Geçtiğimiz yıllarda Marmara Denizi'nde sıklıkla görülen müsilaj, diğer adıyla deniz salyası Karadeniz'de de görüldü.
Mavi bayraklı plajları ile bilinen Akçakoca'da liman kesimlerinde müsilaj görüntülendi. Bayram tatili için Akçakoca'ya gelen tatilciler, plajlarda mavi sular yerine beyaz yapışkan deniz salyaları ile karşılaşıyor.
ÇALIŞMA BAŞLATILDI
Liman mevkiinde yoğunlukla görülen müsilajın rüzgarla birlikte Akçakoca sahil şeridine yayıldığı da öğrenilirken konu ile ilgili çalışma başlatıldı.
MÜSİLAJ (DENİZ SALYASI) NEDİR?
Yapışkan, sümüksü yapıya sahip olan müsilaj deniz sıcaklığının yükselmesi artan bakteriler sonucunda oluşur. Denizlerdeki müsilaj özellikle balıkçıların kabusu olur. Balıkçı ağlarına yapışan müsilaj avlanmayı zorlaştırır. Bitkilerdeki müsilaj, su ve gıdanın depolanmasında, tohum çimlenmesinde ve zar kalınlaşmasında rol oynar. Kaktüsler (ve diğer sukulentler) ve keten tohumları, özellikle zengin müsilaj kaynaklarıdır.
MÜSİLAJ (DENİZ SALYASI) NEDEN OLUR?
Deniz suyu sıcaklığının yükselmesi ve denizlerin durgunlaşması (dalga olmaması) deniz salyasına neden oluyor. Ayrıca çevre kirliliğinin denizlere yansıması, denizlerdeki kirliliğin ve atıkların çoğalması deniz salyasının oluşmasına neden olan Fitoplanktonların da hızla çoğalmasına neden oluyor. Marmara Denizi'ndeki bu korkutucu görüntünün sebebi olan müsilajda denizin durgunluğu ve deniz suyu sıcaklığı kadar denizlerin kirliliğinin de payı var. Deniz salyasının temizlenebilmesi için rüzgarın şart olduğu uzmanlar tarafından ilk söylenenler arasında.
MÜSİLAJ NASIL GEÇER?
Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, Rektör Prof. Dr. Mümin Şahin'in görevlendirmesi ve desteğiyle ellerindeki diğer projeleri bırakarak müsilaja (deniz salyası) yönelik çalışma başlattıklarını belirtti. Daha önce de atık suyun arıtılması ve geri dönüşümü konusunda "reaktif oksijen türleri ve soğuk atmosferik plazmalar" üzerinde çalışmalar gerçekleştirdiklerini ifade eden Şahin, "Geliştirdiğimiz teknolojiyle Marmara Denizinde oluşan müsilajın temizlenmesi, giderilmesi ve bertaraf edilmesiyle ilgili çalışmalara başladık. İlk etapta umut verici sonuçlar karşımıza çıktı." dedi.
Marmara Denizi'nden aldıkları su numunelerinde litre başına 0,8 milimetreküp oksijen ölçtüklerini, bu birimin 2 milimetreküpün altına düşmesinin yaşamsal faaliyetleri durdurduğunu anlatan Tecer, şu bilgileri verdi:
"Deniz salyasının deniz canlılarına verdiği en büyük problem, sudaki oksijeni tüketmesi ve atmosferden de oksijen kazanımını engellenmesidir. Derin denizler ve yüzeydeki canlılığın oksijen noksanlığı nedeniyle bitme noktasına gelmesine neden oluyor. Soğuk atmosferik plazmayla ürettiğimiz reaktif oksijenin deniz suyuna enjekte edilmesiyle çözüm olacak bir aşamaya geldik. Litre başına 0,8 miligram çözülmüş oksijene sahip deniz salyası örneğini içeren suyu çok kısa bir sürede reaktif oksijen uygulamasıyla yaklaşık 13-14 miligram seviyesine getirdik. Bu ancak tatlı sularda görülebilen bir seviyedir. Deniz salyasının organik kısmını parçalayarak elimine ettik ve dibe çökelmesini sağladık."
Laboratuvar koşullarında sınırlı miktardaki suyla yaptıkları bu uygulamanın reel ölçekte, Marmara Denizi içerisinde nasıl uygulanacağına ilişkin çalışmanın devam ettiğini dile getiren Prof. Dr. Tecer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aslında üniversite olarak bu konuda desteğe ihtiyacımız var. Yani derin deşarj şeklindeki oksijenlendirme çalışması mı, gemilerle deniz araçlarıyla oksijen kazandırılması mı şeklinde olacak? Ne miktarlarda reaktif oksijen verebileceğiz, bunun maliyeti ne olacak, bununla ilgili çalışma yapmamız gerekiyor."