Sinan Ateş cinayeti davası 19 ay sonra görüldü: 22 sanık bugün hakim karşısına çıktı. Tetikçi Eray Özyağcı ifade değiştirdi. Savcıya şok suçlamalar. Duruşma sona erdi

Türkiye'nin gündeminden düşmeyen Sinan Ateş cinayeti davası 19 ay sonra başlıyor. Davanın ilk duruşması Ankara'da Sincan Cezaevi Kampusü'ndeki büyük duruşma salonunda görülüyor. Tetikçi Eray Özyağcı savcılık ve Emniyet’teki ifadesini değiştirdi. "Emri Doğukan Çep’ten aldım" diyen Özyağcı, duruşmanın değişen savcısı Durmuş Ali Kaya ile ilgili de çarpıcı iddialarda bulundu.

Google Haberlere Abone ol
Sinan Ateş cinayeti davası 19 ay sonra görüldü: 22 sanık bugün hakim karşısına çıktı. Tetikçi Eray Özyağcı ifade değiştirdi. Savcıya şok suçlamalar. Duruşma sona erdi

Duruşmanın başında mahkeme başkanı, taraflara, "Herhangi bir sataşma, laf atma olmasın. Gerek sanıklar gerek müşteki tarafından. Bunlara gerek yok. Bırakın işimizi yapalım. Tahrik etmeye çalışanlar olabilir. Meseli şahsileştirmeyin. Aşağıda bir sanığımız varmış. salona gelmeden önce bazı sözleri olmuş, olabilir. Sabırlı olacaksınız, sakin olacaksınız, tahriklere kapılmayın." uyarısında bulundu.

Duruşmaya yarın saat 9’a kadar ara verildi. Bugün 8 sanık dinlendi. Kalan 14 sanığın dinlenilmesine yarın devam edilecek.

Mahkeme başkanının uyarılarının ardından Çep, duruşma salonuna getirildi.

Bu sırada, müşteki sıralarında söz alan MHP avukatları, davaya katılma talebinde bulundu. Savcı, "suçtan doğrudan zarar görmedikleri" gerekçesiyle katılma talebinin reddine karar verilmesini talep etti. Mahkeme, "MHP'nin suçtan zarar gören sıfatı bulunmadığı" gerekçesiyle katılma talebinin oy birliğiyle reddine karar verdi.

Daha sonra, mahkeme başkanınca iddianame özetinin okunmasının ardından sanıkların savunmalarının alınmasına geçildi.

Türkiye'de uzun süredir merakla beklenen Sinan Ateş cinayeti davası bugün başlıyor. Davanın ilk duruşması Ankara'da Sincan Cezaevi Kampüsü içerisindeki büyük duruşma salonunda görülüyor.

Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, 26 Nisan'da sadece 22 tutuklu sanık hakkında dava açmış, iddianameyi 7 Mayıs'ta kabul etmişti. Yargılanacak 22 tutuklu sanık arasında eski Ülkü Ocakları yöneticileri Tolgahan Demirbaş, Emre Yüksel ve Serdar Öktem de bulunuyor.

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin açılan davanın ilk duruşması Sincan Cezaevi’nde başladı. Duruşmada katılma taleplerinin alınmasının ardından sanıkların savunmalarına geçildi.

İlk olarak tutuklu sanıklardan Sinan Ateş'e yönelik “toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen Özel Harekat Polisleri tutuklu sanıklar Murat Can Çolak ve Aşkın Mert Gelenbey eskortluğunda Ankara’ya gelen tetikçi Eray Özyağcı konuştu.

TETİKÇİ İFADE DEĞİŞTİRDİ

Tetikçi Eray Özyağcı, savcılık ifadesi değiştirdi ve "Doğukan Çep’i korumak için, satmamak için öyle konuştum" dedi. Özyağcı, “Benim Ankara’ya gitmem lazım’ dedim Doğukan Çep’e. Bana araba ayarladı. Doğukan Çep’in azmettirici olduğunu saklamak için başlangıçta farklı ifade verdim sanki ben planlamışım sadece gibi, onu korumak satmamak için” dedi.

"BEN SADECE AYAKLARINA ATEŞ ETTİM"

Sinan Ateş’e yönelik saldırıyı Doğukan Çep ile birlikte planladıklarını ve Doğukan Çep’in anlaşmazlık nedeniyle kendisini Sinan Ateş’i vurmak için Ankara’ya gönderdiğini açıklayan ve savcılık ifadesini değiştiren Çep şunları kaydetti:

"Aşkın beni aradı ve ‘acilen İstanbul’a gitmem lazım, işim çıktı’ dedi. Ben Suat abiden haber almadım. Doğukan’dan haber aldım bana Sinan Ateş’in yanında iki kişi olduğunu söyledi ve bana ‘Ayaklarından vur sadece Sinan Ateş’i, diğerleriyle uğraşma’ dedi.

Ben sadece ayaklarına ateş ettim. Ben kaçarken Sinan Ateş’in yanındakiler bana ateş etti. Ben de onlara. Ben kaçarken ‘Reisi vurduk, reisi vurduk’ diye sesler geldiğini işittim.

Sonrasında motora bindik ve Gölbaşı’na doğru gittik. Ardından beni Doğukan aradı ve ‘Sinan Ateş ölmüş, ben sana demedim mi ayaklarından vur’ dedi. Ben de ‘Vallahi ben sadece ayaklarına ateş ettim’ dedim.”

"SAVCI 'EMRİ DEVLET BEY'DEN Mİ ALDIN' DİYE SORDU"

Özyağcı, savunmasını devamında şunları söyledi:

“Beni Yunan askerleri yakaladı. Bana ‘Türk müsün diye sordular ve dövdüler sonra attılar. Ardından da Türk askerlerini gördüm kaçmadım.

,Emniyete geldiğim ilk andan itibaren de baskı başladı bana. İşkence yapmadılar ama baskı yaptılar. Savcı Dursun Ali Kaya ‘bu davanın siyasi olduğunu düşünüyoruz. Devlet Bey’den emir aldıysan söyle. Durdu Özer ise ‘MHP’li iki ismi ver yeter. Biz seni koruruz’ dedi.

"SAVCI 'MHP'DEN İKİ İSİM VER YETER' DEDİ"

Ben de ‘Ne yaptığınızı anlamıyorum, buna alet olmam. Ben suç işlemiş bir insan olabilirim ama karaktersiz değilim. Tanımadığım insanlara iftira atmam.

Bana araç fotoğrafları gösterdiler, insan fotoğrafları gösterdiler, Hiçbirini tanımıyordum. Bana ‘ölümden korkmuyor musun? Seçimden sonra her şey değişecek. Sana en yüksek cezayı yazacağım’ dedi. Ben Doğukan Çep’in has kardeşiyim.

Benim abim Doğukan Çep’in Sinan Ateş ile yaşadığı sorunlar nedeniyle ayaklarına sıkmak istedim. O ne dediyse onu yaptım. Tahliye talebim yok.”

"BEN BU DAVANIN BAŞ AKTÖRÜYÜM"

“Ben bu davanın baş aktörüyüm, azmettiricisiyim ifade vermek istiyorum” diyerek söz alan Doğukan Çep’e Mahkeme Başkanı, ''Sıran gelince ifade vereceksin'' dedi.

"SİLAH SESİ DUYARSAN KORKMA" 

Duruşmada savunma yapan ikinci sanık, cinayette kullanılan motosikleti süren kişi olan Vedat Balkaya oldu. 

Olay tarihinden bir süre önce cezaevinden çıktığını, iş bulma konusunda zorluk çektiğini anlatan Balkaya, sanıklardan Doğukan Çep'in "uyuşturucudan uzak durması" şartıyla motor alabileceğini söylediğini, kendisine verdiği sözü tuttuğunu belirtti. 

Çep'in kendisine bir miktar para ve 2-3 tane de motosiklet ilanı attığını ifade eden Balkaya, bir süre sonra motoru aldığını, motoru aldıktan bir gün sonra sanık Çep'in kendisini aradığını anlattı. Sanık Balkaya, "Ataşehir'de buluştuk. 'Ankara'da birinden alacağım var, Eray'ı Ankara'ya götürecek araba var ama getirecek kişi yok.' dedi. Bunun üzerine yardım amaçlı sabah 6 suları Ankara'ya vardım" sözlerini sarf etti. 

Vedat Balkaya, olay gününe ilişkin şunları anlattı: 

Ayın 30'unda öğlen 12.30 sularında Eray beni uyandırdı. 'Alacağımız olan kişi gelmiş, almaya gidiyoruz acele et' dedi. Eray arkama bindi, beni yönlendirdi, Muhsin Yazıcıoğlu Caddesi üzerinde indirdim. Bana, 'Silah sesi duyarsan korkma.' dedi. Bunun üzerine Doğukan'ı aradım, bir sıkıntı olup olmadığını sordum. Bir süre orada bekledim, sonra Eray bir hışımla geldi. Eray'ın yönlendirmesiyle yaklaşık yarım saat gittikten sonra bir petrol ofisine gittik. Eray iner inmez kaskı fırlattı. 'Benimle İstanbul'a gelmeyecek misin?' dedim. 'Gelmeme gerek kalmadı, sen devam et, İstanbul'da görüşürüz.' dedi. Kendisini bekleyen arabaya bindi ve gitti. 

"BİRİNİN ÖLDÜRÜLECEĞİNİ BİLMİYORDUM"

Balkaya, olay tarihinden önce Ateş'i tanımadığını, öldürülmesinden de haberdar olmadığını ileri sürdü. 

Balkaya "Bana alacak verecek meselesi dediler. Vurulma olayı deselerdi cezaevinden yeni çıkmış biri olarak asla yardım etmezdim. Doğukan'ı aradım, Eray tedirgindi, bir şey olduysa bana söyleyin dedim. Ben bu olayın aslını Kocaeli Emniyet Müdürlüğünde öğrendim. Eray'ın birini vurduğunu orada öğrendim. Beni buraya kandırarak getirdiler. Ben Sinan Ateş'i tanımıyorum, sosyal statüsünü bilmiyorum. Burada birinin vurulacağını, öldürüleceğini bilmiyordum" savunmasını yaptı. Balkaya, suçsuz olduğunu iddia ederek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.

KILIÇDAROĞLU YANIT VERDİ

Sinan Ateş cinayetinin azmettiricisi Doğukan Çep, 'Bay Kemal nerede' diye bağırdı. Jandarmalar tarafından salondan çıkartıldı. Duruşma salonundaki Kılıçdaroğlu Çep'e Twitter'dan yanıt verdi.


Kılıçdaroğlu, "Buradayım! Mahkeme salonunda katillerin ve arkanızdaki ağababalarınızın gözünün içine bakıyorum!" ifadelerini kullandı.

Duruşmada şunlar yaşandı:

Mahkeme başkanı, Kurt'a "Sormadın mı alacak verecek davasında niye adres soruyorum, takip ediyorum" diye sordu. Kurt, “Rahmetli kaçta giriyor, kaçta gidiyor diye baktım” diye cevap verdi. Mahkeme başkanının sorusunu yinelemesi üzerine Kurt bu kez, “Bana 'dövülecek, en fazla ayaklarından vurulacak' denildi Doğukan Abi tarafından. Ben MHP ile Ülkü Ocakları’yla bağlantım yok. Vurulacak biriymiş, bilmem” dedi.

Mahkeme başkanının “Doğukan sana 'vurulacak' dedi yani” diye araya girmesi üzerine, Kurt savunmasına şöyle devam etti:

“Dövülecek, en fazla ayaklarından vurulacak dedi. Eray’ın vurulacağını telefonda konuştuklarında öğrendim. Ayın 26’sında Ankara’ya gittim. Kendi kimlik bilgilerimle otele yerleştim. Doğukan adres bilgilerini attı, girişini çıkışını ilettim. İfademdeki her şey doğrudur. 27’sinde cezaevine girdim, 28’inde çıktım. Ben cinayet işleneceğini bilsem kendi kimlik bilgilerimle otelde kalmam. Bu kadar aptallık etmem herhalde.

"ADRESİ DOĞUKAN VERDİ"

Avukatın, “Sorgunuz sırasında ‘Sinan Ateş’in konum bilgilerini Doğukan Cep’e ileten benim’ dediniz. Siz bu adresi nasıl buldunuz kardeşim, nereden tespit ettin?” diye sordu.

Kurt, “Doğukan bana verdi diyorum. Bana kardeşim demeyin” diye tepki gösterdi.

Savunma veren Çep ise azmettirici olduğunu kabul etti ve "Nasıl öldü bilmiyorum, Özyağçi'ya ayaklarına sık dedim. Şok oldum" dedi.

MAHKEME BAŞKANI: NE ANLATIYORSUN SEN?

Çep, şunları söyledi:

- 2013 yılında Gezi olayları sıradan Gazi Gümüşsuyu’nda DHKPC’li teröristlerle vurma olaylarım olmuştu. Kırmızı fularlı kız Ayşe Deniz, Öykü Dilara Keskin… En son bunları vurduktan sonra ESP’nin derneğine giriyoruz, basıp içeride 10 kişiyi vuruyoruz.

En son Hasan Ferit Gedik ölüyor. Uyuşturucuya karşı yürüyormuş. Biz yakalandık, yargılanmaya başladık. Google Hasan Ferit Gedik yazın Allah için tabutun üstüne bakın. DHKPC bayrakları. Biz bunları vurmuşuz, yargılanmaya başlamışız. Ayşe Deniz, Gezi’ye gidiyor, Gezi de ağaç içinmiş ya. Ayşe Deniz Gezi’den sonra Kandil’e gidiyor. Karayılan’ın yanında fotoğrafları var, Karayılan kızları sever. Sonra Ayşe Deniz Rakka’ya gidiyor, orada ölüyor.

Mahkeme Başkanı “Sabahtan beri ne anlatıyorsun” diye araya girip Çep’e kızarak tepki gösterdi.

Çep, şöyle devam etti:

- Vurduğum Cebrail Günebakan da 'Kobani’ye gideceğiz' diyor. Halbuki bunlar MLKP’de silah eğitimi alıyor. Amara Kültür Merkezi’nde pankart açmışlar, ölüyorlar. Bu şekilde davalarım düştü. CHP’nin milletvekilleri gelir, davalarımı sever.

"ERAY 'ABİ BEN VURURUM' DEDİ"

Çep, cinayetten önce Sinan Ateş'le aralarında geçtiğini iddia ettiği olayları şöyle anlattı:

- Aziz Mahmut Hüdai Camisi’nde namaz kılıyordum. Bir gün sabah namazı Sinan Ateş geldi. Yan yana namaz kıldık, zikir yaptım. 2013’te Hasan Ferit Gedik'ten ceza almışım, 'Bana yardım eder misin?' dedim, 'Elimden geleni yaparım' dedi. Bana 'bizim yapamadıklarımızı, hayallerimizi yapmışsın' dedi. Sonra ‘Dosyanı halledecekler’ dedi. Ben aradım, 'bunu ayarladım' dedim. Taksim’de bir otele çağırdı, otelde parayı verdim. 2021’de telefonum çaldı, 'kardeşim' dedi 'bir 200 bin TL ödememiz lazım' dedi. 4-5 günde ayarladım.

- 2022 yılının Kasım ayı, 'kardeşim artık sona yaklaştık, eli kulağında' dedi, 'abi ben paranın tamamını ayarlayamadım' dedim. Sağdan soldan borç istedim, bir hafta içinde 200 bin TL ayarladım, 'kardeşim Ankara’ya gelir misin' dedi. 'Ankara’dayım' dedim, 'Çukurambar Liva Pastanesi'nin konumunu yaz, gel' dedi. Ben gittim, geldi. Oturduk, parayı verdim, poşetti. Ama 'bundan sonra seni aradığımda paranın tamamını ayarlaman lazım' dedi.

- Çıktık dışarıya, 'kardeşim burası benim ofisim' dedi. Tam binanın önünde beyaz bir arabanın içini açtı, benim verdiğim parayı koydu. Bir tane Mercedes, ben oradan ayrıldım İstanbul’a gittim. Ben aramaya başladım, aralık ayı oldu. 'Kardeşim sabret' dedi. 'Olmuyorsa paramızı geri alalım' dedi. Arıyorum arıyorum açmıyor, açan adam açmamaya başladı. Ben de bir iki gün daha bekledim. 'Ben bunu ayaklarından vuracağım, Ankara’ya gidiyorum' dedim. Eray da yanımda. 'Abi ben gider vururum' dedi."

Cep, “Ben öldürmeye gönderseydim, öldürmeye gönderdim derdim. Allah’tan başka kimseden korkum yok. Ölmesini de istemezdim, nasıl öldüğünü de bilmiyorum. Delikanlı gibi öldürdüm derdim. Sevip sevmemek önemli değil. Bunu öldür, öldürtme demem” dedi.

GAZETECİLERE BAŞINI SALLADI

Çep, şöyle devam etti:

- 'Ben bunu vururum' deyince (Eray) voltayız biz… Suat abiyi aradım, 'abi benim bir işim var halleder misin' dedim. 'Bana bir iki gün Ankara’dan ev lazım' dedim. Cinayet desem bunlar benim telefonumu açmaz. 'Suat abi, Liva Pastanesinde oturdum, ofisi şurada, sadece çıkınca haberi ver'. Ben arkadaşımı, dostumu bile isteye yakmam, hain biri değilim.

- Suikast yapmaya gelen insan arkadan vurur gider, yüzünü kapatır gider, karşıdan gelir göğsü gerer vurur. Suikast yapmaya gelen insan silahı böyle tutmaz. Nasıl öldü bilmiyorum, şok oldum, Suat abi şok oldu. Dünyam başıma yıkıldı, bütün film bitti. Dört gün sonra yakalandım. Halk TV, Sözcü Gazetesi 'suikast' dedi. Halk TV, Sözcü hiçbir şehit ailesinin haberini yapmadı. Suat abi Allah korkusu olan bir insan, 'niye böyle oldu' deyince 'böyle olsun istemedim' dedim.

'DOĞUKAN BANA ‘EN FAZLA AYAKLARINA SIKILACAK’ DEDİ’

Duruşma, verilen aranın ardından sanıklardan Suat Kurt’un sözleriyle devam etti.

Kurt, Doğukan Çep’in kendisine, "Bir alacak verecek meselesi için Ankara’ya gider misin?" dediğini söyledi. Bunun üzerine Ankara’ya geldiğini, Sinan Ateş’in giriş-çıkış saatlerini, adres bilgilerini tespit ettiğini, bunu da Çep’in talebiyle yaptığını anlatan Kurt, “Doğukan bana en fazla ayaklarına sıkılacağını söyledi. Ben bunun ne zaman yapılacağını, kimin yapacağını da bilmiyorum. Ben sadece Sinan Ateş’i takip ettim, girişini çıkışını söyledim” dedi.

Böyle bir olayın yaşanacağını bilmediğini belirten Kurt, “Ben cinayet işleneceğini bilsem kendi kimlik bilgilerimle, otobüsle mi gelirim?” ifadelerini kullandı.

MAHKEME BAŞKANINDAN DOĞUKAN ÇEP'E: DEMİNDEN BERİ NE ANLATIYORSUN SEN?

Cinayetin azmettiricisi olmakla suçlanan Doğukan Çep, 2013’te Hasan Ferit Gedik ve Ayşe Deniz Karacagil’in (kırmızı fularlı kız) da aralarında bulunduğu 5 kişiyi vurduklarını bu kişilerin Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın başkanı olduğu HDP’nin ve ESP’nin silahlı kolu olduğunu iddia ettiği MLKP ve PKK’nin üyesi olduğunu savundu.

Hasan Ferit Gedik’i kendisinin değil yanındaki bir kişinin vurduğunu söyleyen Çep, haksız bir ceza alarak 2 sene cezaevinde kaldığını anlattı. İlerleyen süreçte ESP’nin derneğine giderek 10 kişiyi vurduklarını, Ayşe Deniz Karacagil'in de burada yaralandığını söyledi. Vurdukları, saldırdıkları insanların terörist olduğunu iddia eden bu kişilerin ikisinin Suruç Katliamı'nda öldüğünü, Suruç’a çocuklara oyuncak götürmek için değil askeri eğitim almak için gittiğini savunan Çep’in sözü mahkeme başkanı tarafından kesildi.

Mahkeme başkanı, “Deminden beri ne anlatıyorsun sen? Bizi ilgilendirmiyor bu anlattıkların, olayı anlatacaksan anlat” dedi.

Bunun üzerine Sinan Ateş’le ilgili süreci anlatmaya başlayan Çep, “Evet ben azmettirdim. Gedik davasından 2 sene ceza aldım. Dışardaydım, aranıyordum. Bir gün sabah namazımı kıldım, Sinan Ateş ile namaz kıldım, sonra zikir çektik. ‘Yargılanıyorum’ dedim, MLKP’li teröristleri vurduğumu anlattım. ‘Bana yardım et’ dedim. ‘Kardeşim helal olsun bizim yapamadığımız şeyleri sen yaptın’ dedi. Sonra aradı ‘Dosyanı halledecekler 1 milyon TL istiyorlar’ dedi. Sonra ‘200 bin önden ver’ dedi” diye konuştu.

'SİNAN ATEŞ’E DOSYAMI ÇÖZMESİ İÇİN PARA VERDİM'

Daha sonra Ateş’in kendisini Taksim’de bir otele çağırdığını ve parayı bu otelde teslim ettiğini belirten Çep, “Sonrasında arada bir arayıp dosyamı sordum 'gelişme var mı' diye. 2021 yılında tekrar aradı ‘200 bin TL daha vermemiz lazım’ dedi. 'Tamam' dedim. 3-4 gün sonra 'Üsküdar’a sahile gelebilir misin' dedi. Parayı verdim. ‘Sabret’ dedi. Ayet-el Kürsi'yi okuyorum. 2022 yılı kasım ayı, aradı beni ‘Paranın tamamını vermen lazım’ dedi. Toparladım 250 bin lira daha verdim. Ankara’ya çağırdı beni. ‘Ankara’da Liva Pastanesi’ne gel’ dedi. O da geldi parayı verdim. ‘Paranın tamamını ayarlaman lazım’ dedi. Sonra bana ofisini gösterdi, benim verdiğim parayı başka bir arabaya verdi” ifadelerini kullandı.

Bir süre sonra Ateş’in telefonlarına cevap vermemeye başladığını, dosyasıyla ilgili talebinin halledilmeyeceğini, parasını da alamayacağını düşündüğünü söyleyen “‘Ben bunu ayaklarından vuracağım’ dedim” diye belirtti.

Kendisinin araması olduğu için Eray Özyağcı ve Suat Kurt’tan yardım istediğini anlatan Çep, “Öldürmeye göndersem, ‘Öldürmeye gönderdim’ derdim. Gerçekten ayağından 2-3 tane vurdurmaya gönderdim derdim” diye konuştu.

MAHKEME BAŞKANINDAN 'MUSTAFA KEMAL' SORUSU

Olaydan sonra Eray Özyağcı’nın saklandığı Gölbaşı’ndaki ev için 'Mustafa Kemal' diye bir arkadaşını aradığını, bu evi 'Mustafa Kemal'in ayarladığını söyledi Mahkeme başkanının 'Mustafa Kemal’in iletişim bilgilerini sorması üzerine Çep, “Zaten bir sürü insan takıldı dosyaya. Evli barklı adam, bir de onu yakmayalım’ diye cevap verdi.

Çep, Ateş’i öldüren kurşunun Eray Özyağcı’nın silahından, onun bulunduğu ve silahı tuttuğu açıdan çıkmasının mümkün olmadığını, Ateş’i öldüren kurşunun karnına isabet eden kurşun olduğunu, öldüren kurşunun açısının Selman Bozkurt’un (Olay günü Sinan Ateş’in yanında olan arkadaşı/müşteki) açısı olabileceğini söyledi ve araştırılmasını istedi.

Duruşmaya saat 14.15’e kadar ara verildi.

ÜLKÜ OCAKLARI ESKİ YÖNETİCİSİ DEMİRBAŞ: HİÇBİR KAMU GÖREVLİSİNDEN BİLGİ İSTEMEDİM

Verilen 1 saatlik aranın ardından duruşma sanıklardan Ülkü Ocakları eski yöneticilerinden Tolgahan Demirbaş, tüm suçlamaları reddetti. Demirbaş'ın Sinan Ateş’in adres bilgilerini araştırdığı, bunun için Emniyetten, MİT yöneticilerinden ve kamu görevlilerinden Sinan Ateş’le ilgili bilgi istediği iddia edilmişti.

Gizli kalması gereken bilgilerin cımbızla çekildiğini ve 'FETÖ iltisaklı basın mensupları'na ve sahte hesaplara servis edildiğini kaydeden Demirbaş, bir algı operasyonu yürütüldüğünü iddia etti.

Cinayetin tetikçisini cinayetin ardından kaçırdığı ve MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’un evine götürdüğü iddia edilen Demirbaş, Ateş’le ilgili bilgilerin araştırıldığı dönemin 8 ay öncesi olduğunu söyleyerek, “O dönem kendisine karşı camia içinde bir tepki vardı. Arkadaşlar maktulün evinin önüne bir pankart asarak protesto etmek istemişler. Herkes pankartın asılacağı yerle ilgili bir çaba sarf etmişti. Ben de çaba sarf ettim. Cep telefonumdan adresi çıktığı söyleniyor. O bilgiyi ben kimseye göndermedim. Maktulün uçuş bilgilerinin cep telefonumdan çıktığı söyleniyor. Ben kimseden böyle bir şey istemedim. Ben hiçbir kamu görevlisinden o kişiye ait bir bilgi istemedim. Burası bir kabile devleti değil. Ben bunu bir polis çocuğu olarak biliyorum. Ben maktulle alakalı hiçbir bilgi istemedim, hiçbir yere gitmedim” diye konuştu.

EMNİYET GÖREVLİLERİNİ NEDEN ARADI?

Bir avukatın, “Cinayet büro amiri Mustafa Emre Aykan ile toplamda 5 kez görüşmeniz tespit edilmiştir. Bu görüşmenin sebebi nedir?” sorusuna Demirbaş’ın yanıtı şöyle oldu: “Olaydan bir gün önce Emre, Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde olduğunu silah aldığını ve ruhsat işlemleri için içeri alıp aldırmayacağını sordu. Kendisine ulaşıp ulaşmadığımı hatırlamıyorum. Arkadaşlarımı içeri alıp almama konusunda konuşmuşumdur. Maktule ait hiçbir yere gitmedim. Bana o bilgileri Mustafa Emre Aykan vermedi.”

'AUDI MARKA ARAÇ KAMUYA AİT'

Demirbaş, olay günü Gölbaşı’ndaki bir çiftliğine gittiğini, bu çiftlikte arkadaşlarıyla sık sık zaman geçirdiğini, çiftliğe gelecek arkadaşı Emre Yüksel’e konum attığını anlattı ve konum attığı yerin, cinayetin tetikçisinin geldiği bölgeyle aynı olmasının tesadüf olabileceğini düşündüğünü ifade etti.

Sinan Ateş’le hayatı boyunca hiçbir iletişimi olmadığını belirten Demirbaş, cinayet günü kullanılan Audi marka araçla ilgili “Audi marka araç kamuya ait. Arabayı Emre'ye sorun. Benim bildiğim kadarıyla o araç işi olan herkesin kullanabileceği bir araç” dedi.

İNTERNETTE NEDEN SİNAN ATEŞ’İ ARADI?

Olay günü internette sürekli Sinan Ateş’le ilgili arama yaptığı tespit edilen Demirbaş, bunu neden yaptığının sorulması üzerine, “O gece biz İstanbul’a gittik. Gezdik dolaştık otele geldik. Otele gittiğimde uyumadım, gelişmeleri merak ettim. İnternette araştırma yapmam bile iltisaklı olmadığımı gösterir” diye konuştu.

Cinayet gününden sonra Arkadaşı Emre Yüksel’le gezmek üzere İstanbul’a gittiğini ifade eden Demirbaş, çocuğunun yılbaşını kendisiyle geçirmek istemesi üzerine ertesi gün Ankara’ya döndüğünü anlattı.

'OLCAY KILAVUZ’LA GÖRÜŞTÜĞÜMÜ HATIRLAMIYORUM, BİLİRKİŞİ RAPORU HATALI'

Cinayet günü emniyet görevlileriyle yaptığı görüşmeleri cinayete ilişkin detayları merak ettiği için yaptığı için anlatan Demirbaş, MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’la yaptığı iddia edilen görüşmelere ilişkin de, “Olcay Kılavuz’la görüştüğümü hiç hatırlamıyorum. Kayıtlar yalandır. Tespit vardır bilemem. Bilirkişi raporu bence hatalıdır” dedi.

MAHKEME BAŞKANI: OLCAY KILAVUZ’U YARGILAMIYORUZ

Bunun üzerine mahkeme başkanı, “Başka bir soru soracaksanız sorun biz o şahısları yargılamıyoruz. Hüküm ancak hakkında dava açılan fail ve fiil hakkında verilir. Burası savcılık değil, biz burada soruşturma yapmıyoruz, kovuşturma yapıyoruz” dedi.

Bir başka avukatın, “Biz Olcay Kılavuz ile neden bu kadar çok, seri görüşme yapıldığını merak ediyoruz” deyince mahkeme başkanı, “Sizin merakınızı gidermek gibi bir görevimiz yok” dedi.

‘SİNAN ATEŞ DİYE BİRİ OLDUĞUNU ÇOK SONRA DUYDUM’

Cinayet günü tetikçi Eray Özyağcı ve Sinan Ateş’i takip ettiği iddia edilen Suat Kurt’un kaldığı evin sahibi Zekeriya Asarkaya da hakkındaki iddiaları reddederek cezaevi arkadaşı Hakan Saraç’ın ricası üzerine bu isimleri evlerinde ağırladığını söyledi.

Asarkaya, “İki gün kaldılar. İkinci gün Suat’a ‘işiniz bitmiyorsa ben şehir dışına çıkacağım’ dedim. O da ‘bir gün daha idare et bizi’ dedi. Kötü bir şey aklıma gelmedi. ‘Alacak verecek davası’ dedi. Sonra olayın yaşandığı gün alelacele toplanıp gittiler. Suat sabah saatlerinde diğerlerinden önce evden çıktı” dedi.

Olayın yaşandığı gün emniyete götürüldüğünü söyleyen Asarkaya, “Sinan Ateş diye biri olduğunu ben çok sonradan duydum. Daha sonra polislere gerekli yardımlarda bulundum. Bu insanların hiçbirini tanımam etmem. Daha önce irtibatım olmadı. İnanın suçsuz yere yatıyorum, kullanıldım” diye konuştu.

SANIK POLİS MEMURU: ANKARA’YA EĞLENMEYE GELDİK

Tetikçi Eray Özyağcı’yla İstanbul’dan Ankara’ya gelen iki polisten biri olan, aynı zamanda Özyağcı’nın çocukluk arkadaşı olan Aşkın Mert Gelenbey, “Olaydan iki gün önce Eray Özyağcı ile görüştük. Dedesinin durumu çok ağır olduğu için Ankara’ya gideceğini söyledi, gelmeyi düşünüp düşünmediğimi sordu. Ben de düşündüğümü, ağabeyimle ailevi sıkıntıları olduğunu ama maddi durumumun iyi olmadığını söyledim. O da araba ayarlayacağını, yakıtı kendisinin karşılayacağını, birlikte vakit geçirebileceğimizi söyleyince ben de gitmeye karar verdim” diye konuştu.

Kendi özel işleri için arabasını ödünç aldığı diğer tutuklu sanık polis memuru Muratcan Çolak’a aracını teslim ettiğini bu esnada da kendisine Ankara’ya gelmek isteyip istemediğini sorduğunu anlattı. Muratcan Çolak’ın da gelmek istemesi üzerine Eray Özyağcı ile birlikte Ankara’ya doğru yola çıktıklarını anlattı. Ankara yolculuğunda polis çevirmesinde durdurulduklarını ama evrak sorulmadığını söyleyen Gelenbey, polislerin kendisine ‘Gençler devam edin’ dedi.

Ankara’ya vardıktan sonra Çolak ve Özyağcı arabada uyurken ağabeyiyle görüştüğünü, görüşmeden sonra Çolak ve Özyağcı uyanmadığı için eğlenmeye gitmediklerini, daha sonra Özyağcı’yı gideceği yere bırakıp İstanbul’a doğru yola çıktıklarını anlattı.

‘ANKARA EMNİYETİNDE 6 GÜN AĞIR İŞKENCE GÖRDÜM’

Cinayetin azmettiricisi olduğu iddia edilen Doğukan Çep’i tanımadığını belirten Gelenbey, bundan önce verdiği hiçbir beyanı kabul etmediğini, daha önceki emniyet ifadelerini işkence altında verdiğini söyledi. Gelenbey, “Ankara cinayet büroda çok ağır şekilde işkence gördüm. Bu ülkede PKK’lıya bile yapılmayan işkenceler bana yapıldı. Çırılçıplak soyulup 6 saat boyunca suyla işkence ettiler. Avukatlarıma haber vermek istediler. Doktorla görüştüğümüzde doktor yüzümüze bile bakmadan darp yoktur dedi. CMK’dan gelen avukat korkutuldu, işkence gördüğümü söylememe rağmen müdahale etmedi. Daha önce verdiğim ifadelerde söylemediğim şeyler eklendi, söylediğim şeyler çarpıtıldı” dedi.

Gelenbey, emniyette iki gün iki ifade alındığını ve iki ifadenin kelimesi kelimesine aynı olduğunu bunun mümkün olmadığını da sözlerine ekledi, tahliyesini ve beraatini talep etti.

Duruşmanın bugünkü oturumu sona erdi, yarın sabah saat 09.00’da duruşmaya devam edilecek.

AYŞE ATEŞ: EKSİK BİR İDDİANAME İLE YARIM BİR MAHKEME

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş duruşma öncesi yaptığı açıklamada eksik bir iddianame ile yarım bir mahkeme kurulacağını belirtti.

Ayşe Ateş, "Bugün eksik bir iddianame ile yarım bir mahkeme kurulacak. Bizim buradan beklentimiz ve isteğimiz şu, ayrılan dosyadaki 17 kişi hakkında gerekli işlemlerin hızlı yapılarak, bu dosyanın da bizim dosyamıza eklenmesi, eksik olan bu iddianamedeki boşlukların tamamlanarak, yeni ve doğru bir iddianamenin yazılması ve yargılamanın hızlı yapılması" diye konuştu.

Suçluların adil şekilde yargılanmasından başka hiçbir talepleri olmadığını ifade eden Ateş, "Dilekçeler verdik, eksik deliller var, halen gelmeyen, dosyaya eklenmeyen deliller var. Bu delillerin hızlı bir şekilde dosyaya eklenmesi, eksiklerin tamamlanması, halen bazı arkadaşlarımızın ifadeleri eklenmedi, bu ifadelerin hızlı bir şekilde eklenmesi, iddianamedeki boşlukların doldurularak tamamlanması ve hızlı şekilde yargılan devamını istiyoruz. Şimdi mahkemede bunun hepsini dile getireceğim" dedi.

Ateş, bir basın mensubunun, "Sinan Ateş'in Mersin'de bazı ticari bilgileri istihbarata bildirdiği yönünde iddialar vardı. Bu konuyu gündeme getirecek misiniz?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Bahsettiğiniz şey iddialardan ibaret. Ben elimdeki somut delillere, bilgi ve belgeleri dayanarak konuştum hep. Eğer bir gün o konuyla alakalı somut bilgi ve belge elimize ulaşırsa o gün onunla alakalı da yorumumu, söyleyeceğim şeyleri söylerim ama şu an için böyle bir şey mevcut değil. Ancak Mersin olayı tabii ki de bizim olayımızın öncüsü, oradan başlayarak, onun da değerlendirilerek, gerekli ifadelerin de alınarak dosyaya konulması ve hep birlikte işlem görmesi gerektiğini sayın mahkeme heyetine ileteceğim."

Ateş, bir basın mensubunun "Bugün yoğun güvenlik önlemleri var, yanınızda da korumaları görüyoruz, bu korumalarınız uzun süredir var mı?" sorusu üzerine, "Yaklaşık bir buçuk ay oldu sanırım koruma talebinde bulunalı, uzun süredir korumalarım var. Yoğun güvenlik önlemleri altında yaşıyorum. Normal bir hayat yaşamıyorum. Evde, kızlarımla akşama kadar, çok gerekli haller dışında dışarıya çıkmadan. Bazılarının halen yaşamadığı ancak yaşaması gereken cezaevi hayatını maalesef bize layık gördüler" ifadelerini kullandı.

5 GÜN SÜRECEK

İddianamede, tetikçi Eray Özyağcı ile onu olay yerine getiren ve kaçıran Vedat Balkaya ile Suat Kurt hakkında "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
Sanıklardan ''silahlı eylemi organize ettiği'' iddia edilen Doğukan Çep ve şüpheli eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın ise ''suça azmettiren olarak maktüle yönelik toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme'' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ediliyor.

Kaynak: Medyatava Haber Merkezi
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin