!f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, bu yıl 15. yaşını seyircileriyle kutluyor! Yılın en çok konuşulan filmlerini Türkiye’ye getiren, !f music partileriyle şehri ayağa kaldıran !f İstanbul, 18 Şubat’ta İstanbul’dan yola çıkıyor, 3-6 Mart tarihlerinde de Ankara ve İzmir’e uğruyor! 40 ülkeden, 112 filmin gösterileceği festivalin bu yılki teması ise “!f İstanbul birleştiriyor!” İş BankasıMaximum Kart partnerliğinde ve Mars Cinema Group ortaklığında yapılacak 15. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, 18-28 Şubat 2016 tarihlerinde İstanbul’da, 3-6 Mart 2016 tarihlerinde ise Ankara ve İzmir’de gerçekleşecek. Bu yıl “!f İstanbul birleştiriyor!” sloganıyla yola çıkan festival, bağımsız sinemanın en iyilerini, yılın çok konuşulan ve bol ödüllü filmlerini sinemaseverlerle buluştururken, !f music partileriyle İstanbul’un eğlence hayatına alternatif olacak, !f² ile de 33 şehir, 50 farklı noktaya film götürecek.
Festival mekânları
15. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, 18-28 Şubat tarihleri arasında İstanbul’da Beyoğlu Fitaş, Cinemaximum Nişantaşı City’s, Cinemaximum Kanyon, Cinemaximum Budak; 3-6 Mart tarihlerinde de Ankara’da Cinemaximum Armada ve İzmir’de ise Cinemaximum Konak Pier sinemalarında gerçekleşecek. Bu yıl !f music partileri Babylon’da, festival etkinlikleri ise DEPO ve SALT Galata’da düzenlenecek.
!f’i Anomalisa açıyor
“Being John Malkovich/John Malkovich Olmak”, “Adaptation”, “Eternal Sunshine of the Spotless Mind/Sil Baştan” gibi pek çok modern klasiğin yazarı Charlie Kaufman ile televizyon tarihinin en sıradışı animasyon serisi “Mary Shelley's Frankenhole”un yaratıcısı Duke Johnson’ın birlikte çektiği “Anomalisa”, !f İstanbul’un açılış filmi olacak. Daily News’un “Rüzgâr Gibi Geçti’nin varoluşçu kukla film hali”, Variety’nin “Küçük bir mucize”, Indiewire’ın “Tuhaf bir şekilde güzel, canlandırılmış bir varoluş krizi” sözleriyle tarif ettiği, bir çok eleştirmen tarafından da “yılın başyapıtı” sayılan “Anomalisa”, hayatının sıkıcılığından bezmiş aile babası ve “Onlara Yardım Etmenize Nasıl Yardım Edebilirim?”in saygın yazarı Michael Stone’un karanlık, absürt ve sürreal yolculuğunu anlatıyor. Michael, müşteri hizmetleri profesyonelleri için bir kongrede konuşmak için gittiği Cincinnati’de kalacağı Fregoli Otel’de Akron hamurişleri satış temsilcisi Lisa ile tanışıyor ve çaresizliğinden olası bir kaçış olarak hayatının aşkına yelken açıyor. Prömiyerini yaptığı Venedik’te Jüri Özel Ödülü’nü kazanan, Austin Fantastic Fest’te En İyi Yönetmen, San Diego, San Francisco, Indiana gibi pek çok eleştirmenler birliği tarafından da “Yılın Animasyonu” seçilen filmde, “herkesin sesi”ni Tom Noonan seslendirirken, Michael’a David Thewlis, Lisa’ya ise Jennifer Jason Leigh sesleriyle hayat veriyor. “Carol”, “Fargo”, “Being John Malkovich”, “In Bruges” gibi pek çok filmin müziğini yapmış Carter Burwell’ın etkileyici müzikleri de filmin hüznünü güçlendiriyor.
Galalar: Yılın yıldızları burada!
Galalar bölümü, Toronto’dan Venedik’e, Cannes’dan Sundance’e, dünyanın önemli festivallerinde büyük ilgi görmüş, yılın en çok beklenen filmlerini seyirciyle buluşturuyor. 2000’lerin en tartışmalı filmlerinden “Melissa P.” ve kısa sürede modern klasikler arasında yerini alan “I am Love/Benim Adım Aşk” ile tanıdığımız İtalyan yönetmen Luca Guadagnino’nun Tilda Swinton, Ralph Fiennes, Matthias Schoenaerts ve Dakota Johnson gibi etkileyici bir kadroyu buluşturduğu, Variety’nin “Sinsi, muzip ve tahmin edilemez bir gerilim” sözleriyle merakımızı kamçıladığı son filmi “A Bigger Splash/Sen Benimsin”; 2011’de Cannes’da Jüri Ödülü aldığı “Polis” filmiyle yönetmenlik kariyerini iyice sağlamlaştıran Fransız aktris Maïwenn’in yönettiği ve Altın Palmiye için yarıştığı Cannes’da “Jules and Jim/Unutulmayan Sevgili”, “A Man and a Woman” gibi romantik klasiklerle karşılaştırılan “Mon Roi/Prensim”; Oscar aldığı “An Inconvenient Truth/Uygunsuz Gerçek” ve “Waiting for ‘Superman’” belgeselleriyle tanınan Davis Guggenheim’ın Nobel Barış Ödüllü feminist aktivist Malala Yusufzay’ın hayatını konu alan etkileyici belgeseli “He Named Me Malala/Adımı Malala Koydu”; nev-i şahsına münhasır auteur Denis Coté’nin Berlin’de Altın Ayı için yarışacak karanlık ve gerçeküstücü komedisi “Boris without Beatrice/Beatrice’i Olmayan Boris”; İngiliz komedyen, aktör, radyo ve televizyon sunucusu, şarkıcı, köşe yazarı, yazar, kısacası her şey olan ve elbette, hayranları kadar nefret edenleri de eksik olmayan Russell Brand’in uyuşturucu bağımlılığı, narsistliği ve Hollywood star’lığından geçen yolculuğunu ve beklenmedik bir şekilde ateşli bir devrimci olarak yeniden doğuşuna tanıklık edeceğimiz “Brand: A Second Coming/Brand: Diriliş”; 90’larda “Saturday Night Live” ile başlayan komedi kariyerini sarsmadan sürdüren Sarah Silverman’ın canlandırdığı ve mutlu görünen evliliğinin gerisinde uyuşturucu ve alkol bağımlılığıyla mücadele eden bir kadının trajik hikâyesini konu alan “I Smile Back/Bakıp Gülümserim”; Cannes’dan ödüllü “I've Heard the Mermaids Singing” ve görkemli uyarlaması “Mansfield Park” ile tanıdığımız usta yönetmen Patricia Rozema’nın evlerinden uzakta, elektriksiz ve insansız bir ortamda bir başlarına kalan iki kız kardeşin hikâyesini anlattığı ve Ellen Page ile Evan Rachel Wood’u buluşturan kıyamet filmi “Into the Forest/Ormana Doğru”; dünyanın en namlı sosyalisti Naomi Klein’ın yer kürenin kapitalizmle olan savaşını irdelediği aynı adlı kitabından eşi Avi Lewis’in yönetmenliğinde çekilen “This Changes Everything/İşte Bu Her Şeyi Değiştirir”; 2008’de intihar ederek yaşama veda eden David Foster Wallace’ın Time dergisince “1923’ten beri yayımlanmış En İyi İngilizce Romanlar” arasında yer alan meşhur kitabı “Infinite Jest”in yayımlanması sonrası 1996 yılında çıktığı kitap turunu canlandıran “The End of the Tour/Yolun Sonu”; Trey Edward Shults’ın ilk yönetmenlik denemesiyle Cannes’da Eleştirmenlerin Haftası’nın en beğenilen filmlerinden birine dönüşen, dört kuşağı bir araya getiren Şükran Yemeği için kız kardeşine konuk olan ve varlığıyla patlamaya hazır bir bombaya dönüşen Krisha’nın hikâyesini hüzünlü ve cesur bir dille anlatan, başrolündeki Krisha Fairchild’ın yılın en akılda kalıcı performanslarından birini verdiği “Krisha”; 4 yıl önce !f İstanbul’da da gösterilen ilk filmi “Volcano/Volkan” ile takibe aldığımız İzlandalı yetenek Rúnar Rúnarsson’ın etkileyici bir büyüme hikâyesini Sigur Rós’dan Kjartan Sveinsson’un büyüleyici müzikleri ve enfes İzlanda görüntüleri eşliğinde sunan, San Sebastián, Varşova ve Zagreb film festivallerinde En İyi Film seçilen “Sparrows/Serçeler”; Crystal Moselle’in Sundance’de Büyük Jüri Ödülü alan ve gerek çarpıcı konusu gerek konuyu ele alış biçimiyle yılın en çok konuşulan belgesellerinden birine dönüşen “The Wolfpack”; Bernardo Bertulucci’nin “The Dreamers/Düşler, Tutkular, Suçlar”ıyla tanıdığımız Fransız aktör Louis Garrel’in sürprizli sonuyla şaşırtan üçlü bir aşk hikâyesini Fransız Yeni Dalga sineması esintileriyle anlattığı romantik komedisi “Two Friends/İki Arkadaş” ve “Blue Ruin” ile adını bir kenara yazdığımız Jeremy Saulnier’ın Neo-Nazi’lerin peşine düştüğü bir rock grubunun korku dolu gecesini anlattığı ve şimdiden yılın en sıra dışı ve yaratıcı korku filmlerinden birine dönüşen “Green Room/Dehşet Odası”, Galalar bölümü filmlerinden sadece birkaçı.
“Yılın filmi” The Assassin/Suikastçı !f’te!
Bu bölümde ayrıca; “The Assassin/Suikastçı”, “Innocence of Memories/Masumiyet Müzesi”, “The Diary of a Teenage Girl/Bir Genç Kızın Gizli Defteri”, “Tangerine”, “James White”, “Kill Your Friends/Arkadaşlarını Öldür” ve “Love 3D/Aşk 3D” de Türkiye galasını yapacak filmler arasında... Cannes’da gösterildiğinde festivalin en iyilerinden biri sayılan ve tartışmasız bir şekilde En İyi Yönetmen Ödülü’ne uzanan, Sight&Sound dergisi tarafından “2015’in en iyi filmi” seçilen “The Assassin/Suikastçı”, 9. yüzyılda Çin’de geçiyor ve sevdiği adamı öldürmesi için görevlendirilen bir kadın suikastçının duygusal ikilemini konu alıyor. Tayvan Yeni Dalga sinemasının en önemli yönetmenlerinden Hsiao-Hsien Hou’nun “Le Voyage du Balon Rouge/Kırmızı Balonun Yolculuğu”ndan beri çektiği ilk film olan “Suikastçı”, Hou’nun “Three Times”, “Millenium Mambo” gibi klasiklerinde de rol almış fetiş oyuncusu Qi Shu’yu başrole taşıyor ve şiirsel dili, incelikli görüntüleri ve yönetmenlik dehasıyla yılın en büyüleyici filmlerinden birine dönüşüyor.
‘Masumiyet Müzesi’ Venedik’ten sonra İstanbul’da!
Radiohead ve Muse için çektiği efsane kliplerinin yanı sıra “Joy Division” ve “Patience (After Sebald)” gibi kült belgeselleriyle tanıdığımız Grant Gee’nin Orhan Pamuk’un ‘Masumiyet Müzesi’nden esinlenerek çektiği, dünya prömiyerini yaptığı Venedik’te hayranlıkla karşılanan “Innocence of Memories/Masumiyet Müzesi”; Sundance’te Görüntü Yönetmeni Ödülü kazanan, Berlin’in Generation bölümünde “En İyi Film” seçilen, bağımsız sinemanın en önemli ödüllerinden Gotham’da da Bel Powley’e En İyi Kadın Oyuncu Ödülü getiren “The Diary of a Teenage Girl/Bir Genç Kızın Gizli Defteri”; “Martha Marcy May Marlene”, “Simon Killer” gibi bağımsız klasiklerin yapımcısı olarak tanıdığımız Josh Mond’un John Cassavetes filmleriyle kıyaslanarak övgülerle karşılanan, Sundance’te Seyirci Ödülü’nü, Locarno’dan da Özel Mansiyon’u kapan ilk filmi “James White”; Duplass Kardeşler’in yapımcılığını üstlendiği ve Sean Baker’ın iPhone 5s kullanarak çektiği, hem hikâyesi hem de tekniğiyle senenin en yenilikçi yapımları arasında yer alan, özellikle başrol oyuncuları Kitana Kiki Rodriguez ve Mya Taylor’ın enerjik performanslarıyla seyircinin gönlünü kazanan “Tangerine” ve John Niven’ın aynı adlı çoksatan romanından kendisinin senaryoya uyarladığı ve İngiliz müzik endüstrisinin hâlâ yeni yetenekler aramak için çuvalla para harcadığı 90’ların sonunda bir plak şirketinde dönen oyunları gün yüzüne çıkaran, yılın en sert İngiliz filmi sayılan “Kill Your Friends/Arkadaşlarını Öldür”; Galalar bölümünün en çok konuşulacak filmlerinden...
Noé’den 3 boyutlu Aşk!
Bölümün en heyecan uyandıran filmlerinden biri de hiç kuşkusuz, Gaspar Noé’nin Cannes’da kuyruklara yol açan ve izleyen herkesi şoke eden son filmi “Love 3D/Aşk 3D”! The Guardian’ın “Noé’nin seks ile hikâyeyi evlendirme denemesi. Fiziksel aşkın görüntüsünü, sesini ve hissini ekrana yansıtma çabası…” olarak tanımladığı film, Arjantinli auteur Noé’nin “I Stand Alone”, “Irreversible/Dönüş Yok” ve “Enter the Void” filmleriyle deneysellikte sınır tanımadığı sinemasında 3 boyutlu, sıra dışı bir deneyim... Paris’te yaşayan Amerikalı Murphy’nin deli-dolu sevgilisi Electra’yla olan tutkulu birlikteliğini konu alan “Aşk 3D”, yılın en cesur sinema tecrübelerinden biri olacak.
Kapanış filmi Demolition!
Başta “C.R.A.Z.Y./Çılgın” olmak üzere “Young Victoria/Genç Victoria”, “Café de Flore/Ruh Eşim” filmleriyle takipçilerini yaratan, iki yıl önce “Dallas Buyers Club/Sınırsızlar Kulübü” ile erkek oyuncularına Oscar kazandıran Jean-Marc Vallée’nin son filmi
“Demolition/Yeniden Başla”, Türkiye’de ilk kez !f
İstanbul’da gösterilecek. Variety’nin “Brokeback Mountain’dan beri en iyi performansı” olarak gösterdiği ve şimdiden 2017 Oscar’ları için adı kulislerde anılan Jake Gyllenhaal’ın başrolünde olduğu “Yeniden Başla”, eşini bir trafik kazasında kaybeden yatırım uzmanı Davis’in bir otomat makinesine sinirlenip şirkete mektup yazması sonrası gelişen olayları konu alıyor. Gyllenhaal’a Naomi Watts ve Chris Cooper’ın eşlik ettiği film, yalnızca Toronto Film Festivali’nde görücüye çıktı ve o günden beri yılın en merakla beklenen projelerinden birine dönüştü. Vallée’nin “Bugüne dek yaptığım en rock’n’roll film” olarak tanımladığı “Yeniden Başla”ya comingsoon.net’in yorumu ise şöyle: “İnsanlar dehasını fark eder fark etmez kült bir klasiğe dönüşebilecek bir film!”
Keş!f: Yılın en ilham veren yönetmeni aranıyor!
!f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin dokuzuncu yılına giren uluslararası yarışmalı bölümü Keş!f, yılın ilham veren yönetmenini aramaya devam ediyor. İlk ya da ikinci uzun filmini yönetmiş yönetmenlerin filmlerinin yarıştığı Keş!f bölümünde, ABD, Almanya, Belçika, Çin, Etiyopya, Fransa, Finlandiya, İngiltere, İran, İspanya ve Türkiye’den toplam 9 film, 10.000 dolar değerindeki Keş!f Ödülü için jüri karşısına çıkacak.
Keş!f Jürisi yine iddialı!
2015 Bağımsız Ruh Ödülleri’nde En İyi İlk Senaryo’ya ve 2015 Gotham Ödülleri’nde En İyi Çıkış Yapan Yönetmen’e aday olan “Appropriate Behaviour/Makul Davranış”ın senarist, yönetmen ve başrol oyuncusu, Filmmaker dergisinin ‘Bağımsız Sinemanın 25 Yeni Yüzü’ arasında yer almış ve en son, “Girls”ün dördüncü sezonunda da izlediğimiz Desiree Akhavan; New York Modern Sanat Müzesi’nin (MoMA) film küratörü Joshua Siegel; Catherine Breillat’nın “The Sleeping Beauty”, Abel Ferrara’nın “Pasolini” filmlerinden tanıdığımız ve bu yıl Denis Côté’nin Berlin’in ardından !f İstanbul’da gösterilecek son filmi “Beatrice’i Olmayan Boris”te izleyeceğimiz oyuncu Dounia Sichov; Cinema Scope dergisinin editörü ve yayıncısı, Locarno Film Festivali’nde programlamacı ve aynı zamanda yazar, yönetmen ve yapımcı olan Mark Peranson ve İlksen Başarır’ın yönettiği “Başka Dilde Aşk”, “Atlıkarınca” ve “Bir Varmış Bir Yokmuş” filmlerinde hem senarist hem de oyuncu kimlikleriyle ödüller kazanan Mert Fırat’tan oluşan Keş!f jürisi,
2016’nın en ilham veren yönetmenini seçecek.
Keş!f Uluslararası Yarışma’da jüri önüne çıkacak filmler ise şöyle: İngiliz aktör Steve Oram’ın “insanlar da maymunlar gibi davransaydı nasıl olurdu” sorusunun peşine düştüğü, seyircinin film izleme alışkanlıklarını zorlayacak sürreal komedi korku filmi “Aaaaaaaah!”; Celia Rowlson Hall’un kuzeybatı çöllerinde gezen Meryem Ana’nın hikâyesini hareketlerle, ritüellerle ve performansla anlattığı, hislere ve sezgilere dayanan bir yolculuğu şiirsel bir izleme deneyimine dönüştürdüğü filmi “MA”; Miguel Llansó’nun kıyamet sonrası dünyanın alıştığımız karanlık hayaline pop kültür ikonlarıyla yepyeni bir renk getirdiği, Etiyopya’nın ilk bilimkurgusu da sayılan “Crumbs/Kırıntılar”; 80’ler başında görme yetisini kaybeden yazar ve dilbilimci John Hull’un üç yıl boyunca kaydettiği ses günlüklerinden uyarlanan ve bu sesleri oyunculara okutarak kurmacanın kurallarıyla oynayan, Pete Middleton ve James Spinney’nin ödüllü kısa filmlerini uzuna çevirerek bu yılın en büyük hazinelerinden birine imza attıkları “Notes on Blindness/Körlük Üzerine Notlar”; Çinli yönetmen Bi Gan’ın şiirsel uzun planlarıyla büyüleyen, zamanla zamansızlık arasındaki yere doğru düşsel ve tuhaf bir yolculuğa çıkaran, Golden Horse’ta En İyi Yeni Yönetmen Ödülü ve FIPRESCI Ödülü alan, Locarno’da da En İyi İlk Film dalında Özel Mansiyon kazanan filmi “Kaili Blues”; Fransız yönetmen Clément Cogitore’un karabasanı andıran, tekinsiz atmosferiyle Terrence Malick’e selam gönderen ve Batılı devletlerin uzak ülkelerde yürüttüğü savaşın anlamsızlığına dikkat çeken filmi “The Wakhan Front/Ne Yerde Ne Gökte”; İranlı yönetmen Sina Ataeian Dena’nın şiddet üzerine kurguladığı üçlemenin ilk filmi de olan ve son derece baskıcı ve cinsiyetçi İran rejiminde bir kadın olmanın zorluğunu Tahran’da öğretmenlik yapmakta olan 25 yaşındaki Hanieh’nin yaşadıkları üzerinden samimi, gerçekçi ve belgeselvari bir dille anlatan “Paradise/Cennet”; Shahram Alidi’nin arkadaşlarının vasiyetlerini gerçekleştirmek için kara bir atın peşine düşen bir grup gencin hikâyesini, mitolojik ve gerçeküstücü öğeleri kullanarak masalsı bir dille anlattığı İran-Türkiye ortak yapımı “Black Horse Memories/Kara At Hatıraları” ve Ali Kemal Çınar’ın sakin bir hayat süren Ali Kemal ve Berfin adlı bir çiftin, günün birinde kendilerini cinsiyet değişiminin tuhaf bir gerçeklik kazandığı bir dünyanın içinde bulmalarını anlattığı, seyirciyi cinsiyet teorileri ve geleneklerle oynayan büyülü bir eğlenceye davet eden “Hidden/Gizli”. Keş!f bölümündeki filmler ayrıca, Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) jürisi tarafından değerlendirmeye alınacak ve Gözde Onaran, Münir Emre Göker ve Vecdi Sayar’dan oluşan jüri, seçecekleri bir filme SİYAD Ödülü’nü verecek. Aşk&Başka Bi’ Dünya: Yılın en yaratıcı !f İstanbul’un iki yıl önce başlattığı ve dünyadan aktivist filmlerin yarıştığı Aşk & Başka Bi’ Dünya’da ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Çek Cumhuriyeti, Gürcistan, İran, İsviçre, Kanada, Mısır ve Türkiye’den toplam 8 film jüri önüne çıkacak.Aşk & Başka Bi’ Dünya Yarışması’nın bu yılki jürisinde; belgesel sinemanın ve sanat dünyasının usta isimleri bir araya geliyor. BBC için çektiği, psikanalizin hükümetler ve şirketler için güçlü bir ikna aracı olarak yükselişini işleyen, belgesel sinemayı ve reklam dünyasını derinden etkileyen, “Mad Men”e bile ilham kaynağı olan başyapıtı “The Century of the Self/Ben Asrı”, korkunun siyasi kazanç için kullanımını konu alan “The Power of Nightmares: The Rise of the Politics of Fear/Kâbusların Gücü: Korku Siyasetinin Yükselişi” filmleriyle tanıdığımız Adam Curtis, “Road to Tate Modern”, “What Actually Does an Artist Want” gibi videolarıyla uluslararası alanda büyük ses getiren, 2005 yılında İsviçre’deki Kunstmuseum Thun tarafından Prix Meuly Ödülü’ne layık görülmüş güncel sanatçı, sanat eleştirmeni ve yazar Şener Özmen ve Oscar kazandığı “The Gatekeepers”, 2014’ün en iyi filmlerinden biri sayılan Joshua Oppenheimer’ın yönettiği “The Act of Killing” ve Sundance’te Jüri Ödülü alan Dror Shaul filmi “Sweet Mud” gibi belgesellerin yapımcısı ya da ortak yapımcısı olarak tanıdığımız Philippa Kowarsky’den oluşan jüri, “yılın en yaratıcı müdahalesini” seçecek.
“Bağlar” dünya galasını !f İstanbul’da yapıyor!
Kamerayla dünyayı değiştirmeyi başarmış yönetmenleri İstanbul’da ağırlayacak Aşk & Başka Bi’Dünya’da bir kez daha yılın en iyi aktivist filmlerinden özel bir seçki sinemaseverleri bekliyor. Chad Garcia’nın Sundance’in Dünya Bölümü’nde En İyi Belgesel seçilen, Uluslararası Belgeselciler Birliği tarafından da görüntü yönetimindeki başarısıyla ödüllendirilen filmi “Russian Woodpecker/Rus Ağaçkakanı”; İtalyan asıllı yönetmen Pietro Marcello’nun kurmacayı, büyülü gerçekçiliği, şiirselliği ve belgeseli harmanladığı, yılın en güzel ve en insani filmlerinden birine dönüşen, Locarno’dan iki ödüllü “Lost And Beautiful/Kayıp ve Güzel”; Farid Eslam’ın 2009 ile 2013 arasında Orta Doğu’nun çeşitli ülkelerinde yaptığı çekimlerden oluşan ve müzik yaparak baskıya karşı duran gençleri izlediği aktivist müzik filmi “Yallah! Underground”; Rokhsareh Ghaem Maghami’nin Afganistan’dan Tahran’a mülteci olarak girmiş, zorlu hayatına rap müziğiyle göğüs germeye çalışan genç bir kadının hayatını anlattığı “Sonita”; “Divorce Iranian Style”, “Gaea Girls”, “Sisters in Law” gibi ödüllü belgeselleriyle türün takipçilerinin radarından çıkmayan Kim Longinotto’nun yönetmenliğiyle Sundance’te ödüllendirildiği ve kendini şehrin risk altındaki genç kızları, sokak köşelerinde müşteri bekleyen seks işçileri ve tutuklu kadınlarla dayanışmaya adayan ‘rüya avcısı’ Brenda’yı takip eden “Dreamcatcher/Düş Kapanı”, “The Liberace of Baghdad”, “Japan: A Story of Love and Hate” filmleriyle tanıdığımız Sean McAllister’in Suriye’den mecburen başka ülkelere taşınan bir ailenin yaşadıklarını sıradışı bir samimiyetle anlattığı, Sheffield Jüri Ödülü kazanan belgeseli “A Syrian Love Story/Suriyeli Aşk Hikâyesi”; Gürcistan’da yetişkinlerin din, vatan, adalet, kanun gibi ağırlığı fazla ve sınırları belli kelimelerle dolu hayatlarına karşı kendi hayallerini koruyarak yaşama devam eden bir grup gencin şiirsel öyküsünü konu alan “When The Earth Seems To Be Light/Yeryüzü Aydınlıkken” yarışmanın dünya seçkisi olacak. Aşk & Başka Bi’ Dünya Yarışması’na Türkiye’den ise “Onuncu Gezegen”, “Ziyaretçiler” gibi belgeselleriyle pek çok ödül alan Melis Birder ile “Bu Ne Güzel Demokrasi!”, “Nahide’nin Türküsü” filmlerinin yönetmeni Berke Baş’ın birlikte yönettiği “Bağlar” katılıyor. Diyarbakır'ın yoksul ve orta halli ailelerinin çocuklarından oluşan Yıldız Erkek takımının bütün imkânsızlıklara rağmen azim ve umudu koruyan mücadelelerini konu alan film, dünya galasını !f İstanbul’da
Oyun: Oyuncaklı filmlerden hoşlananlar buraya!
Seyirciyi beyazperdede yarattığı alanlarda oynamaya davet eden “Oyun”, bu yıl da kaçık bilimkurguları, tuhaflığıyla büyüleyen kült adayı filmleri, gerçeküstücü fantezileri bir araya getirerek !f’çilerin en çok ilgi gösterdiği bölümlerden birine dönüşüyor.Başarılı yeni nesil anime yönetmenlerinden Mamoru Hosada’nın bol vurdulu kırdılı ama bir o kadar da dokunaklı usta çırak hikâyesini konu alan animesi “The Boy and the Beast/Çocuk ve Canavar”; Richard Ayoade’nin kült filmi “Submarine”den hatırladığımız Craig Roberts’ın oyunculukta olduğu kadar yönetmenlikte de başarısını kanıtladığı ilk filmi “Just Jim/Sadece Jim”; Indiewire’ın “Varoluşçu, olağan dışı bir komedi başyapıtı” sözleriyle övdüğü, Kaliforniya çöllerinde gösteriler yapan yaşlanmış bir komedyenin karanlık, sinir bozucu ve tuhaf yolculuğunu konu alan “Entertainment/Şov Dünyası”; tellerle örülü işgal altındaki Batı Şeria’da normal araba parçalarından devşirerek ürettikleri yarış arabalarıyla hem işgale hem de kadınları yarış şoförü olarak görmeye alışık olmayan muhafazakâr topluma meydan okuyan, Orta Doğu’nun ilk kadın araba yarışçısı takımı “Speed Sisters”ın hikâyesini konu alan “Speed Sisters/Hızın Kızları”; Benjamin Dickinson’ın keskin siyah beyaz sinematografisi, uzun planları ve zikzaklı anlatısıyla dikkat çeken, reklam dünyasının insan yaşamını yabancılaştırması üzerine özgün bir iş ortaya koyduğu yenilikçi bilimkurgusu "Creative Control/Yaratıcı Kontrol”; Nikias Chryssos’un tuhaflıkları aklın sınırlarını zorlayan bir ailenin hikâyesini anlattığı, geçen yıl fantastik film festivallerinin gözdesi olan, absürt ve bol gerilimli kara komedi “The Bunker/Sığınak”; kült yönetmen Anders Thomas Jensen’in “Adam's Apples” filminden 10 yıl sonra çektiği ve tuhaflıklarda sınır tanımayan komedi “Men&Chicken/İnsanlar ve Tavuklar”, Fantasporto’da En İyi Film ve En İyi Özel Efekt ödüllerini alan, Fantaspoa Fantastik Filmler Festivali’nde de başrol oyuncusu Mónika Balsai’ye kadın oyuncu dalında ödül getiren, eleştirmenlerin “Amelie’nin fantastik komedisi” olarak nitelendirdiği “Liza, the Foxy Fairy/Tilki Perisi Liza”; Federico Veiroj’un yönettiği ve senaryosunu başrol oyuncusu Alvaro Ogalla ile birlikte yazdıkları Buñuel sürrealizmine modern bir yorum getiren, San Sebastián’dan FIPRESCI Ödüllü absürt komedi “The Apostate/Ayrık Otu” ve Amerikan bağımsız sinemasının son yıllardaki en dikkat çekici yönetmenlerinden Alex Ross Perry’nin, babasının ölümü sonrası, sevgilisinden de ayrılmış Catherine adlı bir kadının depresyondan kurtulmak için sığındığı bir göl evinde kabuslarıyla karşılaşmasını konu alan, “Mad Men”in Peggy’si Elizabeth Moss’un muhteşem bir performans sergilediği “Queen of Earth/Yeryüzünün Kraliçesi”nden oluşan, “Oyun” bölümü fanatikleri için keşif bekleyen kült filmler Sanat Hayat İçindir!: Sanat mı hayattan doğar, hayat mı sanattan? !f İstanbul’un sanat ve hayatın birbirine karıştığı etkileyici hikâyeleri buluşturduğu “Sanat Hayat İçindir!” bölümü, bu yıl da merakla beklenen belgeselleri bir araya getiriyor; Marlon Brando’dan Robert Mapplethorpe’a, Iris Apfel’den John Berger’a, hayran olduğumuz sanatçıların hayatlarına daha yakından bakabilme fırsatı sunuyor.