Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ( TGC) Adalar Belediyesi ile birlikte Heybeliada'da “Türkiye’de Gazeteci Olmak- Gazeteci Ölmek” konulu bir forum düzenledi. Forumun açılışında konuşan TGC Başkanı Turgay Olcayto, "Gazeteciliğin gereği olan muhalefet hakkını kullandıkları anda ya patronaj kesiminden ya da yukarıdan gelen talimatlarla kendilerini kapının önünde buluyorlar. İnadına gazetecilik yaparak halka gerçekleri, doğruları anlatmaya çalışıyorlar" diye konuştu.
Konuklar, öldürülen ve tutuklu olan 64 gazeteci için
denize karanfil bıraktı. Ardından Bilgesu Erenus Nazım Hikmet’in
“Hava Kurşun gibi” eserini seslendirdi. Foruma TGC Başkanı
Turgay Olcayto, TGC Önceki Başkanı Orhan Erinç, TGC Genel Sekreteri
Sibel Güneş, TGC Genel Saymanı Gülseren Güver, TGC Genel Sekreter
Yardımcıları Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Niyazi Dalyancı
ve Ahmet Özdemir, TGC Yönetim Kurulu Üyeleri Göksel Göksu, Kamil
Masaracı, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü İstanbul
Temsilcisi Erol Önderoğlu, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Fatih Polat, Ahmet Tan, Ataol Behramoğlu, Hilmi Hacaloğlu,
Mihail Vasiliadis, Şükran Soner, Uğur Güç, Adalar Belediye Başkanı
Dr. Mustafa Farsakoğlu, Yasemin Arpa’nın da aralarında bulunduğu
çok sayıda davetli katıldı.
Forumda, Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğü konusunda yaşanan
problemler ve gazetecilerin sorunları ele alındı. Toplantının
açılış konuşmasını Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay
Olcayto ve Adalar Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu
yaptı.
TGC Başkanı Turgay Olcayto: İktidarlar gazetecilerin
sorunlarına sahip çıkmadı
10 Ocak Çalışan Gazeteciler için önemli bir tarihti. İlk defa gazetecilerin daha rahat koşullar altında çalışması için 10 Ocak 1961’de ilk kez çalışan gazeteciler için 212 Sayılı Yasa çıkmıştı. O tarihten bu yana onca yıl geçti ama gazetecilerin sorularına eğilen hiçbir iktidar çıkmadı. Tersine gazete patronlarının işleri kolaylaştırıldı. Gazetecilik sahada görev yapan; muhabir, kameraman, foto muhabiri arkadaşlar için giderek çok ağırlaştırılan, baskı altında kalan bir meslek olmaya başladı. Günümüzde bunu çok daha ağır hissediyoruz. Arkadaşlarımız işsiz kalıyorlar. Gazeteciliğin gereği olan muhalefet hakkını kullandıkları anda ya patronaj kesiminden ya da yukarıdan gelen talimatlarla kendilerini kapının önünde buluyorlar. Bugünlerde artık kamuoyunda yandaş diye geçen medyada bile çok sayıda insan çıkarılıyor. Gazeteciler bu zor durumdan ancak sosyal medyaya sığınarak, kendi bloglarını kurarak ayakta kalmaya çalışıyor. İnadına gazetecilik yaparak halka gerçekleri, doğruları anlatmaya çalışıyorlar. Böyle bir ortamdayız. Okurların da gazeteciler kadar olmasa da bu işte sorumluluğu var. Medya okuryazarlığı çok önemli. Medyayı dikkatle takip edip cezalandırmak da okurun görevi diye düşünüyorum. 9 Ocak’ta Ankara’ya gittik. Mecliste grubu bulunan parti başkan vekilleriyle görüştük. TGS ile hazırladığımız gazetecilerin sorunlarıyla ilgili özet raporu sunduk. Görüşmeden sonra CHP ve BDP’den iki meclis araştırması verildi meclise. Bunların birer adım olduğunu düşünüyoruz. 8 Ocak Metin Göktepe’nin ölüm yıl dönümüydü. Metin Göktepe’nin mezarı başında düşündüm, tam 18 yıl olmuş... Ve düşünün 18 yıl önce ilk defa Türkiye’de gazeteciler, Metin’in çalıştığı gazete Evrensel, barolar, TGC ve TGS el ele büyük bir çaba gösterdi. İlk defa o dönemde Metin’i döven polisler yargı önüne çıktı. Metin’in işkenceyle öldüğü ortaya çıktı ve o polisler hüküm giydi.
Adalar Belediye Başkanı Metin Farsakoğlu: Basın özgürce çalışabilmeli
Yaşamımız boyunca iktidarların halkın özgürce haber almasının
önünü açma yerine halkın özgürce haber almasını nasıl önleriz diye
zaman zaman çok ciddi çabalar harcadığı görüyoruz. Özgür basınının
çalışanlarını susturmak, gazetecileri öldürmek, işsiz bırakmak,
basını yönlendirmek suretiyle aslında demokrasiye uygun olmayan bir
tutum ve davranış içinde olunduğunu görüyoruz. Demokrasinin temeli
insan haklarıdır. İfade özgürlüğü de en temel haklardan biridir.
Gazeteci ifade özgürlüğüne bağlı olarak doğru bir şekilde
gerçekleri yansıtmakla görevli. Çağdaş bir toplum olarak, özgürce
yaşamak, demokrasiyi içselleştirmek istiyorsak her şeyden önce
basının özgürce çalışabileceği ortamlar yaratmak zorundayız. Halkın
özgürce haber alması için yaşamlarını kaybetmiş gazetecileri
rahmetle, bu uğurda zindanlara tıkılmış gazetecilerimizi minnetle
anıyoruz.
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş: Türkiye’de basın özgürlüğü
işlemiyor
Açılış konuşmalarının ardından moderatörlüğünü TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş’in üstlendiği foruma geçildi. Güneş, şunları söyledi:
Türkiye’de son 10 yılda gazeteciler üzerinde baskı giderek yoğunlaştı. Sermaye, siyaset, medya sarmalında emek göz ardı edildi, sansür ve oto sansür gazetecileri mesleklerini yapamaz hale getirdi. Yalnız Gezi olaylarından bu yana 150’ye yakın gazeteci sadece düşündükleri ifade ettikleri için işsiz kaldılar. Gazetecilerin aldığı ücret ortalaması Türkiye’de yoksulluk sınırının altında. Nitelikli uzman gazetecilerin işsiz kaldığı bir dönem yaşanıyor. Sahada çalışan gazeteci toplumsal olaylarda polisin şiddet uygulamalarına maruz kalıyor ve bu konuda gazetelerinden de destek görmüyor. Medya savaş bölgelerine gönderdikleri gazetecilerin eğitimini, can güvenliğini, sigortalanmasını sağlayacak koşulları oluşturmakta yetersiz kalıyor. Türkiye’de gazetecilerin çoğunluğu 5953 Sayılı Basın Meslek Yasası dışında çalıştırılıyor. Merkezi New York’ta bulunan Gazetecileri Koruma Komitesinin (CPJ) 18 Aralık 2013 tarihli raporunda cezaevlerinde en çok gazeteci bulunduran ülkeler arasında bu yıl birinciliği Türkiye aldı. Türkiye’de basın özgürlüğü işlemiyor.
Gazeteci Yasemin Arpa: Öldürülen gazetecileri unutmayalım
Gazeteci olmak ile gazeteci ölmek bıçağın iki ucu gibi… Bu
mesleği hakkıyla yapmak isteyenlerin önünde böyle bir sınav var.
Ben 20 yıllık gazeteciyim, son 10 yılda gazeteciliğin yapılma
biçimi çok değişti. Ocak ayı kıyım ayı oluyor. Yeni yıla
beklentilerle giriyoruz, biri buna hakkımız olmadığını düşünüyor ve
haddimizi bildiriyor. Susturarak, öldürerek… 90’lı yıllarda
öldürerek susturuyorlardı, şimdi cezaevlerine tıkarak, mesleğimizi
yapamaz hale getirerek, işsiz bırakarak, koşullarımızı
ağırlaştırarak yapıyorlar. Örgütsüz olmamızın bunda payı var.
Gazetecilerin sadece yüzde 1 sendikalı… Uğur’suz geçen 21,
Metin’siz geçen 18, Hrant’sız geçen 7, Abdi ipekçi’siz geçen 35
yıl. Onları unutmamak için kendimize sorular sormalıyız. Niçin
onlar aramızda değil? Öğrenilmesini istemedikleri gerçekler
nedir?
Gazeteci Ahmet Tan: “Gazeteciler öldürülmüyor,
süründürülüyor”
Arkamızda gördüğümüz “Öldürülen Gazeteciler” tablosu utanç
tablosudur. 1974 yılından 2009 yılına kadar buradaki öldürülen çoğu
Cumhuriyet’ten meslektaşlarımızı tanıyorum. Bu listedekiler
yazı insanı. Bu ülkeye hiç kötülüğü dokunmayacak faaliyet varsa
yazıyla yapılan faaliyettir. Hiçbir meslek grubunun cinayet listesi
bu kadar uzun değil. Çünkü söz uçuyor, yazı kalıyor. O yüzden
gazeteci öldürmek moda oluyor. Böyle bir mesleği icra etmenin
riskini bilerek, işte atılma pahasına, kadrosuz çalışma
pahasına, çalışmaya devam eden, topluma mesaj vermeyi bazen
hayatıyla ödeyen gazeteci var. 2009’dan sonra öldürülen gazeteci
yok. Moda değişti, gazeteciyi öldürmek değil, süründürmek suretiyle
ölüme mahkûm etmek var. Son sözüm. Bütün sorgu filmlerinde
ganimetin paylaşılması sırasında kavga çıkar. Şimdi de ülkede bir
kavga var. Ganimet dersanelermiş gördük.
Şair- Yazar Ataol Behramoğlu: Medya ahlakı ön plana
çıkarılmalı
Gazeteciliğin günümüzde pek çok sorunu var. En başta
gazetecilerin özlük sorunları geliyor. Gazete emekçileri üzerinde
durmamız ve düşünmemiz gerekiyor. Nedir gazete? Gazete genel olarak
medyadır. Enformasyon demektir. İnsanlara haber bilgisi
aktarmaktır. Bir yazar, şair olarak kaygımı dile getirmek isterim.
İnsan eşittir enformasyon değildir; insan daha derinlikli bir
şeydir. Bilgi daha çok kitaplardadır. Bilgiyi kitaplardan
öğrenmemiz gerekir. Gazeteyle bilgiyi eşit saymak çok yanlıştır.
İnsanın sağlıklı gelişmesi için kişiliğinde derinleşmesi için
gazeteden çok kitaplara yönelmesi gerekir. Medyanın enformasyon
zehirlenmesine engel olmak için medya ahlakının öne çıkarılması
gerekir. İnsanları eğitici, duygusal değerlerini yüceltici bir
gazetecilik olmak gerekir. Demokrasi bir toplumdaki çeşitli sosyal
tabakaların bir mücadele içinde belirli bir denge içinde
durmasıdır. Bir süreçtir. Türkiye bu süreçte çok geridedir. Medyayı
bundan bağımsız olarak düşünemeyiz. Kimi medya çok kolay
satılabiliyor. Bu sistem içinde mücadele eden gazeteler kahraman
gazetelerdir.
CNN Türk muhabiri Göksel Göksu: Gazetecilere mobbing
uygulanıyor
Gazeteciliğin zor yapıldığı dönemlerden geçiliyor. Özellikle bu
dönemde kadın gazetecilere uygulanan psikolojik şiddetin (mobbing)
etkisinin arttığını düşünüyorum. Kadınların işyerinde ayrımcılık,
taciz ve mobbing uğramaları önlenmeli. Mobbingin bir faturası
olduğunu düşünüyorum ama şu an önümüze gelmiyor. Kadın çalışan
sayısının artışına önem ve öncelik verilmeli. Eşit işe eşit ücret
ilkesi uygulanmalı. Yönetim kademelerinde kadınlara yer
açılmalı. Diğer taraftan sosyal medya nefes aldığımız bir
mecra olarak karşımıza çıkıyor. Sosyal medyada sizler de
gazetecisiniz. Sosyal medya, okuduğumuz işittiğimiz medyanın önüne
geçti.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol
Önderoğlu: Gazetecilerin cesareti kırılıyor
İlk araştırmam Metin Göktepe’nin ölümüydü. Türkiye Metin Göktepe
cinayetinden sonra basın özgürlüğü konusunda gündemden düşmeyen bir
ülke oldu. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü,
2012 yılında Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda Türkiye’ye 179
ülke içerisinde 154. Sırada yer verdi. Bu sıralamaya etki eden en
önemli etkenlerden birkaçı, gerek yazılı gerekse yazılı olmayan
sansür mekanizmalarının tüm canlılığı koruması, yazı işlerinde
gazetecilerin diken üstünde çalışmalarıdır. Türkiye’de halen Devlet
Sırrı’yla ilgili bir kanun yok. Bu koşullar sadece yurttaşı değil
gazetecinin de cesaretini kırıyor. Devlet Sırrı Yasa tasarısında
devlet sırrının sona erme süresi 75 yıl kadardır. Devlet sırrı
olmayıp da gizli belgeler için de süreler 25 yıla endekslenmiş
görünüyor.
Evrensel Gazetesi Yayın Yönetmeni Fatih Polat: Israrcı
gazetecilik geleneği güçlendi
Türkiye Gazeteci Olmak, Türkiye’de Gazeteci Ölmek başlığından
bir adım geriye çekildiğimiz zaman ‘Türkiye’de olmak, Türkiye’de
ölmek’ gibi bir başlık var. Bizim yaşadığımız gerçeklerin bununla
alakası olduğunu düşünüyorum. Günümüzde Türkiye’de gerçek konusunda
ısrarcı gazetecilik geleneğinin daha da güçlendiğini düşünüyorum.
Gezi Süreci’nde Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın verilerine göre
59 gazeteci işten çıkarıldı ya da ayrılmak zorunda bırakıldı.
Gerçekleri yazmalarına, yayınlamalarına izin verilmeyen gazeteciler
işi bıraktılar. Bu gazeteciliğin, gerçekleri yazmanın ısrarı
olduğunun da göstergesi olduğunu düşünüyorum.
32. Gün Programı Yayın Yönetmeni Hilmi Hacaloğlu:
Gazeteciler vardır, varolacaktır
Gazetecilerin umutsuz olma gibi bir lüksü yok. Biz her zaman
umutlu olmalıyız, her zaman çatlaklardan sızmalıyız.
Gazeteciler bugün çok ciddi baskıyla karşı karşıyalar. Bugün
Türkiye’de büyük bir baskı, sansür var. Hepsinden daha önemlisi oto
sansür var. Biz metin kaleme alırken patron buna ne der diye
düşünüyoruz. Yazamadığımız bilgileri başka arkadaşlarımız
aracılığıyla medyaya ulaştırmaya çalışıyoruz. Bu memlekette
gazeteciler vardır, var olacaktır.
Apoyevmatini Yayın Yönetmeni Mihail Vasiliadis: Ellerimiz
temiz mi?
Gazeteci olmak ve gazeteci olduğu için ölmek ya da öldürülmek,
kaderin içinde başa gelir. Önemli olan o ölme ya da öldürülme
anında ellerimizin temiz olmasıdır. Kalemimizden ileride nefret
söylemi olarak nitelendirilebilecek olan bir tek harf düşmemiş
olsun… Artık gazeteler halka haber götürmek yerine patronlarına
devlet ihalesi götürüyor.
Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç: İnanmamız
gerekiyor
Eskiden yazı işleri müdürleri ya da genel yayın yönetmenleri kendilerini patron vekili saymazlardı. Gazeteci sayarlardı. Örneğin Abdi Bey, Milliyet Gazetesi Genel yayın yönetmeni olduğu dönemde kendisini işçi saydığı için o dönemdeki adıyla İstanbul Gazeteciler Sendikası’nın bugünkü adıyla Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın başkanlığını yapıyordu. 12 Mart bizden çok şey götürdü. Çalışan gazetecilerin kazandığı haklar ve ifade özgürlüğü konusunda 1961 Anayasa’nın getirdiği ilerlemeyi sağlayan yasa maddelerinin değiştirildi. 12 Mart Öncesine kadar 10 Ocaklar, gazeteciler bayramı olarak kutlanırdı, artık bayram olma vasfını kaybettiği için Çalışan Gazeteciler Günü’ne dönüştü. 24 Temmuzlar da basın bayramı olarak kutlanırdı; o da aynı yıllardan sonra Geleneksel Gazeteciler Günü olarak anılmaya başlandı. Geriye gidişinde en önemli tepkiler gazeteciler ve onların meslek kuruluşları tarafından gündeme getirildi. Hepimizin ortak inancı umutsuzluğa kapılmamak bu zorlukları aşacağımıza inanmaktan geçiyor.
Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Şükran Soner: Gazeteciliğe değil teknolojiye yatırım yapıldı
Türkiye’de Gazeteci Olmak Gazeteci Ölmek başlığı, onuruyla gazetecilik yapılabildiği, gazeteci olarak sağlıklı ölebildiği, öldürüldüğü değil, bir ülkede insan hakları, hukuk devleti düzeni ve demokrasinin geçerli olması gerektiği ilişkisini anlatıyor. Yıllar önce Biz Babıali’den İkitelli’ye göç ettik. Bir başka ülkede gazetecileri halkın dışına atmadılar. Gazeteciler haberin içindeydiler, insanların olduğu yerdeydiler. Gazetecileri sürgün gibi uzak, araçlarla gidilen bir yere göndermek, telefon gazeteciliğine çevirmek, gazeteciliği bitirmekti. Gazetecilik ruhunu bitirmekti… Biz bu süreci yaşarken neden yapıldığını anlayamadık. Türkiye, basın yolundaki yatırımlarla büyümeyi seçti. Biz ofsete batı medyasından önce geçtik. Teknolojiye yatırım yapıldı, insana yapılmadı.Teknolojiye karşı mı olacağız tabii ki hayır; ama insana yatırımdan vazgeçip ofsete geçtiğimizde Türkiye, demokrasisi olan ülkeleri promosyonla kirlenmeyi satan ülke oldu… Çok daha önce kirlendik, çok daha önce kirlettik.
TGS Başkanı Uğur Güç: Gazetecilerin yüzde 1'i
sendikalı
Gazetecilikte örgütlü olmanın önemi çok büyük. Özgür Gazeteciler Cemiyeti (ÖGC) 2013 Gazetecilere Yönelik Hak İhlalleri Raporu’na göre 86 gazeteci, yazar ve dağıtımcı cezaevlerinde, en az 36 gazeteci saldırıya uğradı, en az 150 gazeteci işkence, kötü muamele ve darpa maruz kaldı. En az 20 gazeteci tehdit edildi, fişlendi. En az 16 gazeteci tutuklandı. En az 13 gazeteci hakkında soruşturma açıldı. En az 44 gazeteci hakkında dava açıldı. En az 64 gazeteci hakkında ceza verildi. En az 38 gazetecinin haber takibi engellendi. En az 73 gazeteci işten çıkarıldı. En az üç yayın organı baskı ve saldırıya uğradı. En 57 yayın yasaklanıp toplatıldı. En az 29 internet sitesi engellendi. En az 32 yayın sansür ve oto sansüre uğradı. Günümüzde sendikalı çalışan gazeteci oranı yüzde 1’dir. Gelin sendikamıza destek çıkalım, örgütlü olalım”