11’inci yüzyılda Türklerin yaşadığı şehirleri gezerek karşılaştığı lehçeleri detaylı bir şekilde öğrenen Kâşgarlı Mahmud, öğrendiği kelimeleri ve atasözlerini karşılaştırmalı olarak bir sözlük altında topladı. Türkçenin kültürel derinliğinin en ince ayrıntısına kadar ortaya koyulduğu eser, bugüne kadar yapılan çevirilerden farklı olarak Kaşgarlı Mahmud’un belirlediği sıra yerine, Türk alfabesindeki sıraya göre hazırlandı.
Türk dilinin ilk sözlüğü tam 951 yıldır ışık saçıyor: Dîvânu Lugâti’t-Türk'ün tek nüshası İstanbul Millet Kütüphanesi'nde yıllara meydan okuyor
Dîvânu Lugâti’t-Türk, İstanbul Millet Kütüphanesinde bulunan elimizdeki tek nüshanın son sayfasında verilen bilgiden Kâşgarlı Mahmud eseri, 25 Ocak 1072 günü yazmaya başladığı, 10 Şubat 1074 günü tamamladığı açıkça anlaşılıyor. İçinde bulunduğumuz yıl tam 951. yaşını dolduruyor.
Kaşgarlı Mahmud tarafından Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçe’nin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek amacıyla yazılan kitap, Mustafa Ç. Kaçalin tarafından Türkçeye kazandırıldı. Türklerin yaşadığı yerleri gösteren ilk Türk dünyası haritasının da yer verildiği eserde, 800 civarında kelime deyimler, atasözleri ve şiirlerden örneklerle ve Arapça çevirileriyle paylaşılıyor.
Kaşgarlı Mahmud’un 1072’de yazmaya başlayıp 1077’de tamamladığı sözlük, Türkçenin gelmiş geçmiş en önemli referans kaynağı olarak biliniyor. Türk kültürünün tarihinin, coğrafyasının, edebiyatının, mitolojisinin, yaşayışının ve düşünce mirasının evrensel boyutta kaleme alındığı Dîvânu Lugâti’t-Türk, aynı zamanda döneminin tıbbı ve tedavi usulleri hakkında da okurları aydınlatan ansiklopedik bir eser niteliği taşıyor.
Kaşgarlı Mahmud kimdir?
Kaşgarlı Mahmud, Kaşgar şehrinin güneybatısındaki Opal köyünde 1008 yılında dünyaya gelmiştir. Eğitimine Opal’de başlamış, daha sonra gençlik yıllarında Kaşgar’da yüksek sınıftan aile çocuklarının devam ettiği Medrese-i Hamîdiyye ve Medrese-i Sâciyye’de okumuştur. Medrese yıllarında zamanının klasik ilimleri yanında Arapça ve Farsça öğrenmiştir. 1057’de babası ve aile fertlerinin saraydaki suikasta kurban gitmelerinin ardından başka ülkelerde geçen uzun gezgincilik yılları sonunda geldiği Bağdat’ta, Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek maksadıyla yazdığı, Türk dilinin ilk sözlüğü Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü tamamlayarak 1077 tarihinde halife Muktedî-Biemrillâh’ın oğlu Ebü’l-Kāsım Abdullah’a takdim etmiştir. 1080’de kendi ülkesine dönüp Opal’de kurduğu Medrese-i Mahmûdiyye’de müderrislik yaptıktan sonra doksan yedi yaşında vefat etmiştir.