Özgür Özel'den süreç açıklaması... Hiçbir pazarlık içinde olmayız! Anayasa şartı...

CHP lideri Özgür Özel, partisinin grup toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. CHP'li belediyelere yönelik başlatılan soruşturmalara tepki gösteren Özel, sokak hayvanlarına ilişkin yasanın düzenlemesi gerektiğini söyledi. Terörsüz Türkiye sürecine ilişkin de konuşan Özgür Özel, süreci dikkatle takip edeceklerini belirterek anayasa tartışmasına değindi ve "mevcut anayasaya bile uymayanlarla anayasa masasına oturmayız, nokta." ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol
Özgür Özel'den süreç açıklaması... Hiçbir pazarlık içinde olmayız! Anayasa şartı...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. 

Konya'da 2 yaşında Rana bebek, sokak köpeklerinin, sahipsiz köpeklerin saldırısıyla feci şekilde can vermesinin ardından sokak hayvanları ile ilgili "Sokak hayvanlarını düzenleyen yasayı düzeltelim" açıklamasında bulundu. 

BELEDİYELERE OPERASYON

CHP'li belediyelere düzenlenen operasyonla ilgili konuşan Özel, "Belediye başkanlarımızı abuk subuk iddialarla içeride tutmaya devam ediyorlar. Beykoz Belediye Başkanımız, yoksula yardım için alınan peynirin hesabını veriyor. ‘Hoş geldin bebek’ paketi yüzünden soru soruyorlar, tutuklama yapıyorlar. 67 bin lira para hareketi bulmuşlar… Alaattin Köseler demiş ki; ‘Almadım.’ Bir bakmışlar, giden para değil, gelen para" dedi. 

"KÜRT SORUNU TARİHE GÖMÜLECEK"

Terörsüz Türkiye sürecine ilişkin konuşan Özel, "Türkiye’de terör sorunu da bitecek, Kürt sorunu da tarihe gömülecek. Bunu yapmanın yolu Kürtler için de Türkler için de demokrasidir. Bunu yapmanın yolu kayyumları tarihe gömmektir. 

Süreci dikkatle takip edeceğiz. Dimdik ayakta duruyoruz. O yüzden “Kişisel pazarlıklar olur mu? Al ver işleri yaparlar mı? Bu işin sonu bir anayasa bilmem nesi olur mu?" Bunların hepsi bir yana. Biz Türkiye’nin hem önümüzdeki seçimlere gidip de bu millet bu Parlamentoya gerçek, sivil, demokratik bir anayasa yapma yetkisi verene kadar mevcut anayasaya bile uymayanlarla anayasa masasına oturmayız, nokta" ifadelerine yer verdi. 

Özel'in açıklamalarının satırbaşları şöyle; 

SOKAK HAYVANLARI YASASI

"Konya'da 2 yaşında Rana bebek, sokak köpeklerinin, sahipsiz köpeklerin saldırısıyla feci şekilde can verdi. Bugün de sabah Erzurum'da 10 yaşında Murat'ımız bir saldırıya maruz kaldı. O da yaralı. Sağlık durumunun iyiye gitmesini temenni ediyoruz.

Normalde bu iki olay Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde olsa ve bu aşamada bir şey söylemeye kalksak siyasetin girdabı içinde kaybolur, savrulur, bir yere gider. Konya ve Erzurum Belediyeleri, AK Partili belediyeleri suçlamadan bir şey söylüyorum. Belediye hangi belediye olursa olsun bu yasa yürürlükte olduktan sonra ve bu şekilde uygulandıktan sonra bu tip durumların olması kaçınılmaz.

Sokak hayvanlarını düzenleyen yasayı düzeltelim. Bu yasa ne insana ne de hayvana huzur verecek bir yasadır. İktidara Rana bebekler yaşanmasın diye bunu hatırlatıyorum.

KARTALKAYA FACİASI

Kartalkaya'daki faciayla ilgili 7 kişilik bilirkişi heyeti rapor hazırladı ama savcılık bunu almadı. Bolu Belediyesi'nin yetkisi yok Turizm Bakanlığı suçlu dediği için almadılar. Bunu yapmazsanız azlinizi isteyin dediler. Ben bunu söyleyince bakan, 'Yok heyeti genişlettik' dedi. Bugün Kartalkaya faciasının 49'uncu günü. Bir rapor korsanca adaletten kaçırılmış, başka bir rapor da ortaya konulmamıştır.

İşlerine gelmediği için raporu reddedenler ne diyecekler hep beraber göreceğiz. 36'sı çocuk, bebek 78 canımızın hesabını sormaya, bu meselenin peşini bırakmamaya devam edeceğiz. Sayın Yerlikaya, 'Bana 10 gün süre verin, çok iyi müfettişlerimiz var' demişti. Bu sözün üzerinden 39 gün geçti. Onu atayan da kalemin sahibi de bir tek kişidir, o da Recep Tayyip Erdoğan'dır.

AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİĞİ

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz geçen hafta gruptan sonra Brüksel'e gittik. Avrupa Parlamentosu'na Sosyalistler ve Demokratlar Grubu tarafından davet edilmiştik. Yaptığımız Avrupa Parlamentosu'ndaki konuşma büyük bir dikkatle takip edildi. Türkiye'nin içinde bulunduğu durum, dünyanın içinde bulunduğu durum, Suriye'den Gazze'ye, Gazze'den Rusya ile Ukrayna arasında süren savaşa kadar, Kıbrıs'ımıza kadar tüm meseleleri enine boyuna konuştuk, soruları yanıtladık. 

NATO'nun, birlikte NATO üyesiyiz hep beraber, en büyük ordusu Amerika Birleşik Devletleri ordusu. Trump'ın ortaya koyduğu yeni yaklaşım, her gün gündeme bıraktığı bir bomba, Zelenski ile yaptığı görüşmede olanlar, Avrupa ile kurduğu ilişkiler, Gazze'ye yönelik olarak oradan Gazze'den Filistinlileri uzaklaştırıp onları çevre ülkelere tehcir edip daha sonra orayı yazlık bir yer olarak işletmeye kalkması gibi her birisi dünya gündemine bir bomba ve güvenlik gündemi yaratan tartışmalarda onlara şunu hatırlattım; "NATO'nun en büyük ordusu bir anda başkanı o ordunun savrulunca olur olmaz şeyler yapınca, bu kaygıları yaratınca demiyor musunuz 'Keşke NATO'nun en büyük ikinci ordusu tam üyemiz olsaydı.' diye?" Karşılıklı hatalar yaptık.

"TÜRKİYE'Yİ TRUMP'A PUTİN'E İTMEYİN"

Elbette Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini yerine getirmediği bir noktada tam üye olmasını kimse bekleyemez. Hatanın büyüğü Türkiye'nin değil, Türkiye'yi 22 yıldır yöneten bu hükümetin. Ama Avrupa Birliği de hatalar yaptı. Onları da anımsattık ve dedik ki; "Türkiye'yi itmeyin. Türkiye'yi Trump'a itmeyin. Türkiye'yi Putin'e itmeyin. Türkiye'yi çağdaş dünyanın dışına itmeyin. Türkiye'yi kapsayın." Dedik ki; "Türkiye'yi dinleyin. Dışişleri Bakanı'nı Paris'e davet etmediniz, yanlıştı.

"ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİM BİR REFERANDUMDUR"

Keşke demokratik standartları sağlasa, bize her aşamada AİHM kararlarını uygulamayan bir ülkeyle nasıl neyi konuşacağız diyor. Sayın Tuğrul Türkeş de aynı şeyi söylüyor: Nereye gitsem Gezi süreci soruluyor diyor. Siyasette ahlak yasası hayata geçmediği için bugün Türk insanı Avrupa'da serbestçe dolaşamıyor ve diyorlar ki 'CHP'nin Avrupa Birliği sürecini destekliyoruz.'

Önümüzdeki süreç bir referandumdur ya Atatürk'ün dediği muasır medeniyetler seviyesine yöneleceğiz ya da böyle yaşamaya devam edeceğiz.

SAĞLIKTA ŞİDDET

Türkiye’de sağlık çalışanları hak ettikleri değeri görmüyor. 70 binden fazla sağlık çalışanı şiddet mağduru olmuş. Sağlıkçılar pandemide, depremde cansiperane çalıştılar. Son beş yılda 15 bini aşkın hekim, yurt dışına gitti. Giden uzman gitsin, asistanla devam ederim diyen anlayış, yetişmiş 15 bin gencimizi Avrupa ülkelerini kaybettik. Hadi devam et bakalım asistanlarla. Ülkemizde hekim yetersiz. 14 Mart’ta aile hekimleri bir kez daha iş bırakma eylemi yapacaklar. Bu bir çığlık. Bu çığlığın duyulması lazım.

ÇAYIRHAN TERMİK SANTRALİ'NİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ

Çayırhan bedavaya gitti. Çayırhan Termik Santrali'nin değeri toplam 4.5 milyar dolar, 164 milyar TL ediyor. Hem santral hem kömür sahasıyla birlikte 20 milyar TL'ye 35 yıllığına verdiler. 35 yıl boyunca kömürü çıkarıp yakacak. Üstelik yüzde 20'si peşin, gerisi 6 taksitle ödenecek. Şirket yılda 120 milyon dolar kâr elde edecek ve özelleştirme bedelini 5 yılda çıkaracak. 4 milyar TL'lik sıcak para için 164 milyar TL'lik Çayırhan'ı verdiler gitti. Seçimden sonra Çayırhan bizimdir, geri alacağız. Öyle Tayyip Bey'in şartnamesine güvenim milletin malını yedirtmeyiz. 40 haramiye de söylüyorum, bu son haramiye de söylüyorum.

"ENFLASYON ORANINA KİMSE İNANMIYOR"

TÜİK aylık enflasyonu açıkladı, bu rakam doğru mudur diye soruyorlar. Türkiye'nin yüzde 85'i açıklanandan daha fazladır diyor. Sokaktaki MHP, bakkala, pazara gidemiyor. Onların da yüzde 73'ü açıklanan enflasyon rakamına açıklanmıyor. AK Partilinin yüzde 68'i de TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranına inanmıyor. Tayyip bey yaptır bir anket çalışması, TÜİK'in açıkladığı enflasyona inanan var mı görelim.

VEDAT MİLÖR'A AÇILAN SORUŞTURMA 

Vedat Milor "Herkes konuşuyor, çok ucuz, herkes gidiyor, gideyim yiyeyim bakalım." demiş. Yiyince de "Bu fiyata bu lezzet gerçekten inanılmaz." demiş. Vedat Milor'a soruşturma açtılar. Ticaret Bakanı da diyor ki: "Ne yaptık ya? Kent lokantasına mı açtık? Vedat Milor'a gittik, sorduk. Sen burada gizli reklam mı yapıyorsun?" Be Allah'ın adamı, kötü bir şey demek istemiyorum, kent lokantasının reklama mı ihtiyacı var? 1 bir mercimek çorbasının 150-200 lira olduğu yerde mercimek çorbası yanında daha üç kap yemek 50 liraya satılıyor, önünde 500 metre kuyruk var. Kent lokantasına "Gizli reklam." diyorlar.

BELEDİYELERE SORUŞTURMA

Normalde olmayan şeyler oluyor. Belediye başkanlarımızı abuk subuk iddialarla içeride tutmaya devam ediyorlar. Herkes biliyor ki bunların hepsi Tayyip Bey'in hasetliği yüzünden, kıskançlığı yüzünden, bundan sonra bir daha seçim kazanamayacağını bilmesi yüzünden oluyor. "CHP'li belediyeler başarılı, silkeleyin, paralarını alın, kendilerini alın, iftira atın, içeri atın, yeter ki şu belediyeleri karşımdan alın." diyor.

Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer 30 Ekim'de tutuklanmıştı. 20 Şubat'a kadar iddianame bekledik, 20 Şubat'a kadar. 400 kişiye, pardon 300 kişiye 4 günde iddianame yazmakla ünlü savcı bir kişinin iddianamesini 4 ayda zor bitirdi. 20 Şubat'ta iddianame çıktı. Şimdi mahkeme günü vermişler, 23 Mayıs'a. Neredeyse seneyi devriyesi geliyor. O 23 Mayıs'ta tahliye olmasa, olur, bu iddianameyle, bu iddialarla, bu kanıtlarla mümkün değil içeride kalması.

Yaza gelecek, adli tatile gelecek, bir sonraki duruşma 1 yıl sonrasına gelecek, ceza almayacağı bir davadan. Bakın, Ahmet Özer'in neyle suçlandığını hatırlayalım. Bundan 15 yıl önce bir telefon açmış Van'da birine. O kişi de PKK'da yöneticiymiş. Telefon taziye telefonu, gün anasının öldüğü gün. 6 kardeş bunlar. Bakın, teröriste de açmamış. Teröristin kardeşine açmış, ona demiş ki; 'Anneniz çok kıymetli evlatlar yetiştirdi' Bunun üzerinden terör örgütü bağlantısı kuracak kadar şu şuurunu kaybetmiş bir ekiple karşı karşıyayız.

ALAATTİN KÖSELER TEPKİSİ

Alaattin Köseler'e 67 bin TL özel kalemden aldığını söylüyor savcı. 'Yok tövbe' diyor. Sonra paranın giden değil gelen para olduğu anlaşılıyor. Çünkü Ahmet bey kendi harcamalarını belediyeye geri ödüyor, yeme içme masraflarını belediyenin özel kalemine ödüyor. Tabii bunların kitabında böyle bir şey olmadığı için giden para diye gelen parayı soruyorlar.

Hüda Par'ın kongre bedelini Bursa Büyükşehir Belediyesi ödemiş. Bursa Büyükşehir Belediyesi özel kalemden 154 parça ödeme yapmış. DSP, TÜGVA, BBP ve MHP Kemalpaşa'nın harcamalarını ödemiş.

2011 yılında özel bir şirket İstanbul Fatih'te yeşil bir alanı 25 milyon TL'yi alıyor. Sonra yeşil alana İBB imar izni veriyor 430 milyon TL'ye değeri çıkıyor. İBB bu arsayı 6 yıl sonra aynı arsayı 430 milyon TL'ye geri alıyor ve tekrar yeşil alana çevriliyor. Kur fiyatına göre 3 milyar 700 milyon TL İBB'nin kasasından çıkıyor.

Antalya'da yapılan konuşmaya soruşturma başlatan Akın Gürlek'e söylüyorum. Bak nasıl fikir takibi yapıyorsun, Süleyman Soylu'nun el koyduğu bu dosyayla ilgili işlem başlat.

2016 yılında, İBB Başakşehir'de bir arazi satın alıyor. Bu arazinin hiçbir yapılaşma hakkı yok ve 41 milyon TL'ye alınmış. Araziyle 5 yıl sonra değerleme yaptırmışlar 13.5 milyon TL'ye düşmüş ve değeri yüzde 75 azalmış. Bugünkü kurla 500 milyon TL zararı var İBB'nin. Dosyayı Soylu aldı, İçişleri Bakanlığı'nda. Yerlikaya bu dosyaya bir bak Soylu eve götürmüş mü götürmemiş mi bir bak. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı AK Parti'nin çalışanı değildir.

SURİYE'DEKİ ALEVİ KATLİAMI

Suriye'deki son olayları endişeyle takip ediyoruz. Yalancı bahar dağıldıktan sonra Arap Aleviler katliama uğradılar. Kravat taktı akıllandı, iyiye gidecek dediler. Yapılması gerekeni yapmadılar. Suriye'yi gerçekten temsil eden sadece Araplar'ın değil Türkmenlerin de Kürtlerin de Dürzilerin de içinde olan bir temsil oluşturulmalıydı. Dünyanın dört bir yanından gelen cihatçılara buradaki insanların hayatı teslim edilemezdi. Şimdi El Şara'yı uyardık, soruşturma açacak diyorlar. Esad gitmişti zulüm bitmişti. Esad'ın yaptıklarını Arap Alevilerine yüklemek nasıl bir akıl ve vicdandır. Hadi orada cihatçılar yapıyor, seni sürekli öven gazetelerin köşelerinde bu katliamı destekliyorlar.

Peki senin, bütün yaptığın her işi öven, resmen iktidarının Pravda gazetesi Yeni Şafak gazetesinde adam çıkıp köşe yazıyor ve diyor ki; 'Nusayriler emperyalizme yaptıkları köpekliğin bir sonucu olarak hala Suriye’de sivil insan öldürecek kadar alçak oldukları için gebertiliyorlar' Bunu söyleyen bir Twitter hesabı olsa, değiştirin rolleri, bunu söyleyen bir Twitter hesabı olsa ve bunu El Şaara’nın militanları için söylüyor olsa bugün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı harekete geçer, hesabı bulur, sabah evi basar, getirir.

Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmenin, dini duyguları istismar ederek kin ve nefret yaratmanın bundan daha başka tanımı var mı? Var mı başka tanımı? O Nusayri dediğin Arap Alevilerinin akrabaları 50 kilometre ötede Hatay’da yaşıyor, göz yaşı döküyor. Alçak adam! Alçak adam!

Dava açacaksa “alçak adam” lafını yazıyı yazana söyledim. Öbürü dava açacaksa zaten açacak bir sebep buluyor. Ama şu kadarını söyleyeyim; 'Biz burada dünyanın neresinde olursa olsun, Filistin ise Filistin’de, Ukrayna ise Ukrayna’da, dünyanın herhangi bir coğrafyasında bir masum kanı akıyorsa onların yanında duruyoruz.

Bir de dün utanmadan çıkmış iki ittifak ortağı, “Efendim CHP Esad artıklarının yanındaymış.” Ben Esad’la tatile de gitmedim. El ele göz göze kol kola gezmedim. Esad’a hep diktatör dedim. Sırf eski ettiğim güzel laflar yüzüme vurulmasın diye Esad denen adama Esad demeye de başlamadım.

Biz Demokratik Suriye’den yanayız, eşitlikten yanayız, barıştan yanayız. Öyle Alevi-Sünni kavgası Türkiye… Türkiye’de Aleviyle Sünni’nin barışının, kardeşliğinin, kol kola girmelerinin, her zaman birlikte olmalarının, birlikte ağlamalarının, yaslarının, birlikte gülmelerinin, aşureyi birlikte kaynatmalarının, iftarı birlikte yapmalarının teminatıdır Cumhuriyet Halk Partisi! Teminatı biziz, teminatı!

Bir tane Alevi vali yapmayan adamlardan, bir tane Aleviye terfi vermeyen adamlardan, sonradan Alevi açılımı yapıp da bir de kadroları dışarıdan devşirip kapı kapı gezdirip “Ne ihtiyacınız varsa verelim.” Süleyman Soylu’nun danışmanı Türkiye’de tek tek gezdi. Ne için gezdi? O için gezdi. Alevilerle Sünnilerin ilişkisi, bizim Can’larla ilişkimiz o ilişkisi değildir. Etle tırnak olmaktır, kaşla göz olmaktır, kalple ciğer olmaktır. Ne konuşuyorsun sen?

DEM PARTİ ZİYARETİ

Dün DEM Partisi’nin değerli eş genel başkanlarını ve heyetini genel merkezimizde karşıladık, ağırladık. Verimli bir görüşme yaptık. Kürt meselesinde tarihsel tutarlılığa sahip olan bir parti olarak durumunun, tutumunun en net olduğu, bu süreçte yapılan bütün kamuoyu araştırmalarında da tutumundan herkesin emin olduğu ve tutarlı bulduğu bir siyasi parti Cumhuriyet Halk Partisi’dir.

Yıllardır dediğimiz gibi, konjonktürel bakmayız. Kürtler sorun var diyorsa Kürt sorunu vardır, çözülmelidir. Nasıl çözülmelidir? Demokrasi, demokratikleşmeyle çözülmelidir. Bu meclisin çatısı altında çözülmelidir. Kürt sorununu da kapsayan hatta Kürt sorununu da aşan hem Alevilerin sorunlarını hem Kürtlerin sorunlarını hem de Türkiye’de ifade özgürlüğüne ilişkin, Türkiye’de kişisel hak ve özgürlüklere ilişkin evrensel kazanımları bırakın Türkiye’nin 20 yıl önceki kazanımlarının da fersah fersah gerisinde kalmış tüm sorunlarını çözecek, Kürt meselesini de kapsayıp halledeceğim bir demokratikleşme paketine ihtiyaç olduğunu söylüyoruz. Bir yandan belediyelere kayyım atayacaksın, Kürtlerin yoğun olduğu ilçelerde, şehirlerde “Siz teröristsiniz, biz yöneteceğiz.” diyeceksin hem de sonra bir başka taraftan bir başka müzakereyle bir başka açılım yapacağız. Geçmişteki örneğin İstanbul İttifakı, Kent Uzlaşısı, o dönemlerde “Demleniyorsunuz. PKK’lıları belediyelere dolduracak.” diyorlardı.

Şimdi PKK terör örgütü olmaktan, yani geçmişe dönük terör örgütü olan PKK, gelecekte terör örgütü olmaktan çıkacak anlaşılan, geleceğe dönük terör örgütü icat ediyorlar. O kişilerin gittiği bir kongre üzerinden bir terör tanımı yapıyorlar. Oranın üzerinden belediye meclis üyelerine sarılıyorlar, saldırıyorlar. Sonra da çıkmış, efendim, bir sihirli değnek değdi, bütün sorunlar çözülecek.

Türkiye’de terör sorunu da bitecek, Kürt sorunu da tarihe gömülecek. Bunu yapmanın yolu Kürtler için de Türkler için de demokrasidir. Bunu yapmanın yolu kayyumları tarihe gömmektir. Bunu yapmanın yolu herkesin ifade özgürlüğünün önünü açmaktır. Herkesin inanç özgürlüğünün önünü açmaktır. Devletin tarafsız ve yasakları yasaklayan bir çizgiye dönmesidir.

Yıllar önce “Yasaklarla mücadele edeceğiz.” diye gelip Türkiye’yi bırakın Avrupa’nın dünyadaki ülkelerin içinde yasakların en yüksek olduğu, en fazla olduğu, en çok şikayet edildiği bir ülkeye getirenlerin Türkiye’ye kazandıracak bir şeyi yoktur. O yüzden bıraktım Tayyip Erdoğan’ı. hasta yatağındaki genel başkanla asla polemik yapmam ama bu meclisin bir başkanı var.

Sayın Kurtulmuş’a bir çağrıda bulunmuştum. Dedim ki “İnisiyatif alın. Gelin bu parlamentonun tüm partilerini, Türkiye’nin tüm sorunlarını çözecek, önünü açacak ve Türkiye’nin zenginleşmesini de sağlayacak bir büyük demokrasi yürüyüşünü siyasi parti gruplarına yapacağınız çağrıyla başlatalım.” Sayın Kurtulmuş’un her şeye rağmen ben hızla inisiyatif almasını beklerim ama günü gelince devreye gireceğini, meclisin inisiyatif alacağını ve bu konuda adımlar atacağını söyleyen ifadelerinden memnuniyet duyduğumu da ifade etmek isterim.

"ANAYASA MASASINA OTURMAYIZ"

Süreci dikkatle takip edeceğiz. Kimse endişe etmesin. 100 yıllık, Sivas Kongresi’nden beri gelen, 106 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi burada. Kökü sağlam, temelleri sağlam, gövde sağlam. Ne kolonumuzda kırık var ne kirişimize bir şey çaktırmışız. Dimdik ayakta duruyoruz. O yüzden “Kişisel pazarlıklar olur mu? Al ver işleri yaparlar mı?

Bu işin sonu bir anayasa bilmem nesi olur mu? Oradan birileri kanar, birileri kandırılır mı?” Bunların hepsi bir yana. Biz Türkiye’nin hem önümüzdeki seçimlere gidip de bu millet bu Parlamentoya gerçek, sivil, demokratik bir anayasa yapma yetkisi verene kadar mevcut anayasaya bile uymayanlarla anayasa masasına oturmayız, hiçbir pazarlık içinde olmayız, nokta."

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin