Özdemir, ekonomiyle ilgili bir değerlendirme yaptı ve Merkez Bankası'nın faiz artıracağını açıklayarak şu ifadeleri kullandı:
Merkez Bankası’nın döviz rezervi hızla azalıyor. Tıpkı önceki dönemlerde olduğu gibi, tıpkı Bakan Nebati’nin döneminde olduğu gibi. Merkez Bankası’nın haftalık bilançosunda, dolar rezervlerinin sürekli olarak azaldığı açıkça görülüyor.
İşte böyle bir ortamda Merkez Bankası faiz kararını açıklayacak. Beklentiler yeniden 50 baz puanlık bir artış yönünde. Merkez Bankası’nın gösterge faizi ise %42,5 seviyesinde. Buyurun, bu faizin ne kadar gerçekçi olduğuna siz karar verin. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şu: Paranın yönünü belirlemede Merkez Bankası’nın elindeki tek güçlü araç, faizdir. Bu aracı doğru kullanamazsanız, ekonomiyi yönetemezsiniz. Size şunu söyleyeyim: Merkez Bankası, Mart ayı enflasyonunu bahane ederek faizi pas geçebilir. Çünkü Mart enflasyonunun yaklaşık %3 civarında gerçekleşmesi bekleniyor. Asıl sıkıntı, asıl “turpun büyüğü” Nisan ayında gelecek. Nisan enflasyonu öyle böyle olmayacak.
Elektrik zammından tutun da, daha birçok kalemde yapılan zamların etkisi bu ayda hissedilecek. Nisan’da %5’lik bir enflasyon görülürse, hiç şaşırmayın!
O hâlde Merkez Bankası’nın önünde tek bir yol kalıyor: Bu yol, faizi pas geçmek bile değil; bu yol, faiz artışı yapmak. Bence asıl tartışılması gereken konu şu:
Merkez Bankası ne kadar faiz artıracak? Aldığım duyumlara göre, şu anda Merkez Bankası’nın masasında “önden yüklemeli” bir faiz artışı seçeneği var. Yani Merkez Bankası, Türkiye’yi bu yangından bir nebze olsun koruyabilmek adına, faizleri önden artırabilir. Faiz oranı yeniden %47–48 aralığına çekilebilir.
Aslında doğrusu da budur.