Yenidoğan Çetesi liderinden kan donduran itiraf: Erişkin yoğun bakımına da sıçradı! Hastanenin isimlerini tek tek açıkladı

Haksız kazanç sağlamak için bebeklerin ölümüne neden oldukları iddiasıyla yargılanan "Yenidoğan Çetesi" davasında bugün kritik gün. Duruşmanın 6. gününde örgütün lideri olduğu belirtilen Fırat Sarı hakim karşısında. Sarı, hastane isimlerini açıklayarak "Sadece yenidoğan değil, erişkin yoğun bakımı, fizik tedavi, göz gibi birçok alan" dedi. Davada ara karar açıklandı.

Google Haberlere Abone ol
Yenidoğan Çetesi liderinden kan donduran itiraf: Erişkin yoğun bakımına da sıçradı! Hastanenin isimlerini tek tek açıkladı

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı davanın duruşmasında bugün örgüt lideri Fırat Sarı savunma yapacak.

Davanın görüldüğü salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı. İstanbul'da yaşanan kötü hava koşullarından dolayı saat 10.00'da başlaması beklenen davanın biraz gecikmeli başlayacağı belirtildi. Altıncı duruşma örgüt elebaşı olduğu değerlendirilen tutuklu sanık doktor Fırat Sarı'nın savunmasıyla başladı.

FIRAT SARI'DAN İLK SAVUNMA

Rojda Altıntaş'ın aktardığına göre Sarı'nın savunmasında ilk sözleri şöyle oldu:

Mahkeme başkanı: Hakkında "Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "Nitelikli dolandırıcılık", "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" ve "Resmi belgede sahtecilik" suçlamaları var. Bunlara ne diyeceksin?

"HAYATA DAİR PEK UMUDUM KALMADI"

Fırat Sarı: Sayın başkan yaklaşık 2 ay önce savcı tehdit olayından sonra kamuoyunda yoğun tepkiler artınca avukatlarım ayrıldılar. Bir süre önce memleketimden 2 avukat geldi onlar katılmak istedi ama hazır olmadıklarını söylediler ben bu olaylar çıktığından beri tek amacım maddi gerçeğin ortaya çıkması için elimden geleni yapmak o yüzden savunma yapmak istiyorum.

Bu iddianame kapsamında olan bir şey değil, özellikle davacı tehdidinden dolayı toplumun etkilendiği bir durum oldu. Buraya gelmek çok istedim ama hayata dair pek umudum kalmadı. Öyle şeyler çıktı ki, akış hayal gücüne sığmayacak durumlara vardı. Bütün hesaplarıma bakılsın. Sümeyye ve Mehtap dün söylediler, benim onlara borcum var. Çok fazla para harcıyorlar diye para kontrolleri olsun diye para alırdım.

"FETÖ DÖNEMİNE KADAR DEVLETLE BAĞLANTIM VARDI"

1975 Bingöl doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi orada tamamladım. 17 yaşımda tıp fakültesine girdim. Üniversitede bir yürüyüşe katıldım, bu nedenle 4-5 yıl cezaevinde örgüt üyeliğinden yattım. Örgütü benim kadar iyi kimse bilemez. Daha sonra ayrıştım ve güvenlik güçleriyle görüşmeye başladım. FETÖ dönemine kadar devletle bağlantım vardı.

"BEN BİR HİÇ KALDIM"

İnsanı varlık yapan ne kadar değer varsa hepsi üzerimden alındı. Ben bir hiç kaldım.

Zorunlu hizmetimi Esenyurt Devlet Hastanesi'nde yaptım. Orası, bir hekimin günde 100’ün üzerinde hasta baktığı bir yer. Zorunlu hizmetten sonra 2018 yılında Reyap Hastanesi'nde işe başladım. Reyap Hastanesi'nde çalışınca Esenyurt Hastanesi'nde bir geçmişim vardı. Esenyurt, İstanbul’un en büyük ilçesi. Orada çok fazla tıp merkezi var. Halkın sosyoekonomik seviyesi düşüktür. Mesela bir gebe, sadece doğum yapacağı zaman, suyu geldiğinde en yakın tıp merkezine gider. Doğum yapan bir annenin bebeğinin ne durumda olacağını kestiremezsiniz. Bebek kötü olunca da bir an önce sevk etmek isterler.

"HER ŞEYİ DETAYLI ANLATACAĞIM"

Önce işletme nedir diye baktığımda, sadece yenidoğan değil, kulak burun boğaz, göz, fizik tedavi... Hatta fizik tedavi, en çok işletmenin olduğu bölüm. Bu yola baktığımda yapabilir miyim diye düşündüm ve böyle başladım. Sözleşmelerle ilgili ne varsa bana her şeyi sorabilirsiniz, her şeyi size detaylı anlatacağım. İlker Gönen ile tanıştık. Kendisi de nasıl tanıştığımızı anlattı. O da benim gibi çalışmayı seven bir insandı. Bu operasyon süresince A Hastanesi dahil birçok hastaneden teklif aldım ama 'yoğunuz' diyerek kabul etmedim. Özel sağlıkta her yerde olan bir durum bu.

"KÜÇÜK BİR OLAY BİLE KORKUNÇ BOYUTLARA ULAŞABİLİYOR"

Hastaneler neden işletme istiyor? Onu da anlatayım. Çalışan hemşire ve hekim bulmak zor. Diğer konu ise bunların ücretiyle ilgili. Özellikle hemşirelerin maaşlarında bir sorun var. Maaşlar genelde asgari ücretin biraz üzerinde. Aldıkları büyük sorumluluklara rağmen yargılanan hemşireler asgari ücretten biraz fazlaya çalışıyor. Birine fazla maaş verdiğinde bu sefer iş ortamındaki denge bozuluyor. Diğer yandan hasta sorunu var. Ben özel hastanelerden yanayım. Bu yerler insan sağlığını önemsiyor ama aynı zamanda para kazanmak istiyorlar. Doğru yönetilmeleri de çok önemli çünkü küçük bir olay bile korkunç boyutlara ulaşabiliyor.

"BEN SİSTEMİ KEŞFETMEDİM, ZATEN VARDI"

İstanbul’da her taraf işletme. Benden önce de birçok kişi bu işi yapıyordu. Sözleşme ise 'hizmet işbirliği sözleşmesi' olarak adlandırılıyor. Bu sözleşmeyle her şey hastaneye aitti; doktor, hemşire vs., tamamen hastanenin kendi kurumsal sistemi aynen çalışıyordu. Bu sistemi ben keşfetmedim, bu sistem zaten vardı.

Biraz sevklere değinmek istiyorum. 112 dışında sevkleri tıp merkezlerinden aldık. Diğer türlü, 112’de kimseye rüşvet vererek hasta almadık. Bugün siz 112’yi ararsanız, bir tuşla sistem yanıt veriyor. 2023 Temmuz’da operasyon başlamıştı. Bu tarihten sonra kaç hasta sevk edildiği bilgisine 112’den ulaşabilirsiniz. Üstelik hastanın gideceği yere hasta yakını karar veremez. İstanbul Avrupa Yakası'nda 20'den fazla özel hastane var. Ancak 112’de yalnızca 4 tane küvözlü ambulans bulunuyor. Bu durumda ne yapabilirsiniz?

"MİLLETVEKİLLERİ BENİ ARADI"

Tapelerde çok itirazım var. Birincisi, iki insan konuşuyor... Burada ben kamuya konuşuyorum ama her şeyi söylemem, kafamın içinde bin tane şey geçiyor olabilir, ona göre konuşuyorum. Siz güvendiğiniz bir insana daha rahat konuşursunuz. Özel hayatta geçen konuşmalar kamuya yansıtıldı. Bunlar kamu ile alakalı konuşmalar değildi. Ayrıca belli yerler kesilmiş.

Hor görülen sevk sistemi için beni milletvekilleri de arardı, herkes aradı. Çünkü yoğun bakımda yer yoktu. Tapelerde, iki kişinin konuşmasından sanki bebekler sokaktaymış gibi bir algı yaratıldı. O bebekler küvözde, ciddi yatırımlar yapılan hastanelerdeydi.

"BİR RAPORLA ATEŞE ATILDIK"

Bir raporla ateşe atıldık. O hastanelerde çalışan binlerce insan işsiz kaldı. Sağlık sistemi sekteye uğradı. Sağlık Bakanlığı ekipleri buradaysa, bizden önce Esenyurt, Beylikdüzü ve Avcılar’daki ölüm oranlarını karşılaştırsınlar. Ben ölüm oranlarının artacağını düşünüyorum. Yaklaşık 1 aydır haber izlemiyorum. Haber sesi bile benim için bir travma oldu. 

"KADAN BEBEK İLE İLİŞKİLENDİRİLMEM TAM BİR SKANDAL"

Dün çok konuşulan Karakoç Bebek hakkında konuşuldu. Yeni doğan bebekler zaten ilk hafta kilo kaybeder, ancak 2. haftada doğum tartısına geri dönerler. Diğer yandan, Kadan Bebek ile ilişkilendirilmem ise tam bir skandal. İlker Gönen ile bebek hakkında konuşuyoruz... Bu tamamen mesleki bir konuşma. Bu konuşmalardan yola çıkarak, deniyor ki bu bebeğin ölümünden Fırat Sarı ve İlker Gönen sorumlu. Ama hasta, doğduktan 1 saat sonra ölmüş. Gerçek, yaratanın mührüdür. Mührün şekli ise mantıktır.

İstanbul’da çocuk yoğun bakım ünitelerinin sayısı çok az. Allah korusun, birimizin çocuğuna bir şey olsa yer bulmak çok zor. Gece 2 saat uyurum, gece boyu hastanelere uğrarım. Takip eden polisler de bilir. Hatta bana 'Hiç durmuyorsun, hep hareket halindesin' demişlerdi.

Opera Bebeğin ölümünde, raporda hastane ismi bile karıştırılmış. Benim geçmişe dönük hastalarımı ve tüm CİMER şikayetlerini incelediler. Onlarda bir şey bulamayınca buraya yöneldiler. Artık kendimi insan olarak görmüyorum.

“HEMŞİRELER ÇOK ÖZGÜVENLİ”

Hakimlik nasıl kutsal ise hekimlik de öyledir. Aynı kökten gelir; hekim, hakem… Ben bir hekime nasıl diyebilirim ki 'Hastayı taburcu et ya da etme'? Hemşire arkadaşlar gençler ve çok özgüvenliler. Konuşurken hep 'Ben yaptım, ben ettim' dediler ama gençler... Gençken hepimiz öyleydik.

Benim ölüm oranım, Türkiye’deki hekimlerin ölüm oranının altında. Eğer cani olsam, bu sayı yüksek olurdu. Hakkınızda bir rüşvet iddiası veya katil olduğunuza dair bir haber çıksa, sizin daha önce yargılandığınız insanlar şüpheye düşer. Bu yüzden Sağlık Bakanlığı'na 'Yapmayın' dedim. Ben basit bir insanım. Bana organ nakli bile dediler. Organ çalma konusunu bile açtılar. 

Bu haberlerle, bir annenin hastaneye yatırılıp bebeğini yoğun bakıma bırakmış annelerin travmaları yeniden canlanıyor. Anneler haklı, onlara bir şey demiyorum. Onlar da bu durumdan mağdurlar.

"HEMŞİRE ARKADAŞLAR 300 LİRAYA İLAÇ SATMAYA ÇALIŞMIŞLAR"

Bingöl’de istihbarat görevlisi bir arkadaşım vardı. Bana Vatan Emniyeti'nden iki polis arkadaş yönlendirdi. Onlarla dört saat görüştüm, telefon kayıtları da bende var. Ben bunları Mali Şube’de söylediğimde herkes cin görmüş gibi oldu. Orada o polislere anlattığım şey şuydu: Bu operasyonda bir bebek ölümü yok ama başka bir şey var. Bu hemşire arkadaşlar asgari ücretle çalışıyorlar ve 300 liraya ilaç satmaya çalışmışlar.

"DENİZ GEZMİŞ PARKASI GİYERDİ, VATAN MİLLET KAYGISI TAŞIMAZ"

Araştırmalar neticesinde, ihbarı yapan kişinin hemşire (erkek) Deniz Korkmaz olduğunu öğrendik. CİMER şikayeti yapanı da evladım gibi yanımda taşırdım. Şikayeti yaptıktan sonra da Duygu Hastanesi'nde çalışmaya devam etti. Deniz Korkmaz, Deniz Gezmiş parkası giyerdi, hastane molalarında Mao okurdu. Deniz Korkmaz, 'Aziz milletim' diyerek şikayetini yapmış. Ama Deniz böyle bir şey bilmez, o aşırı solcudur. Vatan emniyet ile ilişkisi olduğunu düşünüyorum, Deniz vatan millet kaygısı taşımaz.

Hemşire Deniz Korkmaz’ın bunu siyasi bir eylem olarak yaptığını düşünüyorum. Başka türlü açıklayamıyorum. Biz bu çocuğu örgütten ayrı tutalım diye nasihat ederdik, ya dağa gidecek falan diye korkardık. Deniz’i de Dr. Mehmet Gürül tanıştırmıştı.

"OĞLUM OKULA GİTMEKTEN KORKUYOR"

Bugün oğlumun mektubunu aldım, 15 yaşında. Mektubunda, 'Telefon geldi, korktum' diyor. Telefonda, 'Baban iyi bir doktor' demişler. Okula gitmekten korktuğunu anlatmış. 'Biz kimseye bir şey diyemiyoruz, babam hep hastalarına giderdi, bizimle ilgilenmedi' diyemezdi. Hayatta tek kurduğum ilişki sevgi ilişkisidir. 

MAHKEME BAŞKANI SORUYOR

Mahkeme başkanı: Gıyasettin Mert Özdemir’in eşi?

Fırat Sarı: Sigortasını yaptık.

Mahkeme başkanı: O farklı anlatmıştı.

Fırat Sarı: Bağışlasın ama gerçeği söylemek zorundayım, sigortasını yaptım.

Mahkeme başkanı: Anlaştığın hastaneler hangileriydi?

Fırat Sarı: Doğa Hastanesi, tam işletme değildi ama bir dönem onlarla çalıştım. Önce Baypark Hastanesi, sonra Florya Hastanesi, sonra Avcılar Hospital, ardından Bağcılardaki Şafak Hastanesi, Güney Hastanesi ve Duygu Hastanesi ile çalıştım.

Mahkeme başkanı: Bu isimleri tanıyor musun?

Mahkeme başkanı: Cansu Akyıldırım?

Fırat Sarı: Evet tanıyorum, sorumlu hemşireydi. Sonra başhemşire oldu ve TRG’ye gitti. Reyap Hastanesi’nde benimle çalıştı, ardından Birinci Hastane’de çalıştı.

Mahkeme başkanı: Ceren Hatice Kırım?

Fırat Sarı: Bizimle çalıştı. Medilife’tan önce A Hastanesi’nde çalıştı. O zaman A Hastanesi de işletme hastanesiydi. Ceren oradaydı, sonra Beylikdüzü Medilife Hastanesi’ne geçti.

Mahkeme başkanı: İfadende Esenyurt Reyap Hastanesi geçiyor.

Fırat Sarı: Evet, orada da çalıştım.

Mahkeme başkanı: Medinsense şirketinin hesabını kim yapıyordu?

Fırat Sarı: Hesap diye bir şey yoktu, başkanım. Bir hastanemizden en fazla 300 bin TL gelir elde ediliyordu. Bunun 100 bin TL’si doktora, geri kalanı hemşirelere ve maaşlara gidiyordu. Bazen zarar ettik, bazen de cüzi miktarlarda para kazandık.

Mahkeme başkanı: GNZ şirketini nasıl açtın?

Fırat Sarı: (CİMER şikayetini yapan) Deniz Korkmaz ile konuştum. Zaten Deniz’i seviyorum. Mahkeme başkanı: Deniz mi ilgileniyordu yoksa başka biri mi? Fırat Sarı: Ben talimat verdim. Sümeyye’ye söylemiştim.

Mahkeme başkanı: İşletmeler için kimlerle görüştün?

Fırat Sarı: Sadece patronlarla görüştüm diyemem... Ama başhekimlerle de görüşmelerim oluyordu.

Mahkeme başkanı: Bu salondan kim var?

Fırat Sarı: Mesela Birinci Hastanesi için Ali Aksu ile görüştük.

Mahkeme başkanı: TRG Hastanesi’nden?

Fırat Sarı: Murat Mantuş ile.

Mahkeme başkanı: Bağcılar Medilife’ta?

Fırat Sarı: Oranın sahipleri karışıktı, hastane çok alınıp satıldı... Ha, Semiha Hanım vardı.

Mahkeme başkanı: Semiha Yavuz mu? Şafak Hastanesi’nde değil miydi? Fırat Sarı: Şafak’tan oraya geçti.

"SAVCI BANA 'SENİ ÖLÜMLERDEN SUÇLAMIYORUM' DEDİ"

İddianameye değindiler. Ben savcı bey ile görüştüm. Bana, 'Seni ölümlerden suçlamıyorum' dedi. Zaten sonrasında tehdit ve savcıya suikast olayları olunca dosyamızın rengi değişti. Savcının da tavrı değişmiştir diye düşünüyorum.

"KİMSENİN DİPLOMASINI KULLANMADIK"

Mahkeme başkanı, diploma kullanma ve mesaiye gitmeme üzerine yapılan konuşmaları okudu ve soru yöneltti.

Fırat Sarı: Bu şaka, vallahi şaka. (Gülerek) Kimsenin diplomasını kullanmadık. Nasıl böyle bir şey olabilir?

"BANA SÜREKLİ 'HASTA BUL' DERLERDİ"

"Hastane yönetimlerinin beni sıkıştırdığı nokta, hasta sayısının artırılması yönündeydi. Onlar, tıbbi konuları düşünmeyen yöneticiler. Bana sürekli 'Hasta bul' derlerdi."

"BEBEK BAŞINA 750 TL ÖDÜYORDUM"

“Gıyasettin’e (ambulans şoförü) bebek başına 750 lira ödüyordum. Eşi ise sigortalı olarak çalışıyordu. Devlet memuru olduğu için ödemeleri bu şekilde yapıyorduk. Hakan Doğukan’a da para veriyordum. İlker Gönen ise maaşlı çalışanımdı. Anlaşmamız başlangıçta sabit maaş üzerinden yapılmıştı. Daha sonra ‘ortak olalım’ dedik ama olmadı. Bizim hastanede aldığımız para, para değil, cüzi bir miktardı. Doktora ver, hemşireye ver, ambulans şoförüne ver, geriye bir şey kalmıyordu. Bizim muhatabımız hastane yetkilileriydi. Mesela hastane sahibi Ali Dirik gibi. Beylikdüzü Medilife Hastanesi’nde Osman Hoca ve Atilla Bey’le konuşuyorduk. Hastanede her şeyin hastanenin bilgisi dahilinde olacağını konuştuk.”

HAKİM, FIRAT SARI'YA SORDU

Mahkeme Başkanı: Renas ile bir konuşman var mı?

Fırat Sarı: Hasta istemiş.

Mahkeme Başkanı: Kadan bebekle ilgili İlker Gönen ile bir konuşman var.

Fırat Sarı: İkili bir diyalog.

Mahkeme Başkanı: Çocuğa belki tüp takılsa yaşar diye bir konuşma geçmiş.

Fırat Sarı: Anlıksınız orada. Eylem var. Orada ihmal yok.

Mahkeme Başkanı: Akciğer filmi çekmeden entübe etmişsiniz. Bu konuşmayı hatırlıyor musunuz?

Fırat Sarı: İhmal yok orada.

Mahkeme Başkanı: Hastanenin cirosu düşüyor diyorsunuz.

Fırat Sarı: Basamakla ilgili.

Mahkeme Başkanı: Gıyasettin’e ‘gel bakalım’ diyorsun.

Fırat Sarı: Taburcu etmemiz gereken hastalara inanmadığı için ‘gel bak’ dedim.

Mahkeme Başkanı: Hemşire transferine başlayalım yoksa kapatırız demişler.

Fırat Sarı: Hemşire sayısı eksilmez. Ama Reyap Hastanesi’ni şikayet etmişler.

SERDAROV BEBEK İLE İLGİLİ AÇIKLAMA 

Mahkeme başkanı, Fırat Sarı’ya Gıyasettin ile Serdarov Bebek hakkındaki tape konuşmasını soruyor:

Mahkeme başkanı: Gıyasettin ile konuşmanda Serdarov Bebek ile ilgili para mevzusu var.

Fırat Sarı: O aile yabancı bir aileydi, bebekte solunum sıkıntısı vardı. Önceden fiyat konuşulmuş. Medeni Hoca, yatış parası için 5 bin lira demiş ama ailenin üzerinde hiç para yoktu, dolayısıyla bebek yatırılmaz. Bu hastane kuralıdır.

Sonra Birinci Hastane 12 bin 500 lira yatış için kabul etti. 2 bin 500 lira verdim ki hasta yatışı olsun diye. Sonradan ne yaptılar, bilmiyorum.

Mahkeme başkanı: Aileden 5 bin al demişsin.

Fırat Sarı: Hasan Basri Gök alsın diye söyledim, kendim için değil. Hasan genç çocuk ona harçlık olsun dedim.

Fırat Sarı: Hasan Basri Gök (hemşire) ve Hakan Doğukan Taşçı (hemşire) , İlker Gönen (doktor) ile aramı bozan kişilerdir. Bu iki çocuk beni sistematik olarak zehirledi.

Mahkeme başkanı, Hasan Basri Gök’ün tape konuşmalarını sordu.

Fırat Sarı: Hasan Basri Gök, çok ciddiye alınan bir insan değil. Herkesle çok konuşur, kimse de konuşmalarını ciddiye almaz.

Mahkeme başkanı: "Basamakları çek" dediği geçiyor tapelerde.

Fırat Sarı: Renginar hemşire, onun dediğini yapacak biri değil. Kendisi çok iyi bir hemşiredir.

Mahkeme başkanı: Damla Atak isimli kişiyi arayıp denetim konusunda uyarmışsınız.

Fırat Sarı: Damla, orada güzellik hizmeti veriyor, alt yüklenici olarak çalışıyor. Biraz tedirgin biridir. Denetim gelirse eli ayağı dolaşır diye uyardım. Hasan Basri konuşur, her konuda konuşur, kafa karıştırır.

Mahkeme başkanı: Hasan Basri boş konuşuyorsa, diğer hemşireler neden onu dinliyor?

Fırat Sarı: Emin olun, diğer hemşireler de nasıl biri olduğunu biliyor.

Mahkeme başkanı: Ceren Hatice Kırım diyor ki, "Her türlü usulsüzlüğü ortaya çıkardılar, çomak soktular." Ne diyorsun?

Fırat Sarı: Bilmiyorum.

Mahkeme başkanı: Nasıl?

Fırat Sarı: Bilmiyorum.

"İLAÇLAR ÇALINIYORDU"

Mahkeme başkanı: Yine ile ilker Gönen ve Mehmet Gürül arasında bir görüşme var. "Dosyaları uyumlu hale getireceğiz" diyorlar.

Fırat Sarı: Çarşaftaki eksiklikleri düzeltmek için yazılan bir şey bu.

Mahkeme başkanı: Yine Hasan Basri Gök ile bir konuşmanız var. "Bugün ilaç düştük" diyor. Siz de "İlaçları kontrol edin, bütün yerlere gidiyorsun" diyorsunuz.

Fırat Sarı: İlaçlar çalınıyordu. İlk başta Hüseyin Günerhan çalıyor dediler. Sümeyye Nur Arslan gitti, kontrol etti, eksik yoktu. Meğer kendileri (Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan Taşçı), ilaçları çalmak için böyle söylentiler çıkarıp zemin hazırlamışlar.

Mahkeme başkanı: Hakan Doğukan ile bir konuşmanız var. "Önceki partiden (ilaç) satış yazıldığından haberiniz yok muydu?" diyor. Siz de "Yok" diyorsunuz. Hatırlıyor musunuz?

Fırat Sarı: Gerçekten haberim yoktu. Ben onlara baskı kurmadım, bu olaylar açığa çıksın diye esnek davrandım. Gerçekten ilaç sattıklarını tapelerde gördüm.

Mahkeme başkanı: Hakan Doğukan, Hasan Basri ile konuşuyor. Yine epikriz hakkında?

Fırat Sarı: İkisinin arasındaki konuşmaya diyecek bir şeyim yok.

Fırat Sarı: O konuşmalar için haddimi de aştım, herkesten özür diliyorum. (çalışanlarına yönelik bir özür.) Ben Müzeyyen Abla’yı (Hastane sahibi) çok seviyordum, kendisi burada. Hakan ve Hasan onunla aramı bozdular. Müzeyyen Abla’ya beni kötülediler. Bu yüzden kırgın ve kızgındım.

Tapelere, hastalar ile ilgili yaptığımız iyiliklerin hiçbiri eklenmemiş.

"KİMSENİN FİŞ ÇEKTİĞİ YOK"

Fırat Sarı, “Fişini çek” diyaloğunu anlatıyor: Kimsenin fiş çektiği falan yok. Siz buradan duyunca irite oluyorsunuz, haklısınız ama bunlar muhabbet. Üstelik ben hastaları uzun uzun yatırmakla suçlanıyorum, neden öldüreyim?

“BENİM ÜZERİMDEN ÖRNEK VERME”

Mahkeme başkanı, Fırat Sarı’ya tapelerdeki gülmeleri ve diğer konuşmaları soruyor.

Fırat Sarı: Siz mesela hâkimler ve savcılar mesleki olarak muhabbet ederken, 'Kelle aldım' demiyor musunuz? Bu ifade böyle bir şey. Keşke olmasaydı ama bu niyet değil, konuşma.

Savcı tepki gösterdi: Bizim üzerimizden örnek verme. En azından benim üzerimden örnek verme.

“DOĞUKAN BİZİM AİLE BİLGİLERİMİZİ BULURDU”

(Hakan Doğukan Taşçı, bu duruşmada ifadesi aşınan ilk isim/ 27 yaşında lise mezunu Hemşire) Mahkeme başkanı, Fırat Sarı’ya tapeleri soruyor

Mahkeme başkanı: Kaya Bebek ile ilgili ve ardından gelen denetim... Bilginiz var mı?

Fırat Sarı: Doğukan beni aradı, WhatsApp’tan bir şey attım, baktın mı dedi. Ben de bakmadım, yoldaydım. İşim bittiğinde baktım ama görüntüler silinmişti. Bu olayı bana Doğukan anlattı. Doğukan’ın bu olaydan haberdar olması ve onun aranması tuhaf. Doğukan ilginç bir çocuk. Bizim özel bilgilerimizi, aile bilgilerimizi bulurdu. Benim daha önce yargılandığım konuyu bilen, yukarılardan birileriyle bağlantısı olan bir arkadaşımız. Bazen HTS kayıtlarımı bile söylerdi. Bizi takip ettiğini söyleyen bir çocuk. Hatta 'Fırat Sarı’ya örgüt operasyonu yapacaklar' diye konuşması bile var.

Mahkeme başkanı: Başka ekleyeceğin husus var mı?

Fırat Sarı: Başka bir şey yok.

Mahkeme başkanı: Sabıkana baktığımda eski sabıkalar görünüyor. En yenisi 2010. Diğerleri de var, doğru mu?

Fırat Sarı: Eski şeyler onlar. Söylediğim gibi yani...

Mahkeme başkanı: Yok, sadece kanunen soruyorum, doğru mu?

Fırat Sarı: Ben o zaman 19 yaşındaydım. (Yürüyüşe katıldığı zaman) 30 yıl geçti aradan. İnsan değişmez mi, değişir. 6 aydır tutukluyum, yine değiştim.

"SİSTEM HEP VARDI, BEN DE BUNU YAPANLARDAN BİRİYİM"

Üye hâkim ve Fırat Sarı’ya soruyor.

Üye hâkim: İşletme usulünü ben başlatmadım, zaten yapılan bir şeydi dediniz. Burada başarılı olmam üzerine hastanelerden teklif geldiğini söylediniz. Peki, bir hastane hangi durumda memnun olmaz ve size teklif verir?

Fırat Sarı: İşletmeyi daha önce anlattım sanırım. Hastanelerin yenidoğan yoğun bakımıyla ilgili sorunları vardı.

Üye hâkim: Ben hastanelerin hangi durumda memnun olmayacağını soruyorum.

Fırat Sarı: Hekimiyle problemi olabilir, hasta memnuniyeti azdır… Hastaneler hekim ve hemşire bulmakta zorlanıyorlardı. Bu yüzden böyle bir sistem kurulmuş. Ben de bunu yapanlardan biriyim.

Üye hâkim: Siz gittiniz, hastane ile görüştünüz. Danışmanlık adı altında verdiğiniz hizmet nedir? Personel eksikliğini gidermek sizin sorumluluğunuzda mı?

Fırat Sarı: Örneğin, hastanede yenidoğan hekimi yoktur. Yenidoğan hekimi bulmak zordur çünkü telefonunuz her an çalabilir, kimse çalışmak istemez. Biz "Bu doktor olacak, bu gelecek" diyemeyiz ama...

Üye hâkim: Yani değişen işletmeyle hekim de mi değişir?

Fırat Sarı: Bazen değişir, bazen değişmez. Yenidoğan hemşiresi fazla para ister, işletme üzerinden veriyoruz. Hastane verince iş barışı bozuluyor.

Üye hâkim: Yenidoğan yoğun bakımın tıbbi personelinin bulunması hastanenin sorumluluğunda mı?

Fırat Sarı: Tabii, hepsi onların sorumluluğunda. Mesela biyomedikal birimi var. Bir şey bozuksa onlar ilgilenir. Ama biz danışman olduğumuz için aracıyız.

Üye hâkim: Yani siz ne hizmet sunuyorsunuz? Sizi kim arıyor sorun olduğunda?

Fırat Sarı: Başhekim arar, sorumlu arar.

Üye hâkim: Hangi durumda siz aranıyorsunuz?

Fırat Sarı: Aksaklık ya da sorun olduğunda.

Üye hâkim: Neyle ilgili?

Fırat Sarı: Mesela hemşire işe gelmemiştir, çalışmamıştır, doktor ayrılacaktır.

Üye hâkim: Doktor önermeniz için mi arıyorlar?

Fırat Sarı: Evet

Üye hâkim: Hastanelerle anlaşma yaptığınız zaman İlker’in vasıtasıyla mı olur?

Fırat Sarı: Hastaneler kendileri arar. Mesela A Hastanesi, "Tekrar gelin, çalışın" dedi. Ama gitmedik, teklif vardı.

Üye hâkim: Anlaşmayı sadece siz mi yapıyorsunuz?

Fırat Sarı: Evet.

Üye hâkim: Hakan Doğukan Taşçı’nın telefonunda sözleşme örneği çıkmış.

Fırat Sarı: Yetkisi yok onun.

Üye hâkim: Hastanelerle anlaşmanız nasıl oluyor?

Fırat Sarı: Ciro üzerinden.

Üye hâkim: İlker Gönen peki?

Fırat Sarı: O maaş alır.

Üye hâkim: Maaşın dışında bir şey veriyor musunuz?

Fırat Sarı: Sonradan konuştuk ama veremedik çünkü kâr edemedik.

Üye hâkim: Verdiğiniz maaş ne kadardı?

Fırat Sarı: En son İlker’e 100 ya da 150 bin olabilir.

Üye hâkim: Hastane satışına göre değişiyor mu?

Fırat Sarı: Hayır, sabit.

Üye hâkim: Hemşirelere verdiğiniz motivasyon ücreti ciroya göre değişir miydi?

Fırat Sarı: Hayır, sabitti.

"HASTANELERDE HASTA SAVAŞI VAR"

Üye hâkim: Sizin kâr elde etmeniz neye bağlı? Ne kadar yatış olursa hastane o kadar kâr elde ediyor diyorsunuz. Bu da ciroya mı yansıyor?

Fırat Sarı: Hasta savaşı var. Herkes hastası daha fazla olsun ister.

“DEVLETLE İLİŞKİNİN YARGILAMA SÜRECİ İLE ALAKASI NEDİR?”

Savcı, Fırat Sarı’ya sorularını sordu.

Savcı: “Devletle ilişki içindeydim” dedin. Nasıl bir ilişkiydi bu? Bu davayla ilgili nedir?

Fırat Sarı: Topluma Kazandırma Yasası’ndan çıktım.

Savcı: Tamam, bu yargıyla ilgisi nedir?

Fırat Sarı: Kamuoyunda farklı yansıtıldı, o yüzden söyledim.

Savcı: Görüşüyordum dedin ya devletle, ne için görüşüyordun?

Fırat Sarı: Topluma Kazandırma Yasası’ndan çıktım. Geçmiş konusuyla ilgili hep bir baskı hissettim.

Savcı: Tamam, anladım.

Savcı: Bu epikrizlerin hepsi bebeklere uygun mu?

Fırat Sarı: Uygundur.

Savcı: Denetimden sonra “bir süre epikrizleri aynı yazacağız” diyorsun, “ciddi zararımız var” diyorsun. Ben şunu anlıyorum, epikrizler farklı yazılmış, denetim olmuş, zarar olmuş. Bu konuşmayla ilgili bilgi verir misin?

Fırat Sarı: Hatırlamıyorum ama zararımız olmuştur, o başka bir şey. Birbiriyle bağlantısız cümleler.

Savcı: Bazı sanıklara da sordum, senin de tapelerinde geçiyor. “WhatsApp’a geçelim” diyorsun, konuşmayı kesiyorsun. Bu konuşmaları neden WhatsApp’ta yapma ihtiyacı hissettiniz?

Fırat Sarı: Sayın savcım, Mehmet Gürül’ün evinde telefon çekmiyor.

Savcı: Sadece Mehmet Gürül değil, diğerlerine de demişsin.

Fırat Sarı: Bana Hakan Doğukan Taşçı dinlendiğimi söylemişti.

Savcı: Hangi tarihte söyledi?

Savcı: Senin özellikle tapelerine dikkat ettim. Ekim ayının ortalarından sonra “WhatsApp’a geçelim” diyorsun.

Fırat Sarı: Hakan Doğukan Taşçı ne zaman dedi?

Savcı: Ocak ayı.

Fırat Sarı: 2024 mü?

Savcı: Neden çalışanlarının üzerine şirket kuruyorsun? Kurmaya çalışıyorsun? Her şeyim legal diyorsun, niye başkasının üzerine şirket kurmaya çalışıyorsun?

Fırat Sarı: GNZ'deki hedefimiz, bizimle çalışan doktor ve hemşireleri ortak etmek ve ödemeleri yasal hale getirmekti.

Savcı: Şirket senin, ya neden kendi adına değil?

Fırat Sarı: Doktorlar da ortak olacaktı.

Savcı: Ortak olsalar da… mantığını anlamaya çalışıyorum şu an. Kendimce bir karar vereceğim, kafama takılanları net bir şekilde anlamam gerek. Şirket senin üzerine olsa da ortak yapabilirsin. 

Savcı: Hemşire (erkek) Deniz Korkmaz’ın ilaç satımıyla ilgili ifadesi var. Böyle bir konuşmanız oldu mu?

Fırat Sarı: Asla olmadı, Deniz’e kırıldım.

"BİR İHMAL OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM"

Savcı: Bebek ölümleri ile ilgili ihmali kabul etmiyor musun? Her şey usulüne uygun yapıldı diyebilir misin? Hemşire eksikliği çok, sanıklar da doktor olmadığını söyledi.

Fırat Sarı: Bir ihmal olduğunu ve eksiklik yaptığımızı düşünmüyorum. Çoğuna da ben dahil değildim. Ben kendi adıma üzerime düşeni yaptım.

Savcı: Sanıkların (hemşirelerin) doktor eksikliği beyanları hakkında ne diyorsun?

Fırat Sarı: (Başka bir konuya girdi.) Genel bir eksiklik yaşandığını söyleyemem.

"HASTANE SAHİPLERİNİN HABERİ VARDI"

Savcı, Fırat Sarı’ya hastane sahiplerini sordu.

Savcı: Para karşılığında bebeklerin getirildiğinden yöneticilerin haberi var mıydı? Sen zaten kabul ettin bunu. Net cevap ver.

Fırat Sarı: Hastane sahiplerinin haberi vardır.

Savcı: "Vardır" mı, "vardı" mı?

Fırat Sarı: Vardı.

"BOŞ KONUŞMAK İŞİNE ENGEL DEĞİL"

Hakan Doğukan Taşçı’nın avukatı, Fırat Sarı’ya soruyor

Avukat: “Hakan ve Hasan beni tahrik ediyorlardı, insanlarla aramı bozuyorlardı" dediniz. Neden işlerine son vermediniz?

Fırat Sarı: Bunlar benim şu anki deneyimlerimin sonucu.

Avukat: Birlikte çalışırken Hasan Basri’nin boş konuştuğunu düşünmüyor muydunuz?

Fırat Sarı: Düşünüyordum.

Avukat: Ama şoförünüz yapmışsınız.

Fırat Sarı: Boş konuşmak, bir insanın şoför olmasına engel değil.

Avukat: Az önce "Hakan ve Hasan 300 lira için ilaç satmışlar" dediniz. Madem durumunuz bu kadar iyiydi, neden hemşirelerden borç istediniz?

Fırat Sarı: Savcı sordu, cevapladım.

Avukat: Hasan Basri Gök ciddiye alınmayan biri dediniz, neden şoför yaptınız? (bir avukat araya girdi.) Avukat: “Soru mükerrer” dedi.

Av. Burak Mengü, Fırat Sarı’ya sordu

Av. Burak Mengü: TRG Hospital ile kimle görüştünüz?

Fırat Sarı: Murat Bey (Murat Mantuş) Av. Burak Mengü: Peki, çalışanlarınıza prim ödediğinizi hastane sahiplerine söylediniz mi?

Fırat Sarı: Hayır. Savcı bunun üzerine tekrar hastane sahiplerini sordu. Savcı: Çelişkiyi gidermek için tekrar soruyorum. Hastane sahiplerinin veya yöneticilerinin para karşılığı bebek yönlendirdiğinden haberi var mıydı? Az önce "vardı" dediniz.

Fırat Sarı: Evet vardı, az önceki hatır cevabını isim isim olarak kastettim. Hastane isim isim bilmiyordu, ama durumu biliyordu.

“SADECE YENİDOĞAN DEĞİL, ERİŞKİN YOĞUN BAKIMI…”

İlker Gönen’in avukatı, Fırat Sarı’ya sordu.

İlker Gönen’in avukatı: İşletme yapan hastane isimlerini açıklar mısınız?

Fırat Sarı: Hastane ismi vermek istemedim ama bu sektördeki herkes bilir. Tekirdağ’dan İstanbul’a kadar… Silivri Kolan, Beykent Üniversitesi Hastanesi, Beylikdüzü Kolan, Beylikdüzü Medicana… Sadece yenidoğan değil, erişkin yoğun bakımı, fizik tedavi, göz gibi birçok alan.

ARA KARAR AÇIKLANDI

Davada ara karar belli oldu. 

Sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verildi

Duruşmaya 26 Kasım günü devam edilecek

Etiketler yenidoğan çetesi
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin