AKİF BEKİ: SITCOM GAZETECİLİĞİNE RAHMET OKUTUYORLAR

"Sitcom gazeteciliği bile bir heyecandı. Gelip geçici de olsa, sabun köpüğü bir heyecan!" diyen Akif Beki, yeni dönemin gazeteciliğini eleştirdi...

Google Haberlere Abone ol
AKİF BEKİ: SITCOM GAZETECİLİĞİNE RAHMET OKUTUYORLAR


Akif BEKİ/RADİKAL


Sitcom'a karşı rivayet gazeteciliği


Yüce olmayan, gayriciddi şeylerin gazeteciliğiydi, sitcom gazeteciliği. En yüce şeylere en süfli ayrıntıların merceğinden bakmaya çalışırdı. Hayatı o kadar da ciddiye almamayı ima ederek ‘Ne var bunda, hep beraber eğleniyoruz işte’ derdi sitcom’cular. Ama hep başka hayatlar üzerinde tepinmeyi itiyad haline getirirlerdi. Çekirdek çitleyerek okunacak temaşalık işler çıkarırlardı. En ulvi gayeleri, bir gün daha kendilerinden bahsettirmek, bir gün fazladan kendilerini konuşturmaktı. Dile düşmek için ne lazımsa yaparlardı velhasıl.
Merkez medyaya uzun süre hâkim olan bu tarzın cesareti kırıldı bir aşamada. Fakat açılan alan, ciddi ve yüce şeylerin gazeteciliğiyle doldurulamadı. Sitcom karşıtları, yıkmak için çırpındıkları anlayışın yerine yenisi koyamadı. Daha fenası, gazetecilik refleksi günbegün kaybolurken, köhnemiş rivayet gazeteciliği yeniden inkişaf ediyor sanki. Bayat kokuyor sayfalar, başlıklar sönük.
Misal, Murat Karayılan’ın sırra kadem basmasının üzerinden haftalar geçti. Kandil’de olup bitenler üçüncü sınıf dedikodularla, kulis bilgisi kılığına sokulmuş şehir efsaneleriyle yansıtılıyor hâlâ. Medyanın ne merkezine ne de çevresine üfürme haberlerden, sırıtan manipülasyonlardan gına geldi. Doğru dürüst savaş gazeteciliği, savunma muhabirliği yapılmıyor artık.
Lafzı çokça dolaşıyor yeni medyanın, şu kadarcık yenilendiğine bin şahit lazım. Medya eskisi gibi değil ama yeni de olamadı. Şahsiyetini bulamadı daha. Bu arada kalmışlık, bu sıkışmışlık hali uzun süre devam edemez. Hızla kan kaybediyor gazeteler. Ama kâğıdı yaşatmanın yeni ve zekice yolları bulunamıyor. Sorunu internetin yaygınlaşmasında aramak, Gutenberg teknolojisinin ömrünü tamamlayışına bağlamak, büyük bir körlük.
Yenilik neresinde yapılan yayıncılığın? İçerde de dışarda da pek çok yenilik yaşanıyor. Hiçbir şey eskisi gibi kalmıyor. Kısımlara ayırmaksızın gazetelere bakıyorsunuz; eskisine rahmet okutan bir vaziyet alış. İçi geçmiş sayfalar...
Yenilik adına yapılan tek değişiklik, tavırsızlığa geçmek ya da apolitikleşmek. O da, siyasi ağırlık merkezinin yer değiştirmesinden kaynaklı pratik bir zorunluluk. Tam gaz duvara toslamanın şaşkınlığını üzerinden atamamaktan yani. Ağırlık kaymasını saymazsak, içerik ve biçimde değişen ne var? Yeni Türkiye’ye kendini uydurma, kalıcı olarak dönüştürme, yenileme çabası mı dediniz? Olsa olsa, muvakkaten araziye uyum sağlamaktan, geçip gidene kadar kafayı içeri çekmekten söz edilebilir.
Derinlemesine işlenen hikâyeler mi? Deniz Feneri davası, bir örnek. Adliye koridorlarından akan tek yönlü manipülasyonlar, doğruluğu yeterince soruşturulmamış fısıltılar olduğu gibi yol buluyor kendine.
Somali örneğini ele alalım. Dakikada kaç çocuğun öldüğünü yazıp söylemek, haftalarca en büyük marifeti oldu gazetelerin. Retrospektif bakışın esamesi okunmuyor, tek bir yazı dizisi göremedik hâlâ. Somali, açlık ölümlerinden fazlasıdır. Hikâye anlatılmayı bekliyor, üç beş ajitatif slogandan öteye iltifat görmedi.
Yerinden sıcak bilgi akışı deseniz, Suriye burnumuzun dibi. Antep’ten bağırsanız Halep’ten duyulur sesiniz. İç kesimlere nüfuz etmeyi bırakın, siftah için sınıra gitmeye tenezzül eden gazete sayısı biri, ikiyi geçmiyor. Gazeteler, birinci elden malumat sahibi etmiyor okurunu. Ya ne? Batı matbuatından kopya haberlerle geçiştiriyor haberciliği. Yorum ve analiz gücü, oturduğu yerden ahkâm kesmekle sınırlı. Biri hariç mi? Hayır!
Tazelik letafeti yok gazete sayfalarında. Her gün aynı gazeteyi ele alıyormuşsunuz gibi bir his. Dinamizm, semtine uğramıyor matbaaların. En son hangi gece yarısı bir manşet yıkıldı, hatırlayan çıkmaz. Can suyu, magazin ekleri. Pespaye bir magazin! Sermayesi, teşhirciliğe düçar bir avuç vücut geliştirmeci.
Sitcom gazeteciliği bile bir heyecandı. Gelip geçici de olsa, sabun köpüğü bir heyecan! Başka bir tarz, yeni bir okul lazım Türk gazeteciliğine. Geriye düşenleri peşinden alıp sürükleyecek böyle bir dalga, ufukta görünmüyor henüz.




window.print();


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin