17 Aralık operasyonunun ardından Pensilvanya'ya mektup götüren gazeteci Fehmi Koru, gördüklerini Hürriyet gazetesinden Çınar Oskay'a anlattı.
O dönem "Arabuluculuk misyonu değil, daha ziyade ‘Karşı tarafın bu işlerle gerçekten ilgisi var mı’ diye bakmam için... Bu, Cemaat dayanışması içinde mi yoksa bazı kişilerin kendi başlarına yaptıkları bir şey miydi?"sorusuna yanıt aradığını söyleyen Fehmi Koru ilginç açıklamalarda bulundu. İşte o röportajdan dikkat çeken bölümler:
"GÜLEN OLANLARDAN RAHATSIZDI"
Pensilvanya'ya gittiğin "Olanlardan son derece rahatsız bir
Fethullah Gülen’le karşılaştım" diyen Fehmi Koru şunları
söyledi:
"Basında, sosyal medyada iki taraflı saldırılar vardı. Bundan
çok rahatsızdı. Bir yandan da “Devletin görevlileri yanlışlık
yapıyorsa devletin mücadele etmeye hakkı vardır” diyordu.
Kuşkunun ortadan kalktığını düşündüm ama 25 Aralık geldiği zaman
karşımıza çok farklı bir tablo çıktı.
17 ARALIK DEVLETE YÖNELİK BİR KUŞATMA
Kamuoyu uzunca bir süredir Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan’ın
arasının limoni olduğunu konuşuyor. Oysa Erdoğan’ın 17 Aralık’ta
ilk başvurduğu isim Gül olmuş.
- Siyasi açıdan farklı bakış açıları olabilir. Bu onların kader
arkadaşı olmasını hiçbirzaman engellemedi. 17 Aralık o kaderin
en çok paylaşıldığı gündü. O zaman Cumhurbaşkanı Gül’ün ikamet
ettiği Dışişleri Konutu’yla, Başbakan’ın resmi konutu yan yana.
Arada, dışarıdan görünmeyen, sadece ikilinin ve çok yakınlarının
bildiği bir geçit var. O geçidi kullanarak bir araya geldiler.
O akşam vardıkları karar, devlete yönelik bir
kuşatma olduğu ve bunun mutlaka durdurulmasıydı.
Dönemin Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan’ı Erdoğan, 18 Aralık’ta sizi
çağırıyor ve Pennsylvania’ya gitmenizi istiyor. Arabulucu olmanız
mı istendi?
- Ben ‘Bu nedir’ diye merak ediyordum. Onlar aralarında “Nabız
yoklaması faydalı olabilir” diye konuşmuş ve benim ismim üzerinde
durmuşlar. Bir gidip yoklasa tarzında... Arabuluculuk misyonu
değil, daha ziyade ‘Karşı tarafın bu işlerle gerçekten ilgisi var
mı’ diye bakmam için... Bu, Cemaat dayanışması içinde mi yoksa bazı
kişilerin kendi başlarına yaptıkları bir şey miydi? Bir şeyler
öğrenmem gerektiğine inandığım için, kabul etmekte mahsur
görmedim.
Ne öğrendiniz orada?
- Olanlardan son derece rahatsız bir Fethullah Gülen’le
karşılaştım. Basında, sosyal medyada iki taraflı saldırılar vardı.
Bundan çok rahatsızdı. Bir yandan da “Devletin görevlileri
yanlışlık yapıyorsa devletin mücadele etmeye hakkı vardır” diyordu.
Kuşkunun ortadan kalktığını düşündüm ama 25 Aralık geldiği zaman
karşımıza çok farklı bir tablo çıktı.
25 ARALIK BARIŞA GİDEN SÜRECİ BİTİRMEK İÇİN BAŞLATILMIŞ
GİBİYDİ
Gülen gerçek duygularını paylaşmadı mı sizinle?
- Ben paylaştığı kanaatindeyim. Özellikle mektubuna yansıttığı,
samimi görüşleriydi. Dershanelerin kapatılmasına yol açacak yasal
girişim onu çok rahatsız ediyordu. Bu girişimin ortadan
kaldırılması durumunda, siyasetin gördüğü bütün yanlışlıkların
ortadan kaldırılmasını düşündüklerini ifade etmişti. Samimi gördüm
bunu. Döner dönmez, 25 Aralık’ta, ikinci girişim patlayınca en çok
ben şaşırdım. Bunun üç-dört gün önce görüştüğüm kişinin talimatıyla
olabileceğinden ciddi kuşku duydum, hâlâ bu kuşkuyu taşıyorum.
Ama siz Pennsylvania’ya ayak basmadan bir gün önce çok hiddetli bir
bedduası yayımlandı Gülen’in...
- Beddua olayı ben yoldayken patlamıştı. Sonradan gördüm. O insan
değildi karşımdaki. Dini bir cemaat bu. Dua da ediyor, beddua da
ediyor. Yapabilecekleri şeylerin azamisi bu, beddua edebilir. Ne
yapabilir yani?
Haberin tamamı için TIKLAYINIZ