28 Ocak'tan bu yana Santorini Adası etrafında sismik aktivitenin devam ettiğine dikkati çeken Doç. Dr. Özçelik, "Bu nedenle gerek Yunanistan kıyıları gerekse ülkemiz kıyıları, Ege'deki adalarla birlikte olmak üzere tsunami riski altında. 6 Şubat depremi sonrasında İskenderun kıyılarında haftalarca deniz taşkınları oldu. Muğla'nın Köyceğiz kıyısında, İzmir Körfezi'nde, Ege ve Akdeniz kıyılarının çeşitli noktalarında da deniz taşkınlarını görmekteyiz. Bu noktada deniz taşkın risk alanlarını, 5, 10 ve 20 metre taşkın zonları şeklinde belirledik. Bunun için ileri yer gözlem uydusu ALOS verilerini kullandık. Araştırmacılarımız ve halkımız için alansal veri seti oluşturduk." dedi.
"AFET YÖNETİMİNİN EN ÖNEMLİ UNSURU AFETTEN ÖNCE GEREKLİ TEDBİRLERİN ALINMASI"
Doç. Dr. Özçelik, "2011'de Japonya'nın Tohoku depremi sonrasında Tokyo Üniversitesi bünyesinde tsunamik etkilerin nerede gözükebileceği yönünde araştırmalar yapmıştık. Biz, bu noktada afet öncesinde bu çalışmayı yapabilmiş olmamız bakımından biraz daha şanlıyız. Afet yönetimin en önemli unsuru afetten önce yapılan çalışmalar ve gerekli tedbirlerin alınmasıdır." diye konuştu.
Foça'dan başlayarak Bayraklı, İzmir ve Urla Yarımadası etrafından 10 metrelik ve 20 metrelik risk zonları geniş alanlar kapladığına işaret eden Özçelik, "İleriye gittiğimiz zaman Kuşadası, Latmos Körfezi, karşısında Sisam Adası, aşağıya indimiz zaman Didim, Güllük Körfezi, Gümüşlük, Turgutreis, Bodrum, Akyaka, Ören, Turgut, Marmaris, Köyceğiz, Sarıgerme ile Fethiye'nin 5 ve 10 metrelik deniz taşkınları risk bölgesinde yer aldığı görülüyor." dedi.