Ahmet Hakan'ın yazısından o bölüm
AH ANNE AH
ANNEM Silivri’de oturuyor.
İstanbul’a çocuklarını görmeye geliyor.
Tutturduk, “Hiç yürümüyorsun anne. Günde 10 bin adım atmalısın” falan diye.
Önce kafasına yatmadı adım saymak falan.
Sonra nasıl olduysa oldu birden motive oldu.
Her gün Harbiye civarlarından Mecidiyeköy’e kadar yürümeye başlad
Mecidiyeköy’de “Kaç adım attım, bir bakayım” diye telefonunu çıkarmış.
Tam o sırada 13-14 yaşlarında bir kız çocuğu, yanına yaklaşmış annemin.
“Teyze, benim anneme bir telefon etmem gerekiyor. Telefonunuzu verir misiniz?” demiş. Annem de gönülsüzce uzatmış telefonu.
Ve kız çocuğu anında vınnnn....
Telefon gitmiş yani.
Polisti, karakoldu, tutanaktı falan...
Uğraşmış durmuş.
Akşama doğru eve geldi annem.
Telefon gitmiş, adım sayısını bilmiyor ve üstelik fena halde yorgun...
“İyi ki Galata Köprüsü’nün oralara gitmemişsin anne. ‘Kelepir köprü var teyze. Ver bir beş yüz. Köprüye ortak ol’ falan derlerdi sana” diye bolca takıldık anneme.
Son durum şu:
Annem artık adım saymaktan tamamen vazgeçmiş durumda.
Ve Mecidiyeköy denilen mıntıkanın en az 15 kilometre uzağından geçiyor.