İstanbul’da sekiz yıl önceki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
kutlamasındaki tekme ve coplarla dövülen Nergiz İzci, Türkiye’yi
AİHM’de mahkum ettirdi. AİHM, bugün verdiği kararında hem İzci’yi
kötü muamelede bulunulduğunu hem gösteri hakkının engellendiğini
kaydederek, İzci’ye 20 bin Euro ödenmesine hükmetti. Radikal’in
ısrarla gündeme getirdiği dava, 2011’de son bulmuş, sanık
avukatlarının “Dava zamanaşımına girdi” savunmasına karşın mahkeme,
altı polise “kötü muamele” suçundan ceza vermişti.
Beyazıt Meydanı’nda 6 Mart 2005’te yapılan Kadınlar Günü
kutlamasında kitle dağılırken polis coplar ve gazlarla müdahale
etti. O tarihte 29 yaşında olan Nergis İzci, coplar ve tekmelerle
dövülüp yere yığıldı. Ayağa kalkmak isterken, arkasından gelen iki
ayrı polis grubu tarafından dövüldü. Beş gün iş göremez haldeydi.
Aynı şekilde Alev Çevik’in kolu, bir diğer kadının parmağı
kırılmıştı. Ertesi gün Ankara ’da AB Troykası buluşması vardı. AB
Dönem Başkanı Jean Asselborn, görüntüler karşısında şoke
olduklarını söyledi. AB Genişlemeden Sorumlu Komisyon Üyesi Olli
Rehn de Türkiye imajına gölge düştüğünü vurguladı.
Tepkiler üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü’nce jet bir soruşturma
açıldı. Yüksek Disiplin Kurulu, dönemin Çevik Kuvvetten Sorumlu
Emniyet Müdürü Şükrü Pekgül, yardımcıları Yadigar Özdemir ve Sait
Gündey ile altı polisi suçlu buldu. Raporda aşırı cop kullanıldığı,
orantısız güç uygulandığı vurgulandı.
Üç amire kınama, altı polise maaş kesim cezası verildi. Emniyet,
bir yıl sonraki 8 Mart’ta, kadınlara gül verirken adli soruşturma
bir türlü ilerlemiyordu. Savcılık, 12 Aralık 2005’te ‘polislerin,
görevlerini yaptıkları’ gerekçesiyle takipsizlik verdi. İtiraz
üzerine İstanbul 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 54 polise
‘yaralama’dan dava açıldı. İzci’nin yanı sıra 11 mağdur vardı.
Davanın beşinci yılında hem polisin hem çeşitli TV kanallarının
çektiği görüntüler Bilirkişi Kanber Çetin’e teslim edildi. Çetin,
raporunu 7 Temmuz 2010’da sundu. Rapordaki ilk veri, emniyet
görüntüleriydi. Rapor dayağı “Polislerin bir şahsa copla, tekmeyle
vurdukları, gaz sıktıkları, tüfek dipçiğiyle vurdukları
görülmektedir” gibi detaylarla anlatıyordu. Diğer kanıt, yine
şiddeti belgeleyen TV görüntüleriydi. Ancak eldeki bu görüntülere
rağmen Savcı Gürsel Akpınar, 9 Mart 2011’deki 25. duruşmada,
sanıkların beraati yönünde mütalaa verdi. Savcı Akpınar,
“Yaralamayı hangi sanığın gerçekleştirdiğinin saptanamadığı, olayda
vahim sonuçlar meydana gelmişse de failini somut olarak tespit
etmenin mümkün olmadığı, kolluk görevlilerinin kimliğini
gizlercesine kaskla saklanmasının tazminat sorumluluğunu
gerektirdiği...”
Radikal’in ısrarla gündemde tuttuğu davanın son duruşması 12 Mayıs
2011’de görüldü. 4. Asliye Ceza Hâkimi Yavuz Öztürk, zamanaşımının
yedi yıl altı ay olduğunu savunup, “Zamanaşımı kamu yararına olup
sanıklar için lütuf değildir” diyerek, sanık avukatlarının isteğini
reddetti. Öztürk’e göre davanın temeli, “düşüncenin açıklanması
özgürlüğü ile bu özgürlüğün kullanılmasından dolayı kamu yararı
nedeniyle kısıtlanması gerekip gerekmediği noktası”ydı.
Öztürk altı polise eski TCK’nın ‘kötü muamele’ maddesinden ceza
verdi. Kararın geçirildiği tutanak bile, orantısız şiddeti
yansıtıyordu. “Mağdur Alev Coşkun’un omzuna cop darbesiyle vurup
kemiğini kıran” polis Cihan Uçar’a bir yıl dokuz ay; “Elinde
herhangi bir nesne olmayan ve karşı koymayan iki bayana arkadan
tekmeyle vuran” Ali Osman Parlar ve Murat Cürebal’a 10’ar ay; “Bir
kafeteryaya sığınan bayana vuran” Süleyman Bilgin, “Bir kişiye
arkadan tekmeyle vuran” Erdem Başak ve “Biber gazından etkilenip
polise sığınmak isteyen kişiye arkadan tekmeyle vuran” Yunus
Küncü’ye beşer ay hapis cezası çıktı.
AİHM'den, 8 Mart dayağına 20 bin Euro ceza
AİHM, Türkiye'yi 20 bin euro para cezasına çarptırdı.
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin