ICF Türkiye, gelenekselleştirdiği “Çarşamba Buluşmaları” webinar serisinin yeni konuğu, oyuncu, yazar ve eğitmen Hale Caneroğlu oldu. Etkinlikte, ‘Sen Değiş Dünyan Değişsin’ başlığı altında, insanın kendi hayatında değiştirip, geliştirebileceği güce ve bu süreçte olabileceklere dair bir sohbet gerçekleştirildi.
Bizi nelerin mutlu edeceğini aslında biliyoruz
Caneroğlu, iyi uyku, meditasyon, günde 15-20 dakika arası spor, birilerine iyilik yapmak ve birileri ile sohbet edebilmek ya da şükür egzersizi yapmak gibi yalın faaliyetlerin önemine dikkat çekerek, şunları söyledi: “Bunlar bizi mutlu edebilecek şeylerden sadece birkaçı. Kendimize şunları sormamız önemli: “Bunların çoğunu bildiğimiz halde genel de neden ihmal ediyoruz?”, “Kendimizi geliştirmek adına yapmak isteyip yapamadığımız şeyler sırtımızda yük haline gelmiyor mu?” Tüm amacım, mutluluğun ve iyi olma halinin bize bağlı olduğunu hatırlatmak. Zaten ICF üyesiyseniz ya da ICF Türkiye’yi takip ediyorsanız bu konulara açık olduğunuzu düşünüyorum. Mutluluk arkasından koşarak yakalayacağınız bir hedef değil; bir hedef haline getirirseniz asla mutlu olamazsınız. Mutluluk şu anda sizin yaratacağız bir ruh hali; hayat size hangi tecrübeyi sunarsa sunsun -ki hayat şu anda tüm insanoğluna zor bir tecrübe sunuyor-, onu hangi bakış açısıyla kucakladığınızla alakalı bu. İnsanoğlu aşması gereken zor bir durumla karşılaştığında, üç tür tepki veriyor. Birincisi sadece hayatta kalma refleksi… İkincisi iyileşip, olduğu haliyle devam etmek… Üçüncüsü ise, yücelerek, büyüyerek, yeşererek çıkmak... Şu anda gerçekten zor bir süreçten geçiyoruz ve kendimize soracağımız asıl soru, “Buradan ben nasıl çıkmak istiyorum? Sadece hayatta mı kalacağım; sadece iyileşecek miyim ya da yücelerek mi çıkacağım?’’
Hale Caneroğlu ayrıca ‘’Koronavirüs’ün çıkmasıyla birlikte, tekrar karantinanın gelmesi iki şekilde düşünmeye yol açtı. İlki, “Eyvah tekrar evlere kapanıyoruz.”… İkincisi ise, “Yaşasın artık güvende olacağım ve her şey kontrolüm altında olacak.” İlk önce bu düşünceler zihnimize geliyor, daha sonra o düşünce biz de bir duygu yaratıyor. İki farklı düşünce… Birisi “Eyvah hapsoluyorum duygusu; iç sıkılması, korku ve iç kararması.” Diğeri ise; “güvende olma hissi” oluyor. Biri olumlu diğeri olumsuz düşünce ve her ikisini de yaratan aslında kökündeki düşünceler, düşünceleriniz ile kendi hayat tecrübenizi yaratıyorsunuz. Düşüncelerin frekansı vardır. Yüksek frekanslı düşünceler, pozitif düşüncelerdir; düşük frekanslı düşünceler ise negatif düşüncelerdir. Şikayet ederken olumlu şeyleri kendine çekme şansın yok. Düşüncenin frekansı ne ise onunla yaşıyorsun ve onunla uyumlusun. Şu an hangi yaşam deneyimini yaşıyorsan; bil ki o frekanstasın, yaşadığın katı beğenmiyorsan, önce frekansını yükselteceksin.” dedi.
Hale Caneroğlu sözlerini özetle şöyle tamamladı: ‘Birincisi, öncelikle akıntıya karşı belirsizliği kabul et ve ne kadar çabuk direnç göstermezsen, o kadar çabuk uyum sağlayacaksın. Direnç göstermediğin zaman duruma daha çabuk uyumlanacaksın. Akıntıya karşı yüzersen çabuk yorulursun, fakat kendini akıntıya bırakırsan daha güzel yerlere gidebilirsin. İkincisi, olumsuz duyguların varsa kabul et; öfkelenmek ve korkmak, sevmek ve neşelenmek kadar normal. Üçüncüsü, beklentilerini düzenlemelisin. Dördüncüsü ise, negatif toplumsal etkilerden özgürleşmek gerek.”