Milyonlarca İstanbullu ölümle burun buruna... Tabut evlere dikkat

Deprem Türkiye gerçeği… Her gün deprem olan bir bölgedeyiz. Büyük depremler kapımızı çalınca binlerce can hayatını kaybediyor. Uzmanlar deprem olmadan depreme hazır olunması gerektiğini vurguluyor. Uzmanların en fazla uyardı ilimiz ise İstanbul. Mega kentte deprem olmadan evler yıkılıyor. Bu evler 'tabut evler' olarak adlandırılıyor. Küçükçekmece'deki göçük tekrar tehlikeyi hatırlattı. Deprem her saat, her saniye olabilir.

Google Haberlere Abone ol
Milyonlarca İstanbullu ölümle burun buruna... Tabut evlere dikkat

6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinde 50 binden fazla insanımız hayatını kaybetti. 100 binin üzerinde yaralı vardı. Bu acı tablo deprem gerçeğini suratımıza tokat gibi vurdu. 6 Şubat depremleri için önceden uyaran Prof. Dr. Naci Görür dikkatleri Marmara Bölgesi'ne ve İstanbul'a dikkatleri sürekli çekiyor. Görür, İstanbul'un bir an önce depreme hazır hale getirilmesi gerektiğini belirtiyor. İstanbul'da ise binalar daha deprem olmadan çöküyor.

Küçükçekmece ilçesindeki bir bina geçen günlerde "durup dururken" yıkıldı. Enkaz altında kalan bir kişi hayatını kaybederken sekiz kişi yaralandı. Binanın yakınında bulunan bir belediye otobüsü ve bir minibüs saniyelerle olaydan kurtuldu. Yetkililere göre İstanbul’un dört yanında bu tür binalar bulunuyor.

Küçükçekmece’deki olay ile şu soru yeniden gündeme geldi:

Kendiliğinden yıkılabilecek kadar riskli binaların bulunduğu İstanbul’daki yapı stoğu beklenen Büyük Marmara Depremi’ne ne kadar hazır?

‘TABUT EVLER’

BBC Türkçe'de yer alan habere göre; Küçükçekmece örneğindeki gibi, kendiliğinden de yıkılabilecek binalar, ‘çok yüksek riskli’ olarak sınıflandırılıyor.

Bunlara halk arasında ‘tabut ev’ de deniyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), şehirde hızlı tarama yöntemiyle 35 bin binayı inceledi.

A’den E’ye kadar yapılan sınıflandırmada bin 556 binanın E, yani ‘çok yüksek riskli’ kategoride olduğu tespit edildi.

Tabii taranan bina sayısı arttıkça, tespit edilen ‘çok yüksek riskli’ bina sayısı da yükseliyor.

Uzmanlara göre İstanbul’da en acil dönüşmesi gereken binalar bunlar.

İBB Genel Sekreter Yardımcısı Gürkan Akgün, “Çok yakın bir dönemde yaklaşık 10 bin kişiyi bu binalardan tahliye etmiş olacağız” diyor.

RİSKLİ BİNALARLA İLGİLİ DURUM NE?

Bu binalar dışında, bir de yüksek riskli binalar var. Bu binalar da D kategorisinde sınıflandırılmış.

Akgün, inceledikleri 35 bin binanın yaklaşık yarısının D ve E kategorisinde olduğunu belirtiyor.

İBB’nin bazı üniversitelerle hazırladığı çalışmalara göre ise kentte yaklaşık 200 bin yapının 7,5 büyüklüğündeki bir depremde ‘orta ve üstü’ hasar alacağı tahmin ediliyor.

Gürkan Akgün, “Bu, 1 milyon 300 bin haneye denk geliyor. Bunu hane halkı büyüklüğü ile çarptığımızda yaklaşık 3 milyon kişi İstanbul’da olası bir depremde doğrudan etkilenecek” diyor.

İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Sinem Kolgu, depreme karşı dönüşümle ilgili en büyük sorunlardan biri olarak, kentteki tüm binaların durumunu gösteren, tamamlanmış bir envanter çalışması olmamasını gösteriyor.

DÖNÜŞÜM NE DURUMDA?

İstanbul'da yaşayanlar, özellikle 6 Şubat 2023 depremlerinin ardından, oturdukları binaların güvenliğini sağlamak için çaba harcıyor.

Binaların dönüşümü için müteahhitlerle doğrudan anlaşmak bir seçenek.

Diğer yandan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın ‘Yarısı Bizden’ kampanyası sürüyor.

Ancak büyük bir talebin olduğu kampanyada sıraya girmek gerekiyor. Önce, aralarında yüzde yüz oranında anlaşmış kat maliklerine öncelik veriliyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi de ‘İstanbul Yenileniyor’ çalışmasını yürütüyor.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki geçen günlerde CNN Türk’te yaptığı açıklamada, İstanbul’da 7 milyon 500 bin bağımsız birim bulunduğunu, 2012’de çıkan kentsel dönüşüm yasasından bugüne İstanbul’da 880 bin bağımsız birimin yenilendiğini, 107 bininin dönüşümünün de sürdüğünü söyledi.

Özhaseki’ye göre kentte 'en riskli olarak gözüken ve depremde ilk yıkılacak diye tabir edebilen' 600 bin civarında bağımsız birim var.

Özhaseki, bu rakamlarla ilgili “Yeterli mi? Değil. Hele hele İstanbul için hiç değil” dedi.

İBB Genel Sekreter Yardımcısı Gürkan Akgün, İstanbul için dönüşüm sürecinin daha da hızlanması gerektiğini savunuyor.

İMO’dan Kolgu da “1999 depreminden beri çok büyük bir vakit kaybı var. Şu an süreç çok kısalmış durumda, deprem bekleniyor. Dolayısıyla mevcut yapı sayısına, bina sayısına baktığımızda bu çalışma yavaş gidiyor tabii ki” diye konuşuyor.

DÖNÜŞÜM NEDEN HIZLI İLERLEMİYOR?

Bu noktada uzmanlar nezdinde yaygın kabul gören bazı görüşler var.

"Merkezi yönetim ve yerel yönetim arasında yeterli iş birliğinin olmaması ve yetki karmaşası" en çok dillendirilen sorunlardan.

İMO'dan Sinem Kolgu, “Belediyeler ve merkezi hükümet arasındaki diyalog kopuklukları kesinlikle çalışmaları sekteye uğratıyor” yorumunu yapıyor.

Bakan Özhaseki, CNN Türk’te katıldığı yayında ilgili soruya, bu konuda kapılarının her partiye açık olduğunu söyledi ve ekledi:

“Ama ne yazık ki üzülerek söylüyorum, bazı belediye başkanı arkadaşlarımız sadece bir algı siyasetiyle uğraşıyorlar ve kentsel dönüşüm tarafında dönüp bakmıyorlar bile.”

İBB’den Gürkan Akgün ise “Bir ortak uzlaşıda yürünmesi gerekiyor. Biz bunu bir ‘Deprem Konseyi’ olarak nitelendirdik ve bunu kurmak için özellikle bakanlık nezdinde çok çaba sarf ettik. Maalesef kurulamadı ama kurulması lazım. Biz bunun için her türlü çabayı göstermeye devam edeceğiz” diye konuşuyor.

Ekonomik sıkıntılar da süreci olumsuz etkileyen faktörlerden.

Artan maliyetlerin hem şirketleri hem kamu kurum ve kuruluşlarını zorladığı aktarılıyor.

Birçok yurttaş, mevcut ekonomik koşullarda bina yenileme maliyetlerini karşılamada sorun yaşıyor.

Küçükçekmece’ye bağlı Sefaköy semtinde görüştüğümüz, apartmanlarının bir ada kapsamında kentsel dönüşüme girmesi için çaba sarf eden kat maliki Fahriye Ziyade, durumunu şu sözlerle anlatıyor:

“Yaklaşık 100 metrekarelik bir evi dönüşüme sokmak iki buçuk, üç milyon arasında bir miktar yapıyor. Bankalar o kadar kredi vermiyor. Birikmiş paranın olması lazım. Koskoca adanın içinde birinin üç milyon kenarda parası olmasının mümkünatı yok. İnanın biz artık işin içinden çıkamadık.”

Avcılar’da görüştüğümüz, ilçe sakini ve aynı zamanda arama kurtarma konusunda gönüllü eğitmenlik yapan Birhan Altınyürek, Avcılar’da yıkımı gerçekleştirilmiş birçok binayı gösteriyor ve anlatıyor:

“Burada her sokağın başında muhakkak yıkılmış veya etrafı sarılmış bina vardır. Neden? Çünkü insanların müteahhitle anlaştıkları dönemdeki maliyet fiyatı ile şimdiki maliyet fiyatı arasında dağlar kadar fark var. Şimdi insanlar kiralarda oturuyorlar ve ne yapacaklarını bilmiyorlar.”

İstanbulluların dile getirdiği bir diğer konu da binalardaki kat sayısı sorunu.

Örneğin oturduğunuz dört katlı bir binayı kentsel dönüşüme sokmak istiyorsunuz ama zaman içinde değişmiş imar planı gereği size dört kat izni veriliyor.

Bu da bina sakinlerinin anlaşmasını zorlaştırıyor.

Bu konuyu sorduğumuz İBB’den Akgün, bazı yerlerde bunun değerlendirebileceğini ancak kentte planların belirli bir nüfusun ihtiyacına göre yapıldığını belirtip bir örnek veriyor:

“Esenyurt’ta şu anda mevcut durumda çocukların tam anlamıyla eğitim alabilmesi için 70’in üzerinde okula ihtiyaç var. Orada imarı birer kat daha artırdığınızı düşünün.”

Akgün bu konuda yurttaşların ada bazında birleşip dönüşüme girdiğinde bazı yerlerde yüzde 20, yüzde 30 gibi imar artışlarının olduğunu ekliyor.

Bazı ilçelerde yurttaşlar gerçekten de ada olarak dönüşüme girerek bu kat sorununu aşmayı hedefliyor.

Ancak ada olarak kentsel dönüşüme girmek isteyenlerin çok daha fazla sayıda kişiyle anlaşması ve ortak hareket etmesi gerekiyor.

“Şu anki sistemde tamamen komşular birbirine düşman olma kafasına geliyor” diyen Fahriye Ziyade ekliyor:

“Biz kentsel dönüşüme ada olarak girelim dedik ama adanın içinde oturmayıp da ‘Ben nasıl olsa kira alıyorum, ben karışmam’ diyen parseller var. O yüzden de elimiz kolumuz bağlandı. Çaresiz kaldık.

“Diyorum ki buradan çıkayım. Kiraya da veremem. Bir deprem olsa, kiracıya bir şey olur, onun hakkına giremem. Kiralara bakıyorum, 25, 30 bin lira.”

"İstanbul’un dönüşüm alanlarını genişleterek kentsel dönüşümü daha da hızlandırmak, belirlenen rezerv alanlarında 400 bin konut inşa etmek, yarısı bizden kampanyasıyla 350 bin konutu dönüştürmek, 100 bin sosyal konut inşa etmek…"

Bunlar, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın İstanbul’da dönüşüme yönelik hedefleri.

İBB de yeni projeleri hayata geçireceğini belirtiyor.

İBB’den Akgün kadro sayılarını artırdıklarını ve ilçe belediyeleriyle protokoller yaptıklarını söyledikten sonra dar gelirli İstanbullulara destek sağlayacak bir teşvik sistemini de bu yılın Temmuz ayında İBB Meclisine getireceklerini ekliyor:

“Binasını dönüştüremeyen dar gelirliler ve dar gelirli emeklilere teşvik sağlayacak bir sistemi Temmuz ayı meclisine sunacağız. Dar gelirli olduklarını mevzuata da uygun bir şekilde açıklayanların yapı maliyetlerini belirli oranda biz karşılayacağız.”

Akgün Temmuz ayında güçlendirme yönetmeliğiyle ilgili bir tasarıyı da meclise sunacaklarını, bununla da bazı binaların güçlendirilebilmesi sürecini hızlandırmayı hedeflediklerini söylüyor.

Küçükçekmece’deki olay, İstanbul’un depreme dirençli hale gelmesi için binaların dönüşümünün hızlanması gerektiğini ortaya koydu.

İMO’dan Kolgu, “Küçükçekmece’deki olayda sadece düşey yükler altında bir etki vardı, yatay etki yoktu. Deprem yatay bir etki, bu olduğunda binalar birbirleriyle de etkileşecek, kendini taşıyamayacak durumda olanlar yıkılacak. Yanındakini etkileyecek. Küçükçekmece’deki çok mikro bir örnekti. Gerçek depremin, bunun yanında çok çok büyük bir etkisi olacak” hatırlatmasını yapıyor.

İBB'den Akgün de “Elbirliğiyle bir seferberlik halinde bu dönüşümün hızlanması gerekiyor” diyor.

Sefaköy sakini Fahriye Ziyade yetkililere şu çağrıda bulunuyor: “Devletimiz, hükümetimiz, belediyeler yani bir araya gelip ivedi olarak bu konuyu el atmaları gerekiyor. Ölümle burun burunayız. Deprem her saat, her saniye olabilir.”

Kaynak: Medyatava Haber Merkezi
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin