanımayacağımızı ifade ettik. Biz barış için çalışacağımızı Cumhurbaşkanımız en başında açıkça ifade etti. Her konuda olduğu gibi en başından beri açık, net, dengeli, ilkeli bir tutum sergiledik.
TÜRKİYE'NİN RUSYA'YA KARŞI YAPTIRIMLARA KATILMAMASI
Bizim içerideki bazı siyasilerden farklı olarak... Geç de olsa doğruyu görmek faydalıdır. (Meral Akşener'e) Bağlayıcı yaptırım nedir? BM'nin aldığı kararlarla uygulanan yaptırımlardır. Türkiye her zaman buna uymuştur. Yapıcı, kolaylaştırıcı bir rol oynuyorsunuz, bir tarafa bunu nasıl kabul ettirebilirsiniz ki? Bize diyorlar ki, "Biz sizin neden yaptırımlara katılmadığınızı anlıyoruz ama sizin üzerinizden yaptırımlar baypas edilmesin"
Ben şimdi yaptırım uygulayan ülkeleri de suçlamıyorum. Bu şartlarda bizim yaptırımlara katılmamız mümkün değil. Bizi kim şikayet ediyor. Yunanistan... Oynadığımız rolü Batı, takdirle karşılıyor. Rusya'ya karşı elde ettiğimiz tecrübenin farkındalar ve "bundan faydalanmak lazım" diyorlar. Ayrıca hukuki yükümlülükler var. Montrö'yü uyguluyoruz.
Doğrudan böyle bir talep gelmedi. Rusya'nın 4 tane gemisi vardı, önceden bildirim yapmışlardı. Savaş başladıktan sonra bu gemilerinizi Boğaz'a getirmeyin dedik. Onlar da bundan vazgeçtiler. NATO'nun da Karadeniz'de tatbikatı vardı. Tatbikatı öteki tarihe ertelemelerini istedik. Bugüne kadar Montrö'yü delmek için bir girişim olmadığı gibi tüm taraflar bizim ricalarımızı geri çevirmedi.
MERAL AKŞANER'İN YAPTIRIM ÇIKIŞI
Doğrusu söylemlere şaşırdık. Bir partinin genel başkanı, Türkiye'nin yaptırımlara katılmasını isterken neyi düşündü? Ya da bu durumun etkisinin Türkiye'ye sonuçlarını hesaplayamadı mı?
Kendi gazımız da çıkacak, bağlılığımız düşecek. Türkiye'ye etkilerini hesaplamadı mı? Bu ülkeler, herkes "sizin neden katılmadığınızı anlayabiliyoruz" derken Türkiye'deki bir siyasi partinin genel başkanının "niye katılmıyorsunuz yaptırımlara demesini" anlamadık.
Ukrayna şu anda talepleri karşılayacak durumda değil. Üretim yok, fabrikalar gitti. Buğday ekildi mi bilmiyoruz. Rusya'dan kimse almıyor. Türkiye önemli bir seçenek olmaya başladı. Arz güvenliği bakımından, ayrıca enerji güvenliği bakımından da Türkiye'den geçen petrol, doğalgaz boru hatları bakımından da kilit bir ülke konumundayız.
WSJ'IN HABERİ: RUSLARIN PARALARI TÜRKİYE'YE AKIYOR
O haber doğru bir haber değil. Kasıtlı yazılmış bir haber. Türkiye'yi yaptırımlara katılamaya zorlayın diyen bir haber.
TURİZM
Ruslar gelecekler ama burada tabii sıkıntı ne? Uçak. Aeroflot uluslararası uçuşlarını durdurdu. Rus uçaklarına karşı yaptırımlar var. Bu çerçevede Rus uçaklarına şirketlerin servis vermesi de mümkün değil. THY ile bunu telafi etmeye çalışıyoruz. ABD'lilere de söyledik. THY'yi kullanarak bir kısmını telafi etmeye çalışacağız.
Pandemi zamanındaki rakama yine ulaşırız. 7 milyon bekliyorduk. 3.5 milyon turistin gelmesini planlıyor bakanlık. Ukrayna'dan ne kadar turist geleceği belli değil.
Güzel olan bir şey, Rusya ile uçak düşürme hadisesinde bir kriz yaşadık. Sonrasında Türkiye turist gelen ülkeler bakımından çeşitlendirme konusunda önemli adımlar attık. Polonyalılar da kimlikle Türkiye'ye gelecek. İngiltere'den bu sene artış var. Avrupa, Almanya'dan bekliyoruz, Orta Asya'da, İskandinav ülkelerinden, Balkanlar'dan yine bekliyoruz.
Ukrayna'dan düşüş olacağını, Rusya'dan da yarıya yakın bir kayıp olacağını düşünüyoruz. Bu kayıplar benim şehrim Antalya için önemli. Diğer şehirleri telafi edebiliyoruz. Bu savaş ortamında Turizm sektörünün en az şekilde etkilenmesi için çaba sarf ediyoruz.
GARANTÖRLÜK
Ukrayna, "Ben tarafsızlığı kabul ediyorum, NATO'ya üye olmuyorum ama benim de güvenliğim garanti altına alınsın istiyorum" Zelenski NATO'nun 5. maddesini garantörlükteki gibi olmasını istedi. Talep böyle ama bu öneriyi kabul eden bir ülke yok. ABD, İngiltere, Kanada kabul etmiyor. Türkiye de tabi kabul etmiyor.
P5, + Almanya + Türkiye garantör olsun istiyor. Buna kimse karşı değil. Ama Ukrayna'nın NATO'nun 5. maddesi gibi bir garantörlük istemesini kimse kabul etmiyor. Bizim asker göndermemiz de söz konusu değil. Baktığınızda garantörlerin içinde Rusya da var. Garantörleri Rusya'dan gelecek tehditlere göre ayarlayacaksanız problem yok. Ukrayna ben tarafsızlığı kabul ediyorum dediği zaman, olağan şüpheli Rusya. İki yan yana yaşayan ülkenin ileride daha iyi komşuluk varsayılırsa o zaman normal. Biz de garantör ülkelerden biri olabiliriz dedi Türkiye. Ama NATO'nun 5. maddesine garantör olabiliriz demedik. Bu şart daha sonra geldi.
NATO'nun 5. maddesi garanti gibi olmayacağı kesin. Peki ne olacak? Türkiye burada da sorumluluk aldı. Biz Türkiye olarak önce Rusya'nın dışında P4 ülkeleriyle görüşüyoruz. NATO içinde uzman kafa yoruyorlar. Alternatif olarak neler olabilir buna çalışıyoruz.
Ayrıca biz Rusya'nın Ukrayna'dan çekilmesi, yaptırımların bir kısmının gevşetilmesi de gündeme gelecek. Bu konuda yaptırım uygulayan Avrupa ve ABD ile de görüşüyoruz. Garantilerin ne olduğu konusunda bir durum yok. İki tarafın da anlaşması lazım.
BATI'NIN TAVIR DEĞİŞİKLİĞİNİN NEDENİ
Son 1-2 yıla baktığımız zaman Batı'nın Türkiye'ye bakışının değiştiğini söyleyebiliriz. Mısır, Suriye, İsrail, Biden'la Cumhurbaşkanımızın görüşmesi, ticari ilişkilerin artması, pandemi döneminde Türkiye'nin tedarik zincirinin kuvvetli olması vb. Tabi Ukrayna savaşında güven daha da arttı. Türkiye'den başka her iki tarafın da güvendiği ülke yok. Bu adımları atmak isteyen çok ülke oldu. Türkiye ilkeli bir tavır koydu. Bunu dünyada herkes gördü. 4 bin nüfuslu ülke de gördü. Türkiye'nin önemli güvenilir bir aktör olduğu fark edildi.
Bazı olumsuz baktıkları alanlar olumluya da dönüştü. Baktığınızda SİHA'larımız Karabağ'da katilken Ukrayna'da meleğe dönüştü. Türkiye'nin savaşta oynadığı rolü herkes gördü ve takdirle karşıladı.
Avrupa'yla gümrük birliği müzakerelerinin başlaması, Türkiye'nin daha yakın ilişki içinde olma arzusu... Sonuçta AB liderlerinin Cumhurbaşkanımızla görüşmesi, liderlerin Türkiye'ye gelmesi ve geleceğe yönelik somut adımlar konuşmaya başlaması. Üyelik müzakereleri konusunda... "Ukrayna'yı destek vermek lazım üye yapabiliriz diyorlar. Genişleme konusunda bölündük diyorlar. " Bunu da biz görebiliyoruz." Vize serbesti ve gümrük konusunda biz adımlar görmek istiyoruz. Yüksek düzeyli temasları hemen başlattılar. Avrupa'yı ABD'den daha kuvvetli. ABD'nin adım atması birçok açıdan daha kolay. Ama Avrupa adım atarken konsensus lazım. Son Rum Kesimi'ne saklanabilirler?
F-16 VE F-35 SÜRECİ
Aslında bazı Kongre üyelerinin Türkiye'ye yeni nesil F-16 ve modernizasyonu için verdikleri mektuba cevaptır. Bu cevabi bir mektup. Ama önemli bir cevap. "Vermemiz lazım" diyor. "NATO için önemli. Biz bunları Türkiye'ye sağlamamız lazım" diyor. Bir çözüm yolu bulmaya çalışıyoruz. Biden'la Cumhurbaşkanımızın görüşmesinde Biden'ın yüksek stratejik mekanizması kuruldu. Stratejik mekanizmanın amacı var olan sorunları çözmek ve işbirliği yapabileceğimiz alanlarda hangi adımları atabiliriz, bunları görüşmek değerlendirmek. Bu yaklaşım devam ederse şimdi olmasa bile önümüzdeki süreçte F-35 konusunun gündeme geleceğine inanıyorum.
İSRAİL İLİŞKİLERİ
İsrail'e Mayıs'ın 3. haftası gideceğiz. Filistin'e de gideceğiz. Diyaloğun devam etmesi önemli. Bu sebepten dolayı özellikle Filistinliler İsrail ile Türkiye'nin ilişkilerinin normalleşmesinin kendileri için çok önemli olduğunu söylediler. İsrail ile Filistin arasında da diyaloğun tahsis edilmesi lazım. İsrail ile ilişkilerimiz Filistin davasından vazgeçtiğimiz anlamına gelmez.
Enerji Bakanımız gidecek. Programlar tam uyuşmayacak ama Enerji Bakanımız da gidecek. Berat Bey Enerji Bakanıyla bu konuları konuşuyorlardı, belli bir noktaya da gelmişlerdi. İsrail kıtasında ciddi rezervler var. Bu rezervlerin Avrupa'ya gidebilmesi için en ekonomik olan Türkiye. Bu projeleri hayata geçirebiliriz.
Bizim gündemimizde Dışişleri Bakanı olarak başka konular da var. İsrail, Filistin gündemi. Bizim görevimiz konuları gündeme getirmek. İşin esas sahibi Enerji Bakanlığı, bu işin tüm konularını ele alacaklardır.
YUNANİSTAN TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
Yunanistan bizim komşumuz ama bizim çözemediğimiz konular var. Bu sorunlar Lozan'dan beri devam ediyor. Barış yapıldı ama bundan sonra çözülemeyen sorunlar olduğu için yer yer gerginliğe sebep olabiliyor. Doğu Akdeniz'de yaptıkları hamleye karşı biz bir hamle yaptık. Gerginlik devam ediyor. Ege'de anlaşmazlıklarımız var. Bir görüşmede sorunlar çözülmez. İstişari görüşmelere tekrar başladık. Ayrıca Dendias'ın geçen sene Ankara'ya gelişinde 25 maddelik yapılacak işler var. Bunların hepsi de Türkiye-Yunanistan arasında ekonomiyi geliştirecek önemli konular var.
Güçlü liderlik ülkelerin kendi istikrarı için önemli. Türkiye dünyada önemli bir aktör haline geldi. Ama içeriye bakıyorsunuz "yok" diyorlar. Tek başına bir ülkenin liderliği tüm sorunların çözümü için yeterli değil. Dünyadaki ve bölgemizdeki sorunların çözülmesi için uluslararası sistemin güçlü olması lazım. Türkiye, savunma sanayi alanında parmakla gösterilen ülkelerden biri oldu. Kendi ihtiyacının %70'ini karşılayacak duruma geldi. Ülkelerin savunma sanayisini güçlü olması lazım. Türkiye insani konularda da dünyanın tepesinde olan ülkelerden birisi. Sorunları çözmeye beklersek insani konular konusunda, dünyadaki liderlik pozisyonunuz pekişmez sizin. Bunların hepsinin bir arada gitmesi lazım.
DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR
Bu slogan değil. Adeta bir bayrak oldu. Fakat sadece bunu söyleyip sistemi eleştirmemek lazım. Öneriler getirmek lazım, adım atmak lazım.