Demir Leydi döneminin sonu: Almanya'nın 'ebedi şansölyesi' Angela Merkel kimdir? İşte Merkel'in hayat hikayesi...
Almanya'nın 'ebedi şansölyesi' olarak anılan Angela Merkel, 16 yıldır sürdürdüğü başbakanlık görevini kendi isteğiyle bırakıyor. Dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi olan Almanya'ya direkt, dünyanın en büyük ekonomik birliği olan Avrupa Birliği'ne (AB) dolaylı olarak uzun yıllar liderlik etti. Siyasi kariyerine veda eden Alman Şansölyesi hakkında hala pek çok merak edilen ve bilinmeyen var.
KİŞİSEL TUTKULARI VE İNANÇLARI
Merkel'in pek varlıklı olmayan mütevazı ailesinde babası bir Lüteriyen papazı, annesi ise bir öğretmendi. Merkel her ne kadar bu yarı-izole kasabada babasının öğretileri ve yaşam tarzı ile yoğrulmuş bir gençlik geçirse de siyasi hayatı boyunca dini görüşlerini kendine saklamayı ve bu konuda başkalarına baskıcı veya buyurgan tavırlar içerisine girmemeyi tercih etti.
Dindar bir aile ortamı kadar soğuk savaşın korkusu ve paranoyası ile geçen bu gençlik yıllarında Merkel tutumlu olmayı, sorumluluğu, en kötüyü düşünüp ona göre plan yapmayı öğrendi. 13 Ağustos 1961'in gece yarısı Doğu Alman askerleri Berlin'i ikiye ayıran ilk tel örgüleri çekince Merkel de ailesi ile birlikte o tarafta kalan yüz binlerce kişiden biri oldu.
Birkaç gün içerisinde tel örgüler beton bloklarla değiştirildi ve sonradan soğuk savaşın simgesi haline gelen meşhur Berlin duvarı hiç yıkılmayacakmış gibi yükselerek ülkenin ve Merkel'in kaderini şekillendirdi. Merkel pek çok röportajında o günlerde kasabasında yaşanan şoku anlatırken kendisi için de bunların 'ilk siyasi hatıralar' olduğunu kaydediyor.
Hayatına sosyalist bir diktatörlük içinde devam eden Merkel, dönemin gizli polisleri olan Stasi (Ministerium für Staatssicherheit) nedeniyle genç yaşından itibaren dini inançlarını, dünya görüşlerini, hislerini ve tutkularını açık etmemeyi ve her koşulda poker suratlı olmayı bilmek zorunda kaldı. Bu makine gibi sürekli hesaplayan, az-öz konuşan ve hissiz görünen hali daha sonra ileride kendisine pek çok defa eleştiri olarak yöneltilse de Merkel'i Merkel yapan ve uzun vadede ona kazandıran özelliklerden biri olduğu zamanla anlaşıldı.
GURURLU BİR KOMÜNİZM GEÇMİŞİ
Merkel'in babası sosyalizmin temel argümanlarına ve değerlerine katılan ancak devletin uyguladığı şekline karşı çıkan biriydi ve kamusal alanda yapılamayan politik tartışmalar aile içinde pek çok akşam yemeğinin konusu oluyordu.
Din görevlilerinin çocuklarına karşı negatif ayrımcılık yapıldığını bilen aile, geleceğini düşünerek Merkel'i Komünist Gençlik Organizasyonu'na katılması için teşvik etti.
Aşağıdaki fotoğraf Merkel'in bu organizasyondaki üstün çalışkanlığı, iyi notları ve girdiği sosyalist angajmanları nedeniyle göğsüne takılan gümüş bir madalyayı gösteriyor.
Merkel bu organizasyonda yer aldığı için de siyasi kariyeri boyunca eleştiri oklarına hedef oldu ancak Merkel ve ailesi dönemin gerekliliklerini işaret ederek üniversiteye girebilmenin başka yolu olmadığını ifade ettiler ve daima verilen bu kararın arkasında durdular.
Merkel 2005 yılında verdiği bir röportajda, "Eğer şartlar çok kötüye gitseydi herhalde kaçardım oradan ama durum göründüğü kadar kötü değildi" diyor ve bu sayede gençliğinde son derece sosyal olabildiğini ve çevresinde arkadaşlar bulabildiğini aktarıyor. 1973 yılında Leipzig'de üniversiteye giden Merkel bu sayede ailesinin etkisinden ve yörüngesinden tamamen çıkabildi.
Burada fizik ve kimya okuyan genç Merkel 23 yaşında ona meşhur soyadını verecek olan bir başka fizik öğrencisi Ulrich Merkel ile ilk evliliğini yaptı. Çift beş yıl sonra boşandı ancak Merkel soyadını değiştirmedi.
Merkel bu yıllarda doktorasına başladı ve kuantum kimyası üzerine bir tez yazdı. Dönemin en gözde enstitülerinden Adlershof Pozitif Bilimler Akademisi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı ve burada binlerce bilim insanı ile birlikte okudu. Burada daha sonra siyasi hayatında da işine yarayacak pek çok kişi ile dostluklar kurdu.
YENİ AMA TEMKİNLİ BİR BAŞLANGIÇ
Mart 1985'te Michael Gorbaçov'un Sovyetler Birliği'nin başına geçerek yapısal reform ve ekonomiyi yeniden yapılandırma politikalarını ilan etmesi sonucu Merkel'i ve onun neslini Doğu Almanya'da tutan zincirler de gevşemeye başladı. Duvar hemen yıkılmadıysa da Doğu Berlin'de küçük politik gruplar seslerini yükseltme şansı buldu ve sayıları hızla arttı.
9 Kasım 1989'da dönemin komünist parti sözcüsü 'seyahat sınırlamaları' ile ilgili Moskova'dan gelen bir emri yanlış anlayarak Doğu Berlinlilerin herhangi bir izne gerek olmadan sadece belgelerini göstererek öbür taraf geçebileceklerini duyurdu. O akşam on binlerce kişi duvara ve geçiş noktasına akın etti ve duvarın yıkılmasıyla sonuçlanan olaylar gelişti. Ne var ki, Merkel o gece oraya gidenlerden biri değildi. Olayların heyecanıyla hata yapmak istemeyen Merkel, her Perşembe günü olduğu gibi tüm soğukkanlılığı ile arkadaşlarını önce saunaya ardından bir bara bira içmeye çağırdı ve gelişmeleri uzaktan takip etti.
Siyasetin son derece önemli bir kulvar haline geldiğini gören Merkel o yıllarda kendini yeniden inşa etmeye karar verdi ve ilk yaptığı şeylerden biri gidip bir siyasi partiye üye olmak oldu. Günter Nooke'nin kurduğu ve merkez-sağ aktivistlerden oluşan 'Demokratik Uyanış' partisine üye kaydını yaptıran Merkel, ilk gün gittiği parti ofisinde Batı Almanya Hükümeti tarafından tahsis edilen yeni bilgisayarları ve iletişim aletlerini gördü. "Bunların kurulmasında, kullanımında ve bakımında yardımcı olabilirim" diyerek ilk görevine bu şekilde başladı.