Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Konrad Adenauer Stiftung’un (KAS) ortaklaşa düzenlediği 77. Yerel Gazetecilik ve Meslek İçi Eğitim Semineri; Zonguldak, Bartın, Düzce ve Bolu ile çevre il ile ilçelerden çok sayıda gazetecinin katılımıyla dün gerçekleştirildi.
Dedeman Otel’de düzenlenen seminere; Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, Önceki Başkan Orhan Erinç,
Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver,
Genel Sekreter Yardımcıları Niyazi Dalyancı ve Ahmet Özdemir,
Yönetim Kurulu üyeleri İhsan Yılmaz ve Göksel Göksu, Hukuk
Danışmanı avukat Gökhan Küçük, Konrad Adenauer Stiftung (KAS)
Türkiye Temsilcisi Dr. Colin Dürkop’un da aralarında
bulunduğu çok sayıda gazeteci katıldı.
ÖLDÜRÜLEN GAZETECİLER ANILDI
Tören, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşları,
basın emekçileri ve basın şehitleri için bir dakikalık saygı
duruşuyla başladı. Sunuculuğunu TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş’in
üstlendiği seminerin açılış konuşmalarını Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, Konrad Adenauer Stiftung
Türkiye Temsilcisi Colin Dürkop, Zonguldak Belediye Başkanı
Muharrem Akdemir yaptı.
BAŞKAN OLCAYTO: MUHBİRLER TOPLUMUN BOZULMASINA YOL
AÇIYOR
TGC Başkanı Turgay Olcayto, konuşmasında şunları söyledi:
Türkiye’de, hem sosyal açıdan hem de göçlerin getirdiği
sıkıntılar dolayısıyla zor koşullar yaşanıyor. Nereye baksanız;
ölümler, yaralanmalar, göç eden insanların perişan hallerini
görüyorsunuz. Son günlerde sosyal medyada bir çocuğun fotoğrafı
var. Fotoğrafın yayınlanmasının etik olup olmadığı soruluyor.
Yayınlanmaması gerekiyor; ama o fotoğraf söylenebilecek pek çok
şeyi söylüyor. O nedenle yayınlanmasını normal görmek gerekiyor.
Gazetecilik neredeyse 8-10 yıldır büyük bir baskı altında. Hem
sansür, hem oto sansür, onun dışında düşünce ve ifade özgürlüğünün
önündeki engeller gazeteciliğin yapılmasını güçleştiren
faktörler. Bu faktörlere eklenecek başka şeyler de var. Bizden
kaynaklanan şeyler de var. Bir kere biz birlikteliğimizi kaybettik.
Karşı kamplara bölündük. Gazeteciler birbirine artık selam bile
vermiyor. Eskiden böyle değildi. Farklı görüşe sahip gazetede
çalışan gazeteciler, gazeteden çıktıktan sonra beraber oturur,
konuşurlardı. Türkiye’de muhbirlik yaygın bir şekilde ortamda.
Muhbirler, toplumun bozulmasına yol açıyor.
YEREL BASININ GÜÇLENMESİ TOPLUMUN GELİŞMESİ
DEMEKTİR
TGC’nin KAS ile birlikte yürüttüğü Yerel Medya Seminerleri’nin
77.’sini Zonguldak’ta yapıyoruz. Yüksekova’dan Çanakkale’ye kadar
uzanan hatta seminerler yaptık. Bugüne kadar yaptığımız
seminerlerin hepsi çok başarılı geçti. Biz eskiden bu tür
seminerleri yaptığımızda gelen soruların çoğu Basın İlan Kurumu’nun
ilan verip vermeyeceğiyle ilgiliydi. Seminerlerde gazete sahipleri
çalışanlardan daha fazlaydı. Bu tablo değişti. Şimdi yaygın basında
görmediğimiz daha ciddi sorular geliyor. Haber portallarında
izlediğimiz zaman bu işi ne kadar iyi götürdüklerini görüyoruz.
Yerel basının bu gelişmesini sevinçle karşılıyoruz. Bu toplumun da
gelişmesi demektir. Yerel basını bölmeye çalışan pek çok mecra var.
O da kendi içimizden kaynaklanan büyük bir üzüntümüz. Yerel basın
bölünmemeli.”
DÜRKOP: YEREL GAZETECİLİK DEMOKRASİNİN GÜÇLENMESİ İÇİN
BİR ARAÇTIR
Konrad Adenauer Stiftung Türkiye Temsilcisi Colin Dürkop,
konuşmasına son zamanlarda canlarını vatan uğruna
kaybedenlerin ailelerine ve halkımıza baş sağlığı dileyerek
başladı.
Dürkop, konuşmasına şöyle devam etti:
“Gazetecilik; bir gazete veya derginin hazırlanma ve çıkarılmasında
görev alan kişiler tarafından haber ve bilgi kaynağına çabuk
ulaşmak ve kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okuyucuya sunma
olarak tanımlanır. Bu süreçte neler yaşanır? Biz okurlar bunu
bilmeyiz. Sadece haberi okuyup geçeriz. Oysa mürekkep kokuları
içinde, baskı makinelerinin çıkardığı sesler arasında ki koşuşturma
ve en iyiyi yapabilmek için gecesini gündüze katan kişilerin
emekleri yadsınamaz bir gerçektir. Gazeteci olmak özveri ve
tecrübe gerektirir. Etrafımıza şöyle bir baktığımızda ulusal
gazetelerin arasında yerel gazetelere gerektiği önemin
verilmediğini görüyoruz. Oysa tüm dünyada yerel gazetelerin sahip
olduğu önem her zaman gözler önüne serilmelidir. Artık
dünyada iletişim sadece gazetelerle sağlanmamaktadır. Televizyon ve
internet hemen hemen her tarafa ulaşmış bulunmaktadır. Yerel
gazeteler bunlarla da rekabet edebilmeli, çağın gereksinimlerine
ayak uydurmalıdır. Bunun için neler yapabilirler;
araştırmacı olmalılar doğru bilgileri doğru zamanda
iletebilmeliler. Okuyucularının nelere önem verdiğini veya
verebileceğini düşünerek hareket etmeliler. Halkın sorunlarını
dinlemeli, onların endişelerini dile getirebilmeliler.”
ZONGULDAK BELEDİYE BAŞKANI MUHARREM AKDEMİR: YEREL BASININ
GELİŞMESİ İÇİN YEREL YÖNETİCİLERE DE GÖREV DÜŞÜYOR
Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir, şunları dile getirdi:
'Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Konrad Adenauer Stiftung ile
ortaklaşa düzenlediği Yerel Medya Projesi çerçevesinde hayata
geçirilen eğitim seminerlerinin 77.’sinin ilimizde gerçekleşmesi
bizim için bir onurdur. Yerel yöneticiler olarak; yerel basının
daha da gelişmesi ve büyümesi adına hepimize büyük işler düşüyor.
İlimizde yer alan meslek örgütleri üzerlerine düşen görevleri en
iyi şekilde yapmaya çalışmaktadırlar. Bu seminer; gazetecilerin
daha iyi yetişebilmeleri, kendilerini daha iyi donatabilmeleri,
objektif, dürüst bir şekilde haberlerini yapabilmeleri, yerel
basının sorunlarının çözülebilmesi için katılımcıların kendilerini
yetiştirmelerine imkan sağlayacaktır. Ben, bir eğitimci olarak
seminerlerin, paylaşımcılığın, düşüncenin ortak akılla
yürütülmesinin çok önemli olduğunu, her seminerin de katılımcılara
çok büyük katkı sağladığını düşünüyorum. Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk’ün dediği gibi, “Gazeteciler, gördüklerini, bildiklerini,
düşündüklerini tüm samimiyetle ifade etmelidir'
A’DAN Z’YE HABERCİLİK TARTIŞILDI
Açılış konuşmalarının ardından konusunda uzman gazeteci,
akademisyen ve hukukçular tarafından mesleki konuların ele alındığı
oturumlara geçildi. İlk oturumun moderatörlüğünü TGC Zonguldak
Temsilcisi Atilla Öksüz üstlendi. Oturumda; TGC Genel Sekreteri
Sibel Güneş “Gazetecilikte Dayanışma”; TGC Genel Sekreter
Yardımcısı Niyazi Dalyancı “Haber Yazım Teknikleri”; TGC Yönetim
Kurulu Üyesi ve Kadın Komisyonu Koordinatörü Göksel Göksu
“Medyada Cinsiyetçi Dil”; TGC Yönetim Kurulu Üyesi ve A
Haber Şef Editörü İhsan Yılmaz “Televizyon Haberciliği”
başlıklı konular hakkında katılımcılara bilgi verdi.
SİBEL GÜNEŞ: GAZETECİ ŞİDDETİ HAKLI GÖSTEREMEZ
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş “Gazetecilikte Dayanışma”
başlıklı konuşmasında şunları dile getirdi:
Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, gazetecilerin
yol haritasıdır. Bildirgede, “Gazeteci; başta barış, demokrasi ve
insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok
sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur. Milliyet, ırk, etnisite,
cinsiyet, dil, din, sınıf ve felsefi inanç ayrımcılığı yapmadan tüm
ulusların, tüm halkların ve tüm bireylerin haklarını ve
saygınlığını tanır. İnsanlar, topluluklar ve uluslar arasında
nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Bir ulusun, bir
topluluğun ve bireylerin kültürel değerlerini ve inançlarını (veya
inançsızlığını) doğrudan saldırı konusu yapamaz. Gazeteci; her
türden şiddeti haklı gösterici, özendirici ve kışkırtan yayın
yapamaz” deniliyor.
MESLEK ÖRGÜTLERİ YAN YANA DURMAYI BAŞARDI
Gazetecilik mesleği son 10 yıldır ağır bir baskı altında. Yerel medyadan yaygın medyaya yönelik yoğun bir baskı söz konusu. Sadece bizim gazetecilik meslek örgütlerinin değil tüm uluslararası meslek örgütlerinin de bunu doğrulayan bilgi paylaşımları var. 2010 yılında Türkiye’de basın özgürlüğü sorunu olduğunu kimse yüksek sesle söylemezdi. 2010 yılında 94 meslek örgütü bir araya gelerek Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) kuruldu. Türkiye’de hukukun izin verdiği koşullarda büyük bir dayanışma göstererek; gazetecilik meslek örgütleri yan yana durmayı başardı. Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü sorunu olduğunu gündeme taşımayı el birliğiyle başardık. O dönemde ABD merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) 'Basın Özgürlüğünün Risk Altında Olduğu Ülkeler Raporu'nda, Türkiye ilk on ülke içinde yer aldı. Amerikan düşünce kuruluşu Freedom House, basın özgürlüğünün gerilediğini açıkladı. Paris merkezli Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), 2015 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’nin 180 ülke arasında 149‘uncu sırada olduğunu ve basın özgürlüğü konusunda da hiçbir gelişme görülmediğ vurgulandı. 2010-2015 yılları arasında Türkiye’de 300’e yakın gazeteci cezaevine girip çıktı. Sadece 17-25 Aralık sürecinde; 70 gazeteci haklarında açılan 120 dava ile yargılanır durumdaydı. Hakkında dava açılan bu gazetecilerin tutuklanma olasılığı halen çok yüksek.
Tek tip gazetecilik anlayışını iktidarın tercih ettiğini
görüyoruz. Basın toplantıları dönemi bitti. Yerel yöneticiler, soru
sorulabilecek basın toplantısı yapmayı tercih etmiyor.
Gazetecilerin soru sorması ortadan kaldırılır durumda.
Gazetecilik ‘terorizm’, gazeteci ‘terörist’ olarak damgalanarak
mesleğimiz itibarsızlaştırılıyor. Gazetecilere fiziksel ve sözlü
saldırılar sürmeye devam ediyor. Gezi Olayları da dahil toplumsal
olaylarda gazeteciler darp ediliyor. Müthiş bir cezasızlık tavrı
devam ediyor. Güvenlik güçleri bu konudaki ilgisizliklerini ısrarla
sürdürüyorlar.
BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ MESLEĞİMİZİN ALTIN KOŞULUDUR
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak her zaman gazetecilerin
yanındayız. Avukatımız Gökhan Küçük, gazetecilere ücretsiz hukuk
desteği veriyor. Tüm davaları izliyor. Haksızlıkları görünür
kılıyor. Basın raporları hazırlıyoruz, internet gazeteciliğiyle
ilgili rapor çalışmalarımız sürüyor. Son olarak, örgütlenme şart.
Bizi iktidar ya da muhalefet kurtarmayacak. Biz iç dayanışma ile
sorunlarımızı çözmeye çalışacağız. Derneklerin aralarındaki
çatışmaları çözerek, parça böl yönet’e aracılık etmeden yan yana
durarak ortak mücadele etmemiz lazım. Basın ve ifade özgürlüğü bu
mesleği yapabilmemizin altın koşulu. Siyasi görüş ayrılıkları
yerine basın ve ifade özgürlüğü noktasında birleşmeliyiz. Mesleğin
geleceği için yan yana olmalıyız.”
NİYAZİ DALYANCI: HABERDE BİLMEDİĞİNİZ SÖZCÜĞÜ
KULLANMAYIN
TGC Genel Sekreter Yardımcısı Niyazi Dalyancı “Haber Yazım
Teknikleri” konusunu örneklerle anlattı. Niyazi Dalyancı
konuşmasında şu noktalara dikkat çekti:
“Demokratik sistemde ülkeleri yöneten yasama, yürütme, yargı
erklerinin işlerini doğru dürüst yapıp yapmadıklarını izleyecek
olan dördüncü kuvvet basındır. Bunda amaç, halkın doğru seçim
yapabilmesi için kendisini yönetenler hakkında doğru bilgi
edinmesidir. Medya, gerçeklerle halkın arasında köprü kurar. Haber,
kimi kişilerin yayımlanmasını istemedikleri bir şeydir. Gerisi
reklamdır. Her okuduğumuz habere böyle bakarsak daha iyi
değerlendirebiliriz. Haber yazarken de bazı altın kuralları
unutmamak gerekiyor. Örneğin, habere alıntıyla başlamayın. Haberin
özüne giriş paragrafında yer verin. Yorum katmayın. Cümlelerin
edilgen değil etken çatılı olmasına dikkat edin. Haberi de soruyu
da sözcüklere boğmayın. Klişe sözlerden kaçının. Basın
toplantılarında ve röportajlarda soru sorarken; konuya hakim olun.
Soru basit ve tek konuya odaklı olsun. Çanak soruların okuru ve
izleyiciyi aydınlatmakta yararı yok. Muhabir kendi görüşünü kendine
saklamalı. Bir cümledeki bilgilerin, başka cümlelerdekilerle
çelişmemesine dikkat etmek gerekir.”
GÖKSEL GÖKSU: TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNE DUYARLI
HABERCİLİK YAYGINLAŞMALI
TGC Yönetim Kurulu Üyesi ve Kadın Komisyonu Koordinatörü Göksel
Göksu “Medyada Cinsiyetçi Dil” başlıklı sunumunda
şunları söyledi:
“Türkiye’de gazetecilik açısından zor bir süreçten geçiyoruz. Basın
dünyası ortadan ikiye bölünmüş durumda. Ortada duran reel
gerçeklik, hangi taraftan bakılıyorsa o kalıbın içine sokuluyor.
Haberin aktörleri buna göre değişiyor. Bulunduğumuz yerden
aynı olguya bakıyoruz. Aynı olguyu farklı şekillerde
değerlendirdiğimiz günlerden geçiyoruz. Bu olguya bir de sosyal
medya eklenmiş durumda. Masa başı haberciliğini geride bıraktık.
Gazete okuyan bir kuşakken televizyon haberciliğine geçtik. Ana
haber bültenini beklerken zamanla haber kanalları kuruldu. Her saat
haber vermeye başladılar. Şimdi haber kanalları da geride kaldı.
Sosyal medya çağındayız. Çok hızlı bilgi akışı var ama aynı şekilde
son derecede bilgi kirliliğinin olduğu bir süreçten geçiyoruz.
Haber trafiğinin yaşandığı süreçte, medyada eril dili değiştirelim
istiyoruz. Son dönemde; kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet
ile ilgili gazetelere yansıyan verilere baktığımız zaman ciddi bir
artış olduğunu görüyoruz. Onunla nasıl baş edileceğini maalesef net
bir şekilde veremiyoruz. Gazetecileri, sokaktaki insandan ayıran
bir şey olmalı. . Mesajı düşen olayın kendisi değil biziz. Bizler
onun toplumla olan bağını kuruyoruz. Haberi nasıl verdiğimiz
önemli. Şiddeti normalleştirmemeliyiz. Toplumsal cinsiyet
eşitliğine duyarlı haberciliğin yaygınlaşması gerekiyor.
Pornografinin dilini ödünç almaktan, şiddete estetik boyut
katmaktan vazgeçilmeli. TGC çatısı altında kurulan Kadın Komisyonu
bu konuda çalışıyor, sizin de desteklerinizi bekliyoruz.”
İHSAN YILMAZ: MUHABİR OLAYI OLDUĞU GİBİ
AKTARMALI
TGC Yönetim Kurulu Üyesi ve A Haber Şef Editörü İhsan Yılmaz 'Televizyon Haberciliği' konulu konuşmasında şu noktalara değindi:
Türkiye’de çok sayıda televizyon kanalı var. Görüntülü haberde yerel muhabirlere çok ihtiyaç var. Ancak yerel muhabirlerin pek çok eksiği var. Örneğin yerel muhabirlerin, dil konusunda ciddi eksikleri var. VTR, DSF, ses, canlı yayın, bant kayıt vs. gibi basit teknik kavramları bilmiyorlar. Çalıştıkları kuruma ve işleyişe yabancılar. Yerel basın çalışanları, görüntülü haber konusunda kendisini yetiştirmelidir. Peki muhabir nelere dikkat etmeli? Muhabir, kıyafeti başta olmak üzere görünümüne özen göstermeli. Televizyon haberinde görüntü en az haberin kendisi kadar önemlidir. TV muhabiri dış tepkilere karşı hazırlıklı olmalı ve olasılıkları önceden hesaplamalı. Canlı yayına iyi hazırlanmalı, ezber yerine belli hatırlatıcı kelimeleri not alarak, yayınını sakin anlaşılır bir dille yapmalı. Dikkat çekici hareket ve mimiklerden kaçınmalı. Televizyon haberciliğinde hız önemlidir. Haber ve görüntü en kısa sürede merkeze ulaştırılmalı. Özellikle toplumsal olaylarda baskı altında sakin kalabilmeli. Bunun yanında yapılmaması gerekenler de var. Muhabir, yargı içeren, peşin hükümlü suçlayıcı ifadelerle soru sormamalı. Şüphelileri tahrik edecek sorular da yöneltmemeli. Muhabir, olayı olduğu gibi aktarmalı, provoke edici soru ve davranışlarıyla haberin konusu olmamalı. Muhabir toplumsal olayları kullanırken de üslubuna dikkat etmelidir. Muhabirler, etik kurallara uymalı ve kurgu haberden uzak durmalı.”
SEMİNER İKİNCİ OTURUMLA DEVAM ETTİ
Seminerin ikinci oturumunda, Hürriyet Seyahat Eki Yayın
Yönetmeni Serkan Ocak “Çevre Haberciliği”; Türkiye Gazeteciler
Sendikası Genel Sekreteri Mustafa Kuleli “Sosyal Medya ve
Gazetecilik”; Milliyet Gazetesi Okur Temsilcisi Belma Akçura
“Gazetelerde Okur Temsilciliği”, TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük
“Haber ve Hukuk” başlıklı konuşma yaptı. Bu oturumun
moderatörlüğünü TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver
üstlendi.
SERKAN OCAK: BUGÜN GELİNEN NOKTADA, HERKES ÇEVRECİ OLMAK
ZORUNDA
Hürriyet Seyahat Eki Yayın Yönetmeni Serkan Ocak “Çevre
Haberciliği” konusunu Türkiye’den örnekler vererek anlattı.
Gazetecilerin içinde bulunduğu durumu değerlendirerek
konuşmasına başlayan Ocak, şöyle dedi:
“Bugün her şey çevre ile ilgili. Yeryüzünü hızla tüketmeye
başlıyoruz. Mevcut kaynaklarımız yetmiyor. Mevcut insanlara bir
yılda yetmesi gereken dünyayı biz daha hızlı harcıyoruz. Ben bir
gazeteci olarak şöyle düşünüyorum. Haberleri yaparken en
aklıselim, akademik insanları bulup, doğru olup olmadığını
soruyoruz. Bilimsel gerekçelerle konunun bütün yönlerini yansıtmaya
çalışıyoruz. Bugün gelinen noktada, herkes çevreci olmak zorunda.
Çevre ile ilgileniyorum diyorsanız sisteme karşı olmak
zorundasınız. Çevre gazeteciliği, uzmanlaşılması gereken bir
alan. Maalesef basınımızın en önemli sorunu eğitim. Kendimizi
sahalarda eğitiyoruz. Eğitime önem vermeliyiz.”
MUSTAFA KULELİ: GAZETECİNİN GÖREVİ DEĞİŞTİ
Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Sekreteri Mustafa Kuleli
“Sosyal Medya ve Gazetecilik” başlıklı sunumunda
gazeteciliğin geleceği konusuna değinerek şunları söyledi:
“Yeni medyayı hakkında nasıl konuşacağımızı henüz kestiremediğimiz
medya olarak tanımlayabiliriz. Hep merak ederek, daimi araştırma
yaparak, sorgulama yaparak yeni medyacı olabiliriz. Eskiden
bilgeliğin sembolü mum vs. gibi araçlardı. Bu çağda gözümüz
kamaşıyor. Her şey bilgi. Artık insanlar güneş gözlüğü istiyor.
Gazetecilerin görevi artık aydınlatma değil; karartma. Güneş
gözlüğü örneğinde olduğu gibi bilginin doğrusunu, özünü vereceğiz.
Analiz yapacağız. Basitleştireceğiz. Veri gazeteciliği yapacağız.
Verileri görselleştireceğiz. Aramaya devam edeceğiz. Bu bir süreç.
Algılarımız hep açık olacak. Umutsuz olmayacağız. Yeni döneme de
adapte olacağız.”
BELMA AKÇURA: DOĞRU BİLGİYE ULAŞMAK İÇİN GAZETECİLİĞE İHTİYAÇ VAR
Milliyet Gazetesi Okur Temsilcisi Belma Akçura “Gazetelerde Okur
Temsilciliği” hakkında şunları söyledi:
“Gazetecilik hiçbir zaman ölmez. Gazetelerin okurları değişecek.
İnternet medyası o kadar çok yalan haber üretiyor ki, okur bir süre
sonra daha doğru bilgiye ulaşmak için tercih hakkını kullanacak.
Okur, gazetelere bu amaçla yönelecek. İnternetteki haberlere
baktığımız zaman; haberlerin bir bölümü gazetelerden. Gazetelerdeki
haberlerin de bir bölümü internetten. Dolayısıyla birbirini
besleyen iki ana unsurdan birini, 10 yıl sonra toprağa gömmek çok
adil olmayacak. Yazılı basın da devam edecek. Dünya değişiyor.
Dünyanın değişiminde medyanın çok önemli bir rolü var. Bu değişimi
medya etiği açısından; bir haberin kamuoyunda nasıl bir algı
yarattığı, algının nasıl beslendiği gibi sonuçlarıyla da
ilgilenmemiz gerekiyor.”
GÖKHAN KÜÇÜK: BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ, ANAYASAL GÜVENCE ALTINA
ALINMIŞTIR
TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük, “Haber ve Hukuk” başlıklı sunumunda şu konulara dikkat çekti:
İfade özgürlüğü, demokratik toplumun esaslı temellerinden birini oluşturur. Sadece lehte olduğu kabul edilen, zararsız ya da ilgilenmeye değmez görülen haber ve düşünceleri için değil ama ayrıca devlet ya da nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan çarpıcı gelen/şok eden ya da rahatsız eden haber ve düşünceler içinde uygulanır. Basın söz konusu olduğunda bu ilkeler özel bir önem kazanır. Bu tür haber ve düşünceleri vermek basın yayın kuruluşları için sadece bir görev değildir. Halkın bu haber ve düşünceleri edinme hakkı vardır. Basın özgürlüğü, anayasal güvence altına alınmıştır. Peki, gazeteci haberlerini yaparken nelere dikkat etmeli? Haberin gerçeğe uygun olması, güncel olması, haber niteliği taşıması, gerçeğe uygun haberlerin verilmesinde nesnel (objektif ) ölçütlere uyulması, haberin veriliş biçimi yönünden, özle biçim arasında ölçülülük bulunması gerekir. Bu temel ilkelerden herhangi birine ters düşüyorsa, hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmiş olacaktır. Bir gazeteci haberini verirken; bir kimseyi katillikle, hırsızlıkla, zimmetine para geçirmekle, rüşvet almakla, rüşvet vermekle, bir şirketin ticari işlerinde kirli paralar kullanmakla itham ederse bu hukuksal onur ve saygınlığa saldırı olarak değerlendirilebilir.