Evlat edindikleri gazetecilere birer de mektup yollayan Fransız meslektaşları, dayanışmalarının süreklilik taşıdığını ve yargılama süreci adalete uygun bir sonuca varana kadar süreceğini vurguladılar.
14 Fransız gazeteci ve evlat edindikleri Türkiyeli gazetecilerin listesi şöyle:
Sorj Chalandon (Ahmet Şık), Catherine Clément (Çağdaş Erdoğan), Florence Aubenas (Cihan Acar), Fabienne Sintes (Zehra Dogan), Elise Luce ( Aysenur Parıldak), Edwy Plenel (Tunca Ögreten), Bernard Pivot (Turhan Günay), Annick Cojean (Kadri Gürsel), Marie-Monique Robin (Meltem Oktay), Patrick de Saint-Exupery ( İnan Kızılkaya), Pierre Haski (Ahmet Altan), Jean-Xavier de Lestrade (Kazım Kızıl), Jean-Claude Guillebaud (Mehmet Altan), Plantu (Musa Kart).
Fransız gazetecilerin Türkiyeli meslektaşlarına yolladıkları mektuplar ise şöyle:
Gazeteci - yazar Sorj Chalandon’dan Ahmet Şık’a
Ahmet Şık,
Parmaklıkların arkasında tutsak olan birisi için ne tür bir dilek dileyebilir ki insan ? Özgür olsam, Silivri’nin telleri önünde öfkemi haykırsam. Kumru olsam, uçsam şehrin üstünde, bulutları delip zindana doğru iniş yapsam. Rüzgar olsam, essem, kükresem Büyükçekmece açıklarında. Marmara’nın suyundan, tuzundan, kumundan, gelecek yağmurlardan güç alsam, üflesem hapishanenin duvarlarını titretircesine.
İster özgür insan, ister kumru ya da rüzgar olayım, senin için tek dileğim var Ahmet, o da adalet.
Yalnız değilsin Ahmet. Ailen, yakınların, Türkiye’de ve dünyanın dört bir yerindeki arkadaşların, biz hepimiz senin rehin alınan özgürlüğünün bekçileriyiz, tepende uçan kuşlarız, esen rüzgârız.
Çocuklarınızın atacağı kahkahalar, bu adaletsizliğin acısını çıkaracaktır.
Saygıyla, sevgiyle
* * *
Romancı, felsefeci ve eleştirmen Catherine Clément’den foto muhabiri Çağdaş Erdoğan’a
Sevgili kızım, sevgili küçüğüm,
Resmi makamların seni bir terör örgütüne üye olmakla suçlandığını öğrendim. Sana yürek diliyorum, cesaret gönderiyorum bu zorlu döneme göğüs gerebilmen için. Tarih, hapis cezası çektikten sonra halklarını özgürleştiren kahramanlarla dolu! Zor günler yaşıyorsun. Keşke elimden daha fazlası gelebilse senin için. Sana düş dolu geceler ve sıkıntısız günler diliyorum. Bu yeni yılın özgürlüğüne kavuşma yılı olması diliyor, gözlerinden öpüyorum.
* * *
Le Monde muhabiri Florence Aubenas’tan Cihan Acar’a
Hapishaneden çıkan ve tekrar tutuklanma tehlikesi devam eden bir Türk dostuma mektup:
Sevgili Cihan,
Sana bu mektubu gönderirken, son derece aykiri bir harekette bulunduğum düşüncesini zihnimden atamıyorum. Ben Fransa’da bir gazeteci olarak sana yazıyorum. Ve sen Türkiye’de bir gazeteci olarak beni okuyorsun. Sence de bunun tam tersi olması gerekmez miydi?
Tutuklandığında çekilen iki polisin arasındaki fotoğrafını gördüğümden beri sana sormak istediğim o kadar çok soru var ki. Bir meslektaşın attığı tweette Kürt muhaliflerden ünlülere kadar herkesin cenaze törenlerini çok güzel haber yaptigin için sana “Mezarlık Cihan” lakabı taktıklarını söylemişti. Geçen yaz nihayet tahliye oldun. Peki bugün davan ne durumda? Hayatın nasıl? Çalışabiliyor musun? Peki Türkiye nasıl bugünlerde? Sokaklar, insanlar, köyler? Gazeten yasaklandığından bu yana en çok neyi özledin? Hangi haberi, hangi töreni bize iletemedin ?
Buradan bakınca, hem senden hem ülkenden haber almak gitgide zorlaşıyor.
Sevgili Cihan, 2018 yılında senin için en büyük dileğim bu sorulardan sadece birine dahi olsa cevap verebilmen. Özgürce.
* * *
Gazeteci, TV kanalı France Inter'de programcı Fabienne Sintes’ten Zehra Dogan’a
Sevgili Zehra,
Son haftalarda, sana yardım etmek için çırpınan dostların sayesinde seni ve özellikle eserlerini tanıdım. Haberi olmayanlar için hatirlatmak isterim : çizdiğin bir tablo ve bir yazı yüzünden aylardır hapistesin.
Ülkeni ve onun karmaşasını çiziyorsun ve kaleme alıyorsun. Ve iste tam da bu özgür ruhunu hapsetmek istiyorlar. Seni sessizliğe gömebilmek için çok daha fazlasını yapmaları gerekiyor. Bunu senin yazdıklarını okuduktan ve eserlerini inceledikten sonra anladım. Ayrıca, internette « Gözler dört açık » isimli videonu izledim. Herkez mutlaka 5 dakikasını ayırıp bu videoyu izlemeli ve anlamalı.
Tabii ki 2018 yılı için dilegim senin tekrar özgürlüğüne kavuşman. Bizim burada ne kadar büyük bir şans olduğunu anlamadan sahip olduğumuz devinme, gezme özgürlüğüne, yazma ve çizme özgürlüğüne tekrar kavuşmanı diliyorum. 2018 senin ve sadece bir gazetede yazı yazdiklari için haksız yere tutuklananların özgürlüğe kavuştuğu yıl olsun.
Ve bizler gibi özgür ülkelerinde rahatça yaşayanlar için ise, Türkiye’de haksız yere mahkum edilen, çalışması yasaklanan gazetecilerin ve sanatçıların durumunu “gözlerimiz dört açık” şekilde takip ettiğimiz yıl olsun.
* * *
Gazeteci, France 2 TV Kanalı'nda sunucu Elise Lucet’ten Ayşenur Parıldak’a
Sevgili Ayşenur, 2018 yılı başlıyor ve sen cezaevindesin. Seni koğuşunda hayal ediyorum ve her yeni yılda dostlarımıza gönderdiğimiz iyi niyet dileklerimi sana iletmek zor geliyor. Ama yine de, bu sene yeni yil dileklerimi herkesten önce sana göndermek istiyorum. Dogal olarak dilegim özgürlüğüne kavuşman. Ancak, bilhassa seni sen yapan gücünü korumanı diliyorum. Silahlı bir terör örgütü üyesi olduğun iddiasıyla haksız yere 7,5 yıl hapis cezasına mahkum edilmenin senin için ne derece zor olduğunu biliyorum. Sen bir hukuk öğrencisiydin ve Zaman gazetesine adli haberler yazıyordun. Tutuklandıktan sonra kötü muamele gördün. Siddete ve cinsel tacize maruz kaldin. Mektubunda “Burada unutulmaktan korkuyorum” demiştin. Hayır, seni unutmuyoruz ! Sana ihtiyaç duyduğun tüm gücü gönderiyorum buradan. Türkiye’deki hapishanelerin kalın duvarlarını delerek sana ulasacak bir güç yolluyorum. Senin için mücadele etmeye devam edeceğiz. Tıpkı Erdoğan hükümeti tarafından yargılanan veya mahkum edilen yüzlerce meslektaşımız için mücadeleye devam edeceğimiz gibi. #LiberezLesTous (Hepsini özgür bırakın)
* * *
Gazeteci, Mediapart haber sitesinin kurucusu Edwy Plenel’den Tunca Ögreten’e
Sevgili Tunca Öğreten,
323 gün süren tutukluluğunun ardından özgürlüğünüze kavuştuğunuz 7 Aralık’ta Twitter üzerinden mesajlaşmıştık. O günden beri görüşemedik. Bana Mediapart adına verdiğim destekten dolayı nazikçe teşekkür etmiştiniz. Halbuki siz sadece işinizi yaptığınız için adli tahkikata tabi tutulurken, tutuklanırken, yargılanırken bizim elimizden ne kadar az sey geliyor. Sizler her şeyinizi riske ediyorsunuz. Özgürlüğünüzü, mesleğinizi, işinizi, kısaca hayatınızı.
3 Nisan tarihinde davanizin gorulecegi bu yeni yılın ilk günlerinde sizin için iyilik, güzellik, sağlık, huzur yani kısaca mutluluk diliyorum. Ancak, mesleki deformasyondan olsa gerek iyi niyet dileklerine biraz şüpheyle yaklaşıyorum. Biz gazeteciler tarihin önceden yazılmadığını, öngörülemez ve tahmin edilemez olduğunu çok iyi biliyoruz. Mesela kim tahmin edebilirdi ki iktidarın merkezindeki yolsuzlukları ortaya çıkardığınız, vatandaşlarınızın haber alma hakkını savunduğunuz için bir gün terörist muamelesi göreceğinizi ?
Maruz kaldığınız bu talihsiz durum aslında sadece ülkeniz için değil hepimiz için bir uyarıdır. Haber verme özgürlüğünün, gerçeği ortaya çıkarma ödevimizin ve eleştiri hakkımızın hedef alınabileceğini kabullenmek, demokrasiden vazgeçmek demektir. Bu karışık ve belirsiz dönemde, dünyanın dört bir yanında iktidarlar ve siyasetçiler gazeteciliği kriminalize etmeye çalışmaktadır. Fransa’da ne mutlu ki bu girişimler sadece sözde kalıyor. Bazı siyasetçiler, bizim sesimizi kısmamızı ve kamusal tartışmalardan tamamen çekilmemizi istiyor. Şüphesiz onlar sadece hakikatten korkuyorlar. Aslında onların ne kadar zayıf, ne kadar cahil ve sorumsuz olduklarını ortaya çıkarmamızdan endişe ediyorlar.
Sevgili Tunca, bugün siz, sizinle ayni durumda olan diğer kadın ve erkek meslektaşlarınız gibi gazetecilik mesleğinin onurusunuz. Sizi kardeşçe selamlıyorum.
Edwy Plenel
* * *
Goncourt Akademisi'nin Başkanı ve gazeteci Bernard Pivot’tan Turhan Günay’a
Sevgili Turhan,
Sizi tanımıyorum ama işlerinizi takdir ediyorum - ayrıca cesaretinize de hayranım.
Her ikimiz de edebiyatı ve düşünce özgürlüğünü, okuma ve yazma özgürlüğünü seviyoruz. Bunlardan dolayı mahkemelerde sürünerek cezalandırılabiliyorsunuz. Bu çok aptalca olduğu gibi büyük bir rezalet. Bu tahammülsüzlüğe tahammül etmek zor. Umuyorum ki 2018 bunlara son verecek.
Candan dayanışma ile…
* * *
Gazeteci, Albert Londres Ödülleri Jürisi Başkanı Annick Cojean'dan Kadri Gürsel'e
Sevgili Kadri,
25 Aralık'taki duruşmana katılamadım, Hint okyanusunda bir seyahatte idim. Biliyor musun o gün göstermelik adalet ve iktidarın savcıları karşısında duran senin gibi cesur gazetecileri çok düşündüm. Ahmet Şık'ın duruşma salonundan çıkarıldığı ve (birçok gazeteciyi hapiste bırakarak) Mart ayına ertelenen bu gülünç dava ile ilgili kısaca konuştuğumuzda senin duruşunun ne kadar dik ve zarif olduğunu gördüm : bunun Fransa'daki tatil dönemini mahvetmesinden endişe duyuyordun. "Hayat devam etmeli" diye yazdın bana.
Hayat devam ediyor tabii ki Kadri. Ama bugün hangi gazeteci Türkiye'de olanlara duyarsiz kalabilir ? Hangi gazeteci Erdoğan tarafından özellikle de basın mensupları olmak üzere her meslekten işsiz bırakılan kişiler karşısında dehşete kapılmaz ? Hangi gazeteci sizin gibi dürüst ve değerli meslekdaşları ile sonsuz bir dayanışma içinde olmaz ? Sizler en güzelini ve en önemlisini, üstelik de işinizin gereğini yapıyorsunuz : bilgilendiriyorsunuz. Size desteğimizi "Hapiste olan bir gazeteci, benim de ifade özgürlüğümü susturuyor" diye bir slogan ile duyurduk. Evet, bizler, gazeteciler, sıkı bir zincir oluşturmalıyız. Ve birimizin başına gelenin hepimizi ilgilendirmesi gerekir. Dünyada gazeteciliğin üzerine kötü bir rüzgar esiyor. Bunun karşısında dik, ilkelerimizde kararlı ve sıkı durmalıyız. Vatandaşlarımızı özgürce ve bağımsız olarak bilgilendirme arzusu hepimizi birbirimize kenetlemeli.
Hapiste 11 ay geçirdin Kadri. 11 ay. Çok daha fazlasına da çarptırılabilirsin. Bu tamamen bir haksızlik. Tam bir skandal. Çünkü sana atif edilen saçma sapan suçlar karşısında masum olmanin da üstünde - "teröristlik" - şaka gibi - Türkiye basınının yüz akısın. Yani hepimizin yüz akısın.
"Hapisteyken hiç gün ve ay saymadım, her zaman ileriye baktım" dedin geçenlerde, hiç kimseye karşı kin beslemediğini, sadece öfkeli olduğunu de ekleyerek. "Felsefi, ruhani" bir öfke dedin. Evet Kadri, biz de, Albert Londres Ödülleri'nde olsun, Multimedya Yazarlar Birligi'nde olsun, "Bilgi vermek Suç Değildir" Kollektifi'nde olsun, Sınır Tanımayan Gazeteciler'de olsun, biz de çok öfkeliyiz.
Sana 2018'de en iyisini diliyorum. Bu çirkefliklerden kurtulmani diliyorum. Seyahat özgürlüğü de dahil olmak üzere tam özgürlüğe kavuşmanı diliyorum. Güzel mesleğimizi dünyanın her yerinden meslekdaşlarının da uzun süredir takdir ettiği gibi, her zamanki kabiliyetin ve bütünlüğün ile icra edebilmeni diliyorum. Bir de tabi özel hayatında, aile hayatında mutlu olmanı diliyorum. Geçtigimiz Eylül ayında hapisten çıktığında eşinle öpüştüğün anın fotoğrafı tüm dünyada özgürlüğün şahane bir sembolü oldu. Son olarak, senin sözlerini kullanarak yazıyorum : Türkiye'de gazeteciliğin "koma"dan çıkmasını diliyorum.
Candan dostluk ve dayanışma ile,
* * *
Gazeteci, TV belgeselcisi Marie-Monique Robin’dan Meltem Oktay’a
Sevgili Meltem,
Paris’in kuzey banliyösünde bulunan Pierrefitte sur Seine’deki evimden yazıyorum sana. Buraya 18 yıl önce eşim ve şu an 20, 23 ve 26 yaşlarında olan üç kızım ile beraber taşınmıştım. Bir gün umarım ziyaretime gelirsin. Bahçemizi gösteririm sana. Organik bir bostanım ve iki kovanım var. Her sabah işe koyulmadan önce bahçeyi dolanıp doğanın ne durumda olduğuna göz atarım. Şu an kış, toprak dinleniyor, baharı bekliyor, arılar da sıcacık kovanlarında balın içinde uyuyor.
Sen geldiğinde sana büromu da göstereceğim. Bürom bir in gibi, her yerde tavana kadar birikmiş kitaplar yığılı.
Otuz üç yıldır gazeteciyim. Bu mesleği dünyamızı anlatmak için ve tehditlere karşı, insan haklarına destek olmak için seçtim.
Bu sayede 200’ün üzerinde haber ve televizyon belgeseli yaptım, on iki kitap yazdım. Bu benim uzmanlık alanım. Seçtiğim konu üzerinde iki yıl kadar çalışıp hakkında ya bir film, ya bir kitap hazırlarım. En çok tanınan araştırmalarımdan biri; "Monsanto'nun gözünden dünya" (Bu belgesel elli kadar ülkede yayınlandı ve kitap yirmi iki dile çevrildi). Yıllar geçtikçe ekolojiyle ilgili konulara hassasiyetim arttı, çünkü insanlığın geleceği için çok endişeliyim. Görünen o ki; dünyamızı yönetenler 21. yüzyılın ciddi zorluklarına karşı önlem alamıyorlar; iklim değişikliği, biyoçeşitlilik, her türlü kirlilik (hava, su, gıda) ve eşitsizliğin hızlı ilerleyişi. Sinekkuşu gibi, çocuklarımıza güzel ve mavi bir dünya bırakmak için elimden geleni yapıyorum.
2018 yılının ilk günlerinde seni düşünüyorum, en yakın zamanda görüşebileceğimizi umut ediyorum.
Şefkatle,
* * *
Gazeteci, kıdemli muhabir Patrick de Saint-Exupery’den İnan Kızılkaya’ya
Sevgili Inan
Tanışmıyoruz. Hiç tanışmadık, karşılaşmadık. Sen benim için bir isimden ibaretsin, ben de herhalde senin için...
Buna rağmen, seni sık sık düşünüyorum.
Düşünüyorum çünkü başına gelenlere anlam veremiyorum. Daha doğrusu fazlasiyla iyi anlıyorum. Gazetecisin, ve mesleğini yapmak istedin. Sadece mesleğini. Gazetecilik mesleğini. "Gazetecilik olanları anlatma işidir" demiştin 2017'nin Mart ayında, Çağlayan Adalet sarayının ağır ceza mahmekesinin 23. bürosunda iken.
Bir yıl öncesinde "yasadışı örgüte üyelik" suçundan tutuklanmıştın. Bu "yasadışı örgüt"ün ne olduğunu anlamaya çalıştım. Becerebildiğimden emin değilim.
Fakat emin olduğum, tutuklandığın sırada Özgür Gündem gazetesinin Yazı İşleri Müdürü olarak atandığın. Öyleyse Türkiye'de bir gazete "yasadışı örgüt" mü oluyor ? Belki... Ülkende acı, çok acı bir rüzgar esiyor bu aralar. Her şeyi söndürüyor.
Ve seni de söndürdü. 16 Ağustos 2016'da, Türk polisi gazetenin binasına baskın düzenlediği sırada aleyhine 92 dava açıldı. Evet, 92 ! Ve sen, rüzgarı acı esen bu ülkede istisna değilsin. Tutuklanmadan önce birkaç söz haykırabildin: "Kürtlere karşı savaş başladığından beri Devlet bize saldırıyor". Evet sen de Kürtsün, bunu belirtmemiştim.
440 gündür hapistesin. 31 Ekim 2017'de geçici olarak serbest bırakıldın. 40 yaşını geçtikten sonra hâlâ ömür boyu hapis cezası riski ile karşı karşıyasın. 6 Mart 2018'de tekrar hakim karşısına çıkınca belki birşeyler daha öğreneceksin geleceğin ile ilgili.
Iyimser olmak istiyorum. Ama zorlanıyorum. Bir devlet acı rüzgarı estirdiği zaman kontrolü yitirir. Rüzgarın sahibi olmaz. Buna iknasın, Inan Kizilkaya. Bunun için direniyorsun, bu sayede ayaktasın. "Tarih ve toplum son sözü söyleyecek" dedin. Inan, seni düşünüyorum. Mahkemede haykırdığın şu sözleri düşünüyorum: "Bir gazeteci gerçeğe, olaylara, trajedilere, birileri rahatsız olacak veya tepki verecek diye gözlerini kapatamaz." Senin sözlerin benim de sözlerim, bizim de sözlerimiz.
Senin başına gelenlere, seni söndürmek isteyen acı rüzgara gözlerimi kapatamam. Senin rüzgardan daha güçlü olduğuna inanmak istiyorum.
Hepimiz adına. Teşekkürler Inan.
Patrick de Saint-Exupéry
* * *
Gazeteci, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü RSF Pierre Haski’den Ahmet Altan’a
Sevgili Ahmet,
Hiç karşılaşmamıs olsak da ben sizi uzaktan “gördüm”; bir televizyon ekranındaydınız, alışkın olduğunuz tartışma programlarından birinde değil, Istanbul Adalet Sarayı’nın duruşma salonlarından birindeydiniz geçtiğimiz Kasım ayında. Kaldığınız hapishaneden kameralı konferansta idiniz, sizin gibi tutuklu bulunan kardeşiniz Mehmet ile beraber.
Bir Cumhuriyet savcısı tarafından hayat boyu hapis istemi ile üç ayrı davadan yargılanan, ve davasının sonucunu bekleyen birisinden ne dilenir ? Özgürlüğünüzü dileyemem çünkü sizin de çok güzel olarak yazdığınız gibi, zaten kafanızın içinde özgürsünüz siz, kaldığınız hücrenin parmaklıkları her ne kadar uzun olursa olsun, sizin kendinizi özgür hissetmenize engel olamayacaklar. Öyleyse en azından adalet dileyelim, bugünkü Türkiye’de size inkâr edilen adalet.
Göstermekte olduğunuz cesarete candan dayanışma ve hayranlıkla,
* * *
Sinemacı, yönetmen ve yapımcı Jean-Xavier de Lestrade’dan Kazım Kızıl’a
Sevgili kardeş gazeteci,
Özgürlüğüne kavuşman beni neşelendirse de, beraat ettiğini duyana kadar tam rahatlayamayacağım. Demokles’in kılıcından sonunda kurtulunca kameranı tekrar alıp seni kalpten ilgilendiren konularına dönebileceksin : “sıradan insanlar”ın yaşadıkları adaletsizliği görünür kılmayı seviyorsun. Bunu ustalıkla, cesaret ve inançla yapıyorsun. Bunu biliyorsun. Bil ki başlattığın işler bazılarının baskıcı ve karanlık olmasını istediği ülkenin sınırlarını aşıyor. Her birimiz bunun bir örneğiyiz. 2018’in harika projelerle dolu şahane bir yıl olmasını diliyorum. Daha çok belgesel çek, çok çek. Belgesellerin daha adaletli bir gelecek yaratacak.
* * *
Gazeteci yazar ve denemeci Jean-Claude Guillebaud’dan Mehmet Altan’a
İnanilmaz bir suçlama!
Bu sene Türkiye’de hapiste bulunan meslekdaşım Mehmet Altan’a yeni yıl dileklerimi sunmaktan dolayı memnunum. Kendisine kardeş gazeteci olmayı memnuniyetle ile kabul ettim. Istanbul Üniversitesi’nde görev yapan 64 yaşındaki bu ekonomi profesörünün “anayasayı devirmeye teşebbüs” ve “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçlarına cevap vermesi gerekiyor. Avrupalı bir Türkiye taraftarı olarak kendisi sık sık değişik basın kurumlarında, televizyonlarda görüşlerini ifade ediyordu. Mehmet Altan, Türkye’de Kemalist Cumhuriyet’in yarattığı sıkıntıları yenmek için Ikinci Cumhuriyet’in kurulmasi gerektiğini söylüyordu.
Türkiye Cumhuriyeti’ndeki gelişmeleri yargılamak bana düşmez. Fakat Mehmet Altan’ın inanılmaz yargı süreci kendi kendini anlatmaya yeter. Takdir sizin ! Hakkında açılmış üç ayrı davadan hayat boyu hapis istemi ile yargılanıyor ! Bunlardan bir tanesinin duruşması önümüzdeki 12 Şubat’ta olacak. Sevgili Mehmet Altan, yanınızda olacağımdan ve hakkınızdaki her bilgiyi ulaştıracağımdan hiç süpheniz olmasin. Avukatınız aracılığı ile şöyle bir mesaj ulaştırdınız : “Hapishanede dar ve neşesiz bir hayat var. Birgün Türkiye tekrar hukuk devleti olursa, bir saniye bile şüpheli olarak görülmeyeceğimi biliyorum. Ben sadece demokrasi talep ettiğim için süpheliyim.”
Savaşçı bir ruha sahip olduğunuzu ve moralinizin yüksek olduğunu duydum. Öyle kalmasını diliyorum. Son olarak, her ne kadar haksız yere özgürlüğünden yoksun bırakılmışken bu zor olsa da sana harika bir doğum günü diliyorum. Fransa’daki dostlarının kalbi seninle.
İçten dayanışma ve sevgilerimle…