Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'nin, dünyada pek çok ülkeden özgür ve basın hürriyetine sahip bir ülke olduğunu söyledi.
Arınç, AK Parti İl Başkanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin, internette sansür iddialarıyla ilgili soruları üzerine, bu konuda pek çok şeyin bir birine karıştığını, bilgi kirliliği yaşandığını, kimin ne söylediğinin, bunların ne kadarının doğru olduğunun, bir kısmının nasıl hayali şeyler konuşulduğunun farkına varılamadığını ifade etti.
Her meseleyi net olarak ortaya koymak gerektiğini vurgulayan Arınç, denetim yollarından birinin soru önergeleri olduğunu hatırlattı.
Yılda 700 civarında soru önergesi geldiğini ve bunların hepsine cevap verdiklerini anlatan Arınç, şunları kaydetti:
"Yeter ki soru olsun. Ama soru sormayı bilmeyenler de soru sormakla hakaret etmek arasındaki farkı bilmeyenlerle de zaman zaman karşılaşıyoruz. Şimdi bir soru önergesinin sansürlenmesi mümkün değil. Bir defa birisi bir isim koyuyor ve basın onun üzerine her şeyi inşa etmeye kalkıyorsa bu çok yanlış olur. İnternette sansür iddiası... Kesinlikle böyle bir şey yok. Nereden çıktı, anayasadaki madde basının sansür edilemeyeceği, özgür olduğudur. Biz de buna gönülden inanıyoruz ve Türkiye'de Basın Kanunu ile RTÜK ile şununla bununla meşgul olan bir arkadaşınız olarak söylüyorum. Dünyanın pek çok ülkesinden daha özgür ve basın hürriyetine sahip bir ülkeyiz. 'Efendim 60 tane cezaevinde insan var.' 49 tanesi Terörle Mücadele Kanunu'na aykırı hareket etmekte. Eğer bunu da siz serbest kalsınlar diyorsanız o zaman Terörle Mücadele Kanununu kaldırmamız lazım, inşallah o da kalkacak. Ama oradaki hükümlerin bir kısmı Türk Ceza Kanunu'nda. Bu sefer Türk Ceza Kanunu'na aykırı hareket etmekten bazı insanlar yargılanacak."
"Hükümetin utanmasızca suçlanmasını kabul etmiyorum"
Başbakan Yardımcısı Arınç, kimsenin suç işleme imtiyazı olmadığını söyledi.
Bugün bir televizyon kanalını izlerken rastladığı haberde yer alan ifadelere dikkati çeken Bülent Arınç, şunları kaydetti:
"Şöyle bir haber yapıyorlar. 'Kadıköy'de AK Parti bir stant kurmuş. Üye kaydı yapıyormuş, oraya basmaya gelen bir grup olmuş. Aralarında bir tartışma çıkmış, kavgaya dönüşmüş'. Şimdi bir televizyonunun verdiği habere bakın. 'AK Partililer ile yolsuzluk ve rüşvet karşıtı olan grup arasında tartışma yaşandı'. O kadar kurnaz bir ifadedir ki esasen bir süreden beri başlayan işte adına operasyon denilen şeyde yolsuzluk ve rüşvet ön plana çıkarılmak isteniyor. Halbuki bir iddia var. Bu iddia araştırılacaktır. Bir soruşturma yapılacaktır. Bakanların istifası ayrı bir konu. Hükümet kabinede bir görev değişikliğine gitmiştir.Sayın bakanımız aday olduğu için görevinden ayrılmıştır bir başka bakan da hakkındaki iddiaların açığa çıkması bakımından siyasi etik konusunda örnek bir davranışta bulunmuştur. Başbakanımız onların yerine başka bir arkadaşımızı getirmiştir. Şimdi AK Parti ile yolsuzluk ve rüşvet karşıtı olanların kavgasını söylerseniz gizliden gizliye zihinlerde bir algı meydana getireceksiniz. 'Bu tarafta yolsuzluk yapanlar var bu tarafta onların karşıtları var, kavga etmişler'. Halkın yüzde 50'sinin oyunu almış bir siyasi partinin ve 11 yıldan beri aralıksız devam eden bir iktidarın yolsuzlukla mücadeleyi varlık sebebi sayan bir hükümetin böylesine utanmasızca suçlanmasını ben kabul etmiyorum."
Arınç, internette sansür konusunda 2 yıl önce dönemin TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ile bir tartışmanın olduğunu hatırlattı.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Güvenli internet denen bir şey var. Bunu tercihe bağlı olarak yapmayı düşündük o zaman. Tercihe bağlı olarak ailesini çocuklarını, zararlı bazı porno, şiddete yönelmiş bir takım yerlerden korumak amacıyla bir güvenli internet işini başlatmak üzere yola çıkmıştık. 'Sansür' diye ortalığı birbirine kattılar. Halbuki sansür değildi. Düğme sizin elinizde. Sadece siz bunu arzu ederseniz bu yolu seçebileceksiniz. O gürültüler gitti. Arkada ne kaldı. 2 milyondan fazla insan bunu tercih etmiş. Demokrasiler tercih noktasında insanlara farklı seçenekler sunabilme hakkıdır. Şimdi niye internette sansür diye başlıyoruz. Doğru değil. Sayın Lütfi Elvan, sayın bakanımızdan sonra göreve gelen arkadaşımız. Doğru bir şey yaptıklarını söylüyor ve bunun sansür olmadığını ifade ediyor. Umarım bu hafta da görüşülecektir.Göreceksiniz o da çıktıktan sonra bu tartışmalardan eser kalmayacaktır. Neden çünkü bunlar spekülatif tartışmalardır.
AK Parti'yi 'demokrasi karşıtı göstermek, insan haklarını ihlal ediyor demek, işte özgürlük alanlarını kısıtlıyor' demekle aynı noktayı getirmeye çalışıyorlar. Biz yaptığımız işi biliyoruz ve inşallah haber portallarıyla ilgili bir düzenleme o da yakın zamanda gelecek. Haber sitelerini biz değerlendiriyoruz. Basın Kanunu içerisine alacağız. Sarı basın kartı vereceğiz. İlan ve reklam pasta payından vereceğiz ki bugün internetin haber portalları yazılı basından daha çok izlenen, daha çok içinde yazı yazılan unsurlar hale geldi. O zaman ne diyeceğiz. Bu da mı internete sansür. Bu da bir düzenlemedir. Yıllardan beri beklenen bir düzenlemeydi. Kimse endişe etmesin. Demokrasinin, özgürlüklerin, demokratikleşme konusunda atılacak adımların 11 senedir nasıl sahibiysek bundan sonra da böyle devam edeceğiz." AA