Bugün İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen POAŞ davasıyla ilgili olarak Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan bir açıklama yaptı.
Bu davanın hukuki dayanağı olmadığını söyleyen Aydın Doğan'ın açıklaması şöyle;
“Bu dava akıl ve izandan yoksundur. Çünkü bu davanın hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Bu iddialar, ilk kez 2001-2005 yılları arasında TBMM'de kurulmuş olan akaryakıt dağıtım şirketleri hakkında inceleme yapan komisyon tarafından ele alınmıştır. Komisyon, beş yıl süren çalışmasının sonunda hazırladığı son derece ayrıntılı ve kapsamlı raporunda Petrol Ofisi hakkında yasaya aykırı hiçbir işlemin bulunmadığı sonucuna varmıştır. Ben kişisel olarak bu şirketin yönetiminde bulunmadım, dolayısıyla hiçbir hukuki ve idari sorumluluk üstlenmedim. Önemli bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum: aynı suçlamalarla ilgili olarak Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da bir soruşturma yürütülmüş ve bu çerçevede 2014 yılında bir dava açılmıştır. Bu davanın iddianamesinde sanık olarak yer almadığım gibi, iki yıldan beri süren yargılamada da adım bir defa bile geçmemiştir. Buna rağmen savcılık makamı beni bu iddianameye dahil ederek kamuoyunda sansasyon yaratmayı, benim itibarıma zarar vermeyi hedeflemiştir. Ayrıca mesele, sadece benim bu şirketin yönetiminde olup olmamamla da ilgili değildir. Ben geçmişte Petrol Ofisi yönetiminde olup sanık olarak bugün mahkemeye çıkan değerli arkadaşlarımızın hepsinin de masum olduğuna, hukuka aykırı hiçbir işlemlerinin bulunmadığına bütün yüreğimle inanıyorum”
Avukat Prof. Köksal Bayraktar da davaya ilişkin şu açıklamayı yaptı:
“Bir yargılamada önce mahkemenin davaya bakmaya yer itibarıyla
yetkili olup olmadığı tartışılır. Usule ilişkin bu tartışma
sorgulamadan önce olur. Bugün İstanbul Birinci Ağır Ceza
Mahkemesi'nde bu karara tam uyularak, yetki tartışmasına girildi.
Bu tartışma şu husustan kaynaklandı: İddia konusu olan aynı olayla
ilgili olarak bundan iki yıl önce Mersin Birinci Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından açılmış olan bir dava daha var. Bu dava devam
ediyor. Buna dayanarak biz davanın beş ayrı avukatı olarak
Mersin'de aynı iddiaların yargılama konusu olduğunu ve bugün
başlanacak davanın Mersin'e gönderilmesı gerektiğini Ceza
Muhakemesi Kanunu'na dayanarak ileri sürdük. Mahkeme, bizim
talebimizi kısmen kabul ederek, Mersin Ağır Ceza Mahkemesi'ne
konunun sorulmasını ve yetki konusunda önce Mersin'deki mahkemenin
karar vermesi gerektiğini, konunun kendisi tarafından bundan sonra
değerlendirileceğini belirtti. Bunun için de tüm dosyayı Mersin'e
göndermeyi ve önce onun karar vermesini bekleyeceğini hükme
bağladı. Bu sebeple sorgulama yapılmadı ve duruşma 23 Kasım 2016
tarihine ertelendi. Bu durumda davanın bundan sonraki seyriyle
önümüzde üç ihtimal bulunuyor. Birinci ihtimal, Mersin'deki
mahkemenin kendisini yetkili görüp her iki dosyayı birleştirerek
davayı görmeye devam etmesidir. İkinci ihtimal, Mersin'deki
mahkemenin kendisini yetkili görmeyip dosyayı İstanbul'a
göndermesidir. İstanbul'daki mahkeme bu kararı uygun bulursa, dava
dosyaların birleştirilmesi suretiyle İstanbul'daki ağır ceza
mahkemesinde görülmeye başlanır. Üçüncü ihtimal de İstanbul ve
Mersin'deki mahkemelerin yetki konusunda aralarında ihtilafa
düşmeleridir. Bu durumda dosya Yargıtay'ın ilgili ceza dairesine
gider. Yargıtay'ın davanın nerede görüleceği hususundaki kararı
kesindir. Önümüzdeki aylarda bu gelişmelerin nasıl sonuçlanacağını
bekleyeceğiz” (DHA)