Peki neyi doğru yapmışsınız? Zemin seçimi mi, proje mi, temel mi, kullanılan beton mu?
Nihayetinde biz projelerin yapılacağı bölgeleri bilinçli bir şekilde seçtik. Şehirler kurulurken her zaman kolay imkanların olduğu yerler tercih edilirdi. Yol, su, kanalizasyon imkanı kolay olsun diye düşünürlerdi. Örneğin pompa olmadığı için şehirler suyun rahatça inebilmesi için ovalara kurulurdu. Şehir merkezleri dolunca kamuya ait araziler de şehrin daha dışında daha kayalık zeminlerde kalmış. Bu doğal süreç ama biz aynı zamanda sağlam zemini olan yerleri seçtik.
İzmir Bayraklı’da konut yaptığımız alan marul tarlasıydı. Orada da alta 2-3 kat yüksekliğinde kazıklar çaktık yani zemin zayıfsa da ona göre tedbirler alıyoruz. Elbette devlet eliyle yapılan binalarda hassasiyet daha yüksek oluyor.
Yok, Ömer Bey öyle değil çünkü kamunun yaptığı ve yıkılan hastaneler, havalimanı pistleri, altyapı sistemleri var. Sizin durumunuz farklı...
Biz bütün binalarımızı tünel kalıp sistemiyle yapıyoruz. Duvarları taşıyıcı olarak hesaplamıyoruz ama pratikte perde duvarların hepsi yük alıyor. Görsel olarak eleştiriliyor ama bu tür afet durumlarında can kurtarıyor.
Vatandaşlarımızın bizden farklı beklentileri oluyor. Örneğin Adana bölgesinde hava sıcak olduğu için balkonu büyük binalar istiyorlar. Oysa depremin en büyük etkilerinden biri burkulma olayı. Deprem yükü geldiğinde her kolona eşit yük binmezse binayı burkabiliyor. Çıkma balkonlar varsa daha kolay çöküyor.
Balkonsuz ev yapıyorsunuz diye size kızıyoruz ama balkon deprem açısından doğru bir tercih değil mi?
Yapsanız bile fazla çıkma balkon olmamalı. Esas ana binadaki metrekareden yemek suretiyle yapılmalı. Yıllarca Türkiye’de insanlar evlerinin metrekaresini balkon çıkarak büyütmeye çalıştılar. İnşallah bu yaşadıklarımız hepimize ders olur.