MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM'deki grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Bahçeli konuşmasında, "Teröristbaşının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM'de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün tamamen lağvedildiğini haykırsın." dedi. Bahçeli geçen hafta ise Öcalan'a örgüte silah bıraktırma çağrısı yapmıştı. Bu sefer bu çağrı için Meclise gelmesini istedi. Bahçeli'nin szöleri gündeme bomba gibi düştü.
Devlet Bahçeli'nin yüzüğünün ve rozetinin şifresi çözüldü... Abdullah Öcalan'a çağrıyı bu sembollerle yaptı
Türkiye, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin PKK elebaşı Abdullah Öcalan'a yaptığı çağrıyı konuşuyor. Bahçeli, geçen hafta da Öcalan'a çağrı yapmıştı. Bu çağrısında Bahçeli bir adım öte gitti. Bahçeli, Öcalan'ı Meclise davet etti. Bu sözler gündeme bomba gibi düştü. Bahçeli bu çağrıyı partisinin grup toplantısında yaptı. Bahçeli'nin parmağındaki yüzük ve yakasındaki rozet bu açıklamaya çok iyi çalıştığını işaret etti. İşte o rozet ve yüğün anlamı...
Özellikle TBMM açılış toplantısında DEM'li vekillerle tokalaşmasının ardından başlayan 'yeni çözüm süreci' tartışmaları kapsamında açıklamalar yapan Bahçeli, terör sorununun çözümü için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olduklarını söyledi.
Öcalan'ı TBMM'de PKK terör örgütünü lağvettiğini ilan etmeye çağıran Bahçeli, şöyle konuştu:
"DEM'E UZATTIĞIM EL KONUŞULUYOR"
"DEM’e uzattığım el günlerdir konuşuluyor, günlerdir tartışılıyor.
Dedikodu borsası rekorlar kırıyor.
Önüne gelen kendi mizaç ve meşrebine göre değerlendirme yapıyor.
Son iki haftadır görüş ve düşüncelerimi berrak ölçüde açıklayıp samimi niyetimi paylaşmış olsam da, birileri yine rahat durmuyor, ısrarla samanlıkta iğne arayışına, karanlıktan aydınlığa taş fırlatmaya kalkışıyor.
Sözlerimin altı doldurulmalıdır diyenlerden tutun da, yeni bir çözüm sürecinin pişirildiğini iddia edenlere kadar pek çok iddia ve ifade, malumlarınız olacağı üzere gündeme gelmiştir.
Bir eski Meclis Başkanı, işgüzarlık ve işportacılık mantığını siyaset zannederek kafasının içinde ne kadar kir pas varsa ortaya dökmüştür.
“Adına isterseniz kuşkonmaz deyin, yeni bir sürece ihtiyacımız” var sözleriyle boşa sallayıp, nasıl dolu tutarım hevesine kapılmıştır.
Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine değil, ortak aklı çalıştırmaya, dürüst ve samimi adımlara, dış dayatmalara kapalı durmaya, bin yıllık kardeşliği daha da kuvvetlendirmeye ihtiyacı vardır ve olmalıdır.
"TÜRKİYE'NİN SORUNU KÜRTLER DEĞİL TERÖRDÜR"
Türkiye’nin sorunu Kürtler değil, bölücü terör örgütüdür.
Tek tek Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek elbette mecburidir, ama kolektif kimlik ve etnik temelde bir çözüme atıf yapmak vahim bir tehlikedir.
Bu ülkede yaşayan hiçbir Kürt kardeşim sorun olarak gösterilemez.
Kürt sorunu var demek, Kürtleri sorun gören sahte yüzlerin, yalan sözlerin, yıkım bekleyenlerin, küresel emperyalizme piyonluk yapanların ortak propagandasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti asimilasyon politikasına hiçbir zaman teşne olmamış, tenezzül etmemiş, prim vermemiştir.
Bölücü terör sorunu elbette ülkemize pek çok zaman, kaynak, insan ve enerji kaybettirmiştir.
Terörle mücadeleye harcanan devasa kaynaklar, Doğu ve Güneydoğu'nun sosyal ve ekonomik kalkınmasına ayrılmış olsaydı, bölgenin nasıl yıldız gibi parlayacağını; işsizlik, yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizliğinin nasıl ortadan kalkacağını vatansever her insanımız tasdik edecektir.
"TERÖR BAŞKA SİYASET BAŞKADIR"
Terörün bitmesi halinde Diyarbakır’ın, Şırnak’ın, Hakkari’nin, Mardin’in, Batman’ın, Ağrı’nın, Van’ın ve diğer vilayetlerimizin başına talih kuşunun konması, bölge insanımızın derin bir nefes alması mutlak bir akıbettir.
Terör başka siyaset başkadır. İkisi arasına kalın bir çizgi çekilmeden, duvar örülmeden, silah dışlanmadan, en başta Kürt kardeşlerimiz olmak üzere, Türk vatandaşları layık olduğu insani gelişmişlik düzeyine, refah, huzur ve güvenlik mertebesine çok zor ulaşacaktır.
Terörizm hesaplı ve sistemli şiddet demektir. Terör saldırılarında psikolojik sonuçlar fiziksel hedeflerden daha önemlidir. Terörist için şiddet bir amaç değil, araçtır; toplumu ve mücadele ruhunu yıldırmak, korkutmak, dehşete düşürmek yegane önceliktir.
Bugüne kadar terör ve terörizmle mücadelede elde edilen ortak tecrübeleri şu şekilde sıralamamız mümkündür:
1- Tek başına silahlı mücadelenin hemen hiçbir zaman terörü sona erdiremeyeceği gibi, terörün silahsız çözümü de asla yoktur. Esasen hiçbir taviz, hiçbir geri adım teröristi doyurmayacak, tatmin etmeyecektir.
2- Gerçek dünya ile teröristin kanlı hayatı arasında çok ciddi farklar vardır. Teröristin yaşadıkları ve kabulleriyle gerçek olaylar ve olgular arasındaki çelişkiler somutlaştıkça teröristin direnci kırılacak ve silahtan uzaklaşacaktır.
3- Terör örgütünün inancını değiştirme çabası boşunadır. Ancak tek tek teröristler üzerinde tesirli olmak, ihanetin sonunun olmadığını meşru vasıtalarla anlatmak ve açıklamak örgütteki çözülmeyi hızlandıracaktır.