Cumhuriyet'in haberine göre; Cumhuriyet gazetesi muhabiri Ahmet
Şık'ın avukatları, hakimliğin her iki örgütün darbe girişimi
sürecinde ve sonrasında koordineli hareket ettiklerine ilişkin
tespitini anımsatarak, söz konusu açıklamalarının dosya içinde
bulunmadığı görüşünde olduklarını, olmayan açıklamalarla tutuklama
kararı verilmesinin suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırı
olduğunu vurguladı.
Şık'ın avukatlarınca tutuklama kararını veren İstanbul 8. Sulh Ceza
Hakimliği'ne sunulan dilekçede, Şık hakkındaki soruşturmanın
hukukla ve gerçeklikle bağını tamamen kopardığı, yine aynı
özelliklere sahip bir tutuklama kararı verildiği vurgulandı.
Dilekçede, savcılığın tutuklamaya sevk yazısında Şık’ın sosyal
medya paylaşımları ve yazı içeriklerinden alıntılar yapıldığı, bu
söylemlerin PKK, DHKP-C ve FETÖ silahlı terör örgütlerince dile
getirilen söylemler olduğu iddiasıyla bu örgütlerin propagandası
niteliğinde olduğunun belirtildiği aktarıldı.
Tek amaç: Şık'ı tutuklamak
Tutuklama kararının kanuna ve dosya içeriğine aykırı olduğu
vurgulanarak, Şık'a savcılık sorgusu sırasında yöneltilen 2014
yılında Heybeliada'da katıldığı gazetecilik çalıştayında sarfettiği
ileri sürülen sözlerin cımbızlanarak suç yaratıldığı, bunun da 2015
yılındaki yazı ve Twitter paylaşımlarıyla devam ettirildiği
kaydedildi. “Soruşturma dosyasındaki sorular dikkate alındığında
tek bir amaç vardır: Ahmet Şık hakkında tutuklama kararı vermek…”
denilen dilekçede, İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği'nin
“tutuklama hakimliği” olarak görevini yerine getirdiği
vurgulandı.
“Reddeceğinizi biliyoruz”
Söz konusu dilekçe ile tutuklama kararını veren İstanbul 8. Sulh
Ceza Hakimliği'nin kararına bir üst hakimlik olan İstanbul 9. Sulh
Ceza Hakimliği aracılığıyla itiraz edildiği belirtilerek, “İstanbul
9 . Sulh Ceza Hakimliği tutuklama kararına itirazımızı
reddedecektir. Tutuklama kararı veren 8. Sulh Ceza Hâkimliği
kararının ne kadar doğru ve kanuna ne kadar uygun olduğundan
bahisle itirazımızı reddedeceğini biliyoruz. Görüşümüzü güçlendiren
önceki kararlarına baktığımız zaman itirazın reddedileceğinin çok
açık ve belli olduğu görüşündeyiz” denildi. Bu tespite ise İstanbul
9. Sulh Ceza Hâkimliği'nin Cumhuriyet gazetesi yöneticileri ve
gazetecileri hakkında daha önce tutuklama kararları vermesi gerekçe
gösterildi.
Başka hakim incelese bile...
İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliğinin görüşünün itirazdan önce belli
olduğuna dikkat çekilen dilekçede, “Bir başka yönüyle İstanbul 9.
Sulh Ceza Hakimliğinde görevli hakimin dışında bir başka hakim
dosyayı incelese bile sonuç değişmeyecektir. Çünkü İstanbul Sulh
Ceza Hakimliklerinin tutuklama kararlarından sonra itirazları
inceleyen Sulh Ceza Hakimliklerinin tutuklama kararlarını
kaldırmadıkları bilinen bir pratiktir” tespitine yer verildi.
“AİHM ve AYM için itiraz ediyoruz”
Şık'ın avukatları “Pratikte ve uygulamada İstanbul Sulh Ceza
Hakimliklerinde tutuklama kararlarına yapılan itiraz incelemelerine
dair yargı yolunun etkin ve sonuç alıcı bir yol olmadığını, hem
Anayasa Mahkemesi ve hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde
ileri sürebilmek için” reddedileceğini bilerek itiraz ettiklerini
ifade etti. “Yaptığımız bu yargı yolu başvurusu görüşümüze göre
etkin ve sonuç alıcı bir yol değildir” denilen dilekçede, iç hukuk
yollarının tüketilmesi zorunluluğu karşısında, sonucunun önceden
bilindiği bu başvurunun yapılmasının zorunlu olduğu
aktarıldı.
Aksine karar çıkarsa...
“Aksine bir karar çıkması halinde ise hukuken ve pratikte
yanıldığımızı kabul edeceğiz” denilen dilekçede, Şık hakkında
toplanacak bir delil bulunmadığı için hakkında iddianame
düzenlenerek dava açılması talep edildi.
Dilekçede hakimliğin kararında “PKK ve FETÖ/PDY silahlı terör
örgütlerinin propagandası niteliğindeki açıklamalarının iki örgütün
birbirinden farklı olması nedeni ile çelişki gibi görülse bile 15
Temmuz darbe girişimi sonrasındaki soruşturmalar ve kamuoyuna
yansıyan bilgiler gözetildiğinde dış destekli bu örgütlerin birbiri
ile darbe sürecinde ve sonrasında koordineli olarak hareket
ettiklerinin ortaya çıktığı” tespiti anımsatılarak, bu gerekçenin
tutuklama için herhangi bir hukuki neden oluşturmayacağı,
hakimliğin sübjektif görüşünden ibaret olduğu vurgulandı.
“Israrla sorduk, yanıt alamadık”
Avukatlar, örgüt propagandası suçunun işlenebilmesi için örgütün
cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerinin meşru gösterilmesi,
övülmesi ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde
yapılması gerektiğini anımsatarak, “Savcılık ve hakimlik aşamasında
ısrarla sorduk, yine soruyoruz: Ahmet Şık’ın yazı ve tweetlerinin
neresinde, hangi cümlesinde bir terör örgütünün “cebir, şiddet veya
tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu
yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde yapılması' söz
konusudur? Ne savcılık, ne hakimlik bu soruya yanıt verebilmiştir”
ifadelerini kullandı.