Viral hepatitler, karaciğerde iltihaplanmaya neden olan çeşitli virüslerin yol açtığı enfeksiyonlar olarak biliniyor. Hepatit virüslerinin beş ana türü bulunuyor. A, B, C, D ve E. Bu türlerin hepsi karaciğer hastalığına neden olmakla birlikte ancak bulaşma yolları, hastalığın şiddeti, coğrafi dağılım ve önleme yöntemleri açısından farklılık gösteriyor. Özellikle B ve C türlerinin yüz milyonlarca insanda kronik hastalığa yol açarak, karaciğer sirozu, karaciğer kanseri ve viral hepatit kaynaklı yaşam kayıplarının en yaygın nedenleri arasında yer aldığını söyleyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi'nden Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özlem Alıcı, “Viral hepatitler bulaşıcı nitelikte olduklarından, toplumsal sağlık açısından büyük riskler taşır. Dünya genelinde yaklaşık 354 milyon insan hepatit B veya C ile yaşamaktadır ve çoğu için test ve tedaviye erişim hala mümkün değildir" diye konuştu.
YAŞAM KAYBINA NEDEN OLAN BULAŞICI HASTALIKLAR ARASINDA İKİNCİ SIRADA YER ALIYOR
Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) 2024 Küresel Hepatit Raporu'na göre, viral hepatite bağlı ölüm oranının giderek arttığını ve yılda 1.3 milyon yaşam kaybıyla, ölümcül seyreden bulaşıcı hastalıklar arasında ikinci sırada yer aldığını belirten Doç. Dr. Alıcı, "DSÖ 2022 verilerine göre, dünya genelinde yaklaşık 254 milyon kişi kronik hepatit B enfeksiyonu ile yaşamaktadır ve her yıl yaklaşık 1.2 milyon yeni enfeksiyon görülmektedir. 2022'de hepatit B, çoğunlukla siroz ve karaciğer kanseri nedeniyle tahmini 1.1 milyon ölüme yol açmıştır. Yine DSÖ verilerine göre, dünya çapında yaklaşık 50 milyon insan kronik hepatit C virüsü enfeksiyonu taşımaktadır ve her yıl yaklaşık 1.0 milyon yeni enfeksiyon meydana gelmektedir. Hepatit C, 2022'de siroz ve karaciğer kanseri nedeniyle yaklaşık 242.000 ölüme yol açmıştır" ifadelerini kullandı.
Hepatit B ve C enfeksiyonlarının yayılma hızında bazı bölgelerde artış, bazı bölgelerde ise azalma gözlendiğine işaret eden Doç. Dr. Alıcı, artışın nedenleri arasında yetersiz sağlık hizmetleri, hijyen eksiklikleri ve farkındalık yetersizlikleri bulunurken, azalmanın da genellikle aşılamanın yaygınlaşması ve etkili tedavi yöntemlerinin kullanılmasını bağladı.
HEM BİREYSEL HEM DE TOPLUMSAL SORUNLARA NEDEN OLUYOR
Hepatitli kişilerin, hastalıkları nedeniyle sosyal yaşamlarında ve iş hayatlarında stigma ve ayrımcılıkla karşılaşabildiklerini ve bu durumun da sosyal izolasyona yol açabildiğini hatırlatan Doç. Dr. Alıcı, ayrıca, tedavi süreci, sağlık sorunları ve iş gücü kaybının kariyerlerini ve günlük yaşamlarını etkileyebildiğine dikkat çekti. Bunun yanında iş yerinde bulaşıcılık endişeleri ve tedavi sürecindeki zorlukların da önemli etkenler arasında yer aldığını anlattı.
Hepatitin yarattığı bireysel sorunların yanında toplum için de hem sağlık hem de ekonomik açıdan önemli etkilere sahip olan bir hastalık olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Alıcı, “Tedavi edilmediğinde, karaciğer hastalıklarına ve kanserine yol açabilir, bu da sağlık hizmetlerine olan ihtiyacı artırır ve yaşam kalitesini düşürür. Ekonomik olarak, hastalık tedavisi, bakım ve iş gücü kaybı gibi mali yükler doğurur. Ayrıca, hepatitli bireylerin tedaviye erişim sorunları ve sosyal dışlanma gibi ek zorluklarla karşılaşmaları mümkündür" dedi.
HEPATİT VİRÜSÜ BİRÇOK YOLLA BULAŞABİLİYOR
“Hepatit virüslerinde dikkat çekilmesi gereken önemli bir noktanın da bulaşın çok farklı yollarla gerçekleşmesi" diyen Doç. Dr. Alıcı, şu bilgileri verdi:
“Hepatit B ve C kan yoluyla, cinsel temas yoluyla ve anneden bebeğe doğum sırasında bulaşabilir. Risk altında olanlar arasında enfekte bireylerle yakın temasta bulunanlar, sağlık çalışanları, enfekte iğneleri paylaşan uyuşturucu kullanıcıları, enfekte bir partnerle korunmasız cinsel ilişkide bulunanlar ve Hepatit B veya C taşıyıcılarının aile üyeleri bulunmaktadır."
Erken teşhis ve tedavi ile hastalıkların kronikleşmesini ve karaciğer komplikasyonlarını önleyebilmenin yanında hastalığın yayılmasının da sınırlandırmanın mümkün olduğunu belirten Doç. Dr. Alıcı, “Bu nedenle hem bireylerin hem de toplumun sağlığını korumak için son derece önemlidir" dedi.
“AŞILANMA ORANLARI ÖZELLİKLE BEBEK VE ÇOCUKLARDA ARTIRILMALI"
Hepatit enfeksiyonlarında korunmada ve yayılımının önüne geçilmesinde aşılamanın çok önemli olduğunu söyleyen Doç. Dr. Özlem Alıcı, aşılar konusunda durumu şöyle özetledi:
“Bugün, hepatit A ve hepatit B'ye karşı aşılar mevcuttur. Hepatit A aşısı yalnızca birkaç ülkede kullanılmakta olup, daha geniş çapta uygulanması salgınları kontrol altına alma potansiyeline sahiptir. Hepatit B aşısı ise oldukça güvenli ve etkili bir aşıdır; 1982'den bu yana dünya genelinde 1 milyardan fazla doz kullanılmıştır. 2020 yılında, üç doz hepatit B aşısı yaptırma oranı yüzde 83 olarak belirlenmiş ve çocukların yüzde 42'si doğumda bir doz almıştır. Aşılama oranlarının özellikle bebekler ve çocuklar arasında artırılması, HBV enfeksiyonlarını azaltacak ve dolayısıyla karaciğer hastalığı ve ölüm oranlarını düşürecektir. Hepatit B aşısı, kronik enfeksiyonların gelişmesini yüzde 95 oranında önler. Koruma en az 20 yıl sürer ve şu anda DSÖ tarafından ek doz önerilmemektedir. Hepatit C için ise bir aşı bulunmamaktadır."
Son yıllarda özellikle Hepatit C tedavisinde büyük ilerlemeler kaydedildiğine işaret eden Doç. Dr. Alıcı, “Özellikle direkt etkili antiviral ilaçlar Hepatit C'nin tedavisinde yüksek başarı oranları sağlamıştır. Hepatit B aşıları ve tedavileri konusunda da gelişmeler yaşanmakta, daha etkili ve uzun süreli koruma sağlayan yeni aşılar geliştirilmektedir" diye konuştu.
“HEPATİTİN TEDAVİ EDİLMEDİĞİNE DAİR YANLIŞ BİR İNANIŞ VAR"
Hastalık ve hastalığın yayılımı konusunda gerçekleştirilen tüm çalışmalara rağmen toplumda hala bazı yanlış bilgi ve inanışların olduğuna işaret eden Doç. Dr. Alıcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hepatit hakkında yaygın yanlış inanışlar arasında hastalığın sadece belirli gruplarda görüldüğü ve tedavi edilemez olduğu düşüncesi yer alıyor. Bu yanlış anlamaları düzeltmek için toplumsal farkındalık kampanyaları, eğitim programları ve doğru bilgi paylaşımı önemlidir. Halk sağlığı politikaları, hepatit enfeksiyonlarının önlenmesi, erken teşhisi ve etkili tedavisi için desteklenmelidir. Gelecekte, hepatitlerin daha iyi anlaşılması, etkili aşıların geliştirilmesi ve tedavi yöntemlerinin iyileştirilmesi beklenmektedir. Ayrıca, toplumda hepatit farkındalığının artırılması, aşılama oranlarının yükseltilmesi ve erken teşhis programlarının güçlendirilmesi önleme adına önemli noktalardır."
DSÖ 'ŞİMDİ HAREKETE GEÇME ZAMANI' DEDİ
Dünya genelinde hepatit tedavisine hala erişim konusunda bazı zorluklar ve eşitsizlikler bulunduğunu ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde, hepatit tedavi ve ilaçlarına erişimde yaşanan sınırlılıklar, hastaların uygun tedaviye ulaşmasını engelleyebilir ve hastalığın ilerlemesine ya da ciddi komplikasyonların gelişmesine neden olabildiğini söyleyen Doç. Dr. Alıcı, bu yıl DSÖ'nün, 'Harekete Geçme Zamanı' mottosu ile hepatit enfeksiyonlarının önlenmesi, erken teşhisi ve etkili tedavisi için toplumların ve sağlık sistemlerinin harekete geçmesi gerektiğini vurguladığını anlattı.
“TÜRKİYE'DE İYİ BİR ALTYAPI VAR"
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özlem Alıcı, Türkiye'de hepatit tedavisi ve ilaçlarına erişim konusunda genel olarak iyi bir altyapı bulunduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamladı:
“Türkiye'de Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen sağlık politikaları ve programlar sayesinde hepatit enfeksiyonlarıyla mücadelede önemli adımlar atılmaktadır. Türkiye'de hepatit tedavisi genellikle hastanelerde ve sağlık merkezlerinde sunulmaktadır. Sağlık Bakanlığı'nın belirlediği protokoller doğrultusunda hepatit hastalarına uygun tedavi ve ilaçlar sağlanmaktadır. Ayrıca, Türkiye'de hepatit B aşısı da rutin aşı programı kapsamında uygulanmaktadır."