Adnan Hoca olarak tanınan Adnan Oktar'a yapılan operasyon gündemden düşmüyor. Kedicikler gündem olduğundaysa akıllara gelen ilk isim Ebru Şimşek...
Şimdilerde ABD'de yaşayan Ebru Şimşek, "Bana 'Altına jaguar çekeceğim, Versace’den aşağı giyinmeyeceksin, seni baştacı edeceğim' demişti. Ben kabul etmeyince hırsından gözü dönmüştü. Aldığım duyuma göre çok isteyip de elde edemediği tek kadın benim ve yine aldığım duyuma göre birçok kediciğini zaman içinde bana benzetmeye çalışmış" diye konuştu. Posta gazetesinden Alev Gürsoy Cimin'e konuşan Şimşek'in açıklamaları şöyle...
Alev GÜRSOY CİMİN / POSTA
EN GÜZEL YILLARIM MAHKEMELERDE GEÇTİ AMA HAKLI ÇIKTIM
Adnan Oktar’ın en büyük mağdurlarından biriydiniz. Yıllarca mücadele verdiniz bu uğurda ve yıllar sonra belki de beklediğiniz olay gerçekleşti. Bu operasyondan dolayı mutlu musunuz, bekliyor muydunuz, neler hissediyorsunuz?
Evet, bu mücadelenin en büyük neferi ve emektarı olduğum söyleniyor. Bu sözlere çok teşekkür ediyorum. Ancak bu konuda hiç de mütevazı olamayacağım, ben de öyle düşünüyorum.
O halde mücadeleniz hangi yıllarda nasıl ve neden başladı? Bunu dinleyelim.
Aslında 19 yıl deniyor ama benim mücadelem 25 yıl önce başladı. Henüz 18 yaşındaydım. Arkamda hiçbir güç olmadan, sadece ailemin desteğiyle Adnan Oktar güruhuyla mücadele ettim. 25 yıl önce ne söylediysem, bugün hepsi doğrulandı. En güzel yıllarım mahkeme salonlarında geçti avukat ordusu ile birlikte. Kullandığım her sözcük büyüteçle tarandı ve başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin çeşitli illerinde sürekli mahkemeler açıldı. Suç isnat edilmeye çalışıldı.
Ne zor günlermiş!
Hem de ne zor! Öyle günlerim oldu ki, sabah Şişli, öğleden sonra Tuzla adliyesindeydim. Artık avukatların kullandığı cep takviminden kullanıyordum. Çok yoruldum, çok yıprandım ama hakkımda açılan 300 üzerinde davadan da beraat ettim. Bunlar hep yıldırma politikalarıydı. Bu arada o mahkemelerde ne rezillikler yaşandığını anlatmaya kalksam roman olur sanırım.
SADECE KENDİ ADIMA DEĞİL, TÜM MAĞDURLAR ADINA MUTLUYUM
Adaletin tecelli edeceğine inanıyor muydunuz ve bu gelinen aşamada mutlu musunuz?
Ben inançlı bir insanım. Bir gün adaletin hem bu dünya hem de
öbür dünyada yerini bulacağına hep inanmışımdır. Mutlu muyum?
Sadece kendi adıma değil, birçok mağdur adına vatanım ve milletim
adına mutluyum. Adaletin yerini bulup bulmadığı ise süreç sonunda
belli olacak. Kendi hislerim ise devletimin çok güçlü ve istikrarlı
olduğunu ve hakkın yerini bulacağını söylüyor.
NE OLMUŞTU?
25 YILLIK MÜCADELE
12 Kasım 1999’da Adnan Oktar’ın Kandilli’deki evine baskın düzenlenmiş ve 70 kişi gözaltına alınmıştı. Manken Ebru Şimşek’in de aralarında Oktar’ın olduğu 20 kişi Adnan Oktar’dan şikayetçi olmuş, birçok ünlüye seks kasetleri yoluyla şantaj yaptığı öne sürülmüştü. 90’lı yıllarda Türkiye, Ebru Şimşek’in adliye koridorlarında ‘Adnan Hocacılar’ tarikatına dair şok iddialarına kilitlenmişti. Ebru Şimşek 18 yaşında ve dönemin en popüler mankenlerindendi. Ama mesleğini yapamaz hale gelmişti. Çünkü sürekli adliye koridorlarında mücadele ediyordu. 26 Kasım 1999’da DGM’ye ifade veren Ebru Şimşek, Oktar hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Karşılıklı yüzlerce dava açılmıştı.
ELDE EDEMEDİĞİ TEK KADINDIM
Biliyorum o günlere dönüp daha da üzülüyorsunuz ama sormadan edemeyeceğim. Adnan Oktar size neden bu kadar takmış, derdi neydi?
Bunu söylerken hicap duyuyorum. Bana, “Seni televizyonda ve gazetede gördüm. Çok beğendim, pijamanı al gel, benimle burada yaşa. Altına jaguar çekeceğim, Versace’den aşağı giyinmeyeceksin, seni baştacı edeceğim” demişti. Ben kabul etmeyince hırsından gözü dönmüştü. Aldığım duyuma göre çok isteyip de elde edemediği tek kadın benim ve yine aldığım duyuma göre birçok kediciğini zaman içinde bana benzetmeye çalışmış.
Şimdi nasıl bir hayatınız var?
ABD’de evli, çocuklu, mutlu bir hayatım var. Her şeyi geride bıraktım. Son mesajım şu: “Bir başkasına yapılan haksızlık karşısında susup oturursanız, aynı şey yarın sizin de başınıza gelebilir.” Bu söz rahmetli gazeteci Yavuz Gökmen’in 25 yıl önce uğradığım haksızlık karşısında köşesinde kaleme aldığı yazıdan bir bölüm. Ama bende yıllardır hep şunu söylemişimdir; “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın dersen, o yılan bir gün gelir seni de sokar. Allahım bu güruhun şerrinden beni ve her masumu korusun!”
BİR GECEDE HAYATIM ALTÜST OLDU
Tüm bunlar başınıza nasıl geldi ve size nasıl musallat oldular?
Bu acı tecrübe benden çok şey aldı. Mesleğimde çok güzel ilerlerken ki, o dönem ATV’de “Felekten Bir Gece” isimli müzik eğlence programını sunuyordum, bir anda hayatım altüst oldu. Bana karşı linç kampanyası başlatıldı. Hiç unutmuyorum, 1999 yılında yapılan büyük operasyondan sonra davaya müşteki ve müdahil olmuştum. Dönemin emniyet müdürü bana koruma teklif etmişti. Ama kabul etmemiştim. Bana, “Korkmuyor musunuz, sizi kim koruyor?” demişti. Ben de bir onur mücadelesi verdiğimi ve insanın hayatta bir kez ölebileceğini, devletin polisini beni koruması için meşgul etmek istemediğimi belirtmiştim. Anneannemden öğrendiğim bir söz hep rehberim oldu; “Doğruluk dost kapısı, dolan dolan gir içeri.” Dolayısıyla hiçbir illegal kişi ya da kuruluşla ilişkim olmadı. Tek başıma (kocaman yüreği olan, cesareti, bilgisi ve özverisi ile avukatım Rezzan Aydınoğlu’nun desteğini asla inkar edemem) doğru yoldan ayrılmadan bugünlere geldim.
O hummalı mücadeleyi verirken kendinizi yalnız hissettiğiniz zamanlar oldu mu?
Evet, o dönem yanımda kimse yoktu. Müdahil olmak isteyen dostlarımı da ben engelledim. Çünkü müdahil olma durumunda aynı karalama ve linç kampanyasına maruz kalacaklardı, buna gazeteciler de dahil. Bu arada rahmetle andığım gazeteci Yavuz Gökmen, ayrıca Ertuğrul Özkök, Fatih Altaylı gibi gazetecilerimizin desteklerini hep aldım, hepsine teşekkür ediyorum.
Röportajın devamını okumak için TIKLAYIN