GÖRDÜĞÜNÜZ bu fotoğraf Soçi’de çekildi.
Tam bu fotoğrafın çekildiği an Rusya Devlet Başkanı Putin kelimenin tam anlamıyla bana fırça çekiyordu.
Soçi’de Putin’le mülakat yapmak için bulunuyorduk.
Tabi konu Türkiye- Rusya ilişkileriydi. Putin bizleri şaşırtacak bir samimiyetle konuşuyordu. Hatta ceketleri çıkarmış, gömleklerle sohbet ediyorduk.
Biraz da o havanın verdiği cesaretle Putin’e şu hınzır soruyu sordum: “Şu Katerina, Baltacı Mehmet meselesi nedir…”
Ben şakayla sormuştum ama meğer büyük bir gaf yapmışım.
Sinirlenerek bana “Baltacı ile yattığı dedikodusu siz Türklerin uydurması... Sadece Katerina sizin paşayı rüşvetle satın aldı” anlamına gelen bir söz söyledi.
İlerki yıllarda bu görüşünü daha da açık ifadelerle dile getirdi.
BELLİ Kİ PUTİN’İN FENA DAMARINA BASMIŞIM
Belliydi ki, Rusya tarihine ait bu söylenti onun milliyetçi damarına basıyor, sandığımızdan çok sinirlendiriyormuş.
Bu olayı 2010 yılından önce yaşadık.
Ve ben, aslında o tepkinin Putin’in ilerdeki karakteri hakkında çok ciddi bir ipucu verdiğini tam anlayamamıştım.
DOKTOR JİVAGO’NUN İLK YAYIMINA TANIK OLMUŞTUM
1987 ile 1990 yılları arasında Hürriyet’in Moskova bürosunun başındaydım. Ayın üç haftasını Ankara’da bir haftasını Moskova’da geçiriyordum.
Sovyetler Birliği’nin son yıllarıydı.
Gorbaçov’un Glasnost ve Perestroyka günleriydi.
Ülkede büyük bir heyecan vardı. Pasternak’ın “Doktor Jivago’su, yıllardan ilk defa yayınlanıyordu.
İlk özel restoranlar açılıyor, pop müzik konserleri başlıyordu.
STALİN BAROK’UNDAN PUTİN ROKOKOSUNA
O yıllarda Rusya üzerine yazdığım kitabın adı “Stalin Barok’uydu…”
Stalin’in İkinci Dünya Savaşı sonrası Alman esirlerine inşa ettirdiği 5 büyük binaya bu isim verilmişti.
Bana göre son derece çirkin, Fantoma şatosunu andıran irkiltici binalardı.
Kitabın “Deliler ve Azizler” başlıklı bölümü şöyle başlıyordu:
“Dostoyevski romanlarını yazdığı sırada Sovyetler Birliği’nin adı “Rusya’ydı.” Bugün Moskova sokaklarında gezen Rusların yüzünde Karamazov’lardan birinin ifadesini ararsanız sizi bekleyen ilk ihtimal düşkırıklığıdır.
Ama bu düşkırıklığı bir Rus’un hem de övünerek kendini “Yarı aziz yarı Deli” bir ırkın torunu olarak tanımlamasına engel değildir.”
Dostoyevski kahramanları bugün artık yaşamıyorsa da onların bıraktığı iz Rus’un kişiliğinden henüz silinmedi.”
DOSTOYEVSKİ’NİN DELİ RUHU PUTİN’DE Mİ CANLANDI
Sovyet rejimi 70 yıldan fazla Rus’un ruhundaki deli tarafını bastırdı, onu rejim karısında boynu bükük azize çevirdi.
Bugün o devletin adı yine Rusya.
Başında yine bir Çar var. Üstelik rejimin 70 yıl ezdiği ve öldürdüğü “Çılgın” taraf, Putin’in şahsiyetinde tekrar canlandı.
Lenin’i küçümseyen, Ukrayna’yı yaratmakla suçlayan bir zihniyet bu.
Onu Rusya tarihinde asıl etkileyen kişiler Büyük Petro ve Çariçe İkinci Katherina’ydı (Baltacıya muhatap olan birinci Katherina)…
Çariçe İkinci Katherina’nın Rusya tarihindeki en büyük ihtirası Rusya’yı Karaadeniz’e indirmekti ve indirdi.
Bunu da ancak Türkleri Karadeniz’in kuzeyinden çıkarak başarabilirdi ve başardı.
TÜRK MİLLİYETÇİSİ VE ULUSALCISI BENİ ŞAŞIRTIYOR
Günlerdir Türkiye’de milliyetçilerin ve ulusalcıların Rusya’nın işgaline karşı takındığı tavırı hayretle izliyorum.
Bazıları açık açık “Putin haklı” diye yazıyor.
Putin’in bağımsız bir ülkeyi işgal etmekte olduğu unutuluyor ve hepsi ABD ve Batı’yı suçluyor.
İyi güzel Batı’nın hataları var, var da Putin çok mu masum?
BİZ BU ÜLKE İLE 18 SAVAŞ YAPTIK
Bir de biz Türkler şunları da hatırlamalıyız.
Rusya ile tarihimizde 18 savaş yaptık.
Sovyet Rejimi ve Stalin Boğazlar üzerinde hak iddia ettiği için NATO’ya girdik.
Halen Libya ve Suriye’de karşı cephelerdeyiz.
Dün, Suriye’de 38 askerimizin Rus uçakları tarafından katlediği günün yıldönümüydü.
Ve Çarlık Rusyası döneminden beri bu ülkenin Sıcak denizlere inme ideali vardı.
ADINI KOYALIM BU BİR MEGALO İDEA’DIR
Adını açık koyalım.
Bir tür “Megalo İdea’dır” Putin’in hedefi.
Ukrayna’yı işgale başlarken kullandığı kavram “Yaşam alanı” idi.
Bu size 20’inci Yüyılın jenosid tarihini hatırlatmadı mı…
Yani Hitler’in Polonya’yı işgal ederken kullandığı “Lebensraum” kavramını…
TÜRKİYE’NİN POLİTİKASI DOĞRU VE DEVAM ETMELİ
Ben Türkiye’nin bu olayda Ukrayna’yı desteklemesini çok doğru buluyorum.
Meral Akşenener’in “Bu, hür dünya ile totaliter rejimler arasındaki savaştır” teşhisine yüzde 100 katılıyorum.
Neticede bir tarafta totaliter bir diktatörlük., öteki tarafta demokratik bir dünya var.
En manyak Amerikan başkanı bile ancak 8 yıl iktidarda kalabiliyor ve “Kendine ait bir şahıs devleti” kuramıyor.
Kamuoyları var. En kudretli başkanlar bile halklarını böyle işgallere karşı kolay ikna edemiyor…
Bilelim ki bu savaş çok uzun sürecek.
Sadece Rusya değil, bizim de dahil olduğumuz Batı dünyası da zarar görecek.
PUTİN İLK BÜYÜK ZAFERİNİ BUGÜN CHELSEA’DE KAZANDI
Bugün saat 19.30’da İngiliz futbolunun en büyük maçlarından biri oynanacak.
Bu maç, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin Batı’daki ilk bombası olacak.
Lider Manchester City takımının teknik direktörü Guardiola’nın bile “Bu yıl en iyi takım” dediği Chelsea bugünkü maça, 19 yıldan sonra yeni bir yönetimle çıkıyor.
2003 yılında Kulübü satın alan Rus işinsanı Roman Abramoviç, takımın yönetimini tamamen kulübe bağlı hayır kurumunun Mütevelli Heyetine devretti.
Böylece futbolun küresel temellerine ilk büyük nükleer silah atılmış oldu.
İngiltere’nin Brexit’le bilenen milliyetçi ruhu, Abramovic’i uzaklaştırarak, İngiltere’nin futbolunun finansmanını da öteki dünyadan kopardı.
KÜRESEL FUTBOL BÜYÜK BİR DARBE YEDİ
Bunun anlamı şudur…
Küresel finans sisteminde SWİFT’in Rusya bankalarına kapatılması ne anlama geliyorsa, futbolda da bu aynı şeydir.
Ancak bunun negatif etkisi Rusya’ya değil, İngiltere ve Batı dünyasının kulüplerine daha fazla olacaktır.
Asıl önemlisi de Putin gibi Batı dünyasının demokratik haklarının kendi ülkesinde de yayılmasına mani olmak için ülkesini dışa kapatmak isteyen bir liderin ekmeğine yağ sürecektir.
CHELSEA KARARI FUTBOLDA ARAP SERMAYESİNİ DE OLUMSUZ ETKİLER
Hiç şüphemiz olmasın İngiltere’de futbol alanında başlayan bu milliyetçilik, kısa süre sonra Arap sermayesine, Türk sermayesine, Çin sermayesine de kapıları kapatacak bir ruh hali yaratacak ve bu da 21’inci Yüzyıl’da başımıza bela olan totaliter yönetimlerin işine yarayacaktır.
Bugün “Amerikan emperyalizmine karşı savaşıyoruz” diye Putin’i haklı görmeye devam edersek, bunun gideceği yer, dünyanın son demokrasi bölgesinin de zayıflayıp, meydanın 21’inci Yüzyıl totaliter rejimlerine kalmasıdır.