Ali Poyrazoğlu dün gece Kanal D'de yayınlanan Abbas Güçlü ile
Genç Bakış’a konuk oldu, canlı yayında Okan Üniversitesi
öğrencilerinin sorularını yanıtladı. İşte, Ali Poyrazoğlu'nun
açıklamaları:
ÇOK HATA YAPTIM
- Hem iş hem özel hayatımda çok hata yaptım. Ama ben hatalarımın
üniversitelerinden mezun olmuş bir adamım. Onlardan çok şey
öğrendim ve onlardan öğrendiklerimle yaşamımı nasıl farklı bir
geleceğe taşırım diye çok düşündüm. Bundan sonra o hataları
yapmamak için tedbirleri alıyorum.
O KIZIN PENCERİSİNİN ALTINDA BEKLEYEN SERSERİ BEN
OLAMAM
- Hepimiz içimizde tanımadığımızı iddia ettiğimiz adamlarla
birlikte geçiyoruz bu yaşamdan. Bu bana çok aykırı geliyor. Ben
bunun yaptığını hiçbir zaman yapmam, ben bu şekilde düşünmem diyen
insanlar kendilerine dönüp baktıkları zaman, içlerindeki adamlarla
karşı karşıya kaldıklarında, hele ki belirli bir yaşa ilerleyince
‘o 15 yaşındaki kızın penceresinin altında bekleyen serseri ben
olamam’ der. Ama sensin o serseri, sen bekliyordun o camın altında.
O okuldan kaçan adam da sendin, ‘bir hayat kurayım,
evleneyim, çocuğum olsun’ diyen de. Ve sonra kafayı
yemiş,’biraz da kaçak elektrik mi kullansam’ diye ortada dolaşan da
sensin. O yüzden öteki dediğimiz aslında biziz. Kendimizle el
sıkıştığımızda belki o zaman ülkedeki barışı gerçekleştirebilecek
ciddi bir ruh haliyle birbirimizle diyalog kurabileceğiz.
BOZUK DÜZENDE DÜZGÜN HAYAT OLMAZ
- Ülke olarak siyasal konularda hassas bir dönemden geçtiğimiz
için, herkes öbürünün söylediğinin tersini düşündüğü için,
milliyetçilik bir parça fazla kontrolsüz bir biçimde yükselen bir
değer haline geldiği ve akıl zaman zaman devreden çıktığı için,
siyasal konularda televizyonda üstelik de RTÜK denetimi filan
varken çok sert bir biçimde tartışmalar yapmak, siyasi konulara
girmek istemiyorum. Bütün sorulara şu şekilde cevap vereceğim,
‘Bozuk düzende düzgün hayat olmaz’. Herşeyin temelinde bu
yatıyor.
GÖZE GÖZ DİŞE DİŞ TARTIŞILMALI
- Düzenin yamuk yanlarını elden geçirip düzeltme konusunda
kendimizi sınama döneminden geçiyoruz. Türkiye'de ciddi bir biçimde
değişiklik yaratılması için her siyasal kanattan insan ağırlığını
koyarak bütün meseleleri göze göz dişe diş tartışmalı. Umarım
bundan aynı çatının altında farklı yaşam modellerinin var
olabileceği bir format çıkarırız.
SONUNDA UZLAŞILACAK VE BARIŞ OLACAK
- Barıştan yanayım. Bu çağda aklı başında her insan, her ülkede
barıştan yana olduğunu söyleyebilir. Siyasetçiler kendi alanlarında
kendilerine oy veren insanlara karşı risk alarak çeşitli
gerilimlerin içinden geçiyorlar ama zaman ve koşullar birbirlerini
anlayarak onları yumuşak bir iniş yapmaya mecbur bırakacaktır.
Sonunda uzlaşılacak ve sonunda barış olacak, ben buna
inanıyorum.
BİZ ATEŞİN İÇİNDEN GELDİK BUGÜNÜN ŞARTLARINDAN ŞİKAYET ETMİYORUM
- 1980 darbesinden önce Aydın'da saldırıya uğradım. Faşistler beni paramparça ettiler. Bıçakladılar, bütün kaburgalarım kırıldı. Suçum da sadece oyun oynamaktı. Tedavi döneminden sonra İzmir Fuarı'nda sahneye çıktım, karşımda 2 bin kişi var. 2 bin kişinin birden bana saldıracağını düşünüyorum. Kötü bir ruh hali, tedavilik vaziyetteyim. Diyorum ki kendime ya bunu burada yeneceksin ya da bir daha sahneye çıkamazsın. Zor bir oyundu ama o ruh halini yendim.
- Konuşanı, yazanı, siyaset yapanı... Biz ateşin içinden geçerek
geldik buraya. O yüzden bugünkü olumsuz şartlardan şikayet edildiği
zaman ben daha sakin yaklaşıp bakmasını öğrendim, şikayet
etmiyorum.
ŞEHİR TİYATROLARI’NDA YANLIŞTAN DÖNÜLECEK
- Gayet tabii ki her türlü müdahaleye karşıyım. Tiyatroları
tiyatrocuların yönetmesini, Şehir Tiyatroları'nda yeni yapılan
yönetmeliğin değişmesini istiyorum. Çünkü Şehir Tiyatrosu ne
oradaki oyuncuların, ne de belediyenin malı. Şehir Tiyatrosu bizim,
İstanbul halkının malı. Orası yeniden seyirci yetiştiren, genç
yazarlara olanak sağlayan bir tiyatro olsun. Zaman içerisinde
yanlış noktadan geriye dönülecek. Akil adamlardan kurulmuş bir
heyetle birlikte Şehir Tiyatroları Tüzüğü'nün Devlet Tiyatroları
Yasası'nın günümüze uydurulması gerek.
SANAT MUHAFAZA ETMEK İÇİN VAR
- Sanat zaten muhafaza etmek için var. Yapısı itibariyle sanat muhafaza eder, korur. Yazılı ve yazısız bütün kültürleri korur. Çünkü değiştirmek zorundadır ve muhafaza etmediğin birşeyi değiştiremezsin. Onu eski, tozlu, modası geçmiş, bugün birşey söylemeyen halinden çıkarıp günün insanına ulaştıracak bir biçimde yeniden yaratmak zorundasın.
KEMALİST FELSEFE YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLİP BİZE IŞIK
TUTMALI
- Kemalist felsefe ülkemizi kurulduğu günden beri ayakta tutan
bir tutkal vazifesini görmüştür. Ama tabii ki zamanla eskimiş
yanları vardır. Yeniden gözden geçirilerek bugüne uygun, bize daha
çok yardım edici bir hale getirilmeli. Kemalist felsefe
yolumuza ışık tutacak bir fenerdir, bu fenere dikkat etmek
gerek.
BİR YANDAN ‘IN YOUR FACE’ DİĞER YANDAN DANDİK DİZİLER
OLMAZ
- Ülkemizde 'in your face' diye bir tiyatro akımı başladı. In
your face müzikteki punk akımın tiyatroya uzamış hali. Çok
marjinal, çok anarşist, çok başkaldırıcı bir duruş. Dünyaya bir
meydan okuma tavrı. Bu tavrın içinde olan insanlar, hem in your
face akımının temsilcisi olduğunu iddia edip, hem de bir yandan
gidip dandik televizyon dizilerinde rol arıyorlarsa, -benim de bir
dönem yaptığım gibi- en palas işleri yapıyorlarsa, durup
kendilerine bir çekidüzen vermeleri gerekir. Ben bu boşluğun
yayılacağını ve herkesin -mış gibi- yapmaya başlayacağını
düşünüyorum ki bu kötü birşey. Bir duruşu taşıyabileceksek o duruşu
giyinmeliyiz. Ben hiçbir zaman taşıyamayacağım bir görüşü
giyinmedim.
GENÇ OYUNCULAR KENDİLERİNİ GELİŞTİRMEK
İSTEMİYOR
- Metodlar öğrenilebilir ama oyuncu bir papağan değildir.
Yazarın yazdığı sözleri ezberleyip tekrar etmekten çıkarıp,
oyunculuk işine soyunmuş insanların kendilerinden birer tiyatro
insanı, bir sanatçı çıkarmaları gerekir. Birçok genç arkadaşın bu
konuda kendilerni geliştirmek istemediklerini görüyorum.
NEDEN DİZİLERDE OYNAMIYORUM?
- Hergün bir dizi senaryosu geliyor bana. İstersem çıkar oynarım bir dizide ama ben öyle bir havada değilim diyorum.
İŞİNİ KÖTÜ YAPIYORSAN GELMEZLER KÖTÜ GÖMLEĞİ DE ALMIYORLAR
- Ülkemizde bu aralar tiyatrolar çok iyi gidiyor. Tıklım tıklım dolu. Şikayet edenler olabilir ama işini kötü yapıyorsan sana gelmezler arkadaşım. Kötü gömleği, pantolonu da almıyorlar. Sen de bu işi beceremiyorsan, kendi beceriksizliğini mesleğe yüklemeyeceksin. Hem özel, hem de ödenekli tiyatrolardaki doğru düzgün projeler tıklım tıklım dolu oynuyor.
GAZETE SAT, LİMON SAT 20 LİRA BİLET PARASI BUL
- Özel tiyatroların bilet fiyatları pahalı geliyor olabilir ama
tiyatro tutkunuysan Şehir Tiyatroları, Devlet Tiyatroları 3-5
liraya oyun oynuyor. 3 liraya da bilet alıp tiyatroya gidemiyorsan
o senin sorunun. Biz de öğrenci biletini en ucuz 20 liraya
satabiliyoruz. E 20 lirayı da bul. Sabah gazete sat, mandalina,
limon sat. Ben su satmıştım. Tiyatro bileti param yoktu ilk oyuna
öyle gitmiştim. Sen de yap gel arkadaş. Artık onu da yapamıyorsan
benim çarem yok başka.
ASIL İŞİM AŞÇILIK
- Kafam kızdığı zaman oyunculuk, hocalık hepsi palavra benim asıl işim aşçılık, onda iddialıyım diyorum. Çok iyi reçel yaparım. Her çeşit reçeli yapıyorum. Reçel bir uzmanlık işi öyle yabana atılacak bir şey değil.
ARMUTLU KEREVİZ TARİFİ
- Armutlu, mandalinalı kereviz çok güzel bir yemek. Ben hep
yaparım. Tarifi de şöyle;
kerevizleri hafif yağda çevirin, sarımsağı, soğanı koyun.
Mandalinaları kabuğuyla birlikte dörde bölüp içine atın. Bir ufak
kapta bal, biraz konyak, yoksa viski ve tane hardal koyun, tam
pişmeye yakın da armutları ekleyin. Sonra da oturup parmaklarınızı
yiyin.
AŞK ACISININ EN İYİ İLACI REÇEL YAPMAK
- Geçmiş yıllarda derin bir aşk macerası kötü sonuçlanınca hayata küsmüş bir vaziyette bahçede oturuyorum, üst katta oturan komuşum bana dedi ki; " Çocuğum böyle kendi kendini yemek olmaz, bu iş bitmiş sen bununla yüzleş. Aşk acısına en iyi gelen ilaç reçel pişirmektir, çünkü reçel pişirirken başka birşey düşünemezsin, onun başında duracaksın, devamlı karıştıracaksın" dedi. Ben onun üzerine reçel işine girdim. Ne yapacağım ben bunları dedim? “Kavanozlar alıp mahalleye dağıtacaksın” dedi. Pişirdim mahalleye dağıttım reçelleri ve bir hafta sonra başka biriyle tanışmış başka bir ilişkiye başlamıştım. Yani bütün mahalle biliyor benim durumumu, reçel dağıtmaya başlayınca anlıyorlar ki bunalıma girmiş bu.
KULAĞIMI ÇEKİP SAHNENİN KENARINA VURMADAN BAŞLAMAM
- Ritüel değil ama sahneye çıkmadan önce yaptığım bazı şeyler var. Mesela her seferinde kulağımı çekip sahnenin kenarına vurarak çıkıyorum oyuna.
BİLEREK VE İSTEYEREK ÇOK TAVİZ VERİRİM
- Evet ben taviz veririm, çünkü uzlaşmalar çağından geçiyoruz.
Aynı çatının altında barış içinde yaşamasını öğrenmek için, bilerek
isteyerek çok taviz veririm
AŞK İKİ KİŞİLİK BİR DEVRİMCİ ÖRGÜT
- Aşk bir muhalif karşı duruştur. İki kişilik bir devrimci
örgüt, bir meydan okuma halidir. Düzenin paçanı kaptığı noktalardan
kendini kurtarıp, düzene de faydası olacak bir biçimde bir yenilik
yaratma hali. İki kişi elele veriyor ve dünyaya meydan okuyor. Bir
mutluluk yuvası yaratacaklarını, kendilerini ve herşeyi
değiştirebileceklerini iddia ediyorlar. Aşk en büyük iddialardan
birisidir. Buna soyunmayı göze alan insanoğlu kendini de yeni
baştan yaratmayı göze almalıdır.
İCAT ÇIKARMA DİYE BÜYÜTÜLDÜK SONRA BİZDEN İCAT
İSTENDİ
- Bizler hepimiz eğitim sistemi kurbanlarıyız bu memlekette. İlkokullarda, ortaokullarda, liselerde... Bir kısmı kalktı geldi üniversite kapılarına, içeri almıyorlar. Gençliğin yarısı telef oluyor içeri giremiyor, girebilenler formatlatmışlar kendilerini, ya da düzen o hale getirmiş. Her düzen her sistem bireye saldırır; yapma, etme, başka renkler olduğunu düşünme, kurcalama, ezberle, çalış, kurallara uy, icat çıkarma! Ve bitiriyorsun okulu hayatın içine atılıyorsun sana söyledikleri ilk laf ‘icat çıkar.’ Nasıl çıkaracaksın? İçindeki bütün yaratıcı, özgür yan sistem tarafından elinden alınmış. Bu tehlikeyi bilerek kendinizi yeni baştan yaratmanız gerekiyor.
- Direnenler, başkaldıranlar, kendilerini yeniden keşfetmeye çalışanlar, dersi iki yüzünden de okumayı, aynaya iki tarafından da bakmayı becerenler yaşamda fark yaratıp başarılı olacaklar.
İZ BIRAKMAK İSTEYEN ÇOK İNSAN VAR
- Sistem yaratıcılığa da saldırır. Popüler olmamış, ortaya çıkmamış ama yazan, çizen, düşünerek yaşama meydan okumaya çalışan örneğin bir sürü öğretmen var onların yazdıkları kitaplar ortaya bile çıkmıyor. Bazı dergilerde belki şiirleri yayınlanıyor, geçiyor gidiyor unutuluyor... Ciddi bir şekilde Türkiye'de yazan, çizen, besteleyen, düşünen, yaşamdan geçerken bir iz bırakmak isteyen çok insan var.
SEZEN, ANLAYAN, ANLAMLANDIRAN İNSAN YARATAN İNSANDIR
- Sen ama gözlükleri takıp, önünü görmeme konusunda ısrarcıysan
sana hiçbirşey yol gösteremez. Sezeriz, anlarız, davranışı,
yürüyüşü, kılığı, kıyafeti, elindeki yüzüğü, bileziği bile okuruz
biz insanların. Gözlemleyen, dünyaya bakan insan zaten yaratan
insandır. Anlayan, anlamlandıran, karşı gerçeğin peşine takılmış
olan insandır.
SEYİRCİLER BİZİM MESLEKTAŞLARIMIZ
- Seyirciler oyundan sonra tiyatrodan kendi dünyalarıyla
ilintili ipuçları elde edip daha aydınlanmış, daha zenginleşmiş
olarak çıktıkları için, onlar bizim meslektaşlarımız.Birlikte
yapıyoruz bu işi.
- Seyirci farklı bir akarsudur, biz farklı bir akarsuyuz. Perde
açıldığı zaman nehirler birleşiyor başka bir tarafa doğru akmaya
başlıyor. Ben her akşam gelen seyirciyle birlikte farklı bir
yolculuğa çıkıyorum. Manen zenginleşmiş, sabah baktığımızdan farklı
bir biçimde dünyaya ve kendimize bakarak çıkıyoruz tiyatrodan.