Eski Ülkü Ocakları Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş, 30 Aralık 2022 tarihinde Ankara’nın Çankaya ilçesindeki Çukurambar semtinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmişti. Ateş’in öldürülmesine ilişkin tutuklu 12 sanığın yargılanmasına Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi Kampüsü’nde 30 Eylül’de devam edilecek.
DURUŞMANIN HAFTA BOYUNCA DEVAM ETMESİ BEKLENİYOR
Hafta boyu devam etmesi öngörülen duruşmada esas hakkındaki savunmalar yapılacak.
Temmuz ayındaki son duruşmada, sanıklardan Mehmet Yüce, Erdem Karadeniz, Osman Bayraktar, Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Aytaç Ataç, Caner Günay, Umut Ersoy ve Alper Atay tahliye edilmişti.
Duruşmadan bir gün önce CHP'nin bir önceki lideri Kemal Kılıçdaroğlu t24'ten Candan Yıldız'a konuştu.
Kılıçdaroğlu “Sinan Ateş, Ülkü Ocakları'nı kriminal işlerden uzak tutmak için çaba harcayan biriydi; buna tahammül edemeyenler cinayeti gerçekleştirdi” diyerek aslında cinayetin gerekçesinin altını çizdi.
2019 yılında Ankara-Çubuk’taki uğradığı linç girişimiyle Sinan Ateş cinayeti arasında bir bağ olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
Türkiye iyi yönetilmediği için para sıkışıklığını, Hazine’deki açığını gidermek için arka arkaya af yasaları çıkardı bu iktidar. Uluslararası mafyanın Türkiye'ye gelmesi, paralarını buraya getirmesi pek çok karmaşaya, pek çok olaylara gebe bir Türkiye gerçeğini ortaya koydu. Bu çerçevede değerlendirmek lazım diye düşünüyorum. Hayatın her alanında pek çok sorun yaşanabilir ama bu sorunların akılcı politikalarla giderilmesi gerekiyor. Mevcut iktidar sorun yaratan bir iktidar. Dolayısıyla siz eğer mafyanın parasını getirirseniz buraya mafyanın kendisi de gelecektir ve hayatın her alanında sorunlar çıkacaktır. Bu bazen siyaset bazen başka alanlara girer. Burada asıl tehlikeli olan ise uyuşturucu... Uyuşturucu baronlarının Türkiye'ye gelmesi... Çünkü kara parayı elinde tutan kara para liderleri, uyuşturucu baronlarıdır. Bu baronlar paralarını aklayacak zemin bulamazlar uluslararası alanda… Türkiye biçilmiş kaftan... Sekiz kez af yasası çıktı ve bunlar paraları getirip akladılar, buraya yerleştiler, rahat yaşadılar. Bunları görüyoruz, biliyoruz. Ülkü Ocakları’nın bir bölümünün bu süreçte uyuşturucu olayına bulaştığını hem gözlemledik hem de gördük.
Bu olayı Mersin’deki olaydan bağımsız düşünmek yanlış. Mersin’deki olayı da gayet iyi biliyoruz. Ben Sinan Ateş'in Ülkü Ocakları’nı bu tür ilişkilerin dışında tutmak için özel çaba harcayan bir başkan olarak gördüm. Çünkü kendisi aynı zamanda bir akademisyen, iyi bir eğitim almış. Ülkü Ocakları’nın köklü bir tarihi var. O tarihin gereği olarak kriminal işlere bulaşanları sistemin ya da Ülkü Ocakları'nın dışında tutulmasına çaba harcayan birisi. Buna tahammül edemeyen kesimler vardı ve böyle bir olay gerçekleşti.
Çubuk'taki olay aslında yine Ülkü Ocakları’nın bazı unsurlarının orada olduğunu bize gösteriyor zaten. Herkes orada valisi, kaymakamı, emniyet müdürü, jandarma komutanı, bakanlar…
"Size linç girişimiyle Sinan Ateş cinayeti arasında bir bağ var mı?" sorusuna Kılıçdaroğlu şöyle yanıt verdi:
Kesinlikle var. Yani şöyle bir bağ var diyelim. Eğer bir siyasi otoriteden destek alıyorsanız istediğiniz kişiyi rahat öldürebilirsiniz. Talimatla istediğiniz kişiyi linç edebilirsiniz. Bunların konumları hiç önemli değil. İster genel başkan olun, ister bir üniversitede akademisyen olun fark, etmiyor. Çünkü güç siyasi otoriteden alınıyor. Siyasi otorite kirli bir otorite, temiz bir otorite değil. Temiz olsa buna zaten izin vermez. Kirli bir otorite intikam almak istiyor, gözdağı vermek istiyor, yeri geldiğinde öldürmek istiyor ve güvenceyi de devletin yapısından alıyor. Nasıl olsa mahkûm olmazsın, beraat edersin. Kimse sana dokunmaz. Senin arkanda biz varız. Bunu söyleyen otorite siyasi otoritedir.
Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
Ankara'nın göbeğinde işlenen bir cinayet, herkesin gözünün önünde işlenen bir cinayet. Siyasilerin bu işe bulaşmış olması ve kriminal kişilere güvence verilmesi, onların önceden eğitim almaları… Motosikletle giderken nasıl vuracaksınız onun eğitimini almadan… Buna benzer pek çok duyum bize geldi. Bu ülke faili meçhul cinayetlerden büyük acılar yaşayan bir ülke. Uğur Mumcu’sundan tutun Muammer Aksoy’a kadar… Bütün bunları yeniden yaşamak istemiyoruz. O dönem CHP Genel Başkanı’ydım… Aradan bu kadar yıl geçti ve büyük acılar çekti bu ülke. Şimdi Ankara'nın göbeğinde vuruluyor. Arkasında siyasiler var. Dosya kapatılmak isteniyor. Ben bunun farkındaydım. Dosyanın kapanmaması lazım. Savcılar olaya el koydular. Savcılar değiştiriliyorlar. Niye savcılar değiştirilir? Kimin gücüyle savcılar değiştirilir? Çünkü o savcılar gerçeğe ulaşmak istiyorlar. Ayrıca burada başka kirli ilişkiler vardı. Özel harekâtçıların bu işin içinde yer alması ya da bu işin bir unsuru haline gelmesini sağlayan güç ne? Bunlar polis, devletin polisi… Bizim güvenliğimizi sağlayacak olan kişiler… Bunlar birilerinden güç alarak, onların talimatıyla gidip belli insanların öldürülmesi için ya da onlara suikast yapılması için yardımcı olan kişiler. Böyle bir devlet olmaz, böyle bir yapı olmaz. Buna karşı mücadele etmek lazım.
Eğer ben siyaseten bir görev yapıyorsam, bir partinin genel başkanı isem, devlet kurmuş bir partinin genel başkanlığını yapıyorsam o zaman benim bu tür kirli ilişkilerle mücadele etmem lazım. Sinan Ateş’in siyasi görüşü beni ilgilendirmez. Onlar bu ülkenin saygın vatandaşları. Onlarla siyaseten farklı düşünebiliriz. Ama farklı düşündü diye onun öldürülmesine benim sessiz kalmam, benim de siyaseti kirletmem anlamına gelir. Oysa ben temiz siyasetten yanayım. Doğru ve ahlaklı siyasetten yanayım.
Bu ülkenin artık bu tür kirli ilişkilerden, siyaset afya ilişkilerinden arınması gerektiğine inanan bir insanım ve bunun mücadelesini, genel başkanlığım zamanında da yaptım şimdi de yapıyorum.
Devletin temelini adalet oluşturur. Eğer adalet dediğiniz kurum zarar görürse devlet, devlet olmaktan çıkar. Mafyanın yönettiği, mafyanın etkin olduğu, devletin çürüdüğü, siyasetle mafyanın iç içe geçtiği bir yapının Türkiye'ye ve bizim insanımıza büyük zararlar vereceğine inandığım için bunları yaptım.
Zanlılardan birisinin bir MHP milletvekilinin evinde ne işi var? Özel harekâtçılar, infazı yapacak kişiyi alıp İstanbul'dan Ankara’ya niçin taşırlar? Devletten güçlerini almazlarsa bu olur mu? Bunlar önceden planlanmış. Tetikçi önceden seçilmiş. Çünkü kriminal bir kişi… Gücünü siyasi otoriteden alıyor ve rahatlıkla vururum diyor. Hem kendimi kahraman ilan ederim hem de zaten kimse bana dokunamaz diyor. Bu güvence verilmiş ona zaten. Bu kişiler yetiştiriliyor, eğitiliyor. Ne zaman nerede vuracağı belli… Sinan Ateş izleniyor. Nereye gideceği belli. Bu bilgileri ona kim veriyor? Herhalde Kemal Kılıçdaroğlu vermiyor. Gazeteci olarak siz de vermiyorsunuz. Bu bilgiler kimin elinde var? Devlet dediğiniz kurumun elinde var mı? Evet. Emniyet alır da bu bilgileri kriminal bir kişiye verirse ne demektir bu? Sen şu saatte şurada gidip şunu vurabilirsin ve biz sana her türlü korumayı sağlarız. Bu bilgiyi veren kişi aynı zamanda bu cinayetin siyasi olduğunu da gösteriyor. Arkasında bürokratik bir yapının olduğunu gösteriyor. Bürokrat gücünü nereden alır? Bunu yaparken herhangi bir bürokrat yasadışı bir işleme kendi isteğiyle girebilir mi Giremez efendim. Mümkün değil girmesi.
Hiç tanımadığı bir kişiye Emniyet'ten bilgi geliyor. Şuraya gideceksin, yazışmalar var, haberleşmeler var. Bu bir siyasi cinayet. Önceden planlanmış. Faillere her türlü imkân sağlanmış. Gidip vurması için ortam hazırlanmış ve vurduktan sonra elini kolunu sallayarak gitmiş. Şimdi buna siyasi cinayet değil diyorlar. Siz çocuk mu kandırıyorsunuz! Bal gibi siyasi cinayet bu. O kadar ileri gidiyorlar ki olayı soruşturan savcıları bile değiştiriyorlar. Hâlâ siyasi cinayetle ilgili dava açılmış değil.
Savcıların elinde bütün bilgiler var. Bazı özel harekâtçı polisleri eleştirdik ama bu ülkenin saygıdeğer polisleri var. Aslında bütün bu olayların hepsi biliniyor. Polisler hepsini ortaya çıkardılar. Yani o polislere gerçekten yürekten teşekkür etmek lazım. Başlangıçta savcıya direnen, bunu araştırmak istemeyenler de vardı. Ama savcılar direttiler, baskı kurdular. Yapacaksınız, gözaltına alacaksınız, getireceksiniz dedi. Tutukluluğuna karar verildi. (Tolgahan Demirbaş'tan söz ediyor). Savcılar görevini yaparken çok zorlandılar. Çünkü siyasi baskı vardı üzerlerinde. Onun için bu dava siyasi bir dava. Bu dava sıradan bir dava değil. Bu dava bütün ayrıntılarıyla aydınlatılmazsa herkes vebal altında kalır. Devlet, devlet olmaktan çıkar. Aydınlatılırsa bir daha insanlar bu tür işlere giremezler.
Siyasi dengeler de değişebilir, başka şeyler de olabilir. Şimdi burada siyasi denge derken MHP'nin dışarıdan destek verdiği bir AK Parti iktidarı var. Yani tek adam iktidarı var. Bu tek adam iktidarının da koltuğu sallanabilir. Bütün bu ayrıntılar ortaya çıkarsa orada da başka şeyler olabilir. Yani MHP ile AK Parti arasındaki gerilimi biliyoruz. Gayet iyi ve net biliyoruz. Yani bu olayın asıl faillerinin kim olduğunu benden daha çok Erdoğan biliyor. Bütün bu bilgiler bana geldiği gibi savcıya gittiği gibi herhalde Erdoğan'a da gidiyor. Erdoğan'a daha fazla bilgi gidiyor. Öldürme talimatını veren kişiler kim? Kalemi kırılsın diyenler kim? Kalemi kırılsın diyenler ortaya çıkartılmadıkça tetikçinin hapse atılması sorunu çözmez. Sorun daha derinde. Türkiye artık bu kirlilikten arınmak zorundadır.