Akif Beki Emek Sineması'nın taşınmasını protesto eden insanları "Emek Sineması niye kapanmıştı? İflas ettiği için. Müdavim diye bildiklerimiz film seanslarına devam etmediği için" sözleriyle eleştirdi.
İşte Akif Beki'nin Emek destekçilerine yönelik yazdığı o yazı...
Emek'te Engin Ardıç haklıymış
Yılmadan, yorulmadan yazdı. Ben iltifat etmedim. İşin bir de
iflas boyutu olabileceğini hiç aklıma getirmedim.
Ardıç ‘Solcular, enteller ve sazanlar’ diye kapak attı, Cihangir
ahalisiyle fuzuli takışmasına verdim.
Saray Sineması’nın nasıl yok edildiğini sordu; Yeni Melek, As,
Konak ve Atlas sinemalarına ne olduğunu soruşturdu; Fitaş, Dünya,
Gazi ve Kent’in akıbetini hatırlattı.
Ne olacak, herhalde onların Emek Sineması gibi sadık izleyicileri
yoktu diye düşündüm.
Öyle ya, sahip çıkan olmadı ki yıkılıp gittiler.
Ama Emek Sineması öyle miydi? Kapısında nöbet tutan
sinemaseverleri, dokunanın başına gökkubbeyi yıkacak vefakâr ve
cefakâr izleyicileri vardı.
Onlar bu tutkuyu dimdik ayakta tuttukça Emek Sineması’na hiçbir şey
olmazdı evelallah.
Bırakın kılına zarar gelmesini, şuracıktan şuracığa taşınmasına
bile izin vermiyorlardı baksanıza.
Engin Ardıç, eski sinema sevgisinden değil ‘Tayyip’e uyuzluk etmek’
için maraza çıkarıyorlar diye söylendi durdu.
Fakat kendi söyledi, kendi dinledi. Ben yüz vermedim.
Ta ki geçen hafta sonu, Habertürk Magazin’de bir söyleşi gözüme
takılana kadar. Orada yazılanları okuyunca her şey
değişti.
Emek Sineması niye kapanmıştı? İflas ettiği için. Müdavim diye
bildiklerimiz film seanslarına devam etmediği için. İzleyicisi
tarafından yüzüstü bırakıldığı için.
Yaşatabilirlerdi ama kaderine terk ettiler. Göz göre göre Emek
Sineması’nı iflasa sürüklediler.
Kimler mi?
Pek tabii çocukluk anılarının o salonda geçtiğini, Emek’in sinema
tarihimizin hafızası olduğunu, birkaç kat yukarı çıkarılmasına bile
katlanamayacaklarını söyleyenler.
Başka kimler?
Sadece nakledileceği açıklamalarına kulak tıkayıp “Emek’i
yıktırmayız da yıktırmayız” diyenler.
“Sevgi Emek’tir” sloganı atanlar, “Sinemanın gerçek sahipleri biz
izleyicileriz” tavrı koyanlar, “Emek lalettayin bir mekân değil
sinemamızın kutsal mabedidir” yaygarası basanlar.
Acı gerçeği, Süheyla Kurtuluş en nihayet Habertürk’e itiraf
etti:
“O gösterilere katılanlardan 100 tanesi film izlemeye gelse Emek
kapanmaz, bu tartışmalar da yaşanmazdı.”
“Seans başına en fazla 3-4 izleyicisi oluyordu Emek’in.”
Benim gibi Süheyla Hanım da merak ediyordu:
“Madem Emek Sineması’na bu kadar bağlı ve düşkündüler, neden gelip
film izlemediler?”
Emek’i, bizzat Emek’çiler gömmüş. Bugün kapısından ayrılmayanlar,
daha açıkken kapısına kilit vurmuş.
O sinemayı 35 yıl işleten Süheyla Hanım, buna isyan ediyordu. Sevgi
gösterilerinin sahteliğine...
Hakkını teslimde geciktiğim için pişmanım şimdi. “Kalem-kâğıt
usandı, o usanmadı” diye gıyabında Engin Ardıç’a çok ayıp
etmişim.
Adam haklı birader, kızmayalım boşuna. (radikal)