Yurt gazetesi yazarı Ayşenur Arslan'ın önceki gün ortaya attığı iddiaya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı ve Star gazetesi yazarı Yalçın Akdoğan bugünkü köşesinden cevap verdi.
Arslan, Akdoğan'ın Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar'ın gazeteden gönderilmesini gündemine aldığını ve Milliyet'in sahibi Demirören Grubu'nu tehdit ettiğini iddia etmişti.
Yalçın Akdoğan bu iddiaya bugünkü köşesinden şu yazısıyla karşılık verdi:
"Medya mühendisliğine mi soyunduk?
Köşe yazılarımda kişisel meseleler veya polemikler yerine ülke
meselelerini ve fikri konuları işlemeyi tercih ettiğimi okurlarım
biliyorlar. Maalesef bugünkü yazımda kısmen kişisel olarak
görülebilecek ama aslında hükümeti ve Türk medyasını ilgilendiren
bir konuda görüş belirtmek durumundayım. Ortaya atılan öyle
iftiralar ve yalanlar var ki, sessiz kalmak doğru olmuyor. Lafın
sahibi ve edildiği mecra muhatap alınmayı hak etmese de hakikate
olan saygımız gereği bir açıklama yapmamız gerekiyor.
Son dönemde özellikle marjinal gazetelerde ‘medya mühendisliği’ne
soyunduğum, medya gruplarına ayar verdiğim, gazetecileri arayıp
kızdığım, birçok gazetecinin işten atılmasına sebep olduğum
şeklinde tezviratlar yapılıyor. Adeta bir karalama kampanyası
sözkonusu. Beni tanıyanlar böyle bir kişiliğim olmadığını ve medya
ile bu tür bir ilişkiye girmediğimi çok iyi bilirler. Ancak
meseleyi uzaktan takip edenler, ortaya atılan bu yalanların
hükümete dönük bir
propagandanın parçası olduğunu yeterince görmeyebilirler. Başbakan
Erdoğan’a yönelik oluşturulmaya çalışılan menfi imajın bir ayağını
da medyanın susturulması, eleştiriye tahammülsüzlük, aykırı
yazarların tasfiyesi gibi ithamlar oluşturuyor.
Şunu çok açıklıkla belirtmek durumundayım: Hükümet-medya ilişkisi
geçmiş dönemlerden bu yana tartışılabilecek çok boyut taşımaktadır,
ama AK Parti iktidarının yandaş medya üretmek, özgür basını
susturmak veya muhalifleri tasfiye etmek gibi bir yaklaşımı,
politikası veya adımı kesinlikle yoktur. Bugün hükümete muhalif
olan ve zehir zemberek yazılarla her gün hükümete yüklenen medya
gruplarının sayısı, hükümete yakın bilinenlerin iki üç katıdır.
Hükümetle fikri yakınlığı olan köşe yazarlarının sayısı
diğerlerinin zekatı bile değildir. Hükümet üyeleri haksız yayınlar
karşısında doğal olarak medyayı eleştirebilmekte, medya-siyasetçi
polemikleri yaşanabilmektedir. Ancak bu hiçbir zaman bir medya
müdahalesine dönüşmemiştir ve iktidar gücü kullanılarak medyaya
istikamet vermek gibi bir durum kesinlikle sözkonusu değildir.
Birkaç aylık veya haftalık medya analizi yaptıranlar bu gerçeği
rahatlıkla görebilirler."
Yalçın Akdoğan'ın köşe yazısının tamamını okumak için tıklayınız.
Yalçın Akdoğan'ın bu yazısı üzerine Ayşenur Arslan Twitter
hesabından şu açıklamaları yaptı:
"Ruşen'in mesajından öğrendim: Yalçın Akdoğan Star'da adımı da vererek bir yazı yazmış. Tabii her şeyi yalanlıyor. Medyayı idare etmek, Can Dündar olayındaki gibi 'çizdik gidecek' demek kişiliğine uygun değilmiş. Ben kovulduğum ve bir de ısrarıma rağmen konuk alamadığım icin tezvirat pesindeymisim vs vs. Evet kovuldum ve evet konuk almak istedim gelmedi.. Eee? Can Dundar ve daha pek cok gazeteciden rahatsız mı değil mi. Sayın Yalçın Akdogan yazdıklarımın en az 7 , 8 tanığı var. Döneminizde konuşmaktan korkacaklarina güveniyorsunuz. Buna güvenip dogruları gomebileceginizi sanıyorsunuz. Ben o meslektaşlarımın adını veremem, vermem. Ama yazdıklarıma zaten medyanın yarısı tanık. O kadar coklar ki. Sizi tanıyan ve yazdıklarımın doğru olduğunu bilen o kadar cok gazeteci var ki kimin söylemiş olabileceğini bile tahmin edemezsiniz. Ayrıca ben sizin ve AKP iktidarının medya mühendisliği yaptığınızı düşünmüyorum. Bu, ayrı bir birikim ister. Siz dogrudan budama yapıyorsunuz. Hem de o kadar futursuzca ki gazete komşunuz Fehmi Koru bile 'yeter' diye yazdı."