Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara’da Uluslararası Demokratlar Birliği Kapasite Geliştirme ve Eğitim Çalıştayı'nda konuştu.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Avrupa’daki Türk diasporasının karşılaştığı tehditler değiştikçe birliğin faaliyet sahası da genişliyor. Uluslararası Demokratlar Birliği’nin son dönemde kardeş topluluklara da el uzatmasını çok kıymetli buluyorum.
Hak verilmez alınır şiarıyla mücadele tempomuzu biraz daha arttırmalıyız. Her zamankinden daha dinamik bir anlayışla hareket etmeliyiz. Her zaman söylüyorum; biz nerede yaşarsak yaşayalım, milletçe güçlü olmak mecburiyetindeyiz.
Yurt dışında yaşayan onlarca vatandaşını ırkçı teröre kurban vermiş bir ülke olarak bu menfur hadiseler karşısında sessiz kalamayız.
Antisemitizme karşı gösterilen hassasiyet ne yazık ki İslam düşmanlığı ve ırkçılık kaynaklı saldırılardan esirgenmektedir.
Aşırı sağcı akımların kimi Avrupa ülkelerinde bizzat devlet tarafından himaye edilmesi, Batı demokrasileri adına tam bir faciadır, utançtır, skandaldır.
Bugün Türk ve Müslüman nefretinden beslenen Neonazi terörü, insanlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
Nefret suçlarıyla mücadele noktasında Avrupa'da bir ayrım söz konusu. Suçun kendisinden ziyade mağdurun kimliği ön plana çıkıyor.
VATANDAŞLARIMIZ HEDEF TAHTASINA KONULUYOR
Nefret suçlarıyla mücadele noktasında Avrupa’da bir ayrım söz konusu. Bu tür olaylarda suçun kendisinden ziyade mağdurun kimliği daha fazla ön plana çıkıyor. Müslümanlara ve göçmenlere yönelik düzenlenen ırkçı saldırıların çoğunun daha soruşturma aşamasında örtbas edildiğini hepimiz biliyoruz.
Avrupa’daki gelişmeleri takip eden herkesin kabul edeceği gerçek şudur; bugün Türk ve Müslüman nefretinden beslenen Neo-Nazi terörü, insanlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Aşırı sağcı akımların kimi Avrupa ülkelerinde bizzat devlet tarafından himaye edilmesi, batı demokrasileri adına tam bir faciadır, utançtır, skandaldır. Türk ve Türkiye karşıtlığının son yıllarda bazı siyasetçiler ve medya eliyle körüklenmesi, vatandaşlarımızın hedef tahtasına konulmasıdır.
"KAMPANYALARIN TEK HEDEFİ TÜRKİYE'Yİ SUSTURMAK"
Şahsımızı ve ülkemizi hedef alan kampanyaların son dönemde artması tesadüf değil. Bu kampanyaların tek bir hedefi var, o da bizi ve Türkiye'yi susturmak. Çünkü Türkiye 7 aydır devam eden Gazze krizinde dirayetli ve cesur bir duruş sergilemiştir. Yaklaşık 50 bin tonla Gazze’ye en fazla insani yardım yapan ülkeyiz. İsrail’in soykırımını daima gündemde tuttuk. Filistin davasına güçlü desteğimizi açıkça ifade ettik. Siyonist lobinin tüm baskılarına rağmen bu tavrımızı koruyoruz.
DEMOKRASİ HAVARİLERİNİN GIKI ÇIKMIYOR
Sağa-sola insan hakları karnesi düzenleyenler, 15 bini çocuk toplam 35 bin Filistinlinin ölümünü sadece seyrettiler. Bir avuç vicdan sahibi devlet adamı dışında hiçbir batılı lider tepki göstermedi. İsrail’e artık yeter diyecek bir cesur yürek maalesef çıkmadı. Aylarca ateşkes çağrısı yapacak cesareti dahi gösteremediler. Hiçbir şey olmamış gibi İsrail’in arkasında durmaya, destek sağlamaya devam ettiler. Amerikan üniversitelerinde vicdanlı öğrenciler ve akademisyenler katliama tepki gösteriyor. Bu insanlar Gazze’de katliam dursun dedikleri için işkenceye maruz kalıyor. Sırf Filistin’e destek verdikleri için rektörler, profesörler linç ediliyor. Ancak söz konusu Türkiye olunca başımıza demokrasi havarisi kesilenlerin hiçbirinin bu konular karşısında gıkı çıkmıyor.
ANTİSEMİTİZM LEKESİ BİZE BULAŞMAZ
Batı demokrasisinin sınırlarını İsrail'in menfaatleri çizmektedir. İsrail'in çıkarına dokunan her şey bunların gözünde antidemokratiktir, antisemitiktir.
Halen bizi ve ülkemizi hedef alanlara şunu tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum; Türkiye’yi düşmanlaştırarak hiçbir yere varamazsınız. Ne yaparsanız yapın, antisemitizm lekesi bize yapışmaz. Antisemitizmi reddediyoruz."