Doktorlardan sonra akademisyenler göçü başladı. Akademisyenler yaşadıkları ekonomik sorunlardan dolayı Türkiye'yi terk ediyor.
Akademik Dayanışma Platformu (ADAP) Üyesi ve Öğretim Görevlisi Zeynep Ardıç, akademisyenlerin geçinemediğini söyledi, yaşadığı sorunları anlattı.
Ardıç şöyle konuştu:
“AKADEMİSYENLER GERÇEKTEN GEÇİNEMİYOR”
"İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Genel Kamu Hukuku ana bilim dalında öğretim görevlisi olarak çalışmaktayım. Akademik Dayanışma Platformu üyesiyim aynı zamanda. Biz Nisan ayından itibaren akademisyenlerin özlük haklarının ve maddi durumlarının geliştirilmesi için Twitter'dan bir kampanya başlattık. Bu süreçte önce Twitter etkinlikleriyle başladık ama sonrasında gerek politikacılar, gazeteciler, siyasetçiler ile iletişim kurarak derdimizi anlatmaya ve bu soruna dikkat çekmeye çalıştık. Türkiye'deki akademisyenlerin durumlarından bahsetmek istiyorum. Akademi ve bilim bir ülkenin kalkınması için çok önemlidir. Türkiye için de gerçekten refah seviyesine ulaşabilmek ve arttırabilmek için akademisyenlerin üretken olması, sosyal bilimler alanında Türkiye'nin problemlerine çözüm bulabilmesi için akademinin verimli olması gerçekten önemli ama Türkiye'deki durum pek iç açıcı değil maalesef. Çünkü Türkiye'de 200 civarında üniversite var ama verimliliğe baktığınızda gelişmiş ülkelerle maalesef rekabet edemeyecek durumdayız. Dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasında Türkiye'den sadece üç üniversite var. İlk bin üniversite arasında Türkiye'den sadece 15 üniversite var. Akademinin pek çok sorunu var. Liyakat, mobbing vs. var ama şu son geldiğimiz noktada ekonomik sorunlar o kadar ciddi bir boyuta ulaştı ki biz artık diğer sorunları ikinci plana atmak durumunda kaldık. Akademisyenler gerçekten geçinemiyor. Yaşamsal faaliyetlerini bile karşılamakta zorlanıyorlar.
"GEÇİM SIKINTINDAN AKADEMİK FAALİYETLERE ODAKLANAMIYORUZ"
Örneğin bir araştırma görevlisi 2015'te asgari ücretin dört katına yakın maaş alıyorken şu an ikilere düşmüş durumda. Alım gücümüz ciddi anlamda düştü. Akademik faaliyetler doğaları gereği bir motivasyon, odaklanma ve berrak bir zihin gerektirir. Ama maalesef Türkiye'de akademisyenlerin zihinleri geçim sıkıntısıyla, gelecek kaygısıyla, ayın sonunu nasıl getireceğim, kiramı nasıl ödeyeceğim, evden çıkarılırsam ne olacak sorularıyla o kadar meşgul ki biz artık gerçekten akademik faaliyetlere odaklanamıyoruz. Çevremdeki bütün akademisyenlerin tek konuştuğu şey; ekonomik sıkıntılar. Çok üzücü ama şunu da konuşuyoruz; yurt dışına mı gitsek, özel sektöre mi gitsek... Doktorların yurt dışına gitmesiyle bu Türkiye'nin de gündemine oturdu bir anlamda beyin göçü. Doktorların gittiğini çok çabuk anlayabiliyoruz çünkü hastaneye gidip randevu alamadığınızda anlıyorsunuz ama akademisyenlerin göçünü biraz geç fark edecek Türkiye maalesef. Çünkü direkt akut bir sonucu olmuyor gibi görünüyor. Hali hazırda zaten 12 bin civarında akademisyenin yurtdışına gittiğini gösteren bir çalışma da var. Akademisyenler de gidiyorlar. Türkiye'nin zaten eğitim alanında çok problemleri var. Bunu arttıracak. Türkiye kalkınmayı, gelişmeyi bir kenara bırakın gerilemeye başlayan bir ülke olacak. Akademinin, bilimin bu duruma gelmiş olması bütün Türkiye'yi etkileyecek. Bu iş böyle giderse, akademisyenlerin maaşları düzeltilmezse hali hazırda zaten yeni öğrenci çok gelmiyor. Eskiden akademi çok popülerdi ve bütün başarılı öğrenciler akademiye yönlenirdi. Şu an böyle bir durum yok. Hatta bazı bölümlerde akademisyen bulamıyorlar.
“ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ ARKADAŞLARIMIZ EV KİRALAYAMADIĞI İÇİN ÖĞRENCİ YURDUNDA KALIYOR”
Bazı yeni araştırma görevlisi olan arkadaşlarımızın ev kiralayamadığı için öğrenci yurdunda kaldığını duyuyoruz. Bu gerçekten çok acı bir durum. Özellikle büyük şehirlerde aldığımız maaşla biz bir ev bile tutmaktan aciz durumdayız. Bu yeni nitelikli insanların akademisyen olmasına engel olduğu gibi hali hazırda üretken, kaliteli işler çıkaran akademisyenlerin de ya özel sektöre yönelmesine ya da yurt dışına gitmesine sebep olacak. Üniversiteler giriş sınavı yapılıyor, aileler heyecanlanıyor çocuklarımız üniversiteye gidecek diye. Çocuklarınızı gönderdiğiniz üniversitelerin adının olması önemli değil. İçinde kaliteli, verimli, üretken akademisyenler yoksa eğitim kalitesi de iyi olmayacak.
“YURT DIŞINDAKİ AKADEMİK ETKİNLİKLERE KATILAMIYORUZ”
Yurt dışındaki akademik etkinliklere hiç katılamıyoruz zaten. Örnek vereyim; ekim ayında ben Almanya'ya davet edildim. Gidemeyeceğimi söyledim. Çünkü gerçekten karşılayamıyorum. 'Eğer ayarlayabilirseniz online yaparım' dedim. Bir kısmını da karşılamayı teklif ettiler ama 'Bütün masraflarını karşılayamayız' dediler. 'Bütün masraflarımı karşılayamazsanız gelemiyorum' dedim. Çünkü benim bir maaşım gidecek oraya ve bu gerçekten çok acı bir durum. Bundan 5-6 yıl öncesine kadar bir yerden kabul aldığınızda mutlu olup gidiyorsunuz yurt dışındaki etkinliğe. Şu anda yurt dışındaki etkinlikleri geçin yurtiçindeki etkinliklere gitmekte bile zorlanıyoruz. Bu bile bizim bütçemize çok ciddi bir yük oluşturuyor. Bu da akademinin verimsizleşmesine yol açıyor. Sürekli zihnimiz geçim sıkıntısıyla meşgul. Ek gelir üretme derdindeyiz ve artık meslek onuru diye bir şey de kalmadı. Kesinlikle hiçbir meslek gurubunu aşağılamak için söylemiyorum ama üniversitedeki şoför, temizlikçi gibi görevlerde çalışan insanların bizden daha yüksek maaş aldığı bir noktadayız şu anda. Ben bunu dünyanın hiçbir yerinde duymadım. Ama Türkiye’de böyle bir durum var şu anda.
"EN DÜŞÜK AKADEMİSYEN MAAŞININ YOKSULLUK SINIRININ İKİ KATI OLMASI GEREKİYOR"
Öncelikle bir ülkenin kalkınması gelişmesi isteniyorsa bilime ve akademiye gereken önemin verilmesi gerekiyor. Akademisyenlerin maaşlarının acilen düzeltilmesi gerekiyor. Yüzde 5-10 artışından bahsetmiyorum ama geçim sıkıntısından kurtarılması gerekiyor. Biz de ADAP olarak en düşük akademisyen maaşlarının yoksulluk sınırının iki katı olması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak bu şekilde akademi hala bir cazibe merkezi haline gelir. Şu anda bu vasfını kaybetti. Benim çevremde çok fazla akademiyi bırakan, özel sektöre geçen, yurt dışına geçen aynı doktorlarda olduğu gibi beyin göçü devam edecek. Bunu acilen önlemek için de akademisyenlerin maaşlarının iyileştirilmesi gerekiyor. Bu arada şunu da eklemek istiyorum. Seçim sürecinde eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı başta olmak üzere biz çok fazla söz aldık akademisyen maaşlarının düzeltileceğine ilişkin. Maalesef bu sözlerin hiçbir tanesi tutulmadı. Devlette devamlılık esastır. Seçim vaadi gibi söylenip de geçiştirilebilecek bir mevzu değil. Sadece akademisyenleri ilgilendiren bir mevzu değil. Biz, bize verilen sözlerin tutulmasını istiyoruz.”