Geçen yıl küratörlü bir yapıya geçen İstanbul Tiyatro Festivali, yazıp yönettiği 100’den fazla oyunla ve kurduğu topluluklarla Türkiye tiyatrosunun son 40 yılındaki en önemli isimlerinden Işıl Kasapoğlu’nun küratörlüğünde gerçekleştirilmişti. Işıl Kasapoğlu’nun küratörlüğünün ikinci ve son senesinde festival, yine izleyicilerine yeni ufuklar açan, heyecan verici, dopdolu ve hafızalarda yer eden bir program sundu.
19 tiyatro, performans ve dans gösterisinin yer aldığı festival programında Türkiye’den 11; Almanya, İngiltere, Danimarka, Fransa, Gürcistan, İrlanda ve Yunanistan’dan toplam 8 yapım izleyiciyle buluştu. Kapanış oyunu İstanbul Mon Amour I Beyoğlu ise geçen yıl olduğu gibi bu yıl da festivale özel tasarlandı.
Festivalde hem uluslararası hem de yerli yapımlar programında izleyiciler, günümüz tiyatrosuna damgasını vuran yönetmen ve koreografların eserlerini izleme fırsatı buldu; uluslararası sahneden ülkemizde uzun süredir heyecanla beklenen isimlere nihayet kavuşmanın yanı sıra dünyada sahne sanatlarının geleceğine yön veren isimleri tanıma imkânına sahip oldu.
Açılışını Pina Bausch’un başyapıtı Café Müller’le yapan 27. İstanbul Tiyatro Festivali programı özellikle sahneleme türleri ve biçimlerinin çeşitliliğiyle dikkat çekti. Festival, izleyicilerine belgesel tiyatrodan klasik sahnelemelere, çağdaş danstan mask tiyatrosuna, kukla sinemasından mekâna özgü eserlere, dans tiyatrosundan performatif enstalasyonlara uzanan geniş bir yelpazede eserler sundu. Festivalin yerli yapımlarında Türkiye tiyatrosundan genç kuşak yazarlar, yönetmenler ve oyuncular ile özgün ve yeni metinler öne çıkarken Ercan Kesal, Nesrin Kazankaya, Bülent Emin Yarar, Okan Bayülgen, Deniz Türkali, Meral Çetinkaya’nın da aralarında olduğu pek çok deneyimli oyuncu da bu yıl festival sahnesinde izleyicilerle buluştu.