İlaç Bilincini Geliştirme ve Akılcı İlaç Derneği Başkanı da olan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık, 18-24 Kasım Dünya Antimikrobiyal Farkındalık Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, antibiyotik direncinin yaratabileceği sağlık sorunları ve akılcı antibiyotik kullanımının önemine ilişkin bilgileri paylaştı.
Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) antibiyotik direncini en önemli 10 sağlık problemi arasında gösterdiğini ve bu nedenle söz konusu hafta içinde toplumu bilinçlendirici çeşitli aktiviteler yapıldığını anlatan Balık, bu yıl DSÖ'nün dünya genelinde "mavi" giyinme çağrısında bulunduğunu dile getirdi.
DSÖ'nün bu çağrısına katkı vermek ve antibiyotik direncine dikkati çekmek amacıyla Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde de enfeksiyon hastalıkları alanında çalışanların hafta boyunca mavi giyineceğini aktaran Balık, "Dünya genelinde sadece 2019 yılında antibiyotik direncine bağlı bakteri enfeksiyonları nedeniyle 1,3 milyon kişi hayatını kaybetti. Eğer bu şekilde giderse 20-30 yıl içerisinde yılda 10 milyon kişinin antibiyotik direnci nedeniyle oluşan bakteri enfeksiyonlarından kaybedileceği düşünülüyor. Bu çok ciddi bir sorun." ifadesini kullandı.
"ANTİBİYOTİKLER AĞRI KESİCİ, ATEŞ DÜŞÜRÜCÜ DEĞİL"
Prof. Dr. Balık, antibiyotik direncinin Türkiye açısından da ciddi bir sorun olduğunun altını çizerek, "Hem ülkemiz hem de birçok ülkede antibiyotikler yanlış, aşırı kullanılıyor ve buna bağlı olarak direnç gelişiyor. Antibiyotikler kesinlikle ateş düşürücü, ağrı kesici özelliği olan, gelişi güzel kullanılabilecek ilaçlar değildir. Sadece bakteriyel enfeksiyon varlığında, hekim tavsiyesiyle kullanılmaları gerekir." diye konuştu.
Birçok kişinin soğuk algınlığı ve grip gibi enfeksiyonlarda antibiyotiğe yöneldiğine işaret eden Balık, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Grip, nezle gibi hastalıklarda ana etken virüsler olduğu için antibiyotik bunlar üzerinde etkili değildir. Yani bu tip hastalıklarda antibiyotik boşa kullanılmış olur. Gereksiz antibiyotik kullanımı kişilerde antibiyotik direncinin gelişmesine neden oluyor. Daha sonra gerçekten antibiyotikle tedavi edilecek bir enfeksiyonla karşı karşıya kalındığında bu ilaçlar hiçbir fayda göstermiyor.
Bilim dünyası son 30-40 yılda yeni bir antibiyotik grubu keşfedemedi, bu nedenle dirençle mücadele etmek için yapabileceğimiz tek şey halihazırda bulunan antibiyotikleri korumak. Bunun yolu da gereksiz antibiyotik kullanımından sakınarak, direnç oluşmasını engellemekten geçiyor. Antibiyotik doktor tarafından reçete edilmişse bitene kadar kullanılmalı, evde artmış bir antibiyotiğin olması demek bunun yanlış kullanıldığı anlamına da geliyor."
"TARIM VE HAYVANCILIKTA DA ANTİBİYOTİK KULLANIMI KISITLANMALI"
Prof. Dr. İsmail Balık, tarım ve hayvancılığın da antibiyotiğin en yaygın kullanıldığı alanlardan biri olduğunu vurgulayarak şu bilgileri paylaştı:
"Antibiyotiklerin yüzde 70'i tarım ve hayvancılıkta, yüzde 30 kadarı da insanların tedavisinde kullanılıyor. Yani tarım ve hayvancılıkta da antibiyotik kullanımının kısıtlanması gerekiyor. Çünkü bitkilerden ve hayvanlardan insanlara uzanan bir döngüde antibiyotik direnci yayılıyor, üstelik doğada kimyasal bir zehirleme de meydana geliyor."
"BU İLAÇLARI BİLİNÇLİ KULLANMAK ZORUNDAYIZ"
Prof. Dr. Balık, Türkiye açısından antibiyotik direncine bağlı ölüm konusunda net bir rakam verilemeyeceğine de değinerek şunları kaydetti:
"Bununla beraber antibiyotik direncini laboratuvar ortamında çok net şekilde görmek mümkün ve bu tablodan yola çıkarak Türkiye'de antibiyotik direncine bağlı ölümlerin Avrupa ve ABD'den daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Hastalarımızda bu tabloyla karşılaşıyoruz, maalesef hiçbir antibiyotikle tedavi edemediğimiz direnç gelişmiş bakteri enfeksiyonlarında çaresiz kalıyoruz.
Eğer bilinçsiz antibiyotik kullanımı bu şekilde devam ederse 100 yıl öncesi döneme geri döneceğiz. Sıradan, basit enfeksiyonlar bile antibiyotik direnci yüzünden tedavi edilemez duruma gelecek. Basit bir zatürreden hastalarımızı kaybeder hale geleceğiz. Bu nedenle 'antibiyotik direnci eşittir ölüm' diyoruz. Mutlaka bu ilaçları bilinçli kullanmak zorundayız."
Toplumun ve sağlık çalışanlarının antibiyotik kullanımı konusunda bilinçlendirilmesinin önemine dikkati çeken Balık, özellikle çocuklarda antibiyotik kullanımına dikkat edilmesi, hekim antibiyotik yazdığında bile bunun sorgulanması önerisinde bulundu.
Prof. Dr. Balık, "Çocuklarda soğuk algınlığı belirtileriyle kendini gösteren hastalıkların yüzde 90'ından fazlası virüs kaynaklıdır ve antibiyotikler bu hastalıklarda etkili değildir. Fakat ebeveynler çocuğa bir şey olur kaygısıyla bu tip hastalıklarda hemen antibiyotiğe yönelebiliyor. Hatta antibiyotik yazmayan hekimlere saldıran kişilere şahit oluyoruz. Ailenin aksine antibiyotik yazan hekime 'çocuğumda bakteri enfeksiyonu varlığından emin misiniz' diye sorması gerekiyor." uyarısını yaptı.