Alman Yeşiller Partisi Eş Başkanı Roth, Gezi Parkı eylemlerini gerçekleştiren hareketin çok güçlü olduğunu ancak idari bir yapıya sahip olmamak gibi zayıflıkları bulunduğunu söyledi. Ergenekon yargılamalarını desteklediğini belirten Roth, iki konunun ayrı ele alınması gerektiğini belirtti.
Taksim Gezi protestolarına bizzat katılan ve bu konudaki
açıklamalarıyla dikkat çeken Alman Yeşiller Partisi Eş Başkanı
Claudia Roth, Alman yayın kuruluşu Deutsche Welle’nin sorularını
yanıtladı.
"GEZİ'DEKİ İNSANLAR KENDİ BELİRLEDİKLERİ HAYATI
YAŞAMAK İSTİYOR"
Roht, Taksim Gezi Parkı ile Türkiye’de demokrasiye inanan yeni bir ekolojik hareketin doğduğunu, bu hareketin hiçbir siyasi parti ve ideolojiyle bağlantısı olmadığını söyledi. Alman Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia Roth, Gezi Parkı'ndaki yeni hareket ile Ergenekon davası mahkumlarına destek verenler arasında bir ilişki bulunmadığını, bu konuda çok dikkatli olmak gerektiğini söyledi. Roth şöyle konuştu: “Kamuoyunda böyle bir eğilim var. Ayrıca böylesi bir ilişki bazı kesimlerin işine de gelebilir. Ergenekon davasının yürütülmesini son derece doğru buluyorum. Her ne kadar dava sürecinde bazı aşırı uygulamalar olsa da Türkiye'de hâlâ temel hak ve özgürlükleri ihlal eden derin devlet anlayışından korkuluyor. Ergenekon davası ile bunun aydınlatılması gerekiyor. Gezi Parkı'ndaki yeni demokrasi hareketine gelince; orada hiçbir parti hakim değil, hiçbir partinin bayrağı yok. Orada protesto yapanlar, Başbakan'ın kaç çocuk sahibi olacaklarını, ne yiyip ne içeceklerini ya da ne giyeceklerini söylediği bir hayatı değil, kendi belirledikleri hayatı sürmek istiyor.”
Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia Roth, Gezi protestolarının
insanların ekolojik sorumluluk duygusuyla geliştiğini ifade
ederken, insanlar ‘Artık yeter’ dedi, Gezi Parkı protestolarıyla
‘Elimizdeki son yeşile dokunma’ mesajını verdi. Neticede her ne
kadar geleneksel olarak Türkiye'de oluşması zor görünse de
yeşil-ekolojik bir hareket doğdu. Gerçi Türkiye'de uzun zamandır
Yeşiller Partisi var. Fakat dün olduğu gibi bugün de yüzde on
barajını aşarak parlamentoya girebileceğini sanmıyorum” diye
konuştu.
Claudia Roth, Türkiye’de ortaya çıkan bu hareketin çok güçlü
olduğunu, geniş tabanlı sivil bir hareketin başlangıcı olduğunu
söyleyerek şöyle devam etti:
“Bu hareket gücüyle birlikte zayıf noktalar da barındırıyor,
tıpkı idari bir yapıya sahip olmaması gibi. Ancak sivil toplum
şüphesiz, güçlü ve yaşayan demokrasi anlamına geliyor. Bundan bir
kaç hafta önce İstanbul'da yapılan ‘Christopher Street Day’
Türkiye'de şimdiye kadar yapılmış en büyük eşcinsellere destek
yürüyüşüydü. Çünkü demokrasiye ve eşitliğe inanan herkes oradaydı,
kadınlar, çevreciler, basın ve düşünce özgürlüğünü savunanlar,
gençler. Yani ideolojik olarak sınıflandırılamayacak, demokratik
bir bilincin, güçlü bir sivil toplumun tezahürünü gördük. Desteğe
gelince elbette destekliyoruz. Türkiye'deki Yeşiller Partisi'ni,
yeni oluşumu, Yeşiller Partisi ve Türkiye'deki ÖDP'nin birleşmesini
destekliyoruz.”
Roth, bir soru üzerine Almanya’da uyum politikaları yerine
katılımın konuşulmaya başlanmasını isterken, “İnsanlar 3-4 nesildir
Almanya’da yaşıyor. Bu demektir ki, artık onlara kolaylaştırılmış
bir vatandaşlık ve elbette çifte vatandaşlık verilmelidir. Yine bu
çerçevede baskıcı opsiyon modeli kaldırılmalı, öğrenimde, meslek
eğitiminde ve iş hayatında eşitlik sağlanmalıdır çünkü hâlâ bu
konuda soyadlarının belirleyici olduğunu görüyoruz. Nihayetinde çok
kültürlü demokrasiyi çok kültürlü ve çok dinli toplum gerçeğinin
meydana getirmesi gerekir" dedi. (DHA)